Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Robert Fisk Taliban'ın dergisini yazdı

İngiliz The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Taliban tarafından Arapça olarak yayımlanan "Al-Samoud" dergisinin yazı işleri sorumlusu ile görüştü.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-04-06 13:05:00

Robert Fisk Taliban'ın dergisini yazdı
Haber Merkezi / TİMETURK

The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, geçen haftalarda Pakistan'da idi. Pakistan üzerine bir kaç yazı kaleme alan Fisk, son yazısını Taliban'ın çıkarmış olduğu Al Samoud dergisi yazı işleri sorumlusu ile yaptığı konuşmaya ayırdı. "Kalpler ve zihinlerin kazanılması savaşında parlak yeni cephe" adıylanan makaleyi timeturk.com okuyucuları için tercüme ettik;

Robert Fisk:Kalpler ve zihinlerin kazanılması savaşında parlak yeni cephe

Bir zamanlar web sitelerine belli bir mesafedeydi. Şimdilerde ise Taliban bir dergideki habere göre, web sitelerinin savaş yalanlarına karşı propaganda savaşının kazanılması için en iyi yol olduğuna inanmakta…

Afganistan’daki, Amerika ve NATO güçleri hakkında, Arapça, Peştunca ve Dari dillerinde parlak, ince ve akıcı bir dalga geçme, alay etme fırtınası yayılmaya başladı. Taliban’ın yeni propaganda kanadının damgasını taşıyan bu faaliyet, Kandahar ve Helmand’da, Batı ordularına karşı girişilen saldırıların video kaydını göstermiyor ama, Taliban tarafından gerçekleştirilen “şehadet” operasyonlarının hikâyelerini ve ölen savaşçıların isimlerini yazan, profesyonelce bir dergi yayınladı. Bir kere aşırıya kaçmış “fabrikasyon resmî yalan makinesı” düzeldi.



Nureddin- veya Ahmed’in babasını belirten Ebu Ahmed olarak çağrılmayı tercih ediyor- “Direniş” veya “Yerinde sabit Kalmak!” olarak tercüme edilen “Es-Sumud / al-Samoud- dergisini ortaya çıkaranlardan birisi. “Düşmanı Helmand’da bir sürpriz bekliyor.” Başlığıyla, Taliban’ın Arapça yayınlanan aylık dergisinin ön kapağı Afganistan’daki ABD komutanı General Stanly McChrystal’in çirkin resimleriyle donatıldı. Derginin içinde, Wootton Basset’teki bir İngiliz askerî kortejinin renkli fotoğrafları eşliğinde, kayıplar üzerine yazılmış bir makalede, editör soruyor: “Marca savaşı onların söylediği gibi kesinlikle bir sonuca ulaştı mı?

Ebu Hamed Afganistan’ın Logar eyaletinden ama Arapçası akıcı ve argümanları apaçık. Bana, “Batı’da” dedi, “konuşma özgürlüğüne var diyorlar- öyleyse niçin bizim de konuşma özgürlüğümüz olmasın?” Üzerinde beyaz bir cüppe, beyaz bir sarık ve dikkatlice taranmış sakalıyla, konuşmak için beni seçtiği İslamabad’daki Afgan-Tajik ve Özbek restoranında, etrafta since dolaşan üç pembe leylek ve bir ağaçkakanın garip ortaklığında, öğle yemeği üzerine konuşuyoruz.

Ebu Ahmed’in gözlüğü bir öğrenci görünümünü veriyor, argümanları oldukça sert. Ona, niçin AL-Samoud’in, Afganistan’daki NATO askerlerine satmak için İngilizce versiyonunu çıkarmadıklarını sorduğumda, kafasını sallayarak şu cümleleri kuruyor: “Onlar her şeyi canlı olarak görüyor ve bir şey okuyacak zamanları yok- hayatlarını korumak için savaşmakla o kadar meşguller ki.”

Al Samoud ve Taliban’ın Peştunca ve Dari dillerinde yayınlanan diğer üç dergisi, Morchel
(“Trench-Siper”), Saraq (“Alev”) ve Shahamak (“Dignity- Asalet”) besbelli ki modern baskıda yayınlanmaktadır, her ne kadar Ebu Ahmed yayınlandığı yeri açık etmese de. Pakistan’da yayınlandığından şüpheliyim dediğimde Ahmed bana sert bir bakışla cevap verdi. Buna rağmen, 2 özelliğini ifşa etti. Onlar: yeterince saplantılı detay ve Taliban’ın yeni adı. “Örgüt kendini, şimdi yeni adı “Taliban İslâm Emirliği” olarak adlandırıyor. Bu, Taliban hükümetinin 2001 yılındaki düşürülüşüne kadar olan orijinal adıydı. Taliban kendi adını kullanan fakat ne İslâm için bir şey yapana ve ne de ülkeyi işgal edenlere karşı savaşan, hırsız ve mafya takımından adını kurtarmak ve yeni bir isme adapte olmak için, bu ismi aldı. Al-Samoud, kendini “Afganistan İslâm Emirliği’nin aylık yayın organı olarak” tarif ediyor. Taliban bu dergiyi Arab Körfezi boyunca, bütün ülkelere dağıtıyor.



Ebu Ahmed “İslâm Emirliği” dergilerinin, Batlı güçler Afganistan’ı terk ettikten sonra yayınına devam edeceğine inanmakta. Ebu Ahmed,“haber alır almaz basmak için acele etmiyoruz.” diyor. Bu haberi değişik eyaletlerdeki haber kaynaklarımıza doğrulatıyoruz. Çoğu bizim gibi, değişik işlerde- askerî sahadaki örgütlenmelerde olduğu gibi, siyasî kanatta da çalışan- çalışan genç insanlar. Buna rağmen bizler savaşçı değiliz. Sizin de bildiğiniz gibi medya Batı tarafından kontrol ediliyor ve – karşı bir propaganda çalışması yapmaya kara verdik. Tabii ki, onların askerleri ne söylüyor, takip ediyoruz: Operasyonlarının detayları, saldırıları ve gelecek sefere nereye saldıracaklarını- bu bizim için çok ilginç-“

Ebu Ahmed’in yayınlarından bir alt seviyedeki, diğer propaganda aracı; yerli Afganlara, sert içerikli programlarla çağrıda bulunmaya meyilli, Taliban’ın “internet” Şeriat radyosu”dur. Ebu Ahmed,“Afganlara, durum hakkında öğrenmeleri gereken şeylere alışmalarını sağladık.”” Sitelerimizin çoğu profesyonellerce çalıştırılıyor. İşte bu sebeple Amerikalılar birçok kez sitelerimizi bloke etmeye çalıştı, fakat her seferinde üstesinden geldik” diyor.

Ebu Ahmed, büyük bir mesele olan cehaleti itiraf ediyor-tabii, Taliban, kadınların eğitilmesini yasaklayan bir makale yayınladığından açıkça bahsetmiyor- başka bir koyuya geçerek, fakat Afganlar aile üyelerine dergilerdeki bilgileri okuyabiliyor, diyor. Ebu Ahmed, kadınların, dergilerin yayınlanmasına ve silahlı mücadeleye katıldıklarını ifade ediyor. “Bizim açımızdan bir kadın bir insana aittir, şayet benim eşimse, benimdir. Bizim kadınlarımız kaleşnikofları temizliyor, mühimmat taşıyor. Kandahar’da, burkalarının altında mayın taşıyorlar, çünkü onlar kontrol edilemiyor.”şeklinde konuşuyor.

Helmand’da meselâ, “Mücahidler düşmana karşı büyük bir ruhla savaşıyorlar” diyerek, söylenenleri aktarıyor. Derginin son sayısı, İsyancı kumandanlardan biri olan Celaleddin Hakkânî’yle yapılmış bir röportaj ve Amerikalıların tutuklulara işkence yapmak için kullandıkları köpekler (Ebu Gureyb cezaevindeki bir işkence pratiği) konu edinen yazılarla, Sovyetlerin Afganistan’dan geri çekilişinin 20. yılına özel bir sayı olarak hazırlanmış. Bir yazıda, ABD’li kadın askerlerin Taliban tutuklularına işkence etmek ve onları aşağılamak için kullanıldığı yazıyor. “NATO’ya karşı savaşırken ölen yüzlerce Taliban “şehidinin” çok yakın zamanlarda çekilmiş fotoğraflarıyla beraber profilini ilk defa yayınlıyor. Onlardan biri meselâ, Said el-Hak (kod adı “Cenan”) Kandahar’daki Nato üssüne karşı 20 mart 2008’de girişilen bir saldırıda ölmüş. Molla AbdulManon, aynı yılın 14 Eylül’ünde, “Haçlı kalesine” karşı düzenlenen “bir şehadet eyleminde” öldürüldü. Mulavi ABl selam geçtiğimiz yıl Zaal Müdiriye’daki kaleye düzenlenen saldırıda öldü.

Acayip bir şekilde, AL-Samoud (es-Sumud) yayın kurulunda bazı isimleri yazmış, bunlar, “yayın kurulu başkanı” Hamidullah Amin ve yayın müdürü Ahmed Şah Halim, ve 3 yardımcı gazeteci, İkram Maiwandi, Selahaddin momand ve Arfan Balcı. Pakistanlı gazeteci Rahimullah Yusufzai, bunun Taliban propagandasında bir gözaçıklığa yoruyor. Yusufzai, “Taliban’ın dergileri ve siteleri değişik bir kitleyi hedefledi.” diyor. Yusufzai şöye devam ediyor: Çatışmadaki başarılarını anlatmaya yoğunlaşıyorlar. Bu, destekçilerini nasıl etkileyeceklerini gösteriyor. Makaleleri iyi değildi ama büyük bir gelişme gösteriyor. Şimdilerde daha iyi yazıyorlar, tabii tek taraflı olarak, hatta bu dergilerde şairler bile yeralıyor.”

Zabul’daki Abdul Hai Mutmain tarafından idare edilen, Taliban’ın propaganda kanadı kendini “Enformasyon ve Kültürel Dairesi” olarak adlandırıyor. Mutmain, bir bakan olarak değil ama, Taliban lideri Molla Ömer’e çok yakın biri olarak Kandahar’daki Taliban “enformasyon dairesi”in başıydı. Ebu Ahmed, “Amerikalılar, Afganistan’ı savaştan korumak için geldiğini söylüyorlar,” ama “bu savaş sivillerimize sadece zarar veriyor. Amerikalılar savaş uçaklarıyla geliyor ve sivilleri öldürüyorlar. Her şeyi havadan görüyorlar- 2 veya 3 araba siville, askerî hedefler arasındaki farkı söyleyebileceklerine eminler mi? Bu demektir ki, ya bunlar kasten öldürüyor veya savaşmayı bilmiyorlar.”

Ve çimlerdeki ağaçkakan, yemeğimizden artakalanlara saldırmaya teşebbüs ediyor, Ebu Ahmed kendisine yapılmış şahsî bir uyarıyı ilave ediyor: “Büyük babam bana ‘ Ruslara karşı savaşmak zorundasın’ dedi. Şimdi ben oğluma: Amerikalılara karşı savaşman gerekir” diyorum. Çocuklara öğretmemiz gereken ilk şey “Allah”tır. İkincisi Amerikalılara karşı savaşmak. İngilizlere gelince, daha yaptıkları hataları tekrar ediyorlar, İkinci bir Mayvend dersi alacaklar.

Afgan güçleri İkinci Afgan Savaşı’nda İngiliz ordusunun üzerine yöneldi. Bununla birlikte, Ebu Ahmed, oğlunun henüz 8 yaşında olduğunu söyledi. O büyümeden önce, NATO güçlerinin Afganistan’dan ayrılacağını düşünmüyor musun? Diye sordum. İnce bir gülümseme ve kaşlarını kaldırmış bir şekilde geri döndü. Onların kalıyor olacağı mânâsına geldiğinden şüpheleniyorum.

Bu makale Fazıl Duygun tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.


Haber Ara