Kurtulmuş'tan yeni anayasa değerlendirmesi
Anayasa değişiklik paketini değerlendiren Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, toplumda yeni bir Anayasa konusunda bir basın açıklamasında bulundu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-12 17:15:00
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, İstanbul İl Başkanlığı´nda basın toplantısı düzenleyerek anayasa paketi hakkındaki görüşlerini açıkladı. Paketin bu haliyle geçeceği izlenimini aldıklarını ama bu milletin iki sene sonra yeni baştan bir anayasa paketi hazırlayacağını belirterek şunları söyledi:Saadet Partisi Genel Başkanı olduğum günden beri, Türkiye´nin topyekün, özgürlükçü, demokratik katılımcı bir anayasaya ihtiyacı olduğunu sürekli gündeme getiriyoruz. Yeni anayasayla ilgili, teklif ve temennilerimizi sayın Cumhurbaşkanımızla da paylaşacağız. Bu süreçte Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya´yla, yapılması gerekenleri iki ayrı dosyayla takdim ettik. Bunlardan biri "Buyurun bu millet kendi anayasasını yapsın", diğeri de "yeni anayasa teklifinde yapılması gereken asgari düzenlemeler" dosyalarıdır.
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, 30 maddelik Anayasa değişiklik paketi teklifinin referanduma madde madde ya da gruplar halinde götürülmesi gerektiğini söyledi. Eksiklerine rağmen teklifin 12 Eylül Anayasası'ndan ileri atılmış bir adım olduğunu belirten Kurtulmuş, tek tek ya da bir bütün halinde referanduma gidilmesi halinde parti olarak oylarının 'Evet' olacağını söyledi.
Son günlerde kamuoyunda yoğun tartışmalara konu olan Anayasa değişiklik paketini değerlendiren Kurtulmuş, toplumda yeni bir Anayasa konusunda geniş mutabakat olduğunu belirtti. CHP ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin MHP bir yandan, diğer yandan da bürokratik oligarşinin tüm kurumlarıyla teyakkuza geçtiğini belirten Kurtulmuş, yüzde 47 oyla milletten yetki alan AK Parti'nin yeni Anayasa çalışması yürütmemesini eleştirdi.
YAPILAN 12 EYLÜL ANAYASASINA BÜYÜKCEK BİR YAMADAN İBARETTİR
Anayasa Değişiklik Paketi Tasarısı'nda 12 Eylül Anayasası'na ilişkin bir takım iyileştirmeler bulunduğunu belirten Kurtulmuş, "Ama sonuç olarak bu da daha öncekiler de olduğu gibi 12 Eylül Anayasası'na yapılan yeni bir yamadan ibarettir. Yamalı bir bohça haline gelen 12 Eylül Anayasası'na bir yama kabul ederiz ki büyükçe bir yamadır. Ama nihayetinde yapılan bir yamadan ibarettir. AKP'yi statüko yanlısı bir takım düşünceler yerine, bütün milletin egemenliğini sağlayan, reformcu, sorumluluklarına davet ediyorum." şeklinde konuştu.
Anayasa tartışmalarının toplumda kamplaşma vesilesi haline getirilmemesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, her teklif maddesinin ayrı ayrı ya da gruplar halinde oylanmasına imkan veren oy pusulası örneğini göstererek teklifini tekrarladı. Kurtulmuş, "Sayın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Anayasa Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ile ziyaret ettiği günden itibaren kendilerine teklif ettiğimiz, daha evvel basınla paylaşmış olduğum şu oy pusulasıdır. Değiştirilebilir, geliştirilebilir. Temel mantığı şudur: Referandumun mantığı da budur zaten. Şu anda 27+3 geçici maddeyle 30 maddelik bir Anayasa paketiyle millet referanduma giderse karşı karşıya olacaktır. Bu referandum süreci içersinde milletin hangi maddeye 'evet', hangi maddeye 'hayır' dediğini çok açık bir şekilde bilmemiz lazım. Millete 'efendim hayır sizin tercih hakkınız yoktur, bunların hepsini bir hap olarak size veriyoruz ve bunu ya yutarsınız ya yutmazsınız' demek gibi antidemokratik bir tavır içinde olmamız asla mümkün değildir. Burada maddeler diyelim ki birinci madde insan haklarıyla ilgili madde, ikinci madde bunları tamamen örnek olsun diye koyduk, diyelim ki hukuk sistemi ile ilgili değişimler, 3. madde çalışma hayatıyla sosyal güvenlikle ilgili gelişmeler, bütün bunlar madde olarak tek tek konulabilir. Gruplandırılarak 6-7 madde halinde konulabilir. Böylece bazı maddeler yüzde 90'la geçer, bazı maddeler geçmeyebilir. Zaten referandum demek demokrasi demek budur. Bunun olabilmesi için de gerçekten son güne kadar da görüşlerimizi ifade edeceğiz ve ümid ediyorum ki Türkiye böyle bir ileri demokratik adımı atar. "
PAKET REFERANDUMA GİDERSE OYUMUZ 'EVET' OLACAK
Bazı eksikleri, 12 Eylül Anayasası'nın ruhunu bütünüyle değiştirip millet egemenliğinin önünü açmamasına rağmen, 30 maddelik Anayasa tasarısının 12 Eylül Anayasası'na göre ileri atılmış bir adım olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, paket kendi istedikleri gibi tek tek de oylansa, bir bütün halinde de oylansa her şeye rağmen 'evet' oyu kullanacaklarını belirtti.
Kurtulmuş şöyle konuştu: "Bundan dolayı millet lehine yapılacak her türlü olumlu değişikliğe destek vereceğimiz için eğer bu konu referanduma giderse Saadet Partisi olarak oyumuz 'evet' olacaktır. Bunu çok net olarak söylüyorum. Ancak buradan bir kez daha sayın Başbakan'ı uyarmak istiyorum. Bu anlamda bu anayasa oylaması referanduma giderse benim de kanaatim, ister tek tek gitsin, en doğrusu budur böyle olması için son güne kadar gayret gösteririz, ama bir bütün olarak gittiği takdirde bu referandumun geçeceği görülüyor. Toplumun nabzı dinamikleri böyle diyor. Ancak bu referandumda verilecek oylar AKP'nin 8 yıldır yürütmüş olduğu politikalara verilmiş 'Evet' oyları olmayacaktır. Bu Anayasa'da verilecek oyla 27 Mayısın ortadan kalkması için verilmiş 'Evet' oyları olacaktır. Bu memlekette işlenen hukuk cinayetlerinin ortadan kaldırılması için, Yassıada'dan itibaren başlayarak, bir sürü faili meçhule kadar uzanan yelpazedeki bir takım hukuk dışılıklara 'hayır' demek, karşı çıkmak için 'evet' oyu olacaktır. 12 Mart'ın Balyozu olan Ziverbey işkencehanesinin ortadan kaldırılması için 'evet' oyu olacaktır. 12 Eylül'ün Mamaklarına, Diyarbakırlarına, Metrisine bir cevap olarak 'evet' olacaktır. 28 Şubat'ın brifingli yargı rezaletlerine karşı bir 'evet' olarak ortaya çıkacaktır. Haksız parti kapatmalarına, oligarşik diktanın Türkiye üzerinde at koşturmasına karşı bir 'evet' oyu olacaktır. Hukukun her seferinde bir takım güçler tarafından ayaklar altına alınmasına karşı bir 'evet' oyu olacaktır. 12 Eylül'ün cuntası ve icraatlarına karşı bir 'evet' oyu olacaktır. En son 27 Nisan sürecinde ortaya çıkan 367 garabetinin bir daha yaşanmaması için 'evet' oyu olacaktır. İdeolojik olarak başlatılan bir takım başörtüsü yasakları gibi yasakların kaldırılması için 'evet' oyu olacaktır. Takıntı haline getirilen katsayı uygulamalarının bir daha Türkiye'de olmaması için 'evet' oyu olacaktır. Evet bir 'evet' oyu olacaksa toplumun çok geniş kesimlerindeki demokrasi taleplerinin, millet egemenliğinin artırılması taleplerinin ifade edildiği bir 'evet' olacaktır."
AK PARTİ İRADE ORTAYA KOYAMADI
AK Parti 3 Kasım 2002 seçimlerinde tek başına anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmasına rağmen, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde de özellikle seçim öncesinde oluşan antidemokratik havayla milletin başbakanın tabiriyle yüzde 26´ya düşmüş olan AK Parti´yi yüzde 47´lere çıkartıp çok büyük bir çoğunlukla oy vermiş olmasına rağmen ne yazık ki katılımcı, demokratik, yeni bir anayasa yapma iradesini ortaya koyamamıştır. Birinci uyarımız AK Parti´ye dir. Özellikle son seçimde bir taraftan 367 garabeti, bir taraftan 27 Nisan muhtırası bir tanraftan Türkiye´de parlemento içindeki baskı dolayısıyla millet dedi ki, "buyur kardeşim al şu yüzde 47 oyu git doğru dürüst adam gibi bir anayasa yap." Bu anayasayı yapma vaadi sadece AK Parti için bir fantaziden ibaret olursa iyi olur şeklinde değerlendirilecek bir konu değil, millet tarafından 2 Temmuz 2007´de bir kez daha perçinleniş olan milli bir sorumluluktur. AK Parti´nin reformcu, millet egemenliğinin önünü açan ileri bir anayasa yapmak yerine maalesef bir anlamda statükonun belli ölçülerde devam etmesini sağlayacak anayasal değişiklikleri yapmış olması fevkalade eksik, geri ve milletin verdiği ödevle bağdaşmayan bir durumdur. Bu 30 maddelik pakette, 12 Eylül anayasasına ilişkin bir takım iyileştirmeler görülüyor ancak sonuç itibariyle bu da daha öncekilerde olduğu gibi 12 Eylül Anayasasına yapılan bir yamadan ibarettir. AK Parti´yi yeni bir anayasa yapma sorumluluğuna dönmeye davet ediyorum.
KAMPLAŞMA HALİNE GETİRDİ
Anayasalarda herhangi bir siyasi görüşün fikri konuşulmuz. AK Parti´nin CHP´nin anayasası olmaz. Partilerin anayasa teklifleri olur. Demokratik bir ortamda bütün kesimlerin katılımıyla ortaya çıkar. Ancak iktidar partisi bu konuyu bir kamplaşma konusu haline getireceği endişesi bu süreçte bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Statükocular, değişimciler, muhafazakarlar sekülerciler, anayasadan yana olanlar ve karşı olanlar gibi bir kamplaşmanın üzerinden bu anayasa tartışmasını yürütülmesi gerçekten yanlış bir süreç olur. CHP başta olmak üzere parlemento içindeki partilerin bu kamplaşmayı sürdüren tavır, söz ve davranışlarının da Türkiye´nin anayasa tartışma sürecini bir kör düğüme döndürmekten başka hiçbir katkısı bulunmamaktadır. Bütün siyasi partileri anayasa tartışmaları ve olası bir referandumda siyasi bir propaganda içerisine girmekten, burada kamplaştırırız ve buradan bir kaç puan oy alırız gibi yanlış bir siyasi hesaptan geri durmaya davet ediyoruz.
MİLLETLE İNATLAŞMAYIN
Özellikle bu tartışmalar sırasında iktidar partisinin, CHP´nin yapılacak anayasa değişiklerinin, Anayasa Mahkemesi´ne götürülmesi, ve bu anlamda oluşacak "bakın görüyor musunuz bize yaptırmıyorlar" şeklindeki ilave bir kamplaşmayla buradan siyasi bir rant elde etme endişesi bu tartışmalarda ortaya çıkmaktadır. Onun için 28 Şubat ve 27 Nisan süreçlerini hatırlatacak her türlü söz ve davranışlardan muhalefet partilerinin kaçınmasını istiyorum. Türkiye´de hangi konuyu vesayetten yana mısınız, millet egemenliğinden yana mısınız? şeklinde tartışmaya götürürseniz, buradan millet egemenliğinden yana olan görüşler karlı çıkarlar. Türkiye´nin siyasi tecrübesi bunu gösteriyor.
TANZİMAT´TAN BERİ BÖYLE
Parlamentodaki partiler bu süreçte geniş bir konsensus arama içinde olmamıştır. Türkiye´de bir takım yüksek yargı kuruluşları ve mensupları sanki her birisi siyasi bir şahsiyetmiş gibi siyasetin konusu olan anayasa değişikliği konusunda kendi görüşlerini ifade etmişlerdir. Türkiye´de Tanzimat´tan bu yana ne zaman siyasi reformlardan bahsetsek, ne yazık ki bazı siyasi ve iktisadi elit, otamatik olarak şu tavır içine giriyor. Bu millet anayasalarını yapmaktan ne anlar. Dolayısıyla millete eğer bir anayasa yapılacaksa bu anayasıyı da biz yapar milletin önüne koyarız diye düşünüyorlar. Aslında Tanzimat´tan beri Türkiye´deki temel sorun şudur. Bu topraklarda yaşayan milletimizin tamamı bu topraklarda kiracı mıdır ev sahibi midir? Bu ülkedeki iktisadi ve siyasi elit diyorlarki, siz bu topraklarda kiracısınız buyrun bu da sizin anayasanızdır yani kira kontratınız diyor. Tanzimattan beri anayasalarımız ya askerin namlusu ucunda değiştiriyoruz, ya batıdan gelen ilhamler neticesinde değiştiriyoruz. Biz de diyoruz ki bu millet bu toprakların kiracısı değil ev sahibidir. Bu millet topyekün anayasayı yapacak siyasi birikime, demokratik olgunluğa hem de kültürel zenginliğe sahiptir. Buyrun ey millet kendi tapunuzu kendiniz yapın.
PAKET GEÇER
Türkiye bir anayasa değişikliği sürecine girmiştir. Kanaatimizde bu anayasa değişiklikleri referandumla da olsa çıkacak ve anayasa haline gelecektir. Anacak, Türkiye´nin çağdaş, demokratik, katılımcı ve top yekün milletin sürece katıldığı yeni bir anayasa ihtiyacı asla bitmeyecektir. Eğer bu anayasa değişiklikleri bu süreçte bu şekilde yapılmazsa önümüzdeki bir kaç yıl içinde top yekün yeni bir anayasa yapacaktır ve bu sürecin öncülüğünü de Saadet Partisi yapacaktır. Anayasa sadece metinden değil ruhtan ibarettir. Mevcut anayasının ruhu totaliter bir ruhtur. Anayasamızın çeşitli yerlerine paylaştırılmış olan, "devletin ülkesi ve milletiyle bölünmüz bütünlüğü" sözüdür. Bir devletin ülkesi olmaz, milleti olmaz. Bu sözü mutlaka, "milletin, ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğü" şeklinde değiştirilmesi anayasanın mantığını, ruhunu değiştirilmesi bakımından zaruridir. Yani devlet esas millet burada kiracı değildir. Millet esas, bu milletin devleti de Türkiye Cumhuriyeti devletidir ve kıyamete kadar yaşayacak olan bir devlettir. Bürokratik oligarşiyi tanımlayan cümledir. 1921 Anayasası´nda diyor du ki, "Hakimiyet milletindir, millet bu hakimiyetini meclisi vasıtasıyla kullanır" Maalesef 1960 ihtilaliyle birlikte 61 ve 82 anayasaları ile birlikte hakimiyetin millette olması gerçeğini kısıtlamıştır. Mevcut anayasamızda egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama millet bu egemenliğini anayasal kurumlar vasıtasıyla kullanır diyerek millet egemenliğine ortaklar, daha doğrusu millet egemenliğine sahipler tarif etmektedir. Bu sahiplerde asla millete hesap vermeyen, millet tarafından seçilmeyen ve denetlenemeyen bürokratik adacıklardır. Bizim teklifimiz şu şekilde değiştirilmesidir, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet egemenliğini seçilmiş kurum ve kuruluşları vasıtasıyla kullanır" Mallasef yeni tasarıda bunlar yapılmamıştır.
