Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

1 Mayıs'ın kökenleri nelerdir?-

1 Mayıs yaklaşıyor ve binlerce işçi bu günü kutlamak için meydanlarda olacak. Peki 1 Mayıs'ın mantığı nedir ve neden kutlanır? İşte Rosa Luxemburg 1894’te kaleme aldığı yazısında şu satırlara yer veriyor:

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-18 15:57:00

1 Mayıs'ın kökenleri nelerdir?-
İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek, 1 Mayıs bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha güzel günler geldiğinde, dünya işçi sınıfı kurtuluşunu kazandığında, insanlık muhtemelen, zorlu mücadelelerin ve ödenen bedellerin anısına 1 Mayıs’ı yine kutlayacaktır

Sekiz saatlik işgününü kazanmanın bir aracı olarak bir işçi bayramı kutlamasının kullanılması fikri ilk olarak Avustralya’da doğdu. İşçiler 1856’da, sekiz saatlik işgünü talepli bir gösteri olarak, mitingler ve kutlamalar eşliğinde bir günlük genel grev yapmaya karar verdiler. Bu kutlamanın tarihi de 21 Nisan olacaktı. İlk başta, Avustralyalı işçiler bunu sadece 1856 yılı için düşündüler. Fakat bu ilk kutlama Avustralya’nın işçi kitlelerini ateşleyip yeni bir heyecana iterek, üzerlerinde o kadar güçlü bir etki yaratmıştı ki, bu kutlamanın her yıl yapılmasına karar verildi.

Sahiden, işçilere kendi başlarına karar verdikleri kitlesel bir iş bırakmanın verdiği özgücüne güven ve cesaretten fazlasını ne verebilirdi ki? Fabrikaların ve atölyelerin ebedi kölelerine kendi birliklerini bir araya getirmenin verdiği cesaretten daha fazlasını ne verebilirdi ki? Böylece, bir işçi kutlaması fikri hızla kabul edildi ve Avustralya’dan yola çıkıp bütün bir işçi sınıfı dünyasını fethedene kadar diğer ülkelere yayılmaya başladı.

Avustralyalı işçileri ilk örnek alan Amerikalılar oldu. 1886’da 1 Mayıs’ın genel grev günü olmasına karar verdiler. O gün 200 bin Amerikalı işçi iş bırakarak 8 saatlik iş günü talebini yükseltti. Sonrasında, polis baskısı ve yasal baskılar işçilerin tekrar bu ölçekte bir gösteri yapmasını yıllar boyunca engelledi. Ne var ki, işçiler 1888’de kararlarını yenilediler ve bir dahaki gösterinin 1 Mayıs 1890’da yapılmasına karar verdiler.

Bu esnada, Avrupa’daki işçi hareketi güçlenmiş ve canlanmıştı. Bu hareketin en güçlü ifadesi, 1889’daki Uluslararası İşçi Kongresi’nde açığa çıktı. 400 delegenin katıldığı bu Kongre’de, sekiz saatlik işgününün birincil talep olmasına karar verildi. Bunun üzerine Fransız sendikaları delegesi, Bordeauxlu işçi Lavigne, bu talebin bütün ülkelerde bir genel grevle dile getirilmesini önerdi. Amerikan işçileri delegesi ise yoldaşlarının 1 Mayıs 1890’da greve gitme çağrısını hatırlattı ve Kongre bu tarihi işçilerin uluslararası bir kutlama günü olmasına karar verdi.

Bu kez de, aynı otuz yıl önce Avustralya’da olduğu gibi, işçiler aslında bir günlük bir gösteri düşünmüşlerdi. Kongre bütün ülkelerin işçilerinin 8 saatlik iş günü için 1 Mayıs 1890’da birlikte gösteriler düzenlemelerine karar vermişti. Hiç kimse bu kutlamanın sonraki yıllarda da tekrarlanmasından söz etmemişti. Doğal olarak, hiç kimse bu düşüncenin aniden başarı kazanıp, işçi sınıfları tarafından böylesine hızlıca kabul göreceğini önceden kesitremezdi. Ne var ki, 1 Mayıs gösterilerinin her yıl tekrarlanan ve süreğen bir kuramsallığa sahip olması gerektiğinin herkes tarafından anlaşıması ve hissedilmesi için 1 Mayıs’ı yalnızca bir kez kutlamak yeterli olmuştu […].

1 Mayıs’ta, sekiz saatlik işgününün uygulanması talep edildi. Ama bir kez bu hedefe ulaşıldıktan sonra, 1 Mayıs’tan vazgeçilmedi. İşçilerin burjuvaziye ve egemen sınıfa karşı mücadelesi sürdükçe, bütün talepleri karşılanana dek, 1 Mayıs bu taleplerin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha güzel günler geldiğinde, dünya işçi sınıfı kurtuluşunu kazandığında, insanlık muhtemelen, zorlu mücadelelerin ve ödenen bedellerin anısına 1 Mayıs’ı yine kutlayacaktır.

Peki Rosa Luxemburg Kimdir?

Rosa Luxemburg, (5 Mart, 1871-15 Ocak, 1919) Polonya doğumlu Alman marksist politika teorisyeni, filozof ve devrimci.

1871 yılının (bazı kaynaklara göre 1870) 5 Mart'ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğmuştur. Daha genç yaşlarında sosyalizmle tanıştı ve dönemin solcu gruplarında yer aldı. Sadece 18 yaşındayken içinde bulunduğu gruplar ve politik görüşü yüzünden İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı. 1889'da Zürih Üniversitesi'ne girdi. Burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü, hayatında büyük etki bırakacak isimlerle tanıştı.

1890 yılında Bismarck'ın sosyal demokrasiyi yasaklayan kanunu lağvedilip, sosyalistntoya girdi. Parlamentoya giriş dönemin sosyal demokratlarının devrimci uçtan uzaklaşmasına ve parlamentoda daha etkin olabilmek için çalışmasına neden oldu. Bu Rosa Luxemburg'un da dahil olduğu devrimci görüş bağlılarını rahatsız etmekteydi. Bu sırada Zürih'te öğrenim görmeye devam eden Rosa 1898 yılında doktorasını tamamladı. Özgür bir Polonya için çalışmalarına devam etse de, onun kafasındaki tabloda Almanya, Avusturya ve Rusya'da devrim gerçekleştiği taktir de Polonya özgür olabilirdi. Bu tablo milliyetçi bir çizgi çizen Polonyalı sosyalist grupların ve Polonya Sosyalist Partisi'nin ondan daha da uzaklaşmasını sağladı. Daha sonra bu görüşleri Rus sosyalist çevrelerle de ilişkisinin bozulmasını sağlayacaktı.

1898 yılında Gustav Lübeck ile evlenerek Berlin'e taşındı, Alman vatandaşlığı kazandı. SPD'nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) aktif bir üyesi oldu. 1900 yılına gelindiğinde Luxemburg'un fikirleri tüm Avrupa'da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırmakta, yazdığı makaleler ilgi görmekteydi. Özellikle Eduard Bernstein'in düşüncelerine getirdiği eleştiriler ile öne çıkıyordu. Alman militarizminin yükselen değer olması Luxemburg'u ziyadesiyle rahatsız ediyordu, bu konuda partiyle de ters düşmüştü. 1904 ile 1906 yılları arasında siyasi faaliyetleri ve görüşleri yüzünden üç kez hapse girdi. Bu hapis cezalarının hiçbiri onu yıldırmadı faaliyetlere devam etti. SPD'nin eğitim merkezlerinde Ekonomi ve Marksizm öğretmeye başladı.

Savaşın başlamasıyla esen milliyetçi rüzgar SPD'nin de milliyetçi bir davranışa girmesine neden oldu, bu Luxemburg'un fikirlerine karşıydı ve partiyle olan tüm ilişkisini kesti. 5 Ağustos 1914'de Karl Liebknecht ile beraber Internationale grubunu kurdu. 1 Ocak 1916'da bu grubun adı Spartaküs Birliği (Spartakistler - Almanca Spartakusbund) oldu. Grubun devlete karşıt tutumu yüzünden 28 Haziran 1916'da Luxemburg hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste geçirdiği yıllarda birçok makale kaleme aldı. Özellikle Rus devrimi üzerine yazdıkları ve Bolşeviklere getirdiği eleştiriler çarpıcıdır.

1918 Kasım'ında Luxemburg hapisten çıktı. Faaliyetlerine devam eti ve Liebknecht ile birlikte Alman Komünist Parti'sini kurdu. 15 Ocak 1919'da Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck, Freikorps tarafından tutuklandılar, Pieck kaçmayı başarırken Luxemburg ile Liebknecht yedikleri darbelerle bilinçlerini kaybettiler. Aynı gün, Luxemburg ölene kadar dövülmüş ve ölü vücudu nehre atılmış, Liebknecht de başından yediği kurşunlarla öldürülmüştü.

Kaynak: SO. / TİMETURK


SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara