Cemal paşanın hayatı ve icraatları
Cemal Paşa’nın Büyük Suriye’de veya Suriye ve Anadolu’yu da içine alacak şekilde bu topraklarda bir Saltanat kurmak istediğine dair değişik rivayetleri tarihçilerimiz neden kritize etmez...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-05-15 23:49:00
Türk-Arap ilişkilerinin kırılma noktası olarak kabul edilen Şerif Hüseyin Paşa ile Cemal Paşa olayları ayrıntılı olarak gerek Arap dünyasında gerekse de Türkiye’de ele alınmıyor. Her iki tarafta da bu iki tarihi şahsiyet üzerinden anlatılanlar çok yavan kalıyor. Özellikle bugünkü Suriye’de Cemal Paşa olayları hala filmlere konu olmakta, Araplara yapılan haksızlıklar konu edilerek bir mağduriyet psikolojisi oluşturmaya çalışılmaktadır. Diğer taraftan Araplar tarafından Türklere yapılan ihanetten bahsedilerek, sanki bütün sıkıntıların başı bu olaylarmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Oysa gerek Araplar, gerek Türkler ve diğer Müslüman kavimler Osmanlı yıkıldıktan sonra içerden ve dışarıdan çok daha büyük bir mağduriyet yaşadılar, çok daha büyük baskı gördüler. Her şeyden önce efendilerin çoğu aşağılandı bir kısmı öldürüldü, tarih boyunca efendi olamamış, bu ümmete asla efendi olamayacak düzeyde düşük insanlar efendilik makamına getirildi. Efendiliğin asmak ve kesmekten ibaret sanan bu zavallılar, ümmeti kendileri gibi zavallı hale getirdiler.
Ümmetin tertemiz şehirlerini viraneye çevirdiler. Bakımsızlıktan ve geniş düşünememekten ecdadımızdan kalan birçok eseri ya yok ettiler veya yok olması için olduğu gibi bıraktılar. Bugün İslam Dünyasında ümmetin en güzide şehirlerini gezdiğimizde en çok gözümüze çarpan pislik ve çöp dağları. Medeniyetten ve görgüden uzak bu sonradan görmeler kendi saraylarının dışında yaşayan dünyadan sanki sorumlu olmadıklarını, kendi emirleri altında inleyen milyonların sanki başka coğrafyaların mültecileriymiş gibi davranmaları bizleri şaşırtmıyor. Olabildiğimce tarafsız olmaya çalışarak önce Cemal Paşa’nın kısa hayatı hakkında bilgi vereceğim.
Cemal Paşa kimdir?
Cemal Paşa’yı daha yakından tanımak için kısaca hayatından ve yaptıklarından bahsetmekte yarar var. Ahmet Cemal 1872’de Midilli Adası’nda doğdu. Kuleli Askeri İdadisi’ni ve Mekteb-i Harbiye’yi ( 1893 ) ve erkan-ı harbiye eğitimini bitirdi ( 1895 ). 1898’de Selanik’te Üçüncü Orduya bağlı çalıştı. Bu dönemde İttihat ve Terakki Fırkasına sempati duymaya başladı. 1906’da Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne üye oldu. 1908’de Sultan II. Abdulhamid aleyhindeki Jöntürk ihtilalinde faal olarak bulundu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin askeri kanadında temayüz ett. 31 Mart’ta başlayan isyanı bastırmak ve II. Abdulhamid’i tahttan indirmek için Selanik’ten yola çıkan Harekat Ordusu’nun İstanbul’daki birliklerinde aktif rol aldı. 1909’daki askeri ihtilalde gösterdiği başarılarından dolayı kaymakamlığa terfi etti. Bir müddet Üsküdar’da mutasarrıf olarak bulundu. 1909’da Adana’da Ermenilerin taşkınlığını önlemek için görevlendirildi. Aldığı başarılı tedbirlerle dikkati çekti. 