Dolar

34,9461

Euro

36,7083

Altın

2.983,33

Bist

10.125,46

TÜSİAD'ın imam hatip tahammülsüzlüğü

TÜSİAD Başkanı Boyner, imam hatip okullarına giden kız öğrencilerin ve mezunların çoğunun imam olmadığını belirterek, "İmam hatipler, meslek lisesi tanımına giriyor mu?" dedi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-15 15:21:00

TÜSİAD'ın imam hatip tahammülsüzlüğü
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, imam hatip okullarına giden kız öğrencilerin ve mezunların çoğunun imam olmadığını belirterek "İmam Hatip okulları, meslek lisesi tanımına giriyor mu? İmam hatip lisesini tercih eden aileler için örgün öğretim içinde düzenleme yapılabilir mi? Hal böyle iken imam hatip liseleri konusunu, meslek eğitim ve istihdam düzenlemeleri dışında tartışmak gerekmiyor mu?" dedi.

TÜSİAD'ın 2010 - 2011 Faaliyet Programı'nı açıklanması için düzenlenen basın toplantısında konuşan Ümit Boyner, imam hatip okulları ve meslek liselerine uygulanan kat sayı uygulamasına ilişkin bir açıklama yaptı.

Katsayı uygulamasını MEB ve YÖK çözebilir

İmam hatip okulları konusunda siyasi kamplara ayrılışların sığ bir tartışma olduğunu belirten Boyner, meslek okullarına kat sayı uygulamasının Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğrenim Kurumu'nun (YÖK) ortak çözmesi gereken bir konu olduğunun altını çizdi. Eğitim ve eğitim sisteminin, istihdam ve büyümeye ilişkin değerlendirilmesinin ise ayrı bir konu olduğunu vurgulayan Boyner, "Biz bu perspektiften bakmak istiyoruz. Biz özellikle İstihdam kanalına duyarlı eğitim ve meslek eğitim modeli ile ilgileniyoruz" dedi.

Meslek okullarının, Türkiye gibi hala genç ve büyüyen bir ülkede, gençleri istihdama kazandırabilmek, iş ve aş sağlayabilmek için ekonomik boyutu olan tartışmalar içinde ele alınması gerektiğini vurgulayan Boyner, şunları söyledi:

"Bu noktada iki tartışma başlamak zorunda. 1.'si, İmam Hatip okulları, meslek lisesi tanımına giriyor mu? İkincisi, imam hatip lisesini tercih eden aileler için örgün öğretim içinde düzenleme yapılabilir mi? Biz TÜSİAD olarak bu tartışmaya son noktayı koymak durumunda değiliz. Zira bu konunun ciddi sosyolojik nedenleri doğurduğunu, yeteri kadar tartışılmadığını, siyasi ve toplumsal olarak anlamsız bir kamplaşma yarattığını, o nedenle eğitimciler, eğitim STK'ları ve hatta veliler tarafından tartışılabilecek bir konu. Bugün imam hatip okullarına giden kız öğrenciler imam olmuyorsa, mezunların çoğu imam olmuyorsa ailelerin bu çocuklarını bu okullara meslek sahibi olsunlar diye yönlendirdiklerin söylemek çok büyük bir genelleme olur. Hal böyleyken, imam hatip liseleri konusunu, meslek eğitimi, istihdam düzenlemeleri dışında tartışmak gerekmiyor mu? Bu durumu görmezden gelemeyiz. Bu çok uzun tartışılması gereken bir konu. Biz diyoruz ki, Türkiye'nin büyüme ve istihdam yaratma ihtiyacı doğrultusunda nitelikli gençlere ihtiyacı var ve olmaya devam edecek. Meslek eğitiminin de temeli bu ihtiyaca cevap vermek olmalıdır. Araya siyasi duruşları sıkıştırmadan bu konuyu rasyonel kararlarla tartışmalıyız."

