'İsrail, Yahudi devleti gibi davranmalı'
Bugün İsrailliler, mülklerinin ellerinden alınmasının neye benzeyeceğini bilecek kadar çok acı çekmiş Yahudiler gibi davranmıyor. İsrail halkının Filistinlilere daha çok merhamet göstermesi beklenirdi
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-12 11:52:00
Bugün İsrailliler, mülklerinin ellerinden alınmasının neye benzeyeceğini bilecek kadar çok acı çekmiş Yahudiler gibi davranmıyor. İsrail halkının Filistinlilere daha çok merhamet göstermesi beklenirdi
Gençliğimde, Yahudilerin asırlar boyu nasıl zulme maruz bırakıldığına dair bütün o korku dolu hikâyeleri okudum.
2. Dünya Savaşı’nı, Nazileri ve Holokost trajedisini okudum.
Kudüs’te doğan babam daha da fazlasını biliyordu. Filistinliler olarak kardeşiyle beraber, 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa’yı kurtarmak ve Nazilerin Yahudilerle başkalarına yönelik mezalimini sona erdirmek için savaşmışlardı. Yani İsrail’i bir Yahudi devleti olmaktan vazgeçirmeye çalışmıyorum. Aslında gerçek bir Yahudi devleti haline getirmeye çalışıyorum - Yahudilerin acılı tarihini kucaklayan bir vicdana sahip olan bir Yahudi devleti.
Çekilen acılar genellikle niçin merhamet yerine kötülük getiriyor? Evet, kötülük. İsrailli ve Amerikalı birçok Yahu-
di’nin davranışını ancak böyle tarif edebiliyorum. Gazze’de yaşananları, insanların sefalet ve umutsuzluğun son raddesine itilmesini başka nasıl tanımlarsınız? Ve şiddet içinde patladıklarında, İsrail son derece kuvvetli vuruyor, sanki birini dövmenin ona itaati öğreteceğine inanıyormuş gibi.
Toplu cezalandırma. Hedefli suikastlar. Toprak gaspları. Yahudi halkının prensipleri bunlar mı? Hiç sanmıyorum. Bir de İsrail hükümetinin, Filistinlilerin çıkmaza soktuğunda ısrar ettiği barış süreci meselesi var. Gerçekten öyle mi? 1988’den beri Filistinliler İsrail’in ‘var olma hakkını’ resmen tanıyor. Peki İsrailliler Filistinlilerin var olma hakkını tanıyor mu? Başarısız barış sürecinin her adımıyla Filistinliler taviz verdi ve şimdi kalanı kabul etmeye razılar: Gazze, Batı Şeria ve Kudüs’ün, hepsini değil, çoğunu. İsrail’in cevabı ne? Başbakan İzak Rabin’in öldürülmesinin ardından halefleri barış sürecini tersine çevirmek için elinden geleni yaptı. Yerleşimleri kaldırmayacaklarını açıkça ifade ettiler. Kudüs’ü paylaşmayacaklar, Filistinli mültecilere tazminat vermeyeceklerdi.
Yahudi olsaydım kendimden utanırdım. Yahudilere hukukun üstünlüğüne, ahlaka, adalet ve merhamet ilkelerine dayanan bir halk olarak başı dik yaşayacakları bir yer vermek için kurulan ülkemin davranışından utanç duyardım. İsrail sivillerini ‘Arap terörizmi’nden korumak için hareket ettiğini söylüyor, fakat yaptığı her şey bir adım ileriye gidiyor. Batı Şeria’da yerleşim inşa ediyor ve bunların Filistinlilerin saldırmasını önleme amaçlı güvenlik bölgeleri olduğunu iddia ediyor. Ardından bu bölgeler Filistinlilerin toprakları üzerinde hızla büyüyen yerleşimler haline geliyor. Derken İsrail bir duvar inşa etmeye karar veriyor. Daha kötüsü, duvarı Yeşil Hat yerine, Batı Şeria’nın içlerinde inşa ediyor ve toprağın ötesindeki en değerli varlığın, yani su kuyularının etrafından dolanıyor. Bütün bu kuyuların hepsi artık İsrail tarafında.
Ve Filistinliler açımasız işgalin acılarının işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmemesi için mücadele ederken İsrail omuz silkiyor. Elbette barış istiyoruz, diyor başbakanı. Fakat yerleşimlerin genişlemesini niye durduralım ki? Hükümeti Doğu Kudüs’te toprak ve mülklere el koyup onları Yahudilere veriyor. Birileri çıkıp bunun Kudüs’ün ‘Yahudileştirilmesi’ olduğundan şikâyet edince anti-Semit olmakla suçlanıyor.
İsrail’i yok etmek mi istiyorum? Hayır. İsrail’in olduğunu iddia ettiği Yahudi devleti gibi davranmaya başlamasını istiyorum. Çünkü bugün İsrailliler Yahudilere yakışan şekilde, merhametli, gerçek barışa inanan Yahudiler gibi davranmıyor. Topraklarının ve mülklerinin ellerinden alınmasının neye benzediğini bilecek kadar çok acı çeken Yahudiler gibi davranmıyor. Evet, İsrail’i bir Yahudi devleti olarak tanıyorum. Ancak asıl soru şu: İsrailliler de İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu ne zaman tanımaya başlayacak?
(İsrail gazetesi, 6 Nisan 2010)
Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara