Dolar

34,9456

Euro

36,7118

Altın

2.989,04

Bist

10.125,46

Balyoz koruma kalkanı ve ardındakiler...

Bazen lafı eğip bükmek o konuya haksızlık olur. Doğrudan 'kitabın ortasından konuşmak' gerekir.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-03-03 09:45:00

Balyoz koruma kalkanı ve ardındakiler...
Adem Yavuz ARSLAN yazdı...

Şimdi öyle bir zamandayız. Komplo belgeleri, darbe planları, cunta faaliyetleri bir bir belgelendi. Canla başla cuntacıları koruyup kollayanları bir kenara bırakırsak toplumun büyük bir kesimi 'aldatılmışız' diyor.

İşte bu aşamada başta medya olmak üzere herkesin kendine sorması lazım: Darbecilerle miyim değil miyim? Bu aşamada 'ama', 'lakin' ya da 'fakat'lı konuşmanın bir anlamı yok.

Genelkurmay Karargahı'nda kendi hükümetine ve milletine komplo kuran bir ekip suçüstü yakalandı. Belgeler, deliller ortada. Ülkenin tüm kurumları 'belge gerçek' demiş.

O vahim belgede neler olduğunu herkes ezberledi artık. Masum insanların evine bomba koymayı, onları askeri mahkemelerde yargılamayı, Alevi-Sünni gerginliği çıkarmayı planlamış Genelkurmay'da bir ekip. Amaçlarına ulaşmak için sahte ses kayıtlarından tutun da TV dizilerine müdahaleye kadar her şeyi mubah görmüşler.

İşin daha da vahimi iddianameye göre ordu komutanından başsavcıya herkes bu komplonun içinde yer almış. Bu aşamada hiçbir şey olmamış gibi davranmak en az bu planlar kadar korkunç, bu planlar kadar yanlıştır.

Başbuğ'un görev süresinin bitmesine sayılı günler kaldı. Bu açıdan mesele sadece Başbuğ'un sorunu değil. Esas gündem ordunun demokratik sistem içinde durduğu yer.

Asker işini yapıp demokrasiyi içselleştirecek mi yoksa toplum mühendisliğine soyunup perde gerisinden ülke yönetmeye mi talip olacak? Bu noktada bir karar verip yeni bir yol haritası çizilemezse biz daha çok Balyoz planlarından bahseder dururuz.

Hatırlayalım, bu plan ortaya çıktığında 'bu bir kağıt parçasıdır' diyerek kendini ortaya koymuştu Başbuğ.

Fakat tam tersi oldu. İlk günden askeri savcılık 'kanaat bildirerek' iddiaları yalanladı. Mahkeme sürecinde 'tuhaf görüşmeler' yaşandı. Albay Çiçek iki kez tutuklandı, mahkeme başkanları değiştirildi, tekrar serbest kaldı. Bu esnada devreye giren 'sivil subaylar' ekran ekran dolaşıp Çiçek'i savundu.

Sonra devreye ihbarcı subay girdi. Belgeyle birlikte vahim başka belgeler de yolladı. Bu aşamada hatırlatmak lazım, meçhul ihbarcı inanılmaz iddialar sıralamış ve 'ihtiyaç duyarsanız tanık olmaya hazırım' demişti. Sahi savcılar bu subayı dinleme ihtiyacı hissettiler mi acaba?

Süreçteki tuhaflık bitmiş değil. Bunca delile rağmen askeri savcılık Albay Çiçek'i tutuklama ihtiyacı hissetmedi. Dursun Çiçek çok ağır bir iddia ile yargılanıyor ama görevinin başında.

Onu görevinde tutup iş birlikçilerini adalete teslim etmeyenler can acıtan sorulara da hazırlıklı olmak zorundalar. Herkes 'Generaller tutuklanırken Çiçek'i ayrıcalıklı kılan ne var' sorusunu sorar.

Komplo belgesinin altında imzası olan 'Çiçek'i korurken aslında üstlerine doğru başka kimleri de koruyorlar' sorusu ister istemez zihinleri meşgul eder.

Ya da bizim bilmediğimiz 'iyi çocuk hukuku' mu geçerli? Balyoz'da da olduğu gibi 'astların tutuklu üstlerin serbest' kaldığı bir sistem devreye giriyor da haberimiz mi yok? Sahi Çiçek'i bu kadar ayrıcalıklı kılan nedir? O taşı çekince yıkılacak olan ne?

Kaynak: Bugün
SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara