Diyanet, 'Mardin Fetvası'nı nasıl değerlendirdi?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, İbn-i Teymiye'nin ''Mardin Fetvası''nın tartışıldığı ''Barış Yurdu Mardin Konferansı ile ilgili açıklamalarda bulundu. İşte detaylar:
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-04-01 11:05:00
Bardakoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığının, gündemini toplumun ihtiyaçlarına göre özgürce belirlediğini belirterek, bunun millete, İslam dinine ve kendilerine saygılarının gereği olduğunu söyledi.
''Hiçbir uluslararası gündem belirleyicinin bizim gündemimizi oluşturmasını ve kendi programlarına ortak etmesini düşünemeyiz'' diyen Bardakoğlu, bu kapsamda İbn-i Teymiye'nin ''Mardin Fetvası''nı tartışmak üzere gerçekleştirilen toplantıya ev sahipliği yapmayı ya da iştirak etmeyi uygun bulmadıklarını dile getirdi.
Asırlar önce verilmiş ve kitapların satırları arasında kalmış fetvaların günümüze taşınmasını ve daha bilinir hale getirerek tartışmaya açmayı doğru bulmadığını vurgulayan Bardakoğlu, her fetvanın kendi döneminin ürünü olduğunu ve o dönemin geçerlilik şartlarına sahip bulunduğunu kaydetti. Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aradan asırlar geçtikten sonra toplanıp asırlar önce verilmiş bir dini görüşü geçersiz kılmaya çalışmak fevkalade anlamsızdır. İslam alimlerinin dini konularda açıkladıkları görüşler, dinin ana kaynaklarına uygunluğu, dinin genel ilke ve amaçlarıyla uyumu, bir de içinde bulunulan şart ve ihtiyaçlara cevap veriyor olup olmamasıyla alakalı olarak geçerlilik taşır. İslam alimlerinin dini konularda verdikleri görüşler kendi dönemleri ve şartlarıyla sınırlı bir geçerliliğe sahiptir. Bir fetvanın başka bir fetvayı geçersiz kılması, işlevden düşürmesi gibi bir şey de söz konusu olamaz.
Günümüzdeki terör ve şiddeti İbn-i Teymiye'nin Mardin Fetvası ile ilişkilendirmek, günümüz dünyasında olup bitenleri anlamamak anlamına gelir. Hatta olup bitenlerden İslamı ve İslam alimlerini sorumlu tutmak anlamına gelir. Orta Doğu'da kan şiddet, gözyaşı, terör ne varsa hepsini Mardin fetvasına bağlayıvermek, olayların gerçek nedenlerini göz ardı eden ciddi bir körlük olduğu kadar şiddeti, terörü, olumsuzlukları İslam ve İslam alimlerinin görüşleri ile ilişkilendirmek, asırlar önce yaşamış İslam alimlerini bunlardan sorumlu tutmak gibi bir talihsiz yaklaşımı da içerir. Bu bakımdan bu toplantının Türkiye'de böyle bir formatta, böyle bir usulde yapılmış olmasını fevkalade yadırgadım. Diyanet olarak bu toplantıya iştiraki en başta reddetmiş olmamızın, ne kadar isabetli olduğunu bugün daha iyi görüyoruz.''
-''BAĞDAT'TAKİ TERÖR KADAR MOSKOVA'DAKİ DE BİZİ ÜZMEKTEDİR''-
Sadece İslam dünyasındaki değil, her yerdeki terörün, acının, şiddetin sona ermesini istediklerini belirten Bardakoğlu, ''Bağdat'taki terör kadar Moskova, Tokya, Londra, İspanya metrolarındaki terör de bizi üzmektedir. Hepsine karşıyız ama bu yanlışlara karşı çıkarken başka yanlışlar yapmamak, terör ve şiddeti bir dine, ulusa ve coğrafyaya mahkum etmekten, İslamla ilişkilendirmekten, İslamın ve Müslümanların izzet ve itibarını zedeleyecek söz ve tavırlardan da kaçınmak gerekir. Hele hele dini konuları, uluslararası siyasetin ve stratejilerin aracı haline getirmek en başta yüce dinimizin ve sonra da milletimizin tarihine ve bugüne saygısızlık olur'' dedi.
Dünyanın her tarafında masum insanların şiddetle, terörle katledilmesine, kimden gelirse gelsin, ne amaçla olursa olsun, kim yaparsa yapsın karşı olduklarını vurgulayan Bardakoğlu, şunları kaydetti:
''Ancak bu tür olayları çok boyutlu kavramak, herhangi bir dine, millete, gruba fatura etmekte aceleci davranmamak gerekir. Teröre bulaşanların hangi dine, hangi millete mensup olduklarından ziyade hangi amaçla, hangi şartlar altında, hangi kötü niyetleri taşıyarak bu suça yöneldiklerini anlamak, uluslararası stratejileri ve ilişkiler yumağını görmek gerekir. Böyle olaylarda İslam, Hristiyanlık, Musevilik gibi dünyanın her yerinde mensubu olan evrensel dinleri sorgulamaya kalkmak yerine şiddete ve teröre tevessül edenlerin niye bu yola girdiklerini ve bu olumsuz durumu besleyen şartları analiz etmek, sosyal, kültürel, ekonomik, psikolojik tahliller yapmak, iç siyaseti ve uluslararası siyaseti okumak, terör ve şiddetin ekonomik kaynaklarını tespit etmek gibi çok yönlü bakış açıları geliştirmek gerekir. Terör ve şiddeti besleyen kaynakları kurutmadan bunların önlenmesi mümkün değildir.''
Dini değerleri benimseyen ve İslam'ın insan hayatına verdiği değeri kavrayan insanların teröre bulaşmayacağına dikkati çeken Bardakoğlu, ''İslam dünyasındaki 1.5 milyar insanın eşit derecede İslamı kavradığını, özümsediğini varsayamayız. Hayatımızdaki davranışları, tercihleri belirleyen tek kaynak da İslam değildir. Başka birçok faktör vardır. Onun için sosyal bilimlerde cevaplar ve çözümler tek şıklı ve basitçe değil, karmaşık ve girifttir. Her şeyin her şey ile irtibatı vardır'' diye konuştu.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara