Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Yasama da yürütme de yargı tarafından kuşatıldı

Erzincan'daki Ergenekon soruşturmasına Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) müdahalesiyle başlayan tartışmalar, farklı bir noktaya taşındı.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-07 11:37:00

Yasama da yürütme de yargı tarafından kuşatıldı
Toplumun tüm kesimlerinden gelen yargı reformu çağrılarına karşı Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'in yasama ve yürütmeyi suçlaması, gündemin ilk sırasına yerleşti. "Yargı kuşatma altındadır." sözlerine dün Başbakan Tayyip Erdoğan'dan sert cevap geldi. Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) Genel Kurulu'ndaki konuşmasında Gerçeker'den 'dostum' diye bahseden Erdoğan, asıl yasama ve yürütmenin yargı tarafından kuşatıldığına dikkat çekti. Üniversitelerdeki eğitim özgürlüğüne yönelik düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'nden dönmesini buna örnek gösteren Başbakan, "Bu ülkede 411 milletvekilinin verdiği oy yok sayılıyorsa yasama ve yürütmenin yargıyı kuşattığından bahsedemezsiniz." dedi. Başbakan, HSYK'da adalet bakanı ve müsteşarının bulunmasını eleştirenlere, "Bunu biz koymadık. Bizden önce gelenlere niçin sormadınız? Gidin Mehmet Moğultay'a sorun." karşılığını verdi. Konuşmasında, darbe hazırlıklarına yönelik operasyonlara da işaret eden Erdoğan, yaşananları demokrasi sınavı olarak değerlendirdi. Demokrasiye ve hukuka müdahaleye asla izin vermeyeceklerinin altını çizdi: "Bunun bedeli neyse ödemeye hazırım."

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) 3. Olağan Genel Kurulu dün İstanbul Sütlüce Kültür ve Kongre Merkezi'nde yapıldı. Programa Başbakan Tayyip Erdoğan, Devlet bakanları Ali Babacan ile Zafer Çağlayan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün ve TUSKON'a üye yaklaşık 4 bin işadamı katıldı. Genel kurulun açılışında konuşan Başbakan Erdoğan, "Yargı kuşatılmaya çalışılıyor." diyen Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'e sert tepki gösterdi. Erdoğan, bu ifadelerin ne yasal uygulamalarla ne de fiilî uygulamalarla mümkün olmadığını kaydetti. Asıl Türkiye'de yasama ve yürütmenin yargı tarafından kuşatma altında olduğunu ifade eden Başbakan, şöyle konuştu: "Eğer yasama organı 411 ile bir karar çıkartıyor da bu 411 yok sayılıyorsa yargı tarafından siz bu ülkede yasama veya yürütmenin yargıyı kuşatmaya çalıştığından bahsedemezsiniz. Ben örneklerle konuşuyorum. Aynı şekilde yerindelik kararı yürütmeye ait olduğu halde yargı yerindelik kararını yürütmenin elinden alıp kendisi uygulamaya koyuyorsa siz yargının yürütme veya yasama tarafından kuşatıldığından bahsedemezseniz."

VESAYETÇİ YAKLAŞIMLAR BİR BİR ÇÖZÜLÜYOR

Türkiye'de son dönemde yaşanan olaylara da değinen Başbakan Erdoğan, yaşanan olayların demokrasi mücadelesinin bir parçası olduğunu ifade etti. Hükümet olarak iktidarları süresince on binlerce kilometrelik yol inşa ettiklerini anlatan Erdoğan, tek başına yol ve otoban inşa etmenin yeterli olmadığını, eşzamanlı olarak demokrasi otobanının da gerekli olduğunu kaydetti. Başbakan, son 7 yılda 23 ülkeyle Türkiye arasında vize uygulamasının kaldırıldığına işaret ederek, 'komşularla sıfır problem' dediklerini ve bütün komşularla sorunların masaya yatırıldığını anlattı. Erdoğan, çözüme zorlayan tarafın Türkiye olduğunu belirterek, "Daha 10 yıl öncesine kadar Suriye-Türkiye çatışmasından söz edilirken, bugün aramızdaki mayınları temizliyoruz." ifadesini kullandı. Türk insanının gittiği ülkelerde 'Türkiye'den geliyorum' dediği zaman büyük bir sempatiyle karşılandığını vurgulayan Başbakan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çünkü bizim çağrımız, barış çağrısı. Çünkü biz her fırsatta ve her platformda adaleti savunuyoruz. Korkmadan, çekinmeden, tereddüt etmeden her ortamda hakkı ve hukuku savunuyor, her kim olursa olsun biz haklının ve doğrunun yanında yerimizi alıyoruz. Türkiye'ye kazandıran da budur, kazandıracak olan da budur. Bu şekilde yolumuzda yürümeye devam edeceğiz." Demokrasi zenginleşmezse, demokrasi gelişmezse, ekonominin ve vatandaşın zenginleşemeyeceğini kaydeden Başbakan Erdoğan, hem demokrasiyi hem de ekonomiyi aynı anda zenginleştirmek ve güçlendirmek için mücadele ettiklerini belirtti. AK Parti iktidarında Cumhuriyet tarihinin en büyük demokrasi dalgasının yaşandığını anlatan Erdoğan, vesayetçi anlayışların ve statükocu yaklaşımların bir bir çözüldüğünü dile getirdi. Son dönemde medyada ibretlik bir tartışmanın yaşandığına atıfta bulunan Başbakan Erdoğan, "Açıkçası ilk kez yaşadığımız bir tartışma değil. 'Profesörün oyuyla, çobanın oyu bir olamaz' diyorlar. Milli egemenlik kavramından işlerine geldiği gibi söz ediyorlar. 'Anayasa'yı değiştiremezsiniz.' dediler, çok daha ileri gittiler 'Cumhurbaşkanını seçemezsiniz.' dediler. 'Bu Meclis anayasa yapamaz, reform yapılamaz.' diyorlar. Bir siyasetçi bunu nasıl söyler? Halkın oyuyla seçilmiş, halkın tercihiyle oraya gelmiş, üzerinde milletin emanetini, milletin yetkisini, milletin vesayetini taşıyan bir kişi bunu söyleyebilir mi, bunu savunabilir mi?" diye sordu.

Yargıya personel almak yürütmenin görevi
Başbakan Tayyip Erdoğan, yargı kurumlarına "En güzel, en verimli olmamız gereken dönemlerde hep ön kestiniz. Artık bunları anlatmak durumundayım. Ve anlatacağım, bedeli ne olursa olsun." diyerek sitem etti. Partilerinin her kurum ve kişiye önyargısız davrandığını anlatan Başbakan, aynı samimiyeti görememekten yakındı. Erdoğan, hükümetleri dönemine gelene kadar, adeta 'merdiven altlarında' adlî çalışmaların yapıldığını dile getirerek, kendi iktidarları döneminde 170 kadar adalet sarayını bitirdiklerini kaydetti. Yargıtay Başkanı'nın "Fizikî şartlarımız müsait değil." açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını kaydeden Başbakan, halihazırdaki adliye sarayı inşaatlarının ortada olduğunu kaydetti. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) içerisinde 'Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı Müsteşarı yer alamaz.' değerlendirmesine sert tepki gösteren Başbakan, "Biz gelene kadar neredeydi sizin aklınız yahu? Bundan önce bunları niye konuşmadınız? Biz mi getirdik onları?" sorularını yöneltti. Yargıda kendilerinden önceki iktidarların atama yaptıkları gibi kendilerinin de aynı yolu denediklerini ancak Danıştay'ın bunu engellediğini anlatan Başbakan, şu değerlendirmeleri yaptı: "Danıştay 'Hayır yapamazsınız.' dedi. 'Nasıl olacak?' dediler, 'kamera sistemi ile olacak'. Biz bu kamera sistemini birisinden duyduk da sizden duymayı anlayamadık. Yahu bugüne kadar kamera sistemi ile yargıya, Danıştay'a, şuraya buraya adam mı alınır, Allah aşkına Mehmet Moğultay döneminde alınan adamları siz böyle mi aldınız? Şimdi biz aynı sistemle alırken ne oldu size? Şimdi diyor ki 'eksikliğimiz var, eleman eksikliği var'. Tamam, işte eleman alalım. 'Olmaz, biz nasıl dersek öyle alacaksınız'. Tamam da yürütmenin görevi bu, senin görevin değil ki. Yasalar bu görevi yürütmeye vermiş."

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da konuşmasında Türkiye'nin en temel meselesinin demokratikleşme olduğunu dile getirdi. Türkiye'de son dönemde yaşanan krizlerin vesayetçi bir sistemden kaynaklandığını anlatan Kurtulmuş, bu durumdan kurtulmak gerektiğini kaydetti. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Yalçın Topçu ise Türkiye'nin en büyük probleminin işsizlik olduğunu belirterek, gündemin bu alana yoğunlaşmasını istedi.

