Dolar

34,9449

Euro

36,7036

Altın

2.990,69

Bist

10.125,46

Arap Birliği, Araplar için 'utanç' kaynağı

İsrail'in Batı Şeria'ya 'sızan' kişileri sınır dışı etme kararı sonrası Filistinlilere emre uymamalarını nasihat eden Arap Birliği, Filistin sorununa artık karışmamalı.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-19 09:17:00

Arap Birliği, Araplar için 'utanç' kaynağı
ABDULBARİ ATWAN*

İsrail'in Batı Şeria'ya 'sızan' kişileri sınır dışı etme kararı sonrası Filistinlilere emre uymamalarını nasihat eden Arap Birliği, Filistin sorununa artık karışmamalı. Filistinlileri 'nasihat değil, Arap Barış Girişimi'nin geri çekilmesi gibi adımlar korur

Arap Birliği, genel sekreteri ve birlik konseyi keşke, Arap aklına veya bu akıldan arda kalana saygı göstermek amacıyla ucu açık bir zaman dilimi için can alıcı Arap sorunlarından ve özellikle de Filistin sorunundan el etek çekse... Delege düzeyindeki konseyin İsrail’in Gazze ve Ürdün’den Batı Şeria’ya ‘sızan’ 70 bin Filistinli’yi sınır dışı etme kararını ele almak için olağanüstü bir toplantı düzenlemesi sonrası, Genel Sekreter Emir Musa’nın okuduğu bildiriyle karşımıza çıktılar. Musa, kovulma tehdidi altındaki Filistinlilerden, ‘işgalci devletin uluslararası hukuk gereği üstlendiği sorumlulukları ihlal eden ırkçı bir karar’ olarak gördüğü emre ‘uymamalarını’ istiyor.

İran daha önemli...

Öncelikle böylesine önemli bir konu delegeler düzeyinde değerlendirilmemeli. Zira bu durum konunun siyasi, hukuki ve insani boyutlarının hafife alınması anlamına geliyor. Toplantı en azından dışişleri bakanları düzeyinde yapılmalıydı. Fakat Arap dışişleri bakanları bu sırada, İran’a nasıl abluka dayatılacağı ve bu ülkenin nükleer emellerine nasıl nokta konulacağı gibi daha önemli işlerle meşguldü...

İkincisi, eğer konsey kararı ‘ırkçı’ diye niteliyor, Filistinlilere karşı zorunlu tehcir politikasının uygulanmasının amaçlandığını ve Filistin Kurtuluş Örgütü’yle İsrail arasında imzalanan anlaşmaları ihlal ettiğini dile getiriyorsa, o zaman bütün bu ihlallere niçin Arap Barış Girişimi’ni masadan çekerek karşılık vermiyor? Arap Barış Girişimi’nin masada tutulması, İsraillileri topraklara el koymaya, yerleşim birimleri inşa etmeye, kutsal mekânları Yahudileştirilmeye ve son olarak da Filistinlilerin kendi topraklarından çıkarılmasını sürdürmeye teşvik ediyor.

Arap resmi sisteminin şu an yaşadığı alçalmışlık halinden bahsetmekten sıkıldığımızı itiraf etmeliyiz. Ayrıca bu hali en son Sirte’de düzenlenen Arap Birliği zirvesinde ortaya çıkan en iğrenç görüntülerde, alınan alçaltıcı kararlarda, bazı liderlerin özeleştirilerinde bir kez daha gördüğümüzü, bu kimseleri muhatap almanın veya onlardan bir şeyler yapmalarını istemenin faydasız olduğu kanaatine vardığımızı da itiraf ediyoruz... Bu nedenle, ümmete ve sorunlarına hizmet edecek bir şeyler yapacak güce sahip olmadıklarını vurgulayarak, bu toplantılara son vermelerini istemekle yetiniyoruz.

İşgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinliler Yahudileştirme, topraklarına el konulması ve evlerini yıkma operasyonlarına tek başlarına karşı koyuyor; Musa’nın ve Arap Birliği Konseyi’nin İsrail’in kovma kararlarına ‘boyun eğmemeleri’ yönündeki ‘nasihatine’ ihtiyaç duymuyor ve onlardan birşey beklemiyorlar. Arap rejimleri Gazze’deki 1,5 milyon aç insanın üzerindeki ablukanın kırılması için harekete geçmiyorsa, Mescid-i Aksa’nın yakınındaki sinagog inşaatına ve Aksa’yı yıkacak kazılara karşı sessiz kalıyorlarsa, gelecekteki sınır dışı ve uzaklaştırma operasyonlarına karşı koymalarını bekleyebilir miyiz?
İsraillilerin Filistinlilere yönelik etnik temizlik politikaları yeni değil; bu politikalar Filistin’in 60 yıl önce işgal edilmesinden bu yana hiç durmadı. Bugün yeni olansa, bu politikaların daha tehlikeli döneme, yani 1948’de işgal edilen bölgelerin halklarının Yahudi devletinde yeri bulunmayan yabancılar olarak görülerek uzaklaştırılması dönemine hazırlanması. İsrail bu kararla, hali hazırdaki sağcı hükümetin yakın gelecekte bölgede yeni bir savaşın tutuşması ihtimalini kullanarak planladığı en büyük sınır dışı operasyonlarına verilecek Arap tepkisini ölçme amaçlı bir ‘test balonu’ fırlatmış oldu.

İsrail’in bu testinin hızla, hatta Tel Aviv’deki yetkililerin beklediğinden daha bile hızlı bir şekilde sonuç vermesi üzücü. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu muhtemelen sevinçten ellerini ovuştururken, Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman da Arap Birliği Konseyi’nin olağanüstü toplantısının sıcaklıktan veya öfkeden yoksun ifadelerin yer aldığı bildirisini dinlerken gülmekten yere düşmüş olabilir.

İsrail hükümetinin, Arapların içinde bulunduğu kötü şartların gölgesinde Filistin halkını aşağılamak için herşeyi yapacağını tahmin ediyorduk. Fakat Arapların verdiği bütün ödünlerin ve Arap Barış Girişimi’nin yanı sıra, Arap rejimlerinin terörle savaşta, Irak’ın işgalinde ve Saddam rejiminin devrilmesinde sunduğu yüce hizmetlerden sonra Gazzelilerin Batı Şeria’da ‘yabancı’ olarak görüleceği hiç aklımıza gelmemişti. Bu, pratikte Batı Şeria ve Gazze’de bir Filistin devletinin kesinlikle kurulmayacağı anlamına geliyor.

Yeni bir demografi savaşı

İsrail, Batı Şeria ve Gazze’yi Haziran 1967’de işgal etmesinin ardından Gazze’deki birçok aileyi nüfus yoğunluğunu hafifletmek ve şartlarını iyileştirilmek için Batı Şeria’ya taşınmaya teşvik etmişti. Şimdi nüfus yoğunluğu sorununu çözmek ve tıpkı 1948’de Filistin’i işgali sonrası en az 400 köyün sakinlerini sınır dışı edip bu köyleri haritadan sildiği gibi, boşaltma silahıyla yine demografi savaşına girmek istiyor.

2002 başlarında Ürdün Kralı Abdullah’la görüştüğümde, bana dönemin ABD başkanı George W. Bush’a İsrail başbakanı Ariel Şaron’un Irak savaşını kullanarak Batı Şerialıları Ürdün’e göç ettirmesinden endişe duyduğunu söylediğini anlatmıştı. Kral Abdullah, Bush’tan böyle birşeyin yaşanmayacağına dair ‘garanti’ istediğini, bu garantileri aldığını ve ona,
“İsrail Batı Şeria halkını Ürdün’e göç ettirirse savaş ilan edeceğim. Böyle bir adım hafife alınamaz” dediğini de belirtmişti. Ürdün’ün İsrail’in son kararına nasıl bir yanıt vereceğini bilemiyoruz. Zira sınır dışı edilenlerin çoğunluğu, tıpkı 1948 ve 1976 savaşlarında uzaklaştırılan kardeşleri gibi kendilerini Ürdün topraklarında bulacaktır. Fakat Ürdün Dışişleri Bakanlığı’nın İsrailli meslektaşından bu konuyla ilgili açıklama talep eden bildirisindeki ifadeler rahatlatıcı mesajlar vermiyor.

*Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, genel yayın yönetmeni, 14 Nisan 2010

Tercüme: Radikal


SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara