Kızıldeniz hakimiyeti tekrar gündemde
Daha önce Irak'ta, Lübnan'da, Filistin'de gördüklerimize benzer sahnelerin ve sebeplerin Yemen'de de ön plana çıkıyor olması Kızıldeniz hakimiyetini yendine gündeme getirdi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-24 12:48:00
2009 Yılının son çeyreğinden beri Yemen'de aslında alışık olduğumuz sahnelerden biri yaşanıyor.
Büyük güçlerin cihan savaşlarından sonra Ortadoğu'da kurmak istedikleri düzenin en önemli zaaflarından biri olan etnik ve dini uyuşmazlıklar, Yemen'de, etnik olmasa da dini anlamda kırılmaların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Daha önce Irak'ta, Lübnan'da, Filistin'de gördüklerimize benzer sahneler ve sebepler Yemen'de de ön plana çıkıyor.
Aslında bu durum Ortadoğu'nun hiçbir zaman güçlenip ayağa kalkamaması ve hep Batılı devletlere muhtaç olması için hazırlanmış büyük oyunun bir parçası.
Yemen coğrafyası da Osmanlı zamanından beri durulmayan ve ateşin altına sürekli olarak odun atılan bir bölge. Türkülerimizde dahi acılarla yer etmiş olan Yemen, bugünlerde bir iç savaş yaşıyor. Sünniler ve Şiiler, ülkenin kontrolünü ele geçirebilmek adına büyük bir savaşım veriyorlar.
Fakat, bu mücadele basit bir mücadele değil. Çünkü, bölge çok önemli bir konuma sahip ve küresel güçler perde arkasından da olsa savaşın tarafları haline gelmiş bulunuyorlar.
Yemen, Kızıldeniz ve Umman Denizi'ne kıyısı olan, Suudi Arabistan'ın güneyinde yer alan ve Arap Yarımadası'nın en güney ucunu oluşturan bir kara parçası.
Yemen, aynı zamanda çok sayıda adanın da sahibi konumunda. Arap Ülkeleri'nin çok büyük bir kısmından farklı olarak önemli miktarda petrol ve doğalgaza sahip olmayan Yemen, 25 milyondan fazla olan nüfusunu doyurabilmekte çok büyük güçlükler çekiyor.
Arap Yarımadası'nın en fakir ülkesi olan Yemen, daha önce Soğuk Savaş sırasında oldukça uzun sayılabilecek bir iç savaş da yaşamıştı.
Nüfusunun %99'u Müslümanlardan oluşmasına rağmen, Sünni-Şii çatışması ülkenin geleceğini karartan en önemli etmen konumunda.
Müslüman olan nüfusun %53'ü Sünni iken %47'si de Şii. Sünnilerin çoğunluğunu Şafiler oluştururken, Şiilerin çok büyük bir kısmını da Zeydiler oluşturuyor.
Yemen'de Sünniler ağırlıklı olarak güney-güneydoğu bölgesinde bulunurken, ülkenin kuzey-kuzeybatı kesimi Şiilerden müteşekkil durumda.
Yemen'in en önemli özelliği Kızıldeniz-Hint Okyanusu geçişini kontrol eden Bab-el Mendep Boğazı'na hakim bir konumda bulunmasıdır.
Petrol ve doğalgaz yoksunu, kurak ve dağlık bir ülke olmasına rağmen Yemen'in küresel oyunun bir parçası olabilmesinin yegane sebebi, sahip olduğu coğrafi konumdur. Bilindiği gibi Kızıldeniz ve Hint Okyanusu, Asya'dan Avrupa'ya ve Afrika'ya ulaşan yolların odak noktasını oluşturur ve dünya ticaretinin çok önemli bir kısmı bu bölgede odaklanır.
Bölgenin bir diğer özelliği de son yıllarda küresel hakimiyet mücadelesinde oldukça ön plana çıkmış olan Çin ve Hindistan'ın petrol ve doğalgaz ihtiyaçlarının çok önemli bir kısmının Kızıldeniz-Umman-Hürmüz Boğazı ve Hint Okyanusu'ndan geçmesidir.
Enerji, üretimin en önemli girdisi haline geldiği için, enerji güvenliği de devletlerin en stratejik politikalarından biri haline geldi. Bu bağlamda, özellikle Çin'in Ortadoğu ile kurduğu ve kendisi için hayati önem taşıyan enerji köprüsünün başkalarının hakimiyeti altına girmesi, bu ülkenin küresel liderlik mücadelesinde geri planda kalmasına neden olabilir.
Peki, Çin'in enerji iletim köprüsünün önemli taşlarından biri olan Yemen Bölgesi'ni kim karıştırmış olabilir? Çin'in Yemen Hükümeti'ni desteklediği ve önemli oranlarda ekonomik yatırım yaparak ve teknik destek vererek bu ülkeyi elinde tutmak istediği biliniyor. Çin, bu bölgedeki güvenliğin sağlanması için sadece Yemen'e değil aynı zamanda Somali'nin geçici hükümetine de ciddi oranda destek sağlıyor. Bu politikanın ana amacı da Kızıldeniz girişinin güven altına alınabilmesidir. Zira, Somali ve Yemen Kızıldeniz girişini tutan iki önemli ülke konumunda ve coğrafi anlamda adeta birer boğaz ülkesi konumundalar. Dikkat edilirse, sadece Yemen değil, Somali de yıllardır karışıklık içerisinde bulunuyor ve hiçbir güç bugüne kadar bu bölgede düzeni sağlayabilmiş ya da sağlamış değil. ABD'nin de 1993 yılında Somali'ye müdahale etmeye çalıştığını ancak başarısız olduğunu biliyoruz.
Bugün için Yemen ve Somali'deki mevcut düzensizlik ve iç savaş ortamı ABD'nin işine yaramaktadır. Bölgede karışıklık sürdükçe Çin'in etkisi azalacak, ABD'ye bu bölgede asker bulundurması için sebep yaratılacak ve yerel hükümetler ABD'nin istediği kişiler tarafından kontrol edilir hale gelecektir. Dikkat edilirse, ABD yavaş da olsa Yemen ile ilgili girişimlerde bulunmaya başladı. Her ne kadar Amerikan Yönetimi, şimdilik kaydıyla bölgeye müdahale etme isteklerinin bulunmadığını açıklasa da, daha da artacak gerginliğin bir NATO-ABD Gücü'nün tıpkı Afganistan'da olduğu gibi bölgeye müdahale etmesi olası görünüyor. Zaten, ABD'nin her anlamda destek verdiği Suudi Arabistan Ordusu, Kuzey Yemen sınırını aşarak Yemen içlerindeki isyancı Şiilere karşı operasyonlar düzenliyor. ABD, kendi ekonomik gücünü harcamadan Suudi Ordusu'nu kullanarak Yemen üzerinde etkisini gösteriyor. Yani, Suudi petro-dolarları Amerikan Politikaları için kullanılıyor. ABD ise Yemen'in çok daha stratejik olan güneyi ile ilgileniyor. Bu bölge El-Kaide Üssü olarak tanıtılarak Amerikan hava saldırıları meşru hale getirilmeye çalışılıyor ve ileride bölgeye yerleşmek amacıyla altyapı hazırlanıyor. Bilindiği gibi, aynı politika Afganistan'da da uygulanmıştı. Kısacası, Yemen'in kuzeyi Şii isyanları gerekçe gösterilerek Suudi Arabistan Ordusu'na devredilmeye çalışılırken, güneyi de ABD Ordusu'nun El Kaide'ye karşı mücadelesine konu edilerek bir savaş alanı haline getiriliyor.
Kuzey Yemen'deki Zeydilerin İran'dan, büyük çaplı olmasa da, destek aldıkları biliniyor. Böylece Kuzey Yemen'deki mücadele aynı zamanda İran'ın Kızıldeniz üzerindeki etkinliğini bitirmek amacını da güdüyor. Bir yandan da dünya kamuoyuna İran'ın başka devletlerin içerisinde yer alan Şii kökenli insanları kullanarak dünya barışına zarar veren bir devlet olarak tanıtılması hedefleniyor. Böylece İran çift yönlü kıskaç altına alınarak bölgeden izole edilmeye çalışılıyor. Yani Yemen, Çin ve İran gibi iki önemli ülkenin test edildiği bir deneme tahtası hüviyetine büründürülmeye çalışılıyor.
ABD, bu bölgede Yemen'e nüfuz etmeye çalışırken, Somali'yi de kontrol etmeye yönelik girişimlerini sürdürüyor. Yine, eskiden Fransız Somalisi adını taşıyan ancak bugün bağımsız bir devlet olan Cibuti de Amerikan çıkarlarını yansıtan çok önemli bir ülke konumuna gelmiş durumda. 1977'de Fransa'dan bağımsızlığını kazanan bu küçük cumhuriyet, Arap Yarımadası'nın kültürel ve dini etkisinde kalmıştır ve Yemen'in tam karşı kıyısında Somali'ye komşu durumdadır. %95'i Müslüman olan Cibuti, nüfusu 1 milyon bile olmayan küçük bir ülke olmasına rağmen çok önemli bir coğrafi konuma sahiptir ve bu nedenle büyük bir ABD Askeri Üssü'nü topraklarında barındırmaktadır. Bu ülkedeki Amerikan Üssü, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu güzergahını kontrolü altında tutmaktadır. ABD'nin Yemen ve Somali konusunda izlediği politika ile Cibuti'deki askeri varlığı bir arada düşünülürse, aslında ne yapmayı planladığı çok iyi anlaşılır.
Küresel mücadele dünyanın tüm coğrafyalarında olduğu gibi Yemen ve havalisinde de sürmektedir.
Bu bölgede Çin-ABD Mücadelesi ve enerji iletimi hatlarının kontrolü temel çatışma noktasını oluşturmaktadır. İran Meselesi de bu bölgedeki mücadelenin temel nirengi noktalarından birini oluşturmaktadır.
Önümüzdeki dönemde Yemen ve Somali birer Amerikan İşgal alanı olursa hiçbirimizin şaşırmaması gerekmektedir. Ancak, bölgeye yapılacak işgal
hareketlerinin Afganistan'ın akıbetine uğraması çok büyük bir olasılık olacaktır.
(Stratejik Boyut)
SON VİDEO HABER
Haber Ara