Baykal HSYK'ya arka çıktı
Yargıda yaşanan krizi yorumlayan CHP lideri Baykal, "Bu olay bir cemaat hesaplaşmasıdır. Bu hükümetin cemaatlerle ilgili anlayışının sonucudur" dedi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-18 14:34:00
Baykal, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında son günlerde yaşananları değerlendirdi.
''Türkiye'de ilk kez cumhuriyet tarihi boyunca bir adliye, bir başka adliyeyi basmıştır'' diyen Baykal, şunları söyledi:
''Türkiye'de ilk kez bir başsavcı bir başka savcı tarafından tutuklanmıştır. Türkiye'nin, Cumhuriyet tarihinin, demokrasi tarihinin, hukuk tarihinin kaydetmediği bir olayla karşı karşıyayız. Böylesine olağanüstü, böylesine tarihimiz boyunca tanık olmadığımız bir uygulamayı haklı kılacak gerekçenin hangi usul, yetki, yöntem anlayışında saklı olduğunu düşünmek mümkündür. Bunun nazari, bir teorik hukuki, bir ihtilaf gibi anlamak çok vahim bir yanılgıdır. Türkiye'de ilk kez oluyor. İlk kez bir adliye basılıyor, bir adliye aranıyor ve bir başsavcı tutuklanıyor.''
Türkiye'de başsavcıların yargılanmasına ilişkin ''çok açık, net'' bir yasal düzenlemenin olduğunu ifade eden Baykal, başsavcıların, 1. sınıf hakim ve savcıların olağan usulün ötesinde, Yargıtay Ceza Daireleri'nde yargılanmalarının öngörüldüğünü bildirdi.
Konuyla ilgili ''Biz yargılama değil, soruşturma yapıyoruz'' denildiğini savunan Baykal, şöyle konuştu:
''Soruşturma yapıyorsunuz, soruşturma çerçevesinde Cumhuriyet tarihinde ilk kez soruşturma aşamasında görevini yapmakta olan bir savcıyı tutukluyorsunuz. Bu tutuklamanın hukuken yetkili bir merci tarafından yapıldığına inanmak olağanüstü güçtür. Geçen yıl Adalet Bakanlığı yaptığı bir açıklamada, savcılarla ilgili tahkikatın ancak Adalet Bakanlığının görevlendireceği muhakkiklerin incelemesinden sonra gerçekleştirebileceğini resmen açıklamıştır. Şimdi herhangi bir ön incelemeye gerek kalmadan daha az kıdemli bir savcı bir başka başsavcıyı tutuklama kararı ile soruşturmaya başlamaktadır. Gerekçe olarak da 'Bu soruşturma aşamasıdır. Yargılamayı elbette ben yapmayacağım. Yargıyı yetkili merciler yapacak ama ben şimdi vahim bir manzara ile karşı karşıyayım. Cumhuriyet tarihinde ilk kez yargıyı basmak zorundayım. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir başsavcıyı tutuklamak zorundayım' diyor. Bunun bir yetki ihtilafı ile ilgili bir konu olduğunu kabul etmek çok yanıltıcıdır, gerçeklerden uzaktır. İşin bir başka özü, temeli vardır. Hukukta bir başka temeli vardır, siyasette bir başka temeli vardır.''
-''TEBLİGATIN YAPILMASI YERİNDE OLMUŞTUR''-
Konuyla ilgili ''en ciddi yargı kurumlarının'' değerlendirmelerde bulunduğunu anlatan Baykal, HSYK Yüksek Kurulu'nun söz konusu özel yetkili savcıların yetkilerinin kaldırılmasına yönelik karar aldığını anımsattı.