1911’den 1912’ye kadar Bağdat’ta vali olarak bulundu. Bağdat’ta bulunduğu sırada Irak’ta Arap milliyetçiliğinin yayılmasını engellemek için çalışmalar yaptı. Özellikle Irak’ta bulunan Arap kabile reisleri ile ileri gelenlerini toplayarak devlete bağlamak için özel çaba sarf etti. Irak’ı ve Irak ileri gelenlerini bu vesileyle tanıma fırsatı buldu. İngilizlerin Basra Körfezi ile ilgili çalışmalarını yakından takip etti. 23 Ocak 1913’te Enver Bey ve bazı ittihatçı subayların giriştikleri ve Babı Ali Baskını olarak bilinen askeri darbeye destek verdi. Aynı yıl İstanbul Muhafızlığı’na atandı. İstanbul’daki muhafızlığı esnasında olayları yatıştırarak karışıklıkları önledi. Darbe ile görevlerinden alınan nazırları ve sadrazamı ittihatçılara karşı koruyarak onlara zarar gelmesini önledi. Mahmut Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913’te öldürülmesinden sonra olabilecek yeni darbe teşebbüsüne karşı tedbir alması için Cemal Paşa’ya tam yetki verildi. Cemal Paşa’nın aldığı tedbirler sonucunda İttihat ve Terakki Fırkası ülke içinde alınan kararlarda rakipsiz hale geldi. Bu durum Cemal Paşa’nın Fırka içindeki nüfuzunu daha da arttırdı.
1913’te Kasım ayında Nafia (Bayındırlık) bakanlığına getildi. Aynı yıl Mirliva rütbesine yükseldi. 1914’te Şubat ayında Bahriye nazırı oldu. I. Dünya Savaşı başladığı zaman 2. Ordu Kumandanlığı’nı da birlikte yürüttü. İngilizler’in Mısır’ı ilhak ettiklerini açıklamaları üzerine aynı yıl 4. Ordu Kumandanlığına atandı. Hatıratında Enver Paşa’nın 4. Ordu Kumandanlığı görevini kendisine teklif ettiği zaman bu konu ile ilgili şunları söylüyor: “ Benim icra kabiliyetimin vatan için daha faydalı ve gerekli olduğuna kanaat hasıl ederseniz, oraya gidip vatani görevi yapmak benim için en mukaddes görevdir.” Enver Paşa’nın Cemal Paşa gibi İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve ülkede üçüncü adam, orduda ikinci adam konumunda olan birini İstanbul dışına göndermesi farklı yorumlanmıştır. Enver Paşa’nın amacının Cemal Paşa’ya Kanal Harekatı yaptırarak İngilizlerin Çanakkale için gönderdikleri Hint askeri birliklerini Mısır’da tutmasını sağlamak olarak bilinir. Cemal Paşa’ya verdiği diğer bir önemli görev ise Suriye’deki asayişi temin etmekti. Cemal Paşa hiç vakit kaybetmeden Suriye’ye hareket ederek, Suriye’nin merkezi sayılan Şam’da karargâhını kurdu.
Cemal Paşa, I. Dünya Savaşı’nda başlangıçta tarafsız olmak gerektiğini düşünmüş olsa da ittihatçıların gerektiğinde Almanya’nın yanında savaşa katılma düşüncesini benimsiyordu. Ona göre İngiltere, Fransa ve Rusya Almanlarla yapacakları savaşta galip gelirlerse, Osmanlı Devleti savaş boyunca tarafsızlığını muhafaza etmiş olsa bile, bu devletler bu sefer Osmanlı’ya saldırmaktan geri durmayacaklardı. Çünkü bu devletler arasında akdedilmiş gizli ittifaklar mevcuttu. Buna delil olarak, İngilizler ve Fransızlarla yapılan görüşmelerde her iki devletin de Osmanlı’nın kendi yanlarında harbe katılmasını istemediklerini gösteriyordu. Onların istedikleri Osmanlı Devleti’nin savaş bitene kadar tarafsız kalmasıydı.
