Dolar

34,9472

Euro

36,6121

Altın

3.021,47

Bist

10.058,63

Madımak'ı yaktıranlar camilere bomba da atar

Kanlı eylemler içeren Balyoz darbe planına tüm kesimlerden tepki yağıyor. Cuntacıların yargılanması talebiyle protesto gösterileri düzenlenirken Alevîlerden de çarpıcı mesajlar geldi.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-24 15:15:00

Madımak'ı yaktıranlar camilere bomba da atar
DÜN MADIMAK'I YAKTIRANLAR BUGÜN DE CAMİLERİ BOMBALATIR
Alevî önderleri, Fatih ve Beyazıt camilerinin cuma namazı sırasında bombalanması, cübbeli ajanlara askerî hava müzesinin bastırılması, Türk jet uçağının düşürülmesi gibi eylemlerin yer aldığı kanlı planı 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan Madımak olaylarına benzetiyor. "Dün Madımak'ı yaktıranlar bugün camiyi bombalatır.

Aynı planları cemevleri için de yapabilirlerdi." diyen Alevîler, bu tür planların ortak özelliğinin 'kardeş kavgasının körüklenmesi' olduğunun altını çiziyor.

Çorum ve Maraş olaylarında da aynı senaryonun hayata geçirildiğine dikkat çekiyorlar.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, Balyoz'u, olağan demokrasi işleyişinin dışına çıkılmasının bir sonucu olarak değerlendiriyor: "Yeri gelir oteli kuşattırıp insanlar katlettirilir, yeri gelir evlerine çarpı işareti konulur, insanlar gönderilir. Yeri gelir cami bombalanır, yeri gelir 'cami bombalandı' diye söylenti çıkarılır."

Demokratik Alevi örgütlenmesi olarak demokrasinin olağan akışını bozacak darbelerin, girişimlerin karşısında olduklarını belirten Gümüş, bir senaryo düzeyinde dahi olsa askerin ya da başka devlet organlarının, bu tür bir çaba içinde olmasının topluma karşı yapılmış bir haksızlık olduğunun altını çiziyor.

Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, bombalama planını, "Muhtemelen kardeş kavgasını körüklemek için birilerine yükleyeceklerdi." şeklinde yorumluyor. Altun, geçmişte aynı şeylerin yapıldığını, benzer tuzakların Çorum'da ve Maraş'ta da kurulduğunu hatırlatıyor.

Planları toplumu galeyana getirip birbirine düşürmek için hazırlanmış tuzak olarak değerlendiren Altun, şöyle konuşuyor: "Türkiye'nin gizli güçler tarafından nasıl bir tehlikeye sokulduğunu görüyoruz. Artık bu olayların olmaması için tedbirlerin alınmasını ve böyle düşünenlerin cezalandırılmasını istiyoruz." Bu açıdan demokratik açılımların daha hız kazanmasını istiyoruz.

Hasandede Alevi Bektaşi Kültür Derneği Başkanı Özdemir Özdemir ise "Bundan önce de Ergenekon bağlantılı olduğu bilinen kişilerin Alevi toplumu üzerinde oynanacak oyunları da ortaya çıkmıştı. Bu kişiler darbelerle halkı sindirmek istiyor.

Camilerde bombalamaları belli bir toplumun üstüne atacaklardı. Belki ileride cemevlerini bombalayıp Sünni toplumunun üzerine atacaklardı." ifadelerini kullanıyor.

Özdemir, belli bir zümrenin, ellerindeki yetkiyi kanunların dışına çıkarak kendi çıkarları için kullanmalarını tasvip etmediklerini vurguluyor. Özdemir, planın farklı görüşteki insanların birbiriyle diyalog kurmasını çekemeyen kişilerin oyunu olduğunu söylüyor.

Erikli Baba Kültür Derneği ve Cemevi Başkanı Av. Metin Tarhan da antidemokratik girişimlerin kimi ne zaman vuracağının belli olmayacağını kaydediyor.

Bu ülkenin huzurunu bozmaya kimsenin hakkı olmadığını vurgulayan Tarhan, planı 'hukuk ve insanlık dışı müdahale' olarak değerlendiriyor.

