İşte darbeci hükümetin programı
Darbeci ekip Balyoz'u indirdikten sonra kurduracağı yeni hükümetin programını da yazdı. Ulusalcı ve devletçi bir bakış taşıyan programda Cumhuriyetin ilk yıllarına dönüş var.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-22 20:53:00
Silaha daha çok para
Daha sonra, silahlanma ve askeri konut harcamalarının artırılmasını öngören bölüm geliyor:
"Vatanın ve ulusun bekası üe doğrudan ilgisi nedeni ile Süahlı Kuvvetlerle ilgili yatırım ve harcamalar ihtiyaçlar ve çağın gerekleri doğrultusunda artırılacaktır. Silahlı Kuvvetlerin modernizasyonu gayretlerine hız verilecektir. Silahlı Kuvvetlerimizin iç ve dış tehditleri caydırmada NATO ve BAB bünyesindeki faaliyetleri ulusal çıkarlarımızla paralel olarak sürdürülecektir. Süahh Kuvvetler mensuplarının üstün bir moralle hizmetlerinin devamım sağlamak için gerekli her türlü önlem alınacaktır. Ayrıca, Güvenlik Kuvvetleri mensuplarının mesken sorunlarının çözümlenmesi için konut yaptırılması ve satın alınması bir program dahilinde gerçekleştirecektir."
On bir yıllık temel eğitim
Program, "Eğitim ve Öğretim" başlığı altında zorunlu öğrenim süresinin on bir yıla çıkarılmasını öngörüyor:
"Ulusal eğitimin tüm kademelerinde, Atatürk ilke ve inkılaplarını özümsemiş, bilimsel düşünceye yatkın, bilgi çağının gereklerini yerine getirebilecek donanıma sahip insanlar yetiştirmek asıl hedefimizdir.
Zorunlu ve kesintisiz temel eğitimin öncelikle ıı yıla çıkarılması için gerekli çalışmalar yapılacaktır.
Tüm kademedeki okullar, bir plan çerçevesinde çağdaş eğitim araçları ile donatılacak, bilgisayar destekli eğitime hız verilecektir."
Biri okulları gözetleyecek
Aynı bölümün devamında, "Her seviyedeki özel eğitim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilecektir. Bu kurumlarda yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetlerde bulunan sahip, yönetici ve çalışanlar hakkında Atatürk ilke ve devrimleri çerçevesinde gerekli yasal tedbirler alınacaktır" deniyor.
Özel üniversite kalmayacak
Ve özel üniversitelere son verileceği duyuruluyor:
"özel yükseköğretim kurumlan çağdaş etkin ve nitelikli hale getirmek için devletieştirilecektir. Eğitimin her kademesinde yurt olanaklarının artırılmasına özen gösterilecektir."
Ekonomide 1922'ye dönüş
Programın, "Ekonomik Politikalar" başlıklı bölümü Balyoz Darbesi'nin küreselleşmiş piyasa ekonomisine mesafeli, devletçi, ulusalcı bir çizgide iktisadi kararlar alacağının habercisi. Bu bölümün girişinde söz Mustafa Kemal'e bırakılıyor:
"Ebedi Şefimiz Atatürk'ün çizdiği yolda devlet kuruculuğu sorumluluğunu taşıyarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Anayasa'da belirtilmiş düzenini her ne pahasına olursa olsun korumak ve kollamak en birinci vazifemizdir. Büyük Atatürk, ı Mart 1922'de yaptığı Meclis açılış konuşmasında şöyle diyordu:
'Her şeyden önce milli amacımız olan bağımsızlığımızı sağlamaya ulaşmaktan başka bir şey düşünemeyiz. Bu nedenle de bizce önemli olan mali gücümüzün, bu sonucu sağlamaya yeterli olup olmayacağıdır'. Atatürk, devletin tam bağımsız olabilmesi için ekonomik bağımsızlığın şart olduğunu vurgulamış ve kapitülasyonları kaldırmıştır. 1923'te İzmir'de İktisat Kongresi'ni düzenleyerek, kongrede, 'ulusal bağımsızlık ilkesi'nden kesinlikle taviz verilmeyeceği ve bu ilke içinde kalkınmanın gerçekleştirileceği kararlaştırılmıştır."
Avrupa Birliği eşittir Sevr
Darbe hükümetinin "Sevr sendromundan" mustarip ekonomik programında, devletçi ekonomi politikalar sayesinde "ülkenin bir zamanlar uçak satacak duruma geldiği" büyük bir ciddiyetle anlatılıyor ve Avrupa Birliği'ne olumsuz bakış gizlenmiyor:
"Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kalkınmada uygulanan ulusal model üe çeşitli sahalarda büyük basanlar elde edilmiştir. Bu dönemde uygulanan model üe ülkemiz Belçika'ya uçak ihraç edecek seviyeye ulaşmıştır. Ancak 1945 yılından soma ülkemiz tekrar siyasi, kültürel, ekonomik yönlerden kuşatma altina alınmış; Batılı devletler, Atatürk döneminde hayata geçiremedikleri SEVR projesini AB, IMF ve Dünya Bankası yoluyla uygulamaya başlamışlardır."
Para Fonu'na 'hayır'
Darbe hükümetinin ekonomi programı bu minval üzere devam ediyor. İzleyen bölümü, ara başlıklar eklemek dışında müdahale etmeksizin aynen aktarıyoruz:