Dolar

34,8660

Euro

36,6016

Altın

3.044,19

Bist

10.058,47

Türkiye, İran sorununu çözebilir mi?

Açıkça İran'ı savunan Türkiye nükleer aracılık yapamaz. Erdoğan, İran yaptırımlarının Türkiye ekonomisini etkilemesinden çekiniyor.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-28 11:43:00

Türkiye, İran sorununu çözebilir mi?
İlyas HARFUŞ*

Tayyip Erdoğan hükümetinin Suriye’yle İsrail arasında yürüttüğü ve ‘sıfır sonuç’ veren dolaylı arabuluculuğun ardından, şimdi de başbakanı diplomasiye pek düşkün olmayan bu hükümetin diplomasi adamı Ahmet Davutoğlu İran’la nükleer krize çıkış yolu bulmak için başkentleri turluyor.
Türkiye şu an BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyelerinden biri ve beş daimi üyenin hazırlayacağı yaptırım kararı için kullanacağı oyun bir değeri var. Ankara birçok münase-bette yaptırımlara karşı çıktığını ve en iyi çözümün müzakere olduğunu düşündüğünü açıkladı; son olarak Erdoğan Paris’te bu yönde açıklamalar yaptı. Peki nükleer soruna yaklaşımını önceden netleştiren ve İran’ın Batılıların yanı sıra Körfez ülkelerinin çoğunluğunun endişelendiği kadar büyük bir bölgesel sorun oluşturmadığını ifade eden Erdoğan, İran’la Batı arasında nasıl bir rol oynayabilir?

Arabulucunun tarafsızlığı başarılı olmanın şartlarından biridir. Erdoğan başka ülkelerin tutumlarını dikkate almaksızın Tahran’ın tarafını tutarak, dışişleri bakanına verdiği göreve daha başlamadan kurşun sıktı. Zira böyle bir taraflılık, Türk arabuluculuğunu başarılı olmak için ihtiyaç duyduğu inandırı-cılıktan mahrum etmek anlamına gelir.

Bu arada İran Davutoğlu’nun yapacağı arabuluculukla ilgilenmiyor bile. Milliyet gazetesinden Semih İdiz, İranlı yetkililerin tutumları takip edildiğinde iki ülkenin bu konuda aynı dili konuşup konuşmadıklarının net olmadığını ifade ediyor.

Davutoğlu son Tahran ziyaretinin ardından İranlıların kendi toprakları dışında zenginleştirilmiş uranyum alışverişine hazır olduğu mesajını verse de, İranlı yetkililerin açıklamaları bunun tersini ortaya koydu. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad daha önce ülkesinin Batı’yla anlaşmazlığında hiç kimsenin arabuluculuğunu istemediğini belirtti ve bu tutumunu değiştirdiğini gösteren hiçbir işaret de yok.

Herşey, zaman kazanmaya çalışan Tahran’ın Türk arabuluculuğu kozunu tükettiğine işaret ediyor. Tıpkı geçmişte uranyum alışverişi için Rus ve Fransız tekliflerine yaptığı gibi... İran o dönemde de tıbbi ve sivil amaçlar için uranyuma ihtiyaç duyduğunu belirtmişti, ancak sonradan yeni nükleer tesisler inşa etme yolunda ilerlediği anlaşılmıştı.

İran’ın amaçları böyleyse, Erdoğan’ın başarı sınırı önceden bilinen bu tür bir arabuluculuk macerasına girmekteki amacı ne? Gözlemciler Türkiye-İran ilişkilerinden bahsederken ilk sıraya ticaret etkenini koyuyor. Bu etken, Türkiye’nin komşularla ilişkilerde ‘sıfır sorun’ eğiliminden de önce dile getiriliyor. Zira Ankara’yla Tahran arasındaki ticaret hacmi 10 yıl önce 1 milyar dolarken, 2009’da 10 milyar dolara çıktı. İran Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının üçte birini karşılıyor. Türkiye İran’a uygulanacak yaptırımların kendi ekonomisine zarar vermesinden endişeleniyor.

Dolayısıyla, Erdoğan hükümetinin İran sokakları protestolarla dolup taşarken Ahmedinecad’ın yeniden seçilmesini kutlamakta acele etmesi şaşırtıcı değil.
Kendi vatandaşlarının çıkarı için çalışan bir hükümetin düşüncesinde ekonominin baskın gelmesini engelleyen bir durum yok. Erdoğan bu bağlamda Türkiye’de önemli başarılar elde etti.

*Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 25 Nisan 2010

Tercüme: Radikal

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara