TGS'den tutuklu gazeteciler için kampanya!
Gazeteci meslek örgütleri,tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması ve Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücalede Kanunu'nun basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerinin iptalı talebiyle ''Gazetecilere Özgürlük'' kampanyasını başlattı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-24 14:56:00
Avrupa Gazeteciler Federasyonu'nun Türkiye'de yaptığı toplantıda, Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğünün durumunun ele alındığını ve gazetecilerin serbest bırakılması çağrısı yapıldığını hatırlatan İpekçi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun önümüzdeki günlerde yapacağı toplantıda da benzer bir çağrının tekrarlanacağını, Türkiye'deki gazetecilerin serbest bırakılması için uluslararası bir kampanya gerçekleştirileceğini ifade etti.
''Gazetecilere Özgürlük'' kampanyasını ulusal düzeyde bugün başlattıklarını kaydeden İpekçi, kampanyayla konuyu hem kamuoyunun hem parlamentonun, hem de hükümetin gündemine taşımak istediklerini belirtti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde, insanlığın evrensel kabul görmüş değerleri, temel insan hakları, demokratik hukuk devleti ilkeleri dikkate alındığında, Türkiye'de ''gerçek anlamda basın ve ifade özgürlüğünün olmadığını'' kaydeden İpekçi, gazeteci meslek örgütlerinin, 2005'teki Türk Ceza Kanunu değişiklikleri sırasında yaptıkları eleştiriler karşısında hükümetin ileri sürdüğü, 'Uygulamaya bakalım, yargının vereceği içtihatları görelim' savunmasının iflas ettiğini savundu.
Aradan geçen 5 yılın sonunda, bugün Türk cezaevlerinde 46 gazeteci ve basın çalışanının bulunduğunu, bunların çoğunun henüz hüküm giymeden tutuklu olarak yargılandığını belirten İpekçi, 15 gazeteci ve basın çalışanının da ortalama 6 ay cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiklerini ve haklarında hapis cezası istemiyle açılmış davalarda tutuksuz yargılanmalarının sürdüğünü bildirdi.
Tutuklamaların, Türk ceza hukukunda kanayan bir yara haline geldiğini vurgulayan İpekçi, sözlerine şöyle devam etti:
''Tutukluluk, cezalandırma yerine geçirilmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde aynı mekânda, aynı şartlarda bulundurulmaları ağır bir insan hakkı ihlalidir. Tutuklamalar vasıtasıyla erken gelen yanlış adalet, geç gelen adaletle telafi edilmesi mümkün olmayan, ağır sonuçlar doğurmaktadır. Uygulamadan kaynaklanan sorunların sorumlusu olarak savcı ve yargıçların gösterilmesi yaklaşımı, sistemin tümüyle yanlış uygulamaların dayanağını oluşturduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu sistem, özgürlükler üzerine kurulmalıdır.
Kamuoyunun gözü kulağı olan gazetecilerin meslek ilkeleri çerçevesinde kullanacağı özgür habercilik hakkı, halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkı ile iletişim özgürlüğü için korunmalıdır. Ceza mevzuatı, içine mayın gibi yerleştirilmiş diktatöryal eğilimleri barındıran maddeleriyle, 21'inci yüzyıla uygun olmayan bir kanundur.''
Tutuklu yargılamaların dışında, halen gazetecilerle ilgili olarak 700'den fazla ceza ve tazminat davası dosyasının mahkemelerde görüldüğünü ifade eden İpekçi, gazeteciler hakkında açılmış olan bu davaların çoğunun, Türk Ceza Kanunu'nun 'gizliliğin ihlali' başlıklı 285'inci maddesi ile 'adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs' başlıklı 288'inci maddesine ve Terörle Mücadele Kanunu'nun 'terör örgütü propagandası yapmak' başlıklı 7'nci maddesine dayandırıldığını kaydetti.
''TUTUKLU GAZETECİLER SERBEST BIRAKILSIN''
Basın özgürlüğünün, temelde düşünce özgürlüğüne dayandığını vurgulayan İpekçi, ''Kişiler, düşüncelerini ifade ederken endişe duyuyorlarsa, ifade özgürlüğünden de söz edilemez. İki kişi arasındaki konuşmalar özgürce yapılamıyorlarsa, telefon konuşmaları dinlenirken, bunların bir gün karşılarına mahkumiyet kararına gerekçe olarak çıkacağından endişe duyuyorlarsa, ifade özgürlüğünden söz edilemez. Toplumun bir paranoya içine düşürüldüğü günümüz Türkiye'sinde bu anlamda ifade özgürlüğünden söz etmek de mümkün değildir'' dedi.
Gazetecinin, toplum adına bilgi edinme ve onu bilgilendirme amacıyla bilgiyi yayma özgürlüğünün karşısına çıkarılacak, 'gizlilik' ve 'devlet sırrı' gibi kavramların tanımlarının, demokratik toplum düzeninde olması gereken ölçütlerin dışında genişletilmemesi gerektiğini vurgulayan İpekçi, başta Anayasa, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu olmak üzere ilgili mevzuattaki tüm kısıtlamalar kaldırılmasını, temel hak ve özgürlüklerin omurgası olan ifade özgürlüğünün her koşulda, tüm yasal ve idari düzenlemelerde temel ilke olarak kabul edilerek, korunması gerektiğini söyledi.
Cezaevlerindeki tüm tutuklu gazetecilerin derhal salıverilmesini talep ettiklerini belirten İpekçi, Türkiye'nin demokratik dünyadan kopmasına yol açabilecek bu tehlikeli gidişatın durdurulabilmesi için hükümeti ve parlamentoyu ilgili yasalarda köklü değişiklikler yapmaya çağırdı.
Kaynak:Cihan
SON VİDEO HABER
Haber Ara