Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

AB Türkiye'ye neden ihtiyaç duyuyor?

Türkiye'nin modernleşmek için AB'ye, büyük bir dış politika aktörü olmak isteyen AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı var. Ankara bazı alanlarda eşit ortak olarak görülmeli.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-16 22:36:00

AB Türkiye'ye neden ihtiyaç duyuyor?
Katinka Barysch / Opendemocracy*

Ankara'nın Doğu'ya yöneliminin eksen kaymasına yol açtığı ve Batı'yla ilişkileri zora soktuğu savı durumu basite indirgiyor. Türkiye'nin modernleşmek için AB'ye, büyük bir dış politika aktörü olmak isteyen AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı var. Ankara bazı alanlarda eşit ortak olarak görülmeli.

AB üyeliği süreci Türkiye’nin Batı’yla en güçlü bağı olabilir hala. Fakat göründüğü kadarıyla Ankara’nın bu istikametteki diğer bağları gevşiyor. Türkiye’nin ABD’yle ilişkileri, George W. Bush’un yerine Barack Obama’nın gelmesinden bu yana iyileşiyor, fakat birçok insanın beklediği düzeyde bir iyileşme yok. Türk askerleri Afganistan’da NATO müttefikleriyle birlikte görev yapıyor, fakat ülkelerinin ittifak içindeki rolü netameli bir seyir izliyor. Ülkenin İsrail’le daha önce sıkı olan bağları da 2009’da ciddi bir gerilim noktasına geldi.

Türkiye’nin genellikle pragmatik olan Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın son dönemde yaptığı bir dizi açıklama Batılı müttefiklerinin kafasını karıştırıyor: Erdoğan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’a ‘dost’ diye hitap etti, İran’ın nükleer programıyla ilgili endişeleri ‘dedikodu’ diyerek reddetti ve “Müslümanlar soykırım yapmaz” sözleriyle Sudan lideri Ömer el Beşir’i akladığı izlenimi verdi.

‘Önceliği değişti’ diyenler artıyor

Bazı yorumcular bütün bunlardan Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Doğu’ya dönmekte olduğu sonucunu çıkarıyor. Onlara göre Ankara’nın önceliği artık AB üyeliği ve NATO müttefikleriyle birlikte çalışmak değil; bunun yerine, ülkenin bölgesel hâkimiyetini yeniden tesis etmeyi, Müslüman ülkeler arasında ‘yumuşak güç’ elde etmeyi ve çok kutuplu bir dünyada bağımsız bir aktör haline gelmeyi amaçlayan ‘yeni Osmanlı’ bir dış politika izliyor.
Türkiye’nin dış politikasında hissedilen bu kayma birçok Avrupalı’yı ve Amerikalı’yı iki nedenden dolayı endişelendiriyor. Birincisi, Türkiye’nin Suriye, İran, Sudan ve Hamas gibi Batı’nın uzak durduğu rejimler veya hareketlerle güçlenen bağları, Batı’nın dış politika hedeflerine zarar verebilir.

Türkiye bu rejimlerin uluslararası tecrit edildiklerine dair hissiyatlarının üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir ve Batı baskısına karşı onların önünde bir kalkan görevi görebilir. Diğer bir deyişle, Türkiye Batı için artık güvenilir bir müttefik olmayabilir.

İkincisi, bazı gözlemciler Türkiye’nin Ortadoğu ve eski Sovyetler Birliği’yle daha güçlü bağlar kurmasının ülke içindeki endişe verici eğilimlerin gözle görülür bir tezahürü olduğu kanısında. Ankara’daki Kemalist muhalefet iktidardaki AKP’yi Türk siyasetini ve toplumunu gizlice İslamileştirmeye çalışmakla suçluyor; daha liberal kesimlerse demokratik özgürlükler ve sivil haklarda bir geriye gidiş tespit ediyor. AKP’yi eleştiren birçokları partinin artık ülkeyi modernleştirmeyi istemediğini, bu yüzden de otokratik ve İslamcı rejimlerle daha güçlü bağları tercih ettiğini söylüyor.

Bu görüşler durumu basite indirgiyor. Türkiye Batı’yla Doğu arasında kesin bir tercihle yüz yüze değil.
Ülkenin artan bölgesel rolünü, içerdeki modernleştirmeyi sürdürmesi ve daha az liberal komşularıyla temas ederken demokrasi ve hoşgörü gibi değerleri savunmaya cesaret etmesi şartıyla, AB hedefleri ve NATO ittifakıyla birleştirebilmesi gerekiyor.

Türkiye Ortadoğu ve ötesinde yeni bir saygınlık elde etmişse, bu durum arabuluculuk yeteneklerinden kaynaklanmıyor (sözgelimi barış sağlama çabaları pek az sonuç vermiş durumda). Bölgenin genelinde (orta Asya’dan kuzey Afrika’ya, oradan Arap dünyasının dört bir köşesine) insanların dikkatinin Türkiye’ye çevrilmesinin nedeni, sorunlarla dolu bir bölgede nadir bir başarı örneği olması: Laik bir düzene, işleyen bir demokrasiye, hızla büyüyen, açık ve farklı alanlara yönelik bir ekonomiye, giderek daha iyi eğitimli (kız çocuklarının büyük kısmını kapsayan bir eğitim bu) insanlara ve yükselen hayat standartlarına sahip, çoğunluğu Müslüman bir ülke. Modernleşme rotasında ilerlemeye devam etmek için Türkiye’nin AB çapasına ihtiyacı var.

İzlanda ve Sırbistan’dan farklı

Fakat bu çapa, ancak AB hükümetleri üyelik müzakerelerini tıkayan vetolarını geri çekerse ve Türkiye’nin tam üyeliği müzakere etme hakkını sorgulamaktan vazgeçerse sıkı olabilir ancak. Avrupalılar ayrıca Türkiye’nin, İzlanda ve Sırbistan gibi daha küçük müstakbel üyelerden farklı olduğunu da kabul etmeli.

AB Türkiye’yle dış politika, güvenlik ve enerji gibi ortak çıkar alanlarında, üyelik sürecinin dar, bürokratik sınırlarının ötesine geçen tarzda çalışmanın bir yolunu bulmalı. AB için Türkiye’ye bazı konularda eşit bir ortak muamelesi yapıp, bir yandan da üyelik müzakerelerini rayında tutmak zorlu bir iş olacaktır. Fakat büyük bir dış politika aktörü olmak isteyen bir AB en azından bunu denemeli.

(Avrupa merkezli internet sitesi, Londra’daki Avrupa Reform Merkezi adlı düşünce kuruluşunun başkan yardımcısı, 14 Nisan 2010)

Haber Ara