Kararın HSYK'nın yetkisi dahilinde olduğunu belirten Baykal, ''HSYK'nın kendi yetkisi içinde aldığı bir karardır. Bu yetki tecavüzünü yapan hakimlerle, savcılarla ilgili olarak bir yetkisizlik tespiti yapmıştır, onların özel yetkili savcı konumunu ortadan kaldırmıştır. Hükümetin kısa bir tereddütten sonra bu karar doğrultusunda tebligatı Erzurum'da yetkili kişilere yapmış olduğunu memnuniyetle görüyorum. Doğrusu budur. O kararı beğenmese de hükümetin uygulaması zorunluluktur. Onun ertelenmesi hiçbir şekilde kabul edilemez bu tebligatın yapılması yerinde olmuştur'' diye konuştu.
''Yaşanan olağan dışı, garip uygulamaların arkasında yatanların'' önemli olduğunu kaydeden Baykal, ''Erzincan'daki başsavcının kabahati nedir? Başsavcının suçu nedir? Birden bire cumhuriyet tarihinde ilk kez tutuklanmayı gerektiren vahim, ertelenemez, acil büyük suçu nedir? Bu konuda toplumun ikna edilmesine ihtiyaç vardır'' dedi.
Yaşananların Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı bir soruşturma ile ilgili olduğunu vurgulayan Deniz Baykal, ''Başsavcıya Başbakan Yardımcısı telefon açmıştır. Bu işi kapatmasını istemiştir. Gözaltına aldığı insanları salıvermesini istemiştir. Yargıya müdahale tartışmalarının yapıldığı bir ortamda en somut, en açık, en net, en tartışma götürmez müdahale bir Başbakan Yardımcısının bu savcıya çok önce 'Sen bu işten vazgeç' demiş olmasıdır. Olay böyle başlamıştır'' diye konuştu.
Erzincan Başsavcısı hakkında ''inandırıcılıktan uzak'' bir soruşturma dosyası hazırlandığını savunan Baykal, dosyada lojmanın bulunduğu alanda kamelya yaptırarak imar kirlenmesi yaratmak yönünde iddiaların olduğunu da söyledi.
CHP Genel Başkanı Baykal, şöyle devam etti:
''Olayın nasıl yapay, nasıl uydurma, nasıl belli bir amaca yönelik savcıyı etkisizleştirmeye, yıldırmaya, korkutmaya yönelik, hukuku bu amaçla kullanmaya yönelik, yargı ile savcıyı tehdit etmeye yönelik bir uygulama ile karşı karşıya olduğumuz çok açıkca görülmüştür. Şiddetle o başsavcının elindeki soruşturma dosyasını derhal Erzurum'daki özel yetkili başsavcıya devretmesi talep edilmiştir.
Bu tehditler karşısında başsavcı dosyanın da selametini değerlendirerek Erzurum'daki başsavcıya elindeki dosyayı intikal ettirmiştir ve bu soruşturmanın seyri o andan itibaren değişmiştir. O soruşturma bir yana bırakılmıştır. O soruşturma ile ilgili alınan kararlar bir tarafa bırakılmıştır. Bir takım tahliyeler verilmiştir ve Başbakan Yardımcısının, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısına talebi doğrultusunda Erzurum Başsavcılığı bu konuda gerekenleri yapmıştır.''
-''BU OLAYIN BİR TARAFI HÜKÜMETTİR''-
Hükümetin, tutuklama kararına karşı, ''Hukuka uygun, hukukun icrasına uygun, inandırıcı, doğru dürüst, saygın bir hukuki süreç olarak anlıyoruz'' yaklaşımına girdiğini ifade eden Deniz Baykal, ''Herkes hükümetin bu olayın arkasındaki fail olduğunu, bu sürecin hükümetin kararı ve tercihi doğrultusunda işletilmekte olduğunu, sağduyusunu kaybetmemiş herkes görmektedir. Biz de görüyoruz. Bu iş hukuk işi değildir, bu iş savcı işi değildir, bu iş hükümetin hukuka, yetkili savcılara, kamuoyunun vicdanına, aklına mantığına karşı kendi mücadelesini götürmekteki inadı olayıdır. Hükümet bu inadı sergilemektedir. Bu olayın bir tarafı hükümettir. Daha açık ifade edeyim AKP'dir. Hükümet olanaklarını, devlet olanaklarını kullanarak AKP, kendi siyasi dünya görüşünü yargıya dayatmaktadır. O dünya görüşü doğrultusunda siyasetin kendisinden beklediğini yerine getirmeyen yargı mensuplarını ezme, sindirme, etkisizleştirme mücadelesini götürmektedir. Bunu da hukuk olarak saygıyla karşılamamızı beklemektedir. Bunun hiç bir inandırıcı tarafı yoktur'' dedi.
-''ADALETİN TEMELİNİN ÇATIRDAMASI, DEVLETİN TEMELİNİN ÇATIRDAMASI SONUCUNU DOĞURACAKTIR''
Baykal, ''Siyaseti adalete yerleştirme, savcılara, hakimlere emir kumanda etme, hükümetin talepleri doğrultusunda tetikçi hukukçuların, yargıçların, savcıların devreye sokulmak istenmesi adaletin temelinin çatırdamakta olduğunu göstermektedir. Adaletin temelinin çatırdaması devletin temelinin çatırdaması sonucunu doğuracaktır'' dedi.
Baykal, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yaşananların hükümetin yandaş yargı yaratma çabalarını gözler önüne serdiğini ileri süren Baykal, ''Türkiye'de şimdi artık tehlikeye giren, hukuk düzeninin bizatihi kendisidir. Hukuk düzeninin işlerliğinden söz etme imkanı ortadan kalkmıştır'' dedi.
Olayların arkasında kadrolaşma anlayışının, yargıya ve devletin güvenlik güçlerine etkin bir şekilde yerleştirilmiş olduğu gerçeğinin yattığını da savunan Baykal, şöyle konuştu:
''Kadrolaşma, bir siyasal kadrolaşma olmanın ötesinde bir cemaat kadrolaşması olarak ortaya çıkmıştır ve Türkiye'de öyle anlaşılıyor ki yer yer yargıyı, güvenlik güçlerimizi çok tehlikeli bir biçimde cemaat örgütlenmesi denetimi altına almıştır. Hükümet bu gelişmeyi himaye etmekte, desteklemektedir. Hükümet bu tablodan yarar ummaktadır. Hükümetin himayesi, gözetimi, desteği altında Türkiye'de yargı da güvenlik güçleri de yer yer cemaat kontrolüne geçmiştir. Bu bir cemaat hesaplaşmasıdır. Hükümetin cemaatlerle ilgili anlayışının Türkiye'de hukuk devletini nereye getirmekte olduğunu bize gösteren bir örnektir.''
Baykal, ortaya çıkan manzaranın, hükümetin anlayışı doğrultusunda yönlendirmeye devam edecek olursa benzer olayların yaşanmasının kaçınılmaz olacağını ifade ederek, ''Bu bir kırılma noktası olacaktır. Bu olaydan sonra, eğer bu olayı ortaya atanlar amaçlarına ulaşırlar, hedeflerini gerçekleştirirlerse Türkiye'de artık herkes tehdit altındadır. Her an her şey herkesin başına gelebilir demektir. Bu olayın etkisizleştirilmesi bu açıdan büyük önem taşıyor'' diye konuştu.
-''HÜKÜMET BOĞAZINA KADAR BU İŞE BATTI''-
Bu manzaranın ülkede çok önemli gelişmelere yol açabileceğini belirten Baykal, şöyle devam etti:
''Adaleti tehdit eden en büyük tehlike, adaletin siyasetin emrine girmesidir, siyasallaştırılmasıdır. Hükümetlerin ve siyasal partilerin adaletin bir parçası olarak adalete müdahale etmesi, bizatihi adaletin kendisinin ortadan kalkması anlamına gelir. Bugün Türkiye'de adaletin işleyişi konusunda hükümet boğazına kadar bu işe batmıştır. Hükümet, adalete yönelik suçlamaların merkezindedir ve sadece adaleti tahrip etmiyor, devleti de tahrip ediyor. Bu tutum, siyaseti adalete yerleştirme, savcılara, hakimlere emir kumanda etme, hükümetin talepleri doğrultusunda tetikçi hukukçuların, yargıçların, savcıların devreye sokulmak istenmesi, böyle arayışların ortaya çıkması, siyasete göre savcı aranması, başbakanların savcı aradıklarını ilan ederek yola çıkmaları, başbakanların savcı arayışları doğrultusunda dava kurgulamaları, Türkiye'de adaletin temelinin çatırdamakta olduğunu bize göstermektedir. Adaletin temelinin çatırdaması bilinmelidir ki devletin temelinin çatırdaması sonucunu doğuracaktır. O nedenle bu konu toplumun, Türkiye'nin, hukukun, devletin bildiğimiz anlamda bekası sorunudur.''
Baykal, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin ve özel yetkili savcıların, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kaldırılmasının ardından uygulamaya geçirildiğini anımsatarak, hukukta ''özel'' bir durumun olamayacağını söyledi. Baykal, özel yetkili mahkeme ve savcı uygulamasının kaldırılmasını da istedi.
-''HUKUK DÜNYASINDA AKP EKOL HALİNE GELDİ''-
AK Parti iktidarının, hukuka kendi açısından bakmayı tercih ettiğini savunan Baykal, ''Hukuk dünyasında AKP bir ekol haline gelmiştir. Bir hukuk kurumu Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar Yüksek KurulU, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi gibi bir de AKP'nin yargı mülahazası, değerlendirmesi, kendi siyasi anlayışına uygun yaklaşımı Türkiye'ye dayatılmak istenmektedir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Türkiye'nin yargı kurumlarının bu saldırıyı doğru değerlendirdiğini görüyorum'' şeklinde konuştu.
Yargı kurumlarının dün yaptıkları açıklamaların ''olayın bireysel ve tesadüfi olmadığını, sistematik saldırının bulunduğunu gördüklerini, etkin tavır alma, yargıyı savunma kararlılığında, cesaretinde olduklarını'' ortaya koyduğunu belirten Baykal, bunun doğru bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Baykal, ''Devlet kurumlarıyla birbirleriyle çatıştırılmak isteniyordu, şimdi geldiğimiz noktada kurumlar kendi içinde çatlatılarak birbirleriyle çatışır bir noktaya getirilmek isteniyor. Böyle bir tehlikeyi isabetle en yukarı düzeyde tespit ettiklerini ve bu gelişmeye meydan vermemek için yargının bütünselliği içinde bu tehdidi göğüsleme kararlılığı içine girdiklerini görüyorum'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Sağ salim, kazasız belasız, bir an önce Türkiye'nin yeni bir tabloya taşınmasına imkan verecek bir seçimin gerçekleştirilmesini, milletimizin de bu gidişe kendi özgür, demokratik iradesiyle yön vermesini talep ediyoruz'' dedi.
Baykal, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması ve sonrasında yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Deniz Baykal, ''Vatandaşın kaygılarının giderilmesi için çözüm nedir? Erken seçim çağrınız var mı?'' sorusu üzerine, bu gidişatı engelleyecek bir imkanın devletin bugünkü işleyişi içinde bulunmadığını söyledi. Çoğunluğu elinde bulundurduğu için ''ezerim'' anlayışı içinde olanlarla demokrasiden söz edilemeyeceğini savunan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunun çaresi seçimdir, halktır. Çare milletin konuya el koymasıdır, sorunu çözmesidir, başka çare demokraside tasavvur edemiyorum. Türkiye'yi yıpratmaya, yormaya kimsenin hakkı yok. Bu gidişin sonu kötü. Bir başkasından dolayı değil doğrudan iktidardan dolayı kötü. Sağ salim, kazasız belasız, bir an önce Türkiye’nin yeni bir tabloya taşınmasına imkan verecek bir seçimin gerçekleştirilmesini, milletimizin de bu gidişe kendi özgür, demokratik iradesiyle yön vermesini talep ediyoruz.''
Yargının iktidarın yanlış uygulamaları karşısında ''bir fren'' niteliğinde olması gerektiğini belirten Baykal, ''Freni kalmadı bu iktidarın. Yargı frendir. Demokratik toplumlarda, hukuk devletlerinde yargı iktidara frendir ve herkesin frene ihtiyacı var. Hele bu iktidarın özellikle ihtiyacı var. Bu iktidar da freni kendisine engel zannediyor'' dedi.
Baykal, ülkenin sahipsiz kaldığını, bu tabloyu yönlendirecek bir cumhurbaşkanı arandığını ancak cumhurbaşkanının bu konumdan uzak olduğunu savundu. CHP'nin cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde ''böyle bir tablo karşısında müdahale edebilecek bir cumhurbaşkanı seçilmesini istediğini'' ifade eden Baykal, yaşanan sürecin CHP'nin uyarılarının doğruluğunu ispatladığını iddia etti. Baykal, ''Şimdi böyle ağırbaşlı, sözü dinlenecek, 'rica ederim biraz sakin olun' diyecek, dediği zaman etkili olacak birisi var mı? Orada yok'' dedi.
''ADALET BAKANI YARGI İLE SAVAŞIYOR''
Yargının saldırılar karşısında ''Kendi canını kurtarma çabası içinde bırakıldığını, Adalet Bakanı'nın yargı ile savaştığını'' öne süren Baykal, bunun kabul edilemez bir tablo olduğunu söyledi.
Baykal, bir başka soruyu yanıtlarken de hükümetin herhangi bir reform yapma şansını kaybettiğinin Türkiye'nin bugünkü manzarasıyla ortaya çıktığını kaydetti. Baykal, ''Bu hükümetin bu ülkeye yapabileceği en büyük iyilik biran önce memleketi seçime götürmektir ve iktidarı devretmektir'' dedi.
Bir gazetecinin, ''Bir kapatma davası açılırsa AKP, erken seçime giderek mağduru oynayabilir mi?'' şeklindeki sorusunu da yanıtlayan Baykal, AK Parti'nin seçime gitmesi için kendisi hakkında bir kapatma davası açılmasını beklemesine ihtiyaç olmadığını söyledi. Bunların birbiriyle irtibatlı sayılmaması gerektiğine işaret eden Baykal, ''Biz her demokratik süreç dışı, işi karakola, mahkemeye ve hapishaneye, sokakta çatışmaya taşıyacak süreçten rahatsız oluruz. Biz Türkiye'de ihtilaflar mahkemeye, sokağa, yargıya taşınmasın, normal süreç içinde halkımız demokrasi ve sandık esasına dayalı olarak ülkeyi yönetsin istiyoruz. Hükümete de tavsiyem, mahkemeyi, karakolu, sokağı, hapishaneyi bırakın, sandığa ve seçime gidin'' diye konuştu.
Baykal, bir gazetecinin ''Bahsettiğiniz cemaat hangisi?'' sorusu üzerine de cemaat konusunda kendisinin ifşaat yapmasına gerek olmadığını, bunun herkes tarafından bilinip, konuşulduğunu söyledi.
'ANAYASAYA DOĞRU BAKAMAYANLAR VAR'
Baykal, hükümetin ve yargı kuruluşlarının yaşanan son gelişmelerin ardından birbirlerinin uygulamalarını ''Anayasa'ya aykırı'' olarak niteledikleri ifade edilerek, ''İki anayasa mı var acaba?'' sorusunun yöneltilmesi üzerine de ''Tek anayasa var, anayasaya doğru dürüst bakamayan insanlar var'' karşılığını verdi.
Yaşananlar gelişmeler hatırlatılarak, kendisini ve arkadaşlarını tehdit altında görüp görmediğinin sorulması üzerine de Baykal, ''Biz o işlerle meşgul değiliz. Biz görev yapıyoruz, görev yaparken hiçbir şekilde ne ben ne arkadaşlarım şahsen bize yönelik bir tehdit algılamasıyla değerlendirme yapıyor değiliz. Bununla meşgul değiliz. Vardır, yokdur, çıkar, çıkmaz... Bizim işimiz görevimizi yapmaktır'' dedi.
aa
SON VİDEO HABER
Haber Ara