İlk ve son köle devriminden depreme Haiti
Haiti yıllarca işgalci güçlere karşı savaştı. Bu durum yalnız Fransa'nın değil Amerika'nın da çok büyük tepkisini çekti ve siyah ırkın özgürleşmesine engel olundu.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-02-14 22:50:00
Haiti ve dünya
Kolomb adaya 1492’de ayak bastığında, Haiti’de bir milyona yaklaşan bir yerli nüfus yaşıyordu. Bu insanların hemen hepsi 50 yıl geçmeden ya katledildiler ya da Avrupalıların getirdikleri bulaşıcı hastalıklar yüzünden öldüler.
Haiti’nin önemi ve değeri, 17. yüzyıl sonlarında Fransa’nın hakimiyetine geçmesiyle birlikte dramatik şekilde değişti.
18. yüzyılda Afrika’dan sadece Haiti’ye getirilen köle sayısı, 1 milyona yakındı. Eğer köleler Atlantik’i geçerken hastalıktan ölmezlerse veya intihar etmezlerse, adaya vardıklarında plantasyonlarda çalışmaya başlıyorlardı. Günde 18 saate yakın çalıştırılan, her türlü işkence ve aşağılanmaya maruz kalan bu köleler sayesinde, Haiti dünyanın en büyük şeker ve kahve üreticisi haline geldi. Ada “Antiller’in incisi”ydi.
Köleler kapitalizm, sömürgecilik ve ırkçılığın üç ayağını oluşturduğu sisteme karşı farklı direniş yöntemleri geliştirdiler. İntihar bunlardan biriydi. Böylece hem köle sahibine zarar veriliyordu hem de ölümden sonra “ruhlar Afrika’ya dönüyordu”. Bir diğer yöntem dağlara kaçmaktı (marronage). Bu dağlardan isyanlar başlatılıyor, düzlüklere inilip plantasyonlar yağmalanıyordu. Son olarak da, voodoo inancı insanlıklarından koparılmaya çalışılan köleleri biraraya getiriyor, geçmiş ve gelecek arasında bir bağ kurmalarına imkan veriyordu. Voodoo rahiplerinin birçok isyan başlatmış olması tesadüf değildir.
Ancak asıl direniş 1791’de başlayan ve 1804’te bağımsız Haiti’nin kurulmasıyla sonuçlanan Haiti Devrimi oldu. Bu, tarihin başarılı olmuş ilk ve son köle devrimidir.
Haiti’yi elinde tutmak için onbinlerce askerini kaybeden Napolyon, buradaki kayıplarını karşılamak için Louisiana’yı ABD’ye satmak zorunda kaldı. Bugünkü ABD’nin neredeyse üçte biri olan Louisiana, imparatorluk hayalleri açısından kilit önemdeydi.
Haiti Devrimi yüzünden hayalleri suya düşen Napolyon’un “lanet şeker, lanet kahve, lanet sömürgeler” diye bağırdığı söylenir.
Bağımsız Haiti’nin ilk lideri J. J. Dessalines, “Amerikalıların intikamını aldım” demişti. Batı dünyasının intikamı ise yeni başlıyordu.
Dünyanın bütün kölelerine ve hatta siyahlarına ilham veren Haiti Devrimi, affedilmesi mümkün olmayan bir radikallikteydi.
Haiti’yi 1947’ye kadar süren bir tazminat ödemeye zorlayan Fransa, ancak “kayıpları”nın karşılanması şartıyla Haiti’yle diplomatik ilişkilere başlayabileceğini bildirmişti. Haiti’nin Fransa’ya ödediği tazminat bugünün parasıyla 21 milyar dolar civarındadır.
ABD iç savaşına kadar Haiti’yi tanımadı, çünkü kölelerine kötü örnek olduğunu düşünüyordu. 1915-1931 arasında Haiti’yi işgal etti, 1957-1986 döneminde baba-oğul Duvalier diktatörlüğünü destekledi. Aynı diktatörlük yıllarında neoliberal iktisat politikalarını dayattı. Haiti’nin tarımı çöktü, bu da kentlere kitlesel göçleri tetikledi. Depremde ölenlerin büyük kısmı, kentlere göçen ve varoşlarda yaşayan bu Haitililer. Haiti halkının büyük desteğini alarak iktidara gelen eski Devlet Başkanı J. B. Aristide’in 1991’de Haiti ordusu, 2004’te paramiliter güçler tarafından iki kez devrilmesinde de ABD önemli rol oynadı.
Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski başkan adaylarından Pat Robertson, Haiti’nin Fransız sömürgeliğinden kurtulmak için şeytanla anlaştığını, bu yüzden lanetlendiğini, depremin de bunun bir ifadesi olduğunu söyledi.
Batı dünyasının Haiti’yi affetmediğini bundan daha veciz bir şekilde ifade etmek zor. Özetle, Haiti’nin “devrimden depreme kısa tarihi” şu anki halini büyük ölçüde açıklıyor.
Ancak özellikle ABD merkez medyası, bu tarihe değinmeden, deprem sonrasındaki yağmalama ve şiddet olaylarına odaklandı, Haiti’nin olağanüstü fakirliğine vurgu yaptı. Oysa yağma olayları, Haitili fakirlerin kendi aralarında gösterdikleri güçlü dayanışmanın yanında sadece bir ayrıntıydı. New York Times’ın ünlü yazarlarından David Brooks da Haiti’nin fakirliğini voodoo’nun kaderciliğine bağladı. Voodoo’nun devrim sırasında hiç de kaderci olmadığının üstü el çabukluğuyla örtülüyordu. Depremin medyada gösteriliş tarzının sunduğu örtük mesaj bellidir: Siyahlar tembel ve vahşidirler, kendilerini yönetmekten de acizdirler.
Kaynak: Radikal
BARIŞ ÜNLÜ: Dr., AÜ. SBF
SON VİDEO HABER
Haber Ara