Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gilad Atzmon'dan Holokost hikayesi

İsrailli dünyaca ünlü klarnet ustası Gilad Atzmon, "Holokost’u, Yahudi merkezli ve her şeyi hariç bırakan anlayıştan çıkarmalı ve ona, belirli bir zaman ve yere ait tarihî bir kısım olarak bakmalıyız" dedi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-17 15:08:00

Gilad Atzmon'dan Holokost hikayesi
Hakikat, Tarih ve Bütünlük

Gilad Atzmon*

Geriye, 2007 yılına doğru gittiğimizde, adı bilinen Amerikan sağcı Yahudi örgütlerinden ADL’nin (Anti Defamayion League- İftira Karşıtı Birlik) tahminen 1, 5 milyon kadar Ermeninin” katledilerek “soykırım” yapıldığı hadiselerini tanıdığını ilân etti. ADL’nin millî yöneticisi Abraham Foxman, ısrarla“tarihçilerle” bir müzakere yaptıktan sonra, böyle bir kararı verdiğini ifade etti. Bazı sebeplerden dolayı ise, bu tarihçilerin kim olduklarını, güvenilir ve hangi sahada uzman olduklarını izah etmede ise başarısız oldu. Bununla birlikte Foxman, holokosttan hayatta kalan ve bu kararı destekleyen birine danıştı. O kişi, Ermenilerin ateşten gömleğinde, dünyada önde gelen bir uzmana olarak tanınmayan Elie Eisel’di.

Siyonist örgütün, başka toplumların da çektiği acıyla samimi olarak ilgilendiği veya hafiften de olsa böyle bir hareketi bile, Yahudi tarihinin dönüşüm ânlarından biri olabilirdi. Bununla birlikte, ADL’nin, Ermenilerin ızdırabı ikileminde tekrar eski kararına döndüğünü öğrendik. Örgüt kimseyi, Ermenilerin acılarının büyük olduğuna ikna etmemekte. Şimdi Amerikan Kongresi’nde, Ermenilerin öldürülmesini bir “soykırım” kararı olarak tanımaması için lobi faaliyeti yürütüyor. ADL, bu hafta yine Kongre’nin Ermeni Soykırımı tasarısına karşı konuştu ve bunun yerine, Türkiye’nin tarafını tutarak, olayların araştırılması için bir tarih komisyonu kurulmasını teklif etti.

Bir asır önce meydana gemli bir hadise nasıl böyle bir talkınlığa yol açabiliyor? Bugün, genellikle “soykırım” olarak sınıflandırılan bir hadise, ertesi gün insanların birbirini öldürdüğü sıradan bir hâle düşürülebiliyor. Olmayan bir “tarihî belge” Abe Foxman’ın masasında mı ortaya çıktı? Böyle bir dramatik tarihin yönünü değiştirecek gerçeğe dayalı bazı yeni ifşaatlar mı var? Öyle olduğunu sanmıyorum.

ADL’nin bu tavrı, Yahudi tarihi ve geçmişteki Yahudi anlayışına yönelik anlık bir bakıştır. Milliyetçi ve politik Yahudi için, tarih pragmatik bir hikaye, elastik bir muhasebedir. Tarih, herhangi bir akademik ve ilmî metoda yabancıdır. Yahudi tarihi, dayandığı gerçekliğin, hakikatin veya herhangi bir gerçeklik vizyonuyla uyumlu kuralların ötesine geçmiştir. O, ayrıca bütünlük ve ahlâkı reddetmektedir. Yahudi tarihi, yaratıcı ve eleştirel bir düşüncenin yerine, total-bütüncül- teslimiyeti kat kat tercih eder. Yahudi tarihi, Yahudileri mutlu etmeye çalışan, Goyim(Yahudi olmayanlar) ise terbiyeli olmaya ikaz eden, fizikî gerçekliği olmayan bir hikâyedir. Yahudi tarihi ancak ve ancak bir kabilenin çıkarlarına hizmet eder. Pratikte bir Yahudi bakış açısına göre, bir Ermeni soykırımının olup, olmadığı kararı, Yahudilik çıkarlarını alakâdar etmesi açısından; Yahudiler ve İsrail için iyi olup, olmadığına bakar.

Tarihin, özellikle bir ‘Yahudi şeyi’ olmaması yeterince ilginçtir. BU, tek bir Yahudi tarih metniyle değil, 1. asırla (Joesphus Flavius) 19. asrın başı arasında (Isaak Markus Jost) yazılarak, müesseseleşmiş bir gerçektir. Aşağı yukarı 2 bin yıldır, Yahudiler, en azından günlükte yeterince değil, kendilerinin veya başkalarının geçmişiyle ilgilenmezlerdi. Kolaylıkla halledilen bir mesele olarak, yeterli derecede incelendiğinde, geçmiş, Rabbi gelenek içerisinde asla öncelikli alakâya mahzar değildi. Bunun sebeblerinden bir tanesi, muhtemelen böyle bir metodik çabaya ihtiyaç duyulmamasıydı. Eski çağlarda ve Orta Çağda yaşamış Yahudiler için, Tevrat, Yahudiliğin mânâsı ve kader için, günlük hayatla ilgili çok açık sorulara, cevap veriyor. İsrailli tarihçi Shlomo Sand’ın vurguladığı gibi, “bir seküler kronolojik zaman anlayışı, Mesih’in gelişine göre, önceden şekillenmiş “Diaspora” zaman anlayışına çok yabancıydı.

Bununla birlikte, 19. asrın ortalarında, laikliğin getirdiği aydınlanma, şehirleşme ve Rabbanî lierlerin otoritelerinin azalmasıyla gelen özgürleşmeyle birlikte, uyanan Avrupa Yahudileri arasında, alternatif sebebe hasıl olan ihtiyaç arttı. Birden bire, özgürleşmiş Yahudi, kim olduğuna ve nereden geldiğine kara vermek zorunda kaldı. O ayrıca, hızla yükselen Batı toplumu içerisindeki rolünün ne olabileceği konusunda, spekülasyona başladı. Yahudi tarihini modern şekli buradan gelmiştir. Yahudiliğin, Hükümetler tarafından mülkiyete kayıtlı, ırkî olarak Doğu’ya yönelerek, açıkça perişan olan ve içindeki gizli anlamları genişleten bir dünya dininden, Judaizme dönüştürüldüğü yerde burasıdır. Bildiğimiz gibi, Sholom Sand’ın, kurgusal bir keşif olarak “Yahudi Milleti”nin hesaplanması, akademik çevrelerden itirazlarla karşılandı. Bunun yanında, gerçeğin inkârı veya hakikate saldırı girişimi, çağdaş Yahudi ortak ideoloji ve politik kimliğinin herhangi bir şeklinin, belli bir semptomudur. ADL’nin, Ermeni sorununa bakışı tam bir misâldir. Bir Filistin mazisi ve mirasının inkârı başka bir misâldir. Fakat, gerçekte, geçmişteki herhangi bir Yahudi ortak vizyonu, Juedo-Yahudi- merkezciliğe özgü ve herhangi bir akademik veya ilmî sürece ve işleme ilgisizdir.

Ben Gençken…

Ben genç ve toy bir delikanlıyken, tarihe ciddî bir akademik mesele olarak baktım. Tarihi, hakikati, belgeleri, kronolojiyi ve gerçekleri aramak için bir şey yapan olarak anladım. Ben, tarihin, metodik araştırmalar üzerine bina edilmiş, geçmişin muhasebesinin hassas bir şekilde nakledilmesi olduğuna ikna edildim. Ayıca tarihin, daha iyi bir geleceğin yapısını şekillendirmek için, günümüze ışık saçabilecek geçmişin anlaşılması faraziyesinin açıklandığına inandım. Bir Yahudi devletinde büyüdüm ve o beni, çabucak Yahudi tarih anlatımları arasındaki farklılıkları anlamaya götürdü. Yahudi entelektüel gettosu, bir “geçmiş”i inşâ eder, sonra bir geleceğe karar verir. Bu tam olarak, Marksistlerde bulunan çok ilginç bir metoddur. Marksistler, geçmişi, istikbâle ait vizyonlarına o kadar güzel uydururlar. Bir Rus fıkrasının anlattığı gibi, “gerçekler Marksist ideolojiye uymazsa, Komünist sosyal bilim adamları( teoriyi değiştirmekten çok) bu gerçekleri değiştirir.