TUSKON, Türkiye'nin adını dünyaya duyurdu
Başbakan Tayyip Erdoğan, konuşmasında, hangi ülkeye gittiyse karşısına başarılı Türk işadamlarının çıktığını, ziyaret ettiği ülkelerin devlet başkanı ve başbakanlarının da bu kişilerden övgüyle bahsettiğini dile getirdi. Dünyanın farklı ülkelerinde Türk işadamlarının inşa ettiği eserleri görmenin kendisi için büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu anlatan Başbakan, "Bu yolu bir Türk firması yaptı, Bu alışveriş merkezinin sahibi bir Türk denildiğinde tarifi mümkün olmayan bir memnuniyet ve heyecan duyuyorum. Bizlere bunu yaşatan tüm işadamlarına teşekkür ediyorum." dedi.

Başbakan, dünyanın neresinde olursa olsun bir işadamının karşılaştığı sorunun kendi sorunu olduğunu, bunu çözmenin de en asli görevi olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin 26. sıradan gelip dünyanın en büyük 17. ekonomisine yükselmesinin bu gayretlerin neticesinde gerçekleştiğini vurgulayan Başbakan, bunun gerçekleşmesinde emeği geçen işadamlarına teşekkür etti. Erdoğan, son iki ayda 4 ayrı uluslararası kredi derecelendirme kuruluşunun Türkiye'nin kredi notunu artırdığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: "Bunlar strateji, kararlı politika, cesur irade neticesinde ortaya çıkıyor. Biz Türkiye'nin büyüklüğüne inandık. Bu aziz milletin çalışkanlığına, bu toprakların bereketine inandık ve bu sonuçlara ulaştık. Biz her zaman kucaklayıcı olduk. Bundan sonra da barış, adalet, karşılıklı çıkar temelinde bunu sürdürmeye devam edeceğiz." Milli birlik ve kardeşlik sürecine verdiği destekten dolayı da TUSKON'a teşekkür eden Başbakan Erdoğan, konfederasyonun Türkiye'nin adını dünyaya duyurmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. TUSKON'un Batı'daki ile Doğu'daki işadamlarını bir araya getirdiğine işaret eden Erdoğan, bu sayede işadamları arasında tecrübe aktarımının yaşandığını kaydetti.

ABD'nin Ermeni tasarısı Türkiye'ye zarar veremez
Başbakan Tayyip Erdoğan, TUSKON Genel Kurulu'ndaki konuşmasında ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını içeren tasarıyı kabul etmesini sert bir şekilde eleştirdi. Kararın Türkiye'ye zarar vermeyeceğini vurgulayan Erdoğan, ülkelerin karşılıklı ilişkilerine, menfaatlerine ve gelecek vizyonlarına olumsuz yansıyabileceğini dile getirdi. Kaybeden tarafın Türkiye olmayacağını ifade eden Erdoğan, "Kaybeden, küçük düşünenler, husumetle hareket edenler, intikam duygusuyla hareket edenler olur. Biz bu olumsuzluklara takılmayacağız. Biz kin duygusuyla, öfkeyle, husumetle değil, yapıcı bir tavırla gönüller kazanmayı kendisine hedef edinmiş bir duruşla yolumuzda devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Büyük devletlerin geçmişten ders alırken, geleceğe de baktıklarını, Türkiye'nin bunu kendine görev edindiğinin altını çizen Başbakan, şöyle konuştu: "ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi, Ermeni tasarısını 22'ye karşı 23 oyla kabul etti. Şimdi kim kazandı? ABD mi, Ermenistan mı kazandı? Şimdi tarih yeniden yazılıyor. Dış İlişkiler Komitesi'nde öyle bir senaryo oynandı ki bu bir komedidir. Bu kararla tarihin, yani geçmişin seyrini mi değiştirdiklerini zannediyorlar? Allah aşkına tarihe böyle bakılabilir mi? Tarihe böyle bakmak siyasetçilerin mi işidir? O mecliste 'evet' oyu verenlerin acaba kaç tanesi Ermenistan'ın yerini haritada gösterebilir? Bir kez daha ikaz ediyorum; Türkiye çok büyük bir ülkedir. Büyüklüğünü anlamayanlar anlayacaklardır."

Kaynak: Zaman

Haber Ara