"Bildiklerimizi anlatırız" tehdidi bize yakışmıyor

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, mecliste yaşanan kavgaların ve Genel Kurmay'ın "sınır aşılırsa halkla paylaşırız" sözüne atıfta bulunarak, "Ülke olarak içinden geçtiğimiz kutuplaşma, canlı izlediğimiz meclisteki kavgalar, rahatsız edici siyasi polemik, siyasi sisteme müdahale iddiaları, 'bildiklerimizi anlatırız' tehdidi, adil yargılama sürecinde yaşadığımız vicdan hesaplaşmaları bize yakışmıyor" dedi. Böyle bir ortamda sürdürülebilir büyümeden söz etmenin zor olduğunu vurguladı. Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını dile getiren Boyner, gündemin gerçek önceliklerine dönmesi gerektiğinin altını çizdi. Boyner, "Huzur olmayan bir ortamda refahtan bahsetmek mümkün değil. Bu tür kavgaların 90'lı yıllara gömdük diye biliyorduk. Koalisyonlardan kurtulunca artık, huzur ortamı oluşur diye düşünenler oldu. Ama problem dönemsel değil daha çok yapısal niteliktedir" diye konuştu.

"TEKEL konusunda taraf değiliz"

Tekel işçileri konusuna da değinen TÜSİAD Başkanı Boyner, Tekel işçileri konusunda iki tarafta süren anlaşmazlığın tarafları birbirinden koparttığını söyledi. Boyner, "Bu noktada siyah ya da beyaz alan yok. Büyük bir gri alan var. Biz özelleştirmelerin arkasındayız. Ancak tarafların, sosyal zararları en az olacak şekilde anlaşmaya varmalarını ümit ediyoruz. Biz taraf olacağımızı düşünmüyoruz" dedi.

"Yargının tarafsızlığına gölge düşürecek açıklamalardan kaçınılmalı"

Demokratik açılım konusuna değinerek, demokratikleşme sürecinin bir siyasi fizibilite aracı olmadığını vurgulayan Boyner, "Yani kısmi bir yasal düzenleme ya da seçim propagandalarından değil, toplumun tüm kesimlerinin kazanacağı bir bekleyişten söz ediyoruz. Demokratikleşme atılımlarını hiçbir partimizin kategorik olarak reddedebileceklerini düşünmüyoruz. Böyle bir varsayımı yapmayı bile istemeyiz. Bu nedenle demokratikleşme paketini en iyi uzlaşı anlayışı ve sabırla toplum kesimleri ile paylaşmak gerekiyor" dedi.

Demokrasilerde silahlı kuvvetlerin rolü belli

Konuşmasında asker ve sivil ilişkisine de değinen Boyner, 2000 - 2005 döneminde asker-sivil ilişkisinin Kopenhag Siyasi Kriterleri çerçevesinde çok önemli bir zedeleme yaratmadan ilerleme gösterdiğini söyledi. 2005 yılı sonrasında demokratikleşme sürecinde bütünlüğün kaybedilmeye başlandığının altını çizen Boyner, "Daha fazla hak ve özgürlük. Bunu vatandaşın istememesi mümkün mü? Demokratikleşme sürecine mutlaka geri dönmeliyiz" dedi. Türkiye'nin gelişmiş demokratik standartlarda eksikliği olduğunu bildiklerini söyleyen Boyner, şunları söyledi:

"Demokrasilerde silahlı kuvvetlerin rolü belli. Hükümetlerin ve kamu kurumlarının rolleri bellidir. Bu rolün dışında bir tutum ve tavır, çoğulcu parlamenter demokrasilerde anlayış ile karşılanmaz. Bunun hiçbir açıklaması yapılamaz. Hukuk devleti, hiçbir kişi veya kuruma mutlak bir dokunulmazlığın sağlanmadığı bir düzendir. Demokratik bir toplumda kurumundan bağımsız olarak, tüm kamu görevlileri de her türlü eyleminden ötürü gereğinde yargı önünde hesap verebilirler. Türkiye'de demokrasinin sivilleşmesi askeri bürokrasinin, bürokrasimizin tüm kesimleri gibi siyasal otoriteye tabi olmasını ve ulusal savunma görevini yerine getirmek üzere düzenlenmesini gerektiriyor."

Demokrasi açığının temelinde eğitim sorunu yatıyor

Demokrasi açığı sorununun temelinde eğitimin yattığını ifade eden Boyen, "Türkiye eğitim açısından geride kalmış bir ülke. Bugün sokaktan insanları çevirseniz. Türkiye'nin en önemli sorunu nedir? deseniz, iddiaya girerim yüzde 85 -90'ı eğitim diyecek. Meslek erbabı yetiştiremiyoruz. Genç işsiz oranımız yüzde 30'a yakın. Aslında yaşadığımız demokrasi açığı sorununun temelinde de bu yatıyor. Her kesim eğitimsizlikten payını alıyor" dedi.

Ajanslar

Haber Ara