Tarhan, şöyle devam ediyor: "Bu tür girişimleri kınıyoruz. Amaç, kargaşa ve kaos oluşturup iktidarlarını korumaktır.
Bunun için kişi ya da kurumlar önemli değildir. Bu girişimler toplumun tamamına yöneliktir. Hukukun ve demokrasinin üstün olduğu bir ülke hedefliyorsak her sağduyulu ve aklıselim insanın bu tür davranışların karşısında olması gerekiyor."

SENARYO TANIDIK

Madımak'ın yaşandığı 1993 yılı kritik bir dönem. '10 yılda bir darbe olur' iddialarının köşelere taşındığı, yerel ara seçimlerde Refah Partisi'nin önemli bir başarı elde ettiği ve Avrupa Birliği'nde Türkiye'nin üyeliği ile ilgili görüşmelere başlandığı bir yıl.

7 Mart 1990'da Çetin Emeç öldürüldü. 26 Eylül 1990'da Eski MİT'çi Hiram Abas suikasta uğradı. 10 gün sonra Bahriye Üçok'a bombalı paket gönderildi.

6 Şubat 1992'de Neva Şalom Sinanogu bombalandı. İzmir'de polis minibüsü taranırken Nevruz provokasyonu sonuç verdi: 38 ölü. PKK ve istihbarat servisleri arasındaki gizli ilişkiyi araştıran Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te öldürüldü. 4 gün sonra Yahudi işadamı Jak Kamhi, hedefteydi.

Temmuz ayında Türkiye'nin yumuşak karnı Sivas hedef seçildi. Provokasyon sonuç verdi, 37 kişi Madımak Oteli'nde yakıldı. Ergenekon iddianamesinde de provokasyon için azınlıklara ve Alevi önderlerine yönelik suikastlar önemli bir yer tutuyor.

Alevi-Bektaşi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Kazım Genç, Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Musevi işadamı İshak Alaton, kaos ortamı oluşturmak için öldürülmesi planlanan isimlerden birkaçıydı.

AÇIKLAMALAR BİZİ DAH ÇOK ENDİŞELENDİRİYOR

Şanlıurfa Baro Başkanı Yahya Demirkol: Demokrasiyi güçlendirmek ve sahip çıkmak için öncelikle Balyoz darbe planlarıyla ilgili gazete haberlerinin ihbar kabul edilip ismi geçenler hakkında soruşturma başlatılmalıdır.

Baromuzun da bu konuda bir suç duyurusu olacaktır. Konuyla ilgili muhataplar tarafından yapıldığı belirtilen açıklamalar kamuoyunu tatmin edici nitelikte değildir.

Bu tür planların iç ve dış güvenlik için tatbikat amaçlı planlar olduğu yönünde benzer basında yer alan açıklamalar endişeleri gidermekten çok endişeleri artırıcı niteliktedir.

Halkın iradesinin iç tehdit olarak görülmesi ve buna karşı plan düzenlenmesi kabul edilmek bir yana düşünülmesi dahi endişe verici boyutta.

Bütün dünyada darbeciler yargılandı

Siirt Baro Başkanı M. Ali Özel: Geçmişte 12 Eylül'e zemin hazırlamak üzere Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Malatya'da katliamlar yapıldı. Şimdi camilere saldırmak, bombalar patlatmak gibi düşünceler tamamen geçmişten aldıkları derslerin sonucudur. Bunlara herkesin karşı durması gerekir. Birlik olmalıyız, demokrasiyi sahiplenmek zorundayız. Bütün dünyada darbeye teşebbüs edenler en ağır şekilde cezalandırılıyor.

Şili'de Pinochet'den, İspanya'da General Mena'dan, Yunanistan'da albaylardan hesap soruldu. Ancak Türkiye Kenan Evren ve arkadaşlarına dokunmadı. Her ne kadar Anayasa'da 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' düsturuna yer verilmişse de egemenliğin hiçbir zaman millette olmadığı görülmektedir.

ARTIK BU ÜLKEDE DARBELER KONUŞULMAMALI

Adana Baro Başkanı Aziz Erbek: Kim tarafından yapılırsa yapılsın darbelere karşıyız. Meşru hukuk düzenini sona erdiren bu tür girişimler kabul edilemez. Amacımız darbesiz bir demokrasiyi hayata geçirmektir.

Her 10 yılda bir gerçekleşen darbelerden Türkiye büyük zararlar gördü. Artık bu ülkede darbelerin konuşulmaması lazım. Meşru hükümetlerin devrilip ara rejimlerin getirilmesini hiçbir hukukçu ve hukuk düzeni destekleyemez.

Sivil veya asker fark etmez; biz darbe iradesine karşıyız. Darbelerle kesintilere uğrayan Türk demokrasisinin artık sağlıklı bir yapıya kavuşması gerekir. Türkiye darbe psikolojisiyle enerjisini kaybediyor.

BU TATBİKAT DEĞİL, BİLİM-KURGU FİLMİ ÇEVİRMİYORUZ

Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar: Dehşet verici bir plan. Soruşturma yapılması ve her kim varsa yargı önüne çıkarılması gerekir. Genelkurmay'ın ciddi bir adım atarak, kendi içinde temizlik yapıp bu tür planlar içindeki kişileri görevden alması gerekiyor.

Bu olmadığı sürece halka da güven veremezsiniz. Böyle bir şey dünyanın başka bir yerinde olsa insanlar çok daha yoğun tepki gösterir.

Biz kanıksamaya başladık, kötü olan bu. Genelkurmay, daha inandırıcı bir şey söylemek zorunda. Bu bir tatbikat olamaz. Bilim kurgu filmi çevirmiyoruz. Bilim kurgu filminin senaryosunu mu hazırlıyorlar orada?

GÖREVİ DIŞINA ÇIKANLAR HER FECAATI YAPABİLİR

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı: Türkiye'de hiçbir biçimde hukuk dışı olayların, eylemlerin olmaması gerektiği çok açıktır. Güvenlik birimlerinin siyasetçilerin rollerini üstlenmesi, rolünü çalmaya girişmesi, var olan sistemin sağlıklı bir biçimde işleyişini ve insanın güvenini zedeler. Demokrasinin işleyişini engelleyecektir.

Görevi olmadığı halde başkasının görevini yapmak isteyen her kurum her türlü fecaati yapabilir. Onun için camiler bombalanır, insanlar gözaltına alınır. Çünkü amaca ulaşmak için her şey meşrudur. Bundan muhakkak Türkiye'nin kurtulması gerekir.

MİLLET İRADESİNE SUİKAST GİRİŞİMİ

Hukuki Araştırma Derneği (HUDER) Diyarbakır Şube Başkanı Ahmet Yeşil: Kendi vatandaşının canına, malına kasteden bir plan. Millet iradesine suikast girişimidir. Bunu masum göstermek art niyettir. Darbeci anlayış, meselelere önyargıyla bakıyor.

Zihninde oluşturduğu korkularla siyasi partilere bakıp tehlikeli görüyor. Millet iradesini alaşağı etme niyetindeler. Gerek hükümet gerekse yargı üzerine giderek, sorumluların yargılanması gerekiyor. Yoksa bu tür girişimlerin önüne geçilemeyecek.

HÜKÜMET BİR AN ÖNCE ANAYASAYI DEĞİŞTİRMELİ

Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sabri Ertekin: Hızla büyüyen ekonomimize takoz koyup, şahsi ihtirasları için memleketi karıştırmak isteyenler akıllarını başlarına alsınlar.

Birkaç kişinin darbeyle iktidara gelmesi sadece o birkaç kişiye yarar. Bir darbe bütün ülkeyi geri bırakır. Kendi kurumunda millet düşmanları varsa bunlar, hızlı ve en zararsız şekilde elimine edilmeli.

2009 yılında Çin, yüzde 10 büyüdü. Biz kafamızı yoracaksak bunlara yoralım, bunu başaralım. Hükümetimiz de ülkeyi daha da demokratikleştirecek anayasa değişikliğini yapmalıdır.

İNSANLARIN GELECEĞİNİ ASKIYA ALIYORLAR

MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Sarı: Bölgesinde lider, dünyada merkez olma yolunda ilerleyen Türkiye'de bu tür planların yapılıyor olması iç ve dış dinamikler açısından son derece rahatsız edici bir durum. İçerisinde ne olursa olsun bu tür eylemlerin hepsini kınıyoruz.

Korku artık bir ekonomik olgu haline geldi. O açıdan bu tür planlar, insanların yarınlarına ilişkin planlarını askıya almalarına neden olabiliyor.