Ben Gençken, tarihin, kurdurmuş bir Siyonist lobi ile holoksttan hayatta kalmayı başaranlar arasında, siyasî kararlar ve uzlaşmaların bir konusu olduğunu düşünmedim. Tarihçileri, kâfi derecede araştırma yapabilmeleri için, bazı süreçlere çok katı şekilde bağlı olan hocalar gördüm. Ben gençken, bir tarihçi olmayı bile düşündüm.

Ben gençken ve tok bir delikanlı iken, tarihçilerin bizim veya geçmişimiz hakkında söylediklerinin doğru olduğuna, her nasılsa inandırıldım. Davud Krallık’ına, Masada’ya, ve 6 milyon insanın ölüme gönderildiği, sabunların veya caddeyi aydınlatan lamba yağlarının* (lampshades), bu Yahudi cesetlerinden elde edildiği söylenen, Holokos’ta, bütün bunların hepsine inandım. Öyle olduğu için, bu beni yıllarca, çağdaş Yahudi inancının özü olan ve kanun ve siyasetçilerin korumasına ihtiyaç duymayan, tarih anlatımlarına göre, baştan sona bir tarih anlatımı olmayan Holokostu, anlamaya götürdü. Bu beni yıllarca, büyükannem niye, bir sabun veya lamba gazı yapılmadığını, sıkı sıkı araştırmaya götürdü. Büyükannem muhtemelen, yaşlılığın getirdiği tükenmişlik, tifüs hastalığı veya Yahudilerin kitleler hâlinde öldürülmesine kurban gitti. Bu gerçekten kötü ve trajik olmakla birlikte, komünizmin gerçekte ne mânâya geldiğini öğrenen milyonlarca Ukraynalının kaderinden farklı değildi.

İsrail Ynet’te, Holodomor’u ve muhtemelen, 20. asırdaki en büyük suç olan bu muazzam suça karışan Yahudileir ifşâ ederek, “tarihteki en büyük kitle cinayetleri katillerinden bazıları Yahudilerdi” diye yazar, Siyonist Sever Plocker. Büyükannemin kaderi, sırf Alman oldukları için ayrım gözetilmeksizin bombalanarak öldürülen, yüzbinlerce Alman sivilin kaderinden farksızdı. Aynı şekilde, Hiroşima’da ölenler, sırf Japon oldukları için öldü. 1 milyon Vietnamlı öldü, çünkü onlara sadece Vietnamlıydı. 1milyon 3 yüzbin Iraklı öldü, çünkü onlar Iraklıydı. Bütün bu trajik şartlarda, büyük annemin ölümü, bir özelliğe sahip değildi.

Bunun bir anlamı yok…
Holokost anlatımlarının, herhangi bir tarih olaydan farklı bir anlamı olmadığını kabul etmem, iki yılımı aldı. Burada ayrıntıyı gösteren küçük bir anekdot var: Meselâ, şayet Naziler, Yahudilerin Reich- Judenrein: Yahudilerin, Almanya dışına çıkartılarak özgürleştirilmesi-Almanya’dan atılmasını istediyse- Siyonist anlatımın ısrarla vurguladığı şey bu- yüzbinlerce ölü Yahudi, savaş biter bitmez, Almanya’ya nasıl geri döndü? Bu basit sorularla uzun bir süre ilgilendim. Nihayetinde, Holoksta ne olduğunu, bu konuyla ilgilenen bir tarihçiye; Yahudilerin, Almanya’daki Holokost yürüyüşüne gönüllü olarak katıldıklarını yazan, İsrailli holokost tarihçisi İsrail Gutman’a başvurdum: İşte Gutman’ın kitabından deliller:

“Kamptaki arkadaşlarımdan ve akrabalarımdan birisi, bir gecesi bana geldi ve buralarda bir yerde, kamptan, fabrikaya giden bir gizli saklanma yeri olduğunu tavsiye etti… Niyeti, konvoylardan birisi ile kampı terk etmek ve karanlık sayesinde, kapıdan kaçmaktı. Buranın kamptan çok uzakta olmadığını düşündük. Birbirini ayartma faaliyeti çok güçlüydü, Bütün hepsini düşündükten sonra, diğer bütün mahkûmlarla beraber ortak yürüyüşe katılmaya ve onlaırn kaderini paylaşmaya karar verdim.” ( Israil Gutman [editör], İnsanlar ve Küller: Auschwitz –Birkenau Kitabı, Merhavia 1957)

Burada bir çıkmazda kaldım. Şayet Naziler, Auschwitz –Birkenau’da bir ölüm fabrikası çalıştırdıysa, Yahudi mahkûmlar, niçin savaşın sonuna kadar onlara katıldı? Niye, Kızıl kurtuluşçularını beklemedi?

Sanırım, Auschwitz’den kurtuluşun 65. yıl dönümünde, gerekli soruları sormaya başlama hakkı verilmeli. Politik baskı ve kanunlarla ayakta tutulan dinîn anlatımları takip etmekten çok, bazı kati tarihî delil ve argümanları, sorgulamalıyız. Holokost’u, Yahudi merkezli ve her şeyi hariç bırakan anlayıştan çıkarmalı ve ona, belirli bir zaman ve yere ait tarihî bir kısım olarak bakmalıyız.

Auschwitz’den kurtuluşun 65. yıl dönümünde, tarihimizi geri almalı ve niçin diye sormalıyız? Niçin Yahudilerden nefret edildi? Niçin Avrupa halkı, kapı komşularına karşı ayakta duruyor? Niye, Orta Doğu’da Yahudilerden nefret edilir ki, kesinlikle Yahudilerin sıkıntılı tarihlerinde, orada yeni bir sayfa açma şansı vardı? Şayet ilk dönem Siyonistlerin açıklamalarında olduğu gibi, Yahudiler, şayet bunu yapmakta samimi idilerse, niye başarısız oldu? Amerika, Avrupa Yahudilerine karşı büyüyen bir tehlike mevcud iken, niye, buradan göçenlere karşı, göçmen yasasını daha da sıkı hâle getirdi? Şunu soralım, holokost inkârına karşı çıkartılan kanunlar neye hizmet ediyor? Holokost dininin gizlenmesindeki amaç ne?

Bu soruları sormakta başarısız kaldığımız sürece, Siyonistlerin ve onların Neocon ajanlarının tuzaklarına maruz kalacağız. Yahu acısı adına adam öldürmeye devam edeceğiz. Batı emperyalizminin insanlığa karşı işlediği cinayetlerdeki suç ortaklığımızı, büyütmüş olacağız.

Zamanın belli bir ânındaki, korkunç bir bölüm olarak verilen bir istisnaî tarih ötesi durumlar, olabildiği kadar mahvedici olabilir. “Bu gerçeğin temeli”, ve siyasî ve sosyal yapıların emniyetini sağlama mantığıyla çıkarılan sert kanunlar tarafından örtüldü. Holokost, yeni Batı dini oldu. Maalesef o, insanlığın tanıdığı en netameli bir dindir. Bu din, cinayet işleme, nükleer silahsız, yeryüzünden silme, ırza tecavüz, yağma ve etnik temizlik ehliyeti vermektedir. Bu ise Batı değerlerini, bir öç ve intikam haline getirdi. Bunun yanında, onun insanlık mirasını yağlamadığı gerçeğinden daha da ötesi, itibarlı geçmişimizi araştırmamızı durdurmasıdır. Barış ve gelecek nesiller uğruna, Holokost hikâyesi, istisnaî halinden bir ân önce soyutlanmalıdır. O, tarihîn derin incelemesine tabi tutulmalıdır. Hakikat ve gerçeği arayış, insan varlığının temelidir. Bu başarılmalıdır.



* 2. Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında, yaygın bir şekilde, Almanya’da sokakları aydınlatan lamba yağlarının ve sabunların, kitleler hâlinde öldürülen Yahudi kurbanların cesedlerinden yapıldığına inanılıyordu. Son yıllarda, İsrail Holokost müzesi, bu suçlamaları doğrulayacak herhangi bir gerçeğin olmadığını itiraf etti.

*Gilad Atzmon. 1963 İsrail Doğumlu bir müzisyen, 1994 yılından beri İngiltere’de yaşıyor ve dünya Caz müziği sahasında tanınmış birisidir.

Bu makale Fazıl Duygun tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara