ABD, bu kez 'Soykırım' diyebilir
Davutoğlu'nun 'diaspora açılımı'nın amacı, Türkiye'nin Ermenistan'la uzlaşma politikasının başarısız olmasının ardından soykırımı inkâr kampanyasında zaman kazanmak.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-20 10:57:00
Ara Nazaryan* / The Armenian Weekly
Türkiye’nin yıllardır sürdürdüğü resmi politika, Türkiye’de yaşayan Ermeniler, Ermenistan’dakiler ve diasporadakiler arasına, onları iyi, birlikte çalışılabilir ve çirkin diye sınıflandırıp nifak tohumları ekmek yönündeydi.
Türkiye hükümeti, kendilerinin ve ailelerinin hayatlarının yanı sıra geçim kaynakları ve malları gayet kolay tehlikeye gireceği için, Türkiye’deki Ermenilerin kullandıkları ifadeleri çok dikkatli seçmeleri gerektiğini
gayet iyi biliyordu. Dolayısıyla bu Ermeniler ve cemaat liderliği, güvende hissetmek için zaman zaman Türkiye’nin resmi propagandasını tekrar etmek zorunda kaldı; ‘iyi’ Ermeni damgası da buradan kaynaklanıyordu.
Diaspora da üçe bölündü
‘Birlikle çalışılabilirler’ grubu Ermenistan’daki Ermenilere atıfta bulunuyordu; bu grup, dağlar arasına sıkışıp kalmış ülkelerinin mali sorunlarının Türk-Ermeni sınırı açıldığı an ortadan kalkacağına ve iki ülke arasında gani gani ekonomik faaliyet olacağına inandırıldı. (Bununla alakalı bir örnek şöyle: Türkiye AB’ye yıllar önce Kıbrıs sınırını açma sözü verdi, fakat henüz böyle bir şey olmadı.) Türk hükümeti Ermenilerin mali selâmetinden o kadar endişe duyuyor idiyse, ilk başta sınırı niye kapattı? Ve şimdi açmak için niye bir dizi protokole ihtiyaç duydu?
Üçüncü ve son grup, yani ‘çirkinler’se Ermeni diasporası. Doğrudan doğruya Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanların neslinden gelenlerin çoğunluğu bu gruba dahil; Batı Ermenistan’da (Doğu Anado-lu’da) 1000 yıllık köklere sahipler ve hem toprak hem para talepleri söz konusu.
Son dönemdeki ‘yakınlaşma’ çabalarının, Türkiye’nin bu alandaki politikalarının samimiyetsizliği yüzünden başarısız olması sonrasında Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, inkâr kampanyasında daha fazla vakit kazanmanın bir aracı mahiyetinde, Ermeni diasporasıyla temas kurmayı hedefliyor. Bu minvalde Kuzey Amerika’daki büyükelçilerine ve konsoloslarına Ermeni diasporasıyla bağlantı kurmaları emri verdi.
Türk Dışişleri diasporayı üçe bölmüş durumda: “(soykırım) iddialarından nemalananlar, Türkiye’den göç etmiş, ama orada hâlâ bağları bulunanlar ve ikisinin ortasında olanlar. Bu gruplarla diyalog kurmaya çalışan büyükelçiler ve konsoloslar özellikle ikinci gruba odaklanacaklar.”
Davutoğlu’nun bu gruba odaklanması tesadüf değil, zaten en son ‘diyalog’ çabalarının gerçek hedefi de bu değil. Dışişleri bakanı, Boston’da yaşayan fakat İstanbul kökenli olup Türkiye’de hâlâ dostları ve ailesi bulunan bir Ermeni’nin nasıl bir cenderede yaşadığının, Türk hükümetiyle ‘diyalog’ yönünde yürümek zorunda olduğunun gayet iyi farkında.
Bu hükümet atalarının günahlarını kabul etmenin fersah fersah uzağında; bu, Davutoğlu’nun patronu, yani Türkiye başbakanının sarf ettiği sözlerde de ıstırap verici şekilde görülüyor. Davutoğlu son 95 yıldır Türk arşivlerinin suç kanıtlarından temizlenmekte olduğunu biliyor. Patronunun daha geçenlerde, Türkiye’de yasadışı çalışan 100 bin Ermeni’yi (çok abartılı bir rakam bu, fakat aileleri Türkiye’nin ‘sınırdışı’ gayretlerinin gerçekliklerini yaşamış diaspora Ermenilerinin kulağına nasıl geldiğini tahmin edebilirsiniz) sınırdışı etme tehdidi savurduğunu da biliyor. Davutoğlu patronunun Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir’i kucakladığını ve Sudan ziyaretinde soykırım falan görmediğini söylediğini de biliyor. Ve patronunun son birkaç yıldır, ortada soykırım olmadığı halde, İsrail’i ve Çin’i soykırımla suçladığını (ilkinde kurbanlar Filistinliler, ikincisinde Uygurlar) biliyor.
Velhasıl, başında bulunduğu kuruma Hasar Tespit Bakanlığı da denilebilecek Davutoğlu, Ermeni sorununu savuşturmak için en küçük fırsatı kaçırmıyor. Ermeni hükümetini, şu an geri tepmiş görünen samimiyetsiz çabaların parçası haline getirmeye çalışıyor. Dostlar ve müttefikler bu meselede konuşmaya cüret ettiğinde yaygarayı basıyor ve şantaja başvuruyor. Şimdi de tıkanan protokollerden birşeyler kurtarmak için son dakika çabası dahilinde diasporayla temas kurmaya çalışıyor. Bu çaba Türk hükümeti için büyük önem taşıyor, zira meclis ABD hükümetinin ağırlık koyarak desteklediği protokolleri muhtemelen onaylamayacak.
ABD’nin sebepleri yanlış
Türk hükümeti, ABD’yle bir diğer sürtüşme mahiyetinde İran’a yönelik yaptırımlara da karşı ve Amerikan yönetiminin en önemli müttefiki olan İsrail’e karşı husumetini dikkat çekici boyutlara taşımış durumda. Bu nedenle ABD’nin Türkiye’ye rahatsızlığını bildirmek için nihayet Ermeni Soykırımı’nı tanıma kararı alması
ihtimal dahilinde.
Bu süreçte ABD’nin Türkiye’deki İncirlik Üssü’nü baypas etme planlarının tozunu alması da mümkün, zira Türkiye’nin geçici de olsa İncirlik’in kullanılmasını engellemesi yüksek ihtimal.
Diğer yandan, soykırımı tanımak insanlık adına büyük bir adım teşkil etse de, yanlış nedenlerle alınan bir karar olacaktır bu. Zira dünyada insan haklarının sözüm ona savunucusu olan ABD yönetimi erdemli bir tutum alıp, Ermeni Soykırımı’nı on yıllar önce tanımış olmalıydı. Tıpkı Yahudi, Kamboçya, (gecikerek de olsa) Ruanda ve Darfur soykırımlarını tanıdığı gibi.
*ABD’de yayımlanan haftalık gazete, Massachusetts’teki Ermeni Ulusal Komitesi’nin başkanı.
Tercüme: Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara