Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye ve Afrika: Bir Osmanlı rüyası

Türkler, Afrika’da ticaret yapmak ve etkili olmak için yeni tutkulara sahipler.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-05-15 18:34:00

Türkiye ve Afrika: Bir Osmanlı rüyası
Haber Merkezi / TİMETURK

Kamerun İslâmî insanî yardım programı için çalışan Müslüman bir imam olan Mbombo, İbrahim Mübarek, 17 Mart’ta Kamerun ve Kongo’yu ziyaret eden ilk Türk Cumhurbaşkanı Abdullah geldiğinde, “Türkiye, İslâm âleminin lideri olarak ona kol kanat gerdiğini açıkladığı”nı hayal ediyorum dedi. Sayın Mübarek, Türkiye’nin, Batılı tarzda demokrasisi ve serbest pazarıyla Afrikalı Müslümanların bir model olarak tercih ettiği ılımlı İslâm’ın markası olduğuna inanıyor. Mübarek, Kıtadaki medreseler, okullar ve camilerin, Sünni Türkler tarafından inşâ ve restore edilmesinde herhangi bir sakınca görmüyor.

Sayın Gül’ün, maiyetindeki 140 Türk işadamıyla beraber Afrika’ya gerçekleştirdiği bu özel amaçlı uzun yolculuk, yeni muhtediler (diğer dinlerden İslâm’a giren insanlar) bulmaktan daha çok, yeni pazarlar bulmak içindi. Ekonomik kriz, Türkiye’nin Avrupa ile olan ticaretini vurdu. Böylece Anadolu Kaplanları- Türkiye’nin kalbini oluşturan muhafazakâr küçük veya orta ölçekli işadamları- Afrika’da fırsatlar gözlüyor. Ve Afrikalılar buna samimiyetle karşılık veriyor. Yaoundé’da, beş yıldızlı bir otelin tuvaletinde Kamerunlu bir hanımın “Türkiye’ye kereste satmak istiyorum” demesiyle sizin cevabınız anlaşıldı.

Türkler, Afrika’ya sırasıyla, çamaşır tozundan, jeansa kadar imal ettikleri mamüllerden satmak istiyor. Türk müteahhitleri havalimanları, evler ve barajlar inşâ etmek için nabız yokladı. Türk Hava Yolları Addis Ababa, Dakar, Johannesburg, Lagos ve Nairobi’ye düzenli olarak uçuyor. Türkiye ihracatçılar derneği başkanı Mehmet Büyükekşi, Türklerin, Afrika’ya olan ihracatının, 2001 yılında 1,5 milyar dolardan, 2009 yılında 10 milyar dolara fırladığını söyledi. “Biz geleceğin Afrika’da olduğuna inanıyoruz” ifadesini kullandı.

Türkiye, Hindistan ve Çin’le karşılaştırılmayı beklemiyor. Sayın Gül, bunun bir rekabetçi tarafı olduğuna inanıyor. “İnsanî yaklaşımlı temiz bir geçmişle geldik” diyor. Gerçekten, Mısır, Libya, Cezayir ve Sudan bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasıydı. Fakat daha sonra Türkiye’nin güneyi, bir çetenin elegeçirdiği bakir bir saha olarak kaldı. Yerlilerin azgın Batılı sömürgecilere ve Arab köle tacirlerine dair acı hatıraları vardır., Türk İslâm’ına duyulan cazibenin- ve ticaret için de iyi olabilir- bir başka sebebi de budur.

Ebubekir Keskin, üç yıl önce Kamerun’un Douala Şehrine yerleşmiş ve kereste karşılığı Türk pastası(ağaç işlerinde kullanılır-çev) takas eden bir Türk işadamı. Keskin, çalışma tarzının yerel Müslüman cemaatlerin üzerine bina edildiğini söylüyor. Gururla “Müslüman olarak yardım etme zamanı, yakında İtalyanları devireceğiz,” diyor. Onun bu duyguları, Amerika’da yaşayan Müslüman imam Fetullah Gülen’in liderlik ettiği, Türkiye’nin en büyük İslâmî kardeşlik cemaati üyeleri tarafından da destekleniyor. Gülenciler, 30 Afrika ülkesinde 60 okula sahip. Türk ve yerel yetkililer tarafından idare edilen bu okullar, Batılı eğitim standartına ( şayet Türk dili sınıfları ağırlıklı değilse) hayranlık duyan elitlerin çocuklarını eğitmektedir.

Türkiye bir gün, Afrika’da dahi politik bir hedef tutturmak isteyecektir. 2005 yılında ilan ettiği “Afrika yılı”, BM Güvenlik Konseyi’ne üye olabilme arzusuyla bağlantılıydı. Türkiye tam zamanında hakkını aldı, bir Afrika ülkesi hariç hepsinin oyunu aldı. Daha sonra, Afrika’da 12 büyükelçilik açtı veya açmayı plânladı. Genç Afrikalı diplomatlar Ankara’da eğitilmektedir. Sayın Gül’ün son ziyaretinde, Afrikalı öğrencileri için Türk üniversitelerine burslar dağıtıldı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılma arzusu bazen Afrika arzularıyla çatışabilmektedir. AB’den gelen uğultular sonunda, Darfur’da soykırım yapmak iddiasıyla Uluslar arası Ceza mahkemesi tarafından cezalandırılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyareti son ânda geri çekmek zorunda kaldı. Diğer Afrika ülkelerindeki yaygın işkence ve suistimaller, bu kıtayla flört eden Türkiye’nin başını daha ağrıtabilir.
Sayın Gül cesurca “burada, meselâ Lübnanlılar gibi, bize benzeyen çok insan var” dedi. Ermenileri ve Rumları da ekleyebilirdi. Fakat bu Hıristiyan çocuklarının ataları, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde öldürüldü veya yerlerinden sürüldü ve onlar Afrika şehirlerine büyük tüccar olmak için gitti. Bu sebeble, Türkiye’ye karşı, Afrikalı hemşerilerinin duyduğu sıcaklığı duymayabilirler.

Bu makale Fazıl Duygun tarafından Timeturk.com için tercüme edilmiştir. Makale, the Economist dergisinin 25 Mart 2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara