İstifa Edin! Ve Gidin! - 2
Bildiğiniz gibi geçen yazımda Türk Eğitim Sisteminin bazı çarpıklıklarından bahsetmiş ve yazımı birtakım örneklerle pekiştirmiştim. O yazının ardından onlarca destek maili ve paralel anlamda yorumlar geldi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-03-11 20:18:00
Bildiğiniz gibi geçen yazımda Türk Eğitim Sisteminin bazı çarpıklıklarından bahsetmiş ve yazımı birtakım örneklerle pekiştirmiştim. O yazının ardından onlarca destek maili ve paralel anlamda yorumlar geldi. Bir sosyal iletişim sitesinde yüzlerce kişi yazımı paylaşıp yorumladılar. Geri beslemesi en yoğun olan yazılarımdan biri oldu. Fakat bazı okuyucular matematik konusunda haksızlık yaptığımı düşünerek matematiğin ne kadar mühim olduğunu anlatmaya çalıştılar.
Matematiğin çok önemli ve zihinsel gelişim için yararlı bir ders olduğunu, hayatımızda da birçok alanda pratik faydalarının olduğunu biliyor ve kabul ediyorum. Hatta olmazsa olmaz derslerden biri. Hayati öneme sahip bir ders. Bunu kabul etmekle birlikte herkesin matematik bilmesi gerektiği zorunluluğunu kabul etmediğimi ve doğru bulmadığımı anlatmaya çalışmıştım. O alanda ilerlemek isteyen kişiler “öklit bağıntılarını, fonksiyonları…” çok iyi bilsinler. Fakat bir sözel öğrencisine siz bunu öğrenmesini zorunlu kılarsanız binayı sakat temelle başlatmış olursunuz. Bu kanımca yanlış bir uygulamadır ve zaten Dünya’da uygulaması böyle değildir.
Diğer yazımda örneklendirdiğim gibi sözel bölümden hukuka girişlerin kaldırılmasını nasıl açıklayabilirler? Bir sosyolojinin sözel bölümden hiç ama hiç alım yapamaması sizce ne derece adil bir yöntem? Psikolojinin yine eşit ağırlıklı alım yapması ve hiç sözel alım yapmaması sizce mesleki hayatta problemler doğurmaz mı? Yazımda sadece matematik konusu üzerinde durmamama rağmen bazı okuyucuların ısrarla orayı vurgulamaları doğrusu dikkatimi çekti. Mesela; meslek liselerine uygulana adaletsizlikler hakkında bu kişiler neden size katılıyorum dememişlerdi? Ya da İngilizce konusunda bunun bir zorunluluk olmaması gerektiğini niçin ifade etmemişlerdi? Elbette ki herkesin fikrine ve eleştirisine açığım. Fakat haksız eleştirileri de cevaplayıp akıllarda soru işaretleri bırakmak istemiyorum.
Birincisi; bizim eğitim sistemimizin görüp kabul etmesi gereken gerçek şudur; herkes matematik becerinse sahip olmak zorunda değildir. Ancak herkesin bilmesi gerektiği kadarını öğretmekte zaruridir. Herkes belli bir miktarda matematik bilmeli. Fakat bu ortalamasını bir sözel ders gibi etkilememelidir. Mesela; bir sözle öğrencisi rakiplerine matematikle fark atmamalı. Sözel öğrencisi ise sözel başarısı ile fark atmalıdır. Eğer bir sayısal öğrencisi ise o zaman da sayısal puanıyla kendi rakiplerine fark atmalıdır. Düşünün ki; lise ikinci sınıfta öğrencilerimize alan seçin diyoruz. Lise ikide alan seçen öğrenciler o alanda yoğunlaşıyorlar. Mesela sayısal alanı tercih edenler sayısal, sözeli tercih edenler ise sözle dersler görüyor. Bir sayısalcıya tarih öğretmiyorsunuz. Bir sözelciye de matematik. Üç yıl boyunca bir sözel öğrencisi matematiğin “ma”sını okulda görmüyor. Dolayısıyla öğrendiği birçok bilgide siliniyor. Sonra üniversitede sözel bir bölümde okuması için bile siz ona matematik çözmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Eğri oturup doğru konuşalım. Üç yıl matematikten uzak kalmış birisi nasıl o sınavda matematik çözüp istediği sözel bir alana yerleşsin? Sizce de bir çarpıklık söz konusu değil mi? Eğer ona sınavda matematik soracaksanız o halde müfredattan o dersi kaldırmayın. O üç yıl boyunca yine matematik okutmaya devam edin. Hem matematik öğretmeyin, hem sınavda ona matematik sorun.
Gelelim diğer bir çarpıklığa. Sözel öğrencileri üniversitede kendilerine sorulan fen dersi sorularının hiç birini cevaplamazlar. O bölüm genellikle yüzde doksan dokuz oranında boş kalır. Niçin? Çünkü hiç fen dersleri görmemişlerdir. Haliyle sınavda çıksa bile o bölümü boş geçerler. Değerli arkadaşlar; madem öğrenciler her sene bu sınava giriyor ve her yılda o bölümü boş bırakıyor… Niçin boş yere o soruları oraya koyup sözelcileri fen sorularıyla muhatap kılıyorsunuz? Bu boş bir uygulama değil mi? Bence boş ve gereksiz. Acilen sorunları çözücü bir sistem kurulmalıdır. Bu sistem hep sorun üretiyor. Gördüğünüz gibi her yıl yüz binlerce mağdur öğrenci var. Ve bunların geri dönüşümü de yok. Treni kaçıran bir yıl beklemek zorunda…
İşi biraz detaylı irdelerseniz; bu matematik konusunda ısrar edenlerin meslek liseleri özelliklede İmam-hatip liselerine karşı olanların olduğunu öğreniyorsunuz. Herkes bilir ki; İmam-hatipler genelde sözel ağırlıklıdır. Ve sözele yatkın bir yapıları vardır. Dolayısıyla önemli fakültelere gidişleri eşit ağırlık ve sayısala alıyorlar ki; hasbelkader bir İmam-hatipli o alanlara giriş yapamasın. Bu kadar korkuyorlar İmam-hatip öğrencilerinden. Çünkü onlar, hep sorgulayıcı oluyor. Çünkü onlar, sistemin kölesi olmayı kabul etmiyor. Çünkü onlar, adaleti istiyor ve çünkü onlar adaleti isterse bazılarının menfaatleri sarsılıyor…
Bir yırtıcı kaplandan korkarcasına korkuyorlar İmam-hatiplilerden. Laikliğe aykırı gibi aslı astarı olmayan ithamlarla yıllarca önlerini kesmeye devam ediyorlar. Ama kadere bakın; ne kadar engel koyuyorlarsa o kadar büyük işler başarıyor İmam-hatipliler. Ne kadar baskı uygularsa uygulasınlar, İmam-hatipler yılmıyor her sene mutlaka derece çıkartmayı başarıyorlar. Bir öğrenci Türkiye birincisi iken, bininci (1000.) sıraya düşüyor İmam-hatipli olduğu için. Diğeri sırf İmam-Hatip Liseli olduğunda dolayı jüri üyelerinden eksik puan alıyor yarışmalarda. Öbürü değişik uygulamalara maruz kalıyor. Sözelciler İmam-hatiplilere kurulan bu tuzağa düşürülüyor ve onlarda kaybediyor her sene. Ve şimdi buraya yazmadığım birçok insanlık dışı uygulamalar…
Şimdi bana dönün ve söyleyin; Bu ülkenin eğitim sistemi böyle kalmalı, hiç değişmemeli ve gayet mükemmel!
Bu ülkenin eğitim sistemi mükemmel ve değişmemeli diyenlere dedim, diyorum ve diyeceğim ki; İstifa edin ve gidin artık! Şaklabanları başımızda değil etrafımızda bile görmek istemiyoruz.
Ve siz değerli okuyuculara da bir sözüm var elbette!
Burada yapılan zulümleri artık görmezden gelmeyin! Çözüm için katkıda bulunun. Siz sesinizi yükseltmedikçe şu uğultular dinecek değil! Eğitim sistemimizi yeniden yapılandırmak adına sizde görüşünüzü ve duruşunuzu lütfen belli edin! Siz konuşun ki; söz milletin olsun…
Söz ne zaman sizin olursa hokkabazlar köşe bucak kaçacak delik arayacaktır. Yeniden Fatihler yetişecek, kudretinizi hayallerin ötesine taşıyacaklardır. Ya Fatih ol, ya Fatih’e fedai…
Ve selam ile…
SON VİDEO HABER
Haber Ara