Kene kabusunda korkunç bir yıl olabilir
Ankara'da geçen yıllarda bu zaman diliminde görülmeyen virüsü taşıyan türden 3 ergin kenenin saptanmış olmasının, bu senenin hastalık adına daha korkunç boyutlarda seyredebileceğinin işareti olarak yorumlandı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-24 13:20:00
Havaların ısınmasıyla Kırım-Kongo Karamalı Ateşi (KKKA) hastalığının taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olan kenelerin aktif hale gelmesi sonucu, hastalığın Nisan-Eylül arasında etkin olabileceği belirtildi.
Yetkililer, bu dönemlerde riskli bölgelere gidenlerin koruyucu önlemlere uymasını tavsiye ederken, kene tutunan veya bulaşma yollarından birine maruz kalanların kendilerini on gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemesi ve belirtilerin ortaya çıkması halinde sağlık kuruluşuna müracaat etmeleri gerektiğine dikkati çekiyor.
AA muhabirinin Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürülüğünden aldığı bilgiye göre, sıcak hava ile KKKA hastalığının taşıyıcısı ve bulaştırıcısı kenelerin aktif hale gelmesi sonucu, hastalık Nisan-Eylül arasında etkinleşiyor. KKKA Türkiye'de özellikle İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeyi, Karadeniz Bölgesi'nin güneyi ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nin kuzeyinde önemli bir halk sağlığı sorunu olmaya devam ediyor. Hastalığın tedavisinde etkinliği henüz kanıtlanmamış bir ilacın bulunmaması ve aşının olmaması, hastalıktan korunmayı ve hayvanlarda kene mücadelesini çok önemli hale getiriyor.
Hastalıktan korunmak için yetkililer tarafından yapılan uyarılara mutlaka uyulması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Özellikle tarla, bağ, bahçe ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek maksadıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmesi, pantolon paçalarının çorapların içerisine sokulması ve ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetlerin tercih edilmesi öneriliyor.
Kene yönünden tarla, bağ, bahçe ve piknik alanları gibi riskli yerlerden dönüldüğünde, mekanda bulunan herkesin kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dahil vücudunda kene olup olmadığını kontrol etmesi, kene tutunmuşsa hiç vakit kaybetmeden, çıplak elle dokunmamak şartıyla vücuda tutunduğu en yakın yerden tutarak çıkarılması gerekiyor. Kenenin çıkarıldıktan sonra, antiseptik bir solüsyon uygulanması, kişinin keneyi kendisinin çıkaramadığı durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurması gerekiyor. Kene ne kadar erken çıkarılırsa, hastalığın bulaşma riskinin de o kadar azalacağının unutulmaması gerekiyor.
-''KENE ÖLDÜRÜLMEMELİ''-
Vücuttan çıkarılan kenenin, içerisinde alkol, çamaşır suyu veya böcek öldürücü ilaç bulunan bir kavanoza atılarak öldürülmemesi şart koşuluyor.
Hastalık hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiğinden hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanlar sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırabiliyor. Bu nedenle, hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak elle temas edilmemesi gerekiyor.
Hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartılarıyla hastalık bulaşabildiğinden, hasta ile temas eden kişilerin eldiven, maske önlük takma gibi korunma önlemlerini alması gerekliliğine işaret ediliyor.
Kene tutunan veya bulaşma yollarından birine maruz kalanların, kendilerini on gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemesi ve bu belirtilerden bir veya birkaçının ortaya çıkması halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmesi gerekiyor.
Hastalığa neden olan mikrobun taşıyıcısı ve bulaştırıcısı olan kenelerin, uçmayan, zıplamayan, yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklem bacaklı hayvanlar olduğu, vücuda tutunan veya hayvanların üzerinde bulunan kenelerin kesinlikle çıplak elle öldürülmemesi ve patlatılmaması gerektiği vurgulanıyor.
Keneler üzerine sigara basılması, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökülmesi kenenin kasılmasına neden olduğu için vücudundaki içeriğin kanını emdiği kişiye aktarmasına yol açıyor.
Hastalığın kontrolünde özellikle çiftlik hayvanlarında kene mücadelesi önemli olduğundan, hayvanların tarım teşkilatının önerileri ve yardımları doğrultusunda kene ilaçlarıyla düzenli ilaçlanması tavsiye edilirken, kene mücadelesinde geniş çevre ilaçlamalarının etkili olmadığı vurgulanıyor.
''BU SENE ŞU ANA KADAR, GEÇEN YILLARDA BU ZAMAN DİLİMİNDE GÖRÜLMEYEN HYALOMMA MARGİNATUM KENESİNDEN 3 ERGİNİN SAPTANMIŞ OLMASI BU SENENİN HASTALIK ADINA DAHA KORKUNÇ BOYUTLARDA SEYREDEBİLECEĞİNİN İŞARETİDİR''
Ankara Üniversitesi (AÜ) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Karaer, ''Ankara'da geçen yıllarda bu zaman diliminde görülmeyen ve Türkiye'de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı virüsü taşıdığı saptanan türden 3 ergin kenenin saptanmış olmasının, bu senenin hastalık adına daha korkunç boyutlarda seyredebileceğinin işareti'' olduğunu söyledi.
Karaer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kenelerin erken çıkışına bağlı olarak kene ölümlerinin de geçen seneye göre daha erken başlamış olabileceğini belirtti.
Hastalığın ilk saptandığı 2002 yılından bugüne kadar geçen 8 yıllık süreçte her yıl artan sayıda olmak üzere 4 bin 453 vaka ve 218 ölüm tespit edildiğini anlatan Karaer, ''Vaka ve ölümlerin yurt içinde dağılımı ilk yıllarda Kelkit vadisi ve civarıyla sınırlı olmasına karşın bugün 60'ın üzerinde ilde hastalığın yayıldığı Sağlık Bakanlığı verilerinden anlaşılmaktadır'' dedi.
Karaer, Ankara'da hastanelere kene şikayetiyle başvuranlardan 2008'de 5 bin, geçen yıl 4 bin, bu sene 14 Nisan tarihine kadar ise 250'sinin kenelerini incelenmek üzere Ankara'daki 3 kene inceleme merkezinden biri olan Ankara üniversitesi Veteriner Fakültesine yönlendirildiğini belirtti.
Kendilerine yönlendirilen insanlardan alınan kenelerin laboratuvarlarda tür, gelişme dönemi, cinsiyet, konak özellikleri ve mevsimsel aktiviteleri yönünden irdelendiğini anlatan Karaer, bugüne kadar yapılan çalışmalardan merkezi bir yerleşime ve ılımlı karasal bir iklime sahip olan Ankara'da insanlardan en fazla kan emen kene türlerinin belirlendiğini söyledi. Karaer, şunları kaydetti:
''KKKA virüsü taşıma ihtimali olan türün her 4 kişiden birinde, diğer kene türlerine göre insanlardan daha sıklıkla kan emdiği, bir önceki yıla göre bu kene sayısının arttığı belirlendi. Hatta bu sene, geçen yıllarda bu zaman diliminde görülmeyen Hyalomma Marginatum kenesinden 3 erginin saptanmış olması bu senenin hastalık adına daha korkunç boyutlarda seyredebileceğinin işaretidir. Bütün bunlar KKKA hastalığı için çok ama çok anlamlı tespitlerdir. Çünkü Türkiye'de hastalığı nakleden tür Hyalomma Marginatum'dur. Yine Ankara'da elde edilen verilerden, kene tutunma riski açısından öncelikli faktörlerin bölge olduğu, bunu yaşam alanı ve mevsimin takip ettiği anlaşılmıştır.''
-''BULGULARDA KARŞILAŞTIRMA YAPAMIYORUZ''-
Ankara'da hastalığa bağlı vaka sayısı ve ölümlere ilişkin yeterli bilgi olmadığından mevcut kene bulgularıyla karşılaştırma yapamadıklarını anlatan Karaer, ilgili bakanlıkların sadece Ankara değil, Türkiye'nin hiçbir yerinde hastalıkla ilgili gerçek epidemiyolojik bilgilere sahip olmadığını savundu.
Karaer, Türkiye'nin diğer il ve bölgelerinden gerçek anlamda kene verisi olmadığından ülke çapında hastalıkla ilgili benzer yorum yapılamayacağını ifade etti.
Ankara'da hastanelerden yönlendirilen kene tutunma vakaları ve teşhis edilen kene türleri konusunda hastaneleri bilgilendirdiklerini belirten Karaer, ''Biz Ankara'da elde ettiğimiz bu bilgileri bakanlık yetkilileri ile paylaşarak, hiç olmazsa önümüzdeki yıllarda daha etkili önlemler almada kullanılmasını istiyoruz'' diye konuştu.
Karaer, ayrıca, hastalıktan sorumlu iki bakanlığın strateji belirleme toplantılarını hastalık taşıyan kenelerin çıkış tarihine yakın bir zaman diliminde gerçekleştirdiğini belirterek, bu tür toplantıların geleceğe yönelik kararlar alınacak şekilde bir önceki yıl veya yıllar değerlendirilerek yapılması gerektiğini söyledi.
''Bu gecikmeli anlayış hastalığa bakış açısında yıllardır yapılan yanlışlardan sadece biridir'' diyen Karaer, şu görüşleri dile getirdi:
''Bu sene de hastalıktan sorumlu bakanlıkların resmi web sayfalarından anlaşıldığına göre; her yıl olduğu gibi hastalık mevsimiyle birlikte her iki bakanlık yetkilileri ayrı, ayrı yerlerde toplantılar tertip etmişlerdir. Sağlık Bakanlığı mensupları 26-27 Mart 2010'da Antalya'da, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı mensupları ise 30-31 Mart 2010'da Selçuk-İzmir'de toplanarak 2010 hastalık stratejilerini belirlemişlerdir. Aynı ülkede her iki bakanlığı da direkt ilgilendiren bir hastalıkta, neden bu iki bakanlık temsilcileri bir araya gelmiyor, ortak stratejiler oluşturmuyorlar? Ayrıca Çevre ve Orman Bakanlığı'nın bu hastalıktaki yeri, adı geçen bakanlıklar arasında neresidir? O da bilinmiyor.''
Kaynak:Haber7
SON VİDEO HABER
Haber Ara