Robert Fisk: İşgal altında demokrasi olmaz
The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk,"Demokrasi, ülkeler Batı askerleri tarafından işgal edildiğinde işler görünmez" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-03-09 23:13:00
"Bir kez daha, bir millet Batı’ya demokrasisini “sunmak” için” alevler içinde yürüyor." diyen İngiliz The Independent gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, "Demokrasi, ülkeler, Batı askerleri tarafından işgal edildiğinde işler görünmez" dedi. Fisk'in makalesini timeturk.com okuyucuları için tercüme ettik;
Robert Fisk*
2005 yılında, onbinlerce Iraklı, intihar bombacılarının gürültüsü altında,-Şii mezhebi talimatları çerçevesinde, Sünnîlerin surat asarak boykot ettikleri- bir seçime gitti ve Irak’ın bir “demokrasi” olduğunu ispat etmek için oy kullandı. Ardından, Irak’ın modern tarihindeki en kanlı devir geldi. Dün, onbinlerce ıraklı ölümcül silahlı saldırı yağmuru altında – seçim merkezleri kapanmadan önce en az 24 kişi öldürüldü- Irak’ın bir “demokrasi” olduğunu ispatlamak için oy kullanmaya gitti.
Bu kez Sünnîler oy kullandı. Ve biz Batılılar, yakın geçmişte bile, geçmişi unutmayı denedik. Yalnızca birkaç hafta önce, yüzlerce Sünnî adayın geçmişte Baas Partisi’yle bağlantılı oldukları için, aday seçime katılmasının yasaklandığına dair birkaç çıktı. Bu hâl açıkça, mezhepçi bir siyasetin yeniden dönüşüydü. Saddam’la ilişkileri olan Şiîler, “demokratik” Irak’ta hâlâ işlerinin başındayken, Iraklılar güya demokrasi için oy kullanmaya gitti. Irak’ın yeni seçim kanunlarına göre, seçimde tek başına hiçbir partinin iktidara gelememesi neticesinde, seçim sistemi sarsıldı. Mecliste sandalye kazanan 86 partinin 6000 adayı arasında bir ittifak- televizyon yorumcularının bize söylediğine göre “geniş bir ittifak- bir koalisyon kurulması zorunlu mecburi. Bu tamamıyla, yeni mezhepçi hükümetin, Irak nüfusunu oluşturan Şiî, Sünnî ve Kürtlerin oranına göre bir güce dayanacak, demektir.
Her bir toplumun günah çıkarma gücüne göre hükümetler imal eden, bu türden bir “demokrasiyi” bilen Batı, Ortadoğu’da daima bu sistemi tercih etmiştir. Biz bunu, Kuzey İrlanda’da yaptık. Kıbrıs’ta gerçekleştirdik, Fransızlar, her bir cemaatin, birbirilerini imha etmesin diye, birbirlerine olan sevgisinden şüphe duyarak yaşadığı, kimliği bir günah çıkarma hücresi olan Lübnan meydana getirdi. Afganistan’da bile, çürümüş Karzaî ile -kendi halkı Peştunların çoğu tarafından hakir görülen- pazarlığa girmeyi tercih ettik ve ona, para ödeyerek bir araya getirdiği destekçi aşiretlerinden müteşekkil geniş bir orduyla, kendi adımıza yönetmesine izin vermekteyiz. Bu belki – Bakanlıkta komik bir özür- “Jeffersoncu demokraside” değildir, ama yaptığımız en iyi şey bu.
Ve daima, aynı nakaratlarla elimize geçen bu berbat neticeleri savunduk. Taliban’ın geri gelmesini ister misiniz? Saddam’ın geri gelmesinin ister misiniz? Veya onyıllar önce, Kıbrıs ve Lübnan hadiselerinde, Osmanlı Türklerinin geri gelmesini ister misiniz?
En Büyük Galip
Seçim sonuçları bir gelişmedir diye düşünürken bile- hileli veya karmaşık olmakla birlikte (Irak’ın yeni hükümetinin kurulması aylar alacak)- bu seçimleri gerçekten kim kazansın diye sormaktan da geri durmayız. İran’ın Cumhurbaşkanı bile, tabii ki bir zafer olan, “demokratik” sonuçları nasıl kullanacağını iyi biliyor. İran, eski iki düşmanını “Taliban ve Saddam’ı”, tek bir vatandaşını parmağı bile yaralanmadan, safdışı bıraktı.
Irak’taki Sünnî siyasetçiler, İran’ın Irak’a hem askerî ve hem de siyasî yollarla karıştığını açıkladı. Ancak, mevcut yasal partilerin çoğu zaten, İslâm Cumhuriyeti terbiyesinden geçtiği için, İran’ın Irak’ın içişlerine karışmaya ihtiyacı yok. 20 yıl önce, Beyrut’taki yabancıları kaçıran, Kuveyt City’deki ABD ve Fransız Büyükelçiliklerini havaya uçuran Dava Partisi önünde şimdi, kibarca eğiliyor ve saygıyla diz çöküyoruz. Ama, Irak’ın kuzeyinde, Arab-Kürd sınır hatlarındaki petrolü kimin kontrol edeceği, Musul gibi şehirlerdeki seçimleri demokrasi olmadığından bahsetmiyoruz bile.
Özgürlük ve Demokrasi
Evet, Iraklılar cesur bir halk. Kaç tane İngiliz ölümcül ateş altında seçime giderdi acaba? Veya Amerikalı, bunu göze alırdı? Bu, Müslümanlar özgürlük ve demokrasi istemiyor demek değildir. Bu, ülkeleri Batılı yabancı askerler tarafından işgal edildiğinde, demokrasi işlemiyor, demektir. Bu demokrasi, Afganistan’da işlemedi. Amerikan “savaşana” askerlerinin Irak’tan çekilmesi, ABD güçleri büyük bir askerî güç olarak, Irak’ta kalmayacak demek değildir.
Hüsnü Mübarek gibi kral Abdullah’ın da (her ikisinin) sahip oldukları eleştirisiz siyasî destek, milletlerini gerçek bir özgürlük sürecine taşımayacak.
Irak’taki dünkü seçim günü, Batlı demokrasilerimizin değerlerinin ispatından fazlasını temsil etmez. Bu hâl, cesur bir halk, bu şartlar altında oy kullanmalarının, ümitlerine şeref kazandıracağına yani sisteme inanıyor, demektir.
Bununla birlikte, geçmişte çık sık yaşandığı gibi, seçim, bir zamanlar Saddam’ın kendi halkını köle etmek için insafsızca kullandığı gibi, muhtemelen daha çok -seyreden gözlerimiz altında- mezhepçiliğe itibar kazandıracak.
*The Independent Gazetesinin ünlü Ortadoğu muhabiri.
Bu makale Fazıl Duygun tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara