Dolar

34,8698

Euro

36,6444

Altın

3.017,28

Bist

10.165,59

'AKP sekülerleşmenin aracı oldu'

1995'te hazırladığı Kürt Raporu ile fırtınalar estiren ve bugün de hala konuşulan o raporun sahibi Prof. Dr. Doğu Ergil'e göre AKP irticanın değil, sekülerleşmenin aracı oldu.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-15 15:48:00

'AKP sekülerleşmenin aracı oldu'
Düşünce-analiz dergisi Stratejikboyut, Ocak-Şubat-Mart sayısında demokratik açılım konusunu tartışıyor. Stratejikboyut Dergisi'ne konuşan Prof. Dr. Doğu Ergil demokratik açılımın dışında gündemdeki konularla ilgili sorulara yanıt verdi.

Bülent Arınç'a suikast girişimi iddiası, kozmik odada yapılan aramalar ve son olarak da "sivil vesayet, sivil darbe, sivil dikta" kavramları son günlerin en çok tartışılan konularından birkaçı.

İşte Doğru Ergil'in gündeme ilişkin sorulara verdiği yanıtlar...

Bülent Arınç'a suikast girişi iddiasına ilişkin soruşturma ve Seferberlik Tetkik Kurulu'nun Ankara Bölge Başkanlığı'ndaki kozmik odaki araştırma devam ediyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Kuşkulu bir durumdur. Ortaya çıkarılması kesinlikle lazım olan bir şeydir. Sivil siyasetçilerin peşinde askerlerin olması da büyük bir soru işaretidir. Bunun ortaya çıkarılması gerekiyor.

Bu suikast girişimi iddiasından sonra "kozmik oda"da arama başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok iyi bir şey. Bir ülkenin dış ülkelere karşı faaliyetlerinde sır olur. Kendi halkına karşı yürüttüğü özellikle de silahlı kuvvetlerin yürüttüğü operasyonlar olmaması lazım. O sır olamaz. Orada bir suç unsuru olması büyük olasılıktır. Onunda ortaya çıkarılması son derece olağandır. Genelkurmay Başkanlığı'nın da bu konuda hukukun üstünlüğünü kabul eden bir tavır içinde olmasını hayırlı bir davranış olarak görüyorum.

Ama Genelkurmay, kozmik odada aramaların durdurulması için mahkemeye başvurmuştu. Ve bu başvurusu reddedildi.

İleri doğru giden büyük bir gemiyi tornistan (motorlarını geriye doğru çalıştırsanız) yapsanız bir süre daha ileri gider. Bu böyledir. Kurumlar yerli yerine oturup yeni işlevlerini benimseyinceye kadar.

Son günlerin popüler kavramlarından bazıları “Sivil vesayet, sivil dikta, sivil faşizm” Bir dönemin irtica, mahalle baskısı, Türkiye Malezya olur mu kavramları yerini bu kavramlara bıraktı. Hatta bu kavramlar üzerinden AKP'ye bir kapatma davası açılabileceğinden bile bahsediliyor. Sizin ne diyorsunuz bu konuda?

Ne yazık ki az gelişmiş ülkeler yasaklar, ayıplar ve günahlarla yönetilir. Ve bu da insanın aklını, bedenini, hareket kabileyetini sınırlar. Bütün bunlar bir korku nedeni olarak ifade edilir. Bireyi de toplumu da paralize eder. Hareket kabiliyetini engeller. “Türkiye Malezya olur, irtica geliyor” bu sözlere en güzel cevabı öldüğünde 100 yaşını deviren rahmetli Celal Bayar vermişti. Bayar, “bu kış komünizm gelecek” derdi. Aynen böyle söylerdi. Sanırsınız ki paltosunu giymiş, bıyıkları buz tutmuş bir adam geliyor. Çok tehlikeli bir adam… Ama Türkiye'ye komünizm gelmedi. Bayar da gelmeyeceğini görecek kadar yaşayamadı.

Son olarak da sürekli “irtica geliyor, irtica geliyor” çağrısını yapan yaşlı bir gazeteci de (İlhan Selçuk) yılbaşı programlarını hasta yatağında seyrettikten sonra 'şeriat, meriat gelmez” demiş. Ve sürekli şeriat gelecek diye yazı yazan kendi kadrosuna da bunu söyleyip gazetesinde de yayınlandı. Bunlar çok güzel göstergeler ve biraz da kara mizah kategorisine girecek şeyler.

AKP SEKÜLERLEŞMENİN ARACI OLDU

Eğer dogmatik ve kurtuluşu muhayyel bir ilahi nizamda araya kesimler, ahirette ya da ahiretin vaadinde aradıkları avantajları bu dünyada bulabiliyorlarsa dünyaya bakış açılarında ve davranışlarında ne dogma kalır ne o dogmanın sertliği kalır. Biz bunu gördük. AKP ile birlikte kendilerini hep mağdur hisseden ve sistemin karşısında konumlanmış olan kesimler sisteme eklemlendiler. Bu çok önemli. Bu aynı zamanda siyasetin tabanının genişlettiği ve siyasal ilişkileri yumuşattığı kadar sekülerleşmeyi de getirdi. AKP irticanın değil, sekülerleşmenin aracı oldu.

Kim iktidarını ya da siyasal gücünü yasa dışına çıkarak koruma ya da elde etmeye çalışırsa bu asker olsun, sivil olsun sakıncalıdır. Sistemin doğal işleyişini engeller. O yüzden evet askeri bir darbe de olabilir, sivil bir darbe de… Eğer darbe iktidarı ele geçirmek içinse böyle bir durum sözkonusu değil. Çünkü bununla itham edilen parti zaten iktidarda. O yüzden darbe yapmasına lüzum yok. Bu bakımdan terminoloji yanlış.

Ama şu var. İktidarını korumak için yasadışı yollarla baskı yapıyorsa bu yasadışı bir davranıştır, antidemokratik bir davranıştır. Ama bu darbe değildir. İktidardadır.

Önemli olan hiçbir kurumun ya da hiçbir grubun yasadışı iktidar elde etmek veya iktidarını korumak için çabalamasına izin vermemektir. Buna da yasalar yetmez. Bu toplumun iri ve diri durmasına, daha açık bir ifade ile haklarını savunmasına ve her şeyin demokrasinin kurallarına göre işlemesine bağlıdır. Bunun içinde olgun bir toplum olmak lazım.

Menfaat elde etmek için partiye, devlete, partrona, mafyaya yanaşmacılık yapan bir toplumdan demokrat davranış beklemek çok zordur. O nedenle de Türkiye'nin bu geri kalmışlığını sonlandıracak büyük girişimlere başlaması gerekiyor.

Kaynak: Stratejikboyut dergisi

Haber Ara