Bu da ekonomik daralmaya, insani ilişkilerin sosyal olarak geriye düşmesine yol açıyor. Sonuçta da hem iç dinamiklerimizde huzursuzluğa, ekonomik kayba, hem de dış dinamiklerimizde çok ciddi prestij ve ekonomik kayba neden oluyor. Bundan da en çok zararı halk görüyor.

BU PLANIN İÇİNDE YER ALANLAR TEMİZLENMELİ!

TÜMSİAD Adana Şube Başkanı Ümit Özlü: Peygamber ocağı olarak bildiğimiz Silahlı Kuvvetler, senaryo dahi olsa nasıl camiyi bombalamak ister? Bu asla kabul edilemez. Bu planlar ülkemizde olmaması gereken şeyler. Böyle şeyler çok üzücü. Seneryo bile olmuş olsa hoş bir şey değil, kabul edilemez. TSK içerisinde bu tür planları yapanlar temizlenmeli. Ordu bizim gözbebeğimiz. Herkes çocuklarını askere gönderiyor. TSK bizim çocuklarımızın oluşturduğu bir kurum. Cami bombalanması falan bizim ülkemizde tasvip edilemez.

TSK'NIN SAYGINLIĞINA GÖLGE DÜŞÜRÜYORLAR

MÜSİAD Adana Şube Başkanı Bilal Nadir Gök: Artık ülkeler silah gücüyle değil, demokrasi gücüyle yönetiliyor. Darbe planları yapanlar TSK'nın saygınlığına gölge düşürüyor. Türkiye dışarıdan sermaye çekmeye çalışırken bu gibi eylemler dünyaya karşı elimizi zayıflatır. Silahın gücüyle hiçbir zaman müspet sonuçlar alınmaz.

Ekonomik özgürlükle ülkeler büyür ve demokrasiyle insanların gönlüne inilir. Allah'tan bu darbe planı hayata geçirilmemiş. TSK'nın kendi vatandaşına karşı böyle bir eylemi düşünmesini hafızamız almıyor. 21. yüzyılda AB'ye girelim, demokratikleşelim derken birilerinin kendi başına eylemlere girişmesi kabul edilemez.

CUMHURİYET'İN ASIL DÜŞMANI PLANI YAPANLAR

Memur-Sen Bingöl Başkanı Abdurrahman Ensari: Cumhuriyet'i korumak bahanesiyle, demokrasiyi korumak bahanesiyle camileri bile bombalamayı planlayanlardan ne beklenebilir ki? Demokrasinin ve Cumhuriyet'in asıl düşmanları onlardır.

Demokratik açılım sürecinin başlaması ile birlikte ülkede kaos çıkarmak isteyen bazı güçler eylemlerini artırdı. Şimdi görüyoruz ki bu oyunlar görünenlerden çok, bilmediğimiz ve yeni ortaya çıkan çirkin oyunlarla dolu.

Bizi, ülkemizi ne hale getirmeye çalışmışlar. Herkesin bu oyunlar karşısında dikkatli olması gerekiyor. Bunların bir bir ortaya dökülmesi, her gün karanlıklardan aydınlığa çıkışımızın yoludur. Hiçbirimizin olanlara sessiz kalmaması lazım.

CAMİLER HUZUR MEKANI, PLANI ŞİDDETLE KINIYORUZ

Özerk Diyanet Evkaf Sendikası Genel Sekreteri Abdurrahim Çelik: Plan bizi dehşete düşürdü. Camiler; ibadet etme, Allah'ı anma, birlik ve dirlik, huzur ve sükûn mekânlarıdır. Toplumların kaynaşmasına en büyük hizmet eden mekânların bile darbe planlarına alet edilmesini şiddetle kınıyorum. Planlar hakkında soruşturma açılmalı.

TBMM derhal bir araştırma komisyonu kurarak son yedi yılda ortaya çıkan tüm karanlık planlara mercek tutmalı. Atılacak tek geri adım, darbecileri heveslendirecek ve yeni planlarını devreye koymak için daha fazla hırslandıracaktır. Milletin iradesini askıya almaya kalkanlara en ağır ceza verildiği takdirde bir daha bu tür planları akıllarının uçlarından bile geçiremeyeceklerdir.

(ZAMAN)

Haber Ara