DAVULUN SESİ DEĞİL MİLLETİN SESİ
Bir süre önce, bir işadamları derneğinin toplantısında biz bu görüşlerimizi benzer kelimelerle dile getirdiğimiz de, sayın Başbakan, "Numan Bey kardeşim davulun sesi uzaktan güzel geliyor" gibi bir söz söylemişti. Tüm bu gelişmelerden sonra şunu söylemek hakkımızdır. Bir kere sayın başbakanın duyduğu sesi davulun değil milletin sesidir. Öyle de uzaktan gelmiyor, başbakanın kulağının dibinden geliyor. Ne zamandan beri geliyor 3 Kasım 2002´den beri geliyor. Özellikle 22 Temmuz 2007´den beri geliyor. Millet, buyrun bu işi düzeltin diyor. Bu sesin talebi, yeni çoğulcu, özgürlükçü, demokratik bir anayasa isteyen milletin bizatihi kendi sesidir. Gümbür gümbür gelen bu ses davulun sesi değil, milletin bizatihi kendi sesidir. Israrla yeni bir anayasa yapmaktan kaçınmanızın temel nedeni nedir. Birilerinden mi çekiniyorsunuz, özel bir ajandanız ya da özel bir anlaşmanız mı var.
SİZE OY VERİRKEN BİLİYOR
Numan Kurtulmuş, anayasa paketinin referanduma götürülmesi durumunda maddelerin tek tek pusulada oylanması gerektiğini belirterek, "Bu millet böyle karmaşık bir pusulaya nasıl oy verecek gibi eleştiriler geliyor. Tanzimat´tan beri uğraştığımız ana bakış açısı budur. Bu millet oy vermekten ne anlar. Bu millet zaten şalvarlı, foturlular. Bunlar geri insanlar, tahsilleri de yok. Nasıl oy verecekler. İyi de bu millet size oy vermeyi bilirken iyi de anayasa da tek tek maddeler üzerinde oy verirken mi bilmeyecek. 45 partinin bulunduğu oy pusulasında 18´inci sıradaki bağımsız adaya, okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir bölgeden bile oy çıkarıp meclise gönderen bir millet kendi lehine olacak bir anayasa değişikliği niye bilmeyecek. Millet bilmeyecek sözü, tam da bürokaratik oligarşinin siyasetteki yansımasıdır. Siz bir taraftan milli egemenliğin önündeki bürokratik oligarşiye karşı çıktığınızı söyleyeceksiniz aynı zamanda onların argümanlarıyla zaten bu millet beni seçerçe bilir beni seçmezse bilmez mazeretleri üreteceksiniz.
EVETLER AK PARTİ´YE DEĞİL
Biz başından beri söyledik, bu anayasa paketi, geridir, bazı eksikleri taşımaktadır, anayasanın ruhunu bütünüyle değiştirip millet egemenliğinin önünü açmamaktadır. Ancak mevcut 30 maddelik anayasa tasarısı Türikye´deki mevcut 12 Eylül anayasası içerisinde atılmış ileri bir adımdır. İyileştirmeleri ihtiava etmektedir. Millet lehine yapılacak her türlü olumlu değişikliğe destek vereceğimiz için eğer referanduma giderse SP olarak oyumuz "evet" olacaktır. Ancak buradan bir kez daha sayın Başbakanı uyarmak istiyorum. Bu anayasa oylaması referanduma giderse, ister tek tek ister bütün olarak giderse geçeceği kanaatindeyim. Ancak buraya verilecek evet oyları, AK Parti´nin 8 yıldır yürütmüş olduğu politikalara verilmiş evet oyları olmayacaklardır. Bu anayasada verilmiş olan oylar, 27 Mayıs´ın ortadan kalkması için verilmiş evet oyu olacaktır. Bu memlekette işlenen hukuk cinayetlerinin ortadan kaldırılması için, Yassıadadan itibaren başlayarak bir sürü faili meçhule kadar uzanan yelpazedeki bir takım hukuk dışılıklara hayır demek için evet oyu olacaktır.
12 Mart´ın balyozu olan Ziverbey işkencehanesinin ortadan kaldırılması için evet oyu olacaktır. 12 Eylül´ün Mamaklarına Diyarbakırlarına Metrise bir cevap olarak evettir. 28 Şubat´ın brifingli yargı rezaletlerine karşı bir evet olarak ortaya çıkacaktır. Haksız parti kapatmalarına, oligarşik diktanın Türkiye´nin üzerinde at koşturmasına karşı bir evet olacaktır. Hukukun her seferinde bir takım güçlüler tarafından ayaklar altına alınmasına karşı bir evet olacaktır. 12 Eylül´ün cuntası ve icraatlarına karşı bir evet olacaktır. En son 27 Nisan´da ortaya çıkan 367 garabetinin bir daha yaşanmaması için bir evet olacaktır. İdeolojik olarak başlatılan bir takım başörtüsü yasakları gibi yasakların kaldırılması için evet olacaktır. Takıntı haline getirilen katsayı uygulamalarının bir daha olmaması için bir evet olacaktır. Evet olacaksa toplumun çok geniş kesimlerindeki demokrasi taleplerinin, millet egemenliğinin artırılması için bir evet olacaktır. Eğer bunu iktidar partisi bu önümüzdeki olası referandumu bir siyasal parti kampanyasına çevirirse hem Türkiye kaybedecektir hem de AK Parti kaybedecektir.
ÖZAL HATIRLATMASI
1986´da rahmetli Özal´ın "siyasi yasaklar kalksan" kampanyasını Anavatan Partisi kampanyasına dönüştürdüğü o kampanyayı hatırlatmak isterim. Bakıldığında bütün siyasi partilerin karşısında olmasana rağmen yüzde 49.5 oy almasına rağmen takındığı Anap´ı oylatıyoruz tavrı sayın Özal´ı ve Anavatan Partisi´nin sonunun başlangıcı olmuştur. Bunu çok açık bir şekilde ifade etmek bir siyasetçi olarak benim vazifemdir.
MUHALEFETE ÇAĞRI
Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerine diyorum ki, sakın ha milletten korkmayın. Milletin veridği ve vereciği kararları başka mercilerde düzelttirme hevesine kapılmayın. Milletin kararına saygı duyun, milletle inatlaşmayın. Bu şekilde tavrınızı sürdürdüğünüzde zaten AKP´nin kamplaştırarak milletten yana olanlar ve karşısında olanlar diye kuracağı bir dualitede AK Parti´nin ekmeğine yağ sürmeyin, değirmenine su taşımayın. Bırakın önümüzdeki seçimler bu referandumun gölgesi altında yapılmasın. Önümüzdeki seçimlerde, yapay tartışmaları ve gündemleri değil milletin gerçek gündemi olan ve bir türlü iktidarın açılmasından korktuğu pandoranın kutusu olan yoksulluklarla, işsizlikle, gelir dağılımı adaletsizliğiyle, sefaletle,fukaralıkla ve yolsuzlukla mücadele edelim.
ŞARK KURNAZLIĞI
Sayın Başbakanın açıklamasında enteresan bir söz var. "Sayın Baykal şark kurnazlığı yapıyor ama ben ondan daha iyi yaparım" diyor. Türkiye´nin siyasetinin seviyesini gösterecek cümle budur. Anayasa tartışmaları sürecinde şark kurnazlığı da olmamalıdır. Bunu ne Baykal ne de Erdoğan yapmalıdır. Siyasi hesaplar üzerinden anayasa tartışması yapmak asla kabul edilemez.
SON VİDEO HABER
Haber Ara