Cemal Paşa, bu ülkelerin savaştan sonra Osmanlı’ya saldırarak onu aralarında paylaşmak istediklerinden emindi. Ona göre bu nedenle savaşa katılmak elzemdi. Hatıratında bu konuyla ilgili şöyle diyor: “ Kim ne derse desin Rusya’nın galibiyeti sonunda savunmasız zelil ve hakir; Rus, İngiliz ve Fransız zulüm ve kahrı altına düşmektense mert ve cesur milletlere yakışır bir kahramanlıkla kanının en son damlasına kadar çarpışarak sonunda ya kesin zafer kazanarak kurtulmak veyahut “ Bütün vatanım elimden gitti bir namusum müstesna “ demeye hak kazanarak cesurca ve onurlu bir şekilde başlayan şan ve şerefle bir milli tarihe yine namusluca ve onurlu bir şekilde son vermek daha evladır.” Cemal Paşa Enver Paşa’nın orduyu gençleştirmek için giriştiği çalışmaları da över. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin tedbir alınmadan savaşa katılmasını bir intihar olarak görür ve şöyle der: “ Evvela ordumuzun seferberliğini tamamlamadan I. Dünya Savaşı’na katılmamız Almanya için bir fayda temin etmekle beraber, bizim için intihar olurdu. Çanakkale ve İstanbul ile Rusya sınırında hiçbir erimizin bulunmadığını bilen İngiltere, Fransızlarla Ruslar bir taraftan Çanakkale ile Karadeniz Boğazına ve bir taraftan Erzurum üzerine ani bir hücum tertip edebilirlerdi, bir taraftan da İstanbul’u işgal ederek, diğer taraftan Erzurum üzerinden Sivas ve Anadolu’nun göbeğine doğru ilerleyecek olurlarsa, Osmanlı Ordusu harbin sonuna kadar seferberliğini tamamlayamaz; daha ilk günlerde Osmanlı varlığına son verilmiş olur.” Seferberlik ilan edildikten sonra devletin savaşa girmesi halinde gereken bütün tedbirlerin alındığını söyler. Hatıratında buna şu şekilde değinir: “Gerçekten ordumuzun seferberliğini harbe katılmamıza engel gibi göstermek imkânı artık kalmamıştı. O zaman para meselesi ileri sürüldü. Gerçi kapitülasyonlar bir geçici kanunla kaldırılmış ise de bundan hemen yararlanma imkânı yoktu.” Ayrıca aşar gelirinin tamamen orduya tahsis edildiğini ileri sürerek, savaş için gereken bütün tedbirlerin alındığını söyler.
Suriye’ye geldiği zaman hem bölgenin imarı için çalışmalarına başladı, hem de Kanal Harekâtı hazırlıklarına başladı. Bu arada Suriye’de geçirdiği ilk yılında Arap ileri gelenleri ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Arapları harbe teşvik etmek için birçok etkinlikler düzenledi. 1915’te Şubat ayında Mısır’daki İngilizlere karşı Birinci Kanal Harekâtı’nı gerçekleştirdi. 1916’da Temmuz ayında İkinci Kanal Harekâtı savaşını düzenledi. Kanal Harekâtı’nda istenen bir sonuç elde edilemediği ileri sürülerek eleştirildi.
Cemal Paşa’nın Suriye, Lübnan ve bugünkü Ürdün’de pek değinilmeyen önemli imar faaliyetlerinde bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. Bu imar faaliyetleri arasında özellikle kara yolları ve demir yolları dikkate değer. Bir buçuk yılda 1000 kilometreyi aşan karayolu yapımı o devre göre bir rekor sayılır. Önemine binaen bu çalışmayı buraya veriyorum:
1. Şam- Kuneytıra-Cisr Binat Yakup-Taberiye –Nasıra-Afule: 170 km.
2. Amman Eriha: 55 km.
3. Halilürrahman-Birüssebi: 55 km.
4. Birüssebi-Hatirulavce-Birulhassana-Cefcafe: 180 km.
5. Kudüs-Yafa ( tamirat ): 62 km.
6. Şam-Beyrut ( tamirat ): 112 km.
7. Zahle-Baalbek şosesi ( tamirat ): 20 km.
8. Reyak-Beyrut şosesi: 11 km.
9. Pozantı-Tarsus ( tamirat ): 78 km.
10. Osmaniye-İntilli-İslahiye-Raco-Katima: 120 km.
11. Halep-İskenderun: 140 km.
Buna ilave olarak yaptığı Der’a istasyonundan Aclon’a kadar bir şose ve buna benzer başka şoseler yaptırmıştır.
Cemal Paşa İkinci Kanal Harekâtı’na başladığı sırada Şerif Hüseyin’in isyan etmesini asla hazmedemez ve çok ağır bir dille bu isyanı eleştirir. Hatıratında birçok noktada Enver Paşa ile farklı düşündüğünü gösterse de, onun emirlerini yerine getirmekten kaçınmamış, Enver Paşa’ya bağlı kalmıştır. Bununla birlikte I. Dünya Savaşı’nda yenilmemizin baş müsebbibi olarak dolaylı da olsa Enver Paşa’yı gösterir. Filistin Cephesi’nde Osmanlı Ordusu’nun İngilizlere karşı ağır yenilmesi nedeniyle ağır şekilde eleştirilmesine rağmen suçlu bulunmamış, sadece görevinden alınmıştır. 1918’de Talat Paşa kabinesinin istifasından sonra 1-2 Kasım’da İttihatçıların ileri gelen yedi üyesiyle birlikte ülkeyi terk etmiştir.
1919’da Divan-ı Harb-i Örfi gıyabında kendisini yargılayarak Osmanlı Devleti’nin Arap halkının isyanına sebep olmakla suçlayarak gıyabında idama mahkûm etmiştir. Cemal Paşa önce Almanya’ya oradan da Rusya’ya gitmiş, Sovyet Rusyası’nın yardımıyla Afganistan’a giderek Afgan ordusunun modernleştirilme çalışmalarına katılmıştır. Bir ara Bolşeviklerle Mustafa Kemal Paşa arasında ilişkilerin geliştirilmesi için yardımcı olmuştur. 21 Temmuz 1922’te Tiflis’te yaverleriyle birlikte öldürüldü. Gürcü mafyası tarafından öldürüldüğü anlaşılsa da gerçekte kimlerin bu cinayetin arkasında olduğu henüz tam olarak aydınlatılamadı.
Cemal Paşa’ya Suriye’de olağanüstü yetkiler verilmesi eleştirilmiş, özellikle Arap ileri gelenlerinin idamı hakkında çok eleştirilmiştir. Bu idamları ele alan bir savunma kaleme alarak kendini savunmuştur.
Cemal Paşa’nın Büyük Suriye’de veya Suriye ve Anadolu’yu da içine alacak şekilde bu topraklarda bir Saltanat kurmak istediğine dair değişik hatıratlarda ve bazı belgelerde geçen bu bilgininin üzerinde durmak gerekir. Suriye’de bu amaçla çalıştığı söyleniyor.
Fotoğraf 001:
Hatt-ı Irakiyye’nin en mühim rüesa’yı aşayiri ile erkan-ı hükumet. (Irak’ın en önemli aşiret reisleri ile hükümeti temsil eden Cemal Paşa 1911’de görülüyor. Bu resimde de görüldüğü gibi Cemal Paşa aşiretleri devlete bağlamak için aşiret reisleri ile iyi ilişkilere girmiş.)
*Araştırmacı-yazar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara