Utanmak için ahlak gerekir...
Bayramoğlu bugün köşesine taşıdığı yazısında askeri darbelere onay veren yazarları eleştirirken bu yazarların darbe karşıtı olanlara karşı tavrının akıl almaz olduğunu ifade ediyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-03-05 08:24:00
2009 Ekim sonu Kasım başı...
Asker gürlüyor... Muhipleri seslerini yükseltiyor.
Bu köşede çıkan "Askerler ve sivil askerler" başlığı altında şu satırlar yazılı:
"Islak imza kriziyle ilgili Ankara kulisleri Ankara temsilcilerinin köşelerine yansıyor.
Okuyalım:
"İhbar mektubu ve ıslak imzalı olduğu öne sürülen belgenin savcılığa ve belli basın organlarına yansıması, genellikle, gündem değiştirme çabası olarak değerlendirildi. Bu değerlendirme, 'Hükümet Habur'dan yansıyan manzaralarla tıkandı, toplumda çok büyük tepki oluştu, bu durumda, gündemi değiştirmek ve hedef tahtasına yeniden TSK'yı koymak için belge ve ihbar hamlesi yapıldı' görüşüne dayandırıldı. Belgenin ve ihbarın hükümete ve iktidar partisine can simidi olduğu yorumları yaygınlaştı..."
Fikret Bila böyle yazıyordu...
Ardından şu uyarıyı yapıyordu:
"Bu hamlenin Org. Başbuğ'u sıkıştırarak, son dönemde uyumlu görünen sivil-asker ilişkilerini zedelemesi, Başbakan Erdoğan'ın arzu edeceği bir sonuç olmasa gerekir..."
Bunlara aslında kulis dememek lazım...
Daha çok askeri karargâh içindeki arayışlara, yeni doğrulama çabalarına ve bu çabalara yönelik medya desteklerine işaret ediyorlar.
Evet, bu garabete her zaman gazetecilik adı veremez, her zaman olanı seyrettiğiniz iddiasında bulunamazsınız.
Türkiye'de son yılların, belki de tüm dönemlerin en büyük skandallarından biri yaşanıyor. Darbeciliğe soyunan, bunun üzerini kapatmaya çalışan, doğru söylemeyen bir karargâh politikası ya da kuvvetli bir ordu içi cunta bulunuyor.
'Islak imza makineyle mi atılmış', 'zamanlaması neden şimdi', 'ihbarcı subay neden aylarca beklemiş', 'belge niye önce basına gitmiş' gibi az akıllı sulandırma gerekçeleri, 'Ordu ihbarcı subayın peşinde' gibi gündemi kaydırma manşetleri ciddi ahlaki ve etik sorunlar taşıyorlar.
Özden Örnek günlüklerini aklınıza getirin...
Resmi bir evrak mıydı söz konusu olan?
Nasıl oldu da bu günlüklerdeki hemen her gelişme, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin bilinçli körlüğüne rağmen adım adım doğrulandı?
Mustafa Balbay'ın günlükleri benzer bir durumla karşı karşıya kalmadı mı?
Orduyu korumak, askerin prestij kaybını engellemek isteyenlerin, başta gazeteciler olmak üzere, ilk yapacakları iş ordunun savunma ve saldırı hamlelerinin aracı olmaktan vazgeçmektir.
Yapacakları ikinci iş, içinde bulunduğumuz dünya, bölge ve ülke koşullarında askeri yaralayan asıl unsurun askeri vesayet düzeni olduğunu görmektir.
Asker muhtıra veriyor zora düşüyor...
Andıç hazırlıyor ortaya çıkıyor...
İstemediğini ilan ettikleri seçim kazanıyor...
Kendi içinde örgütleniyor gayri meşru duruma düşüyor...
Bu işte sivillerin de payı var...
Bugün ortaya çıkan tablo, askerin ıslak imzayı kabul etmesi bu durumun bir göstergesi değil mi?
Sivil askerler bugün ortaya çıkan gerçek karşısında utanıyorlar mı peki?
Neden utansınlar?
Yaptıkları bir yorum hatası, bir algı kayması değil ki?
Onlar ne yaptıklarını biliyorlardı, hala biliyorlar...
Bugün hala Hürriyet Gazetesi'nde Yılmaz Özdil, darbe yanlısı görüşlerini, sağa sola bulaşarak yazabiliyorsa, karşı düşüncedekileri hain ilan edecek, üstelik bunu isim vererek yapacak bir biçimde yapabiliyorsa, o köşeyi bu tavrı için patronun talebiyle doldurmuşsa, bu ülkenin daha alacak çok yolu var demektir...
Haber Ara