Dolar

34,9473

Euro

36,7315

Altın

2.981,91

Bist

10.125,46

Avrupa'da İslam: Saraybosna İlahiyat Fakültesi

Saraybosna İslam İlahiyatı Fakültesi, İslam yüksek öğretimi, araştırması ve öğretisi alanlarında Avrupa'daki en önemli kurum özelliğine sahip. Kurum aynı zamanda, İslam'ın modern bilimler ışığında da işlevsel olduğunun ispatı. Stefan Schreiner'in haberi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-02-14 13:24:00

Avrupa'da İslam: Saraybosna İlahiyat Fakültesi
Saraybosna, bir İslam eğitim ve bilim kenti olarak 16. yüzyıldan itibaren isim yapmaya başladı ve bu özelliğini bugüne dek korudu. Bu sebepsiz değildi: Geçmişte dönemsel olarak sayısı 12’yi bulmuş olan medreseler,(Bosna genelinde sayıları 70'i bulmuştur.) Saraybosna’nın bir eğitim ve bilim kenti olarak ün kazanmasını sağlamışken, bugün de sözkonusu İlahiyat Fakültesi, Saraybosna’nın İslam bilimleri açısından dünyadaki yerini korumasını sağlıyor.


İslam araştırma ve öğretisinin Bosna-Hersek kalesi: Saraybosna İslam İlahiyatı Fakültesi.

Saraybosna’daki İslam İlahiyatı Fakültesi, kendi türünün Avrupa’daki sadece en eski kurumu değil, aynı zamanda İslam eğitimi, yüksek öğretimi, araştırması ve teorisinin en önemli merkezi olma özelliğini taşıyor.

Kurum, her ne kadar şu anki şekliyle 1977 gibi yakın bir zamanda Bosna-Hersek İslam cemaati tarafından kurulmuşsa da, daha geniş bir çerçeveden değerlendirilecek olursa kurumun temeli çok daha gerilere, Bosna üzerindeki Osmanlı egemenliğinin ilk dönemlerine karşılık gelen 15. yüzyılın ikinci yarısına dek uzanıyor.

Habsburgların Bosna’yı ve Balkanları işgali

Her ne kadar İslam eğitim ve bilimi 16. yüzyıldan beri Saraybosna’nın ayrılmaz bir parçası olsa da, dar anlamda değerlendirilecek olursa İslam İlahiyatı Fakültesi aslında 19. yüzyılın sonlarında Bosna’da yaşanan siyasi ve dini ilişkilerdeki köklü değişimlerin bir ürünüdür.

Bu değişim, ülke egemenliğinin Avusturya-Macaristan tarafından ele geçirilmesi sonucu ortaya çıktı. Avusturya-Macaristan idaresi altında kurulan “İslam İlahiyatı ve Şeriat Hukuku Yüksek Okulu”nun ("Viša islamska šerijatskoteološka škola") bir devamı olan İslam İlahiyatı Fakültesi, devamı olduğu bu kurumun Saraybosna şehrinin tarihi kısmının kıyısında, Endülüs mimarisine benzer tarzda inşa edilmiş olan konağında faaliyetini sürdürüyor.

1877 Osmanlı-Rus Savaşı sonrası, Balkanlar’daki siyasal ve hukuksal ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilen ve “Büyük Britanya, Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya, Rusya ve Türkiye arasında, Doğu’daki ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik anlaşma” adıyla bilinen Berlin Konferansı’nın sonuç bildirgesinin 25. maddesi, Habsburg monarşisine, Bosna’yı işgal ve burada kendi idaresini tesis etme hakkını vermişti.

Artık Müslüman olmayan bir idare altında yaşamak durumunda kalan Bosnalı Müslümanların (Boşnakların) başa çıkmak zorunda kaldıkları zorlukların arasında yeni rejimin modernizasyon politikası çerçevesinde aldığı radikal önlemlerden olan, eğitim ve okul sistemlerinin yeniden düzenlenmesi politikaları yer alıyordu.

Şeriat hakimleri için yeni bir yüksek okul

Avusturya-Macaristan yönetimi, bir yandan İslami geleneksel temel eğitim kurumları olan “mektepler” (ilkokul) ve yüksek öğretim kurumları olan “medreseler” ile seküler Osmanlı okulları olan “rüşdiyeler”i devralırken, diğer yandan Avrupa ve İslam eğitim sistemlerine ait öğeleri bir araya getiren yeni okullar ve öğretim şekillerini hayata geçirdi.


Fakültenin kuruluşuyla, Avrupa standartlarıyla örtüşen, geleneksel Islam ve modern Avrupa eğitim ve bilimini bir potada eriten bir yüksek öğretim kurumu doğmuş oldu.

Bu yeniliklerin en önemlisi ve en kalıcı olanı şüphesiz ki şeriat hakimlerinin eğitimi amacıyla kurulan “mekteb-i nüvvâb” olarak bilinen yüksek okullar oldu.
1887’de faaliyete geçen bu okul, artık Katolik bir yönetim altında azınlık konumunda olan Bosna Müslüman toplumunun iç işlerinin düzenlenmesinden sorumlu olan kadıların ve diğer İslam memurlarının yetiştirilmesi işlevini yerine getiriyordu.

Hem Avusturya-Macaristan yönetiminin, hem dönemin Bosna Müslümanlarının önderlerinin istediği ve öngördüğü, Şeriat hakim ve memurlarının geleneksel şeriat hukukunun yanısıra, Avrupa (Avusturya) hukuku alanında da yetkin olmalarıydı.

Birbiriyle uyum içerisindeki ikili eğitim modeli

Fakültenin kurulmasıyla öncelikle Avrupa standart ve yapısına uygun bir İslami fakülte modeli oluşturulmuş oldu. Bir başka kazanım bu modelin geleneksel İslam ve modern Avrupa bilim ve eğitimini akademik bir seviyede birleştirme amacını başarıyla gerçekleştirmesidir. Bunun beraberinde getirdiği bir diğer müspet sonuç, fakülte mezunlarının aynı zamanda hem bir İslam bilgini hem de bir Avrupa aydını olmalarıdır.

Fakültenin mezunları o günden bugüne dek Bosna İslamını bir Avrupa İslamı olarak şekillendirmeye devam ediyor. “İlahiyat ve Şeriat HukukuYüksek Okulu”nun kurulması yönünde Islam bilginleri, Bosna’daki Müslüman cemaati ve temsilcileri tarafından alınan temel kararlar, Avusturya-Macaristan egemenliğinin sona ermesiyla başlayan Yugoslav Krallığı döneminde olduğu gibi daha sonraki komünist dönemde de geçerliliğini ispat etmiştir.

Avrupa’da özgün bir kurum

Yugoslavya’nın dağılması ve Bosna-Hersek’in bağımsızlığını kazanması, beraberinde bir başka değişim getirdi. 1991 tarihli üniversite kanunu ile Bosna Hersek Eğitim, Bilim ve Kültür Bakanlığı, İslam İlahiyatı Fakültesini, İslam araştırmalarına yönelik bir üniversite fakültesi olarak tanıdı. Fakülte, 29 Eylül 2004 tarihinden bu yana hem şeklen, hem de yasal olarak Saraybosna Devlet Üniversitesi’nin bir parçası durumunda.

Saraybosna İslam Araştırmaları Fakültesi, Avrupa çapında, bir devlet üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren ve aynı zamanda çalışmalarında İslam toplumu ile yakın bir işbirliği içerisinde bulunan yegane ilahiyat fakültesidir.

Bosna İslam toplumunun gereksinimlerine uygun olarak fakülte bölümlerinde ve müfredatta düzenleme yapılarak sunulan programların kapsamı genişletildi. Burada amaç, hem İslami geleneğe uygun hem de siyasi çıkarları gözönünde bulunduran bir "Avrupa- İslam Teolojisi" öğrenimi imkânı sunmaktı.

Burada amaç, ilahiyatın İslam geleneklerine bağlı kalırken siyasi gereksinimleri de hesaba katan bir Avrupa bağlamında okutulmasını sağlayan bir eğitim imkanı sunmaktı.

Fakülte bu yüzden artık sadece geleneksel İslam ilahiyatı müfredatı sunmakla yetinmiyor, 1992/93 döneminden beri din pedagojisini de müfredatına katmış bulunuyor. Bu sayede devlet okullarında İslam dersi verebilecek din öğretmenleri yetiştiriliyor.

Yine siyasi gereksinimler doğrultusunda demokrasi ve insan hakları konularında da dersler veriliyor ve bu dersler müfredatın zorunlu kısmında yer alıyor.


Mısır’ın eski Baş Müftüsü Muhammet 'Abduh, daha 19. yüzyılda Saraybosna’daki fakülteyi Mısır resmi makamlarına yeni ve reforma yönelik bir İslam eğitim merkezi modeli olarak tavsiye etmişti.

Avrupa ve İslam dünyasında kabul görme

Öğretim kadrosunun seçiminde adayların alışılagelmiş kalifiye ve yeterlik belgelerine sahip olmalarının yanısıra hem Kahire, Medine, Tahran, Kuala Lumpur’daki gibi önemli Islam Üniversitelerinden, hem de bir Avrupa üniversitesinden mezun olmalarına özellikle önem veriliyor. Böylelikle İslam ilahiyatındaki yeterliliğin Avrupa’nın bilimin kalitesi ile hiçbir surette çelişmediği ortaya konulmuş oluyor.

Fakülte, Avrupa’da bir İslam ilahiyatı yüksek öğretim merkezi olarak İslam dünyasında yüksek bir itibara sahip olmaya ve şimdiye dek hiç bir öğretim üyesinin “bid’a”, başka bir deyişle izinsiz yenilikler yapmak ya da sapkınlık gibi ithamlara maruz kalmamalarına, büyük önem veriyor.

Tam tersi. Geçmişte Mısır Baş Müftüsü Muhammet Abduh, Mısırlı yetkililere Saraybosna’daki fakülteyi yeni ve reforma yönelik bir İslami eğitim merkezi modeli olarak tavsiye ettiği gibi bugün de fakülte, İslam dünyasının büyük üniversiteleriyle çok iyi ilişkilere sahip. Fakülte, sadece Bosna-Hersek ve komşu ülkelerinden değil tüm dünyadan öğrenci çekiyor.

Büyük İslam reformcularının geleneklerini takip eden Bosnalı Müslümanlar kendilerini nasıl “Avrupa’nın İslam dünyasına köprüsü” olarak görüyorlarsa, İslam Araştırmaları Fakültesi de kendisini Avrupa’nın ve İslam’ın bilgi kültürleri arasında bir aracı olarak konumlandırıyor.

Avrupa için önemli bir düşünsel esin kaynağı

Bu nedenle İslam Araştırmaları Fakültesi’nin “Batı dünyasında” bugüne değin yeterince dikkat çekmemiş ve takdir görmemiş olması oldukça talihsiz bir durumdur. Bunun yanısıra fakültenin öğretim üyeleri de büyük ölçüde tanınmıyor ve çalışmaları kamuoyunun bilgisi dışında kalıyor.

Bu konuya acele çare bulunması gerekiyor. Almanya’da İslam araştırmaları ve buna mukabil fakültelerin kurulması çalışmalarına yönelik tartışmalar göz önünde bulundurulursa konunun hassasiyeti daha da belirgenleşiyor. Saraybosna İslam Araştırmaları Fakültesi, birebir kopyalanacak bir kalıp olmasa da bu konuda en azından önemli bir esin kaynağı olabilir.

Fakülte her durumda, İslam teolojisinin de Hristiyan teolojileri gibi üniversite seviyesinde okunabileceğini ortaya koymasıyla daha yaygın olarak tanınmayı ve değer görmeyi hak ediyor.

Stefan Schreiner

Almancadan çeviren Altay Atlı


Prof. Dr. Stefan Schreiner, Yahudi araştırmaları ve dinbilim (İslam ağırlıklı olarak) profesörüdür. Schreiner, aynı zamanda Tübingen’deki Eberhard-Karl Üniversitesi’nde bünyesindeki "Institutum Judaicum"un müdürlüğünü yapıyor.

Bu makale, kısaltılmamış şekliyle şu kitapta yayınlanmıştır: Theologie im Plural. Eine akademische Herausforderung, Münster / New York / Münih / Berlin 2009 (= Religionen im Dialog, cilt 1), s. 41-48.


Kaynak: Qantara.de


SON VİDEO HABER

Suriyeliler teröristleri taşlayarak kovdu

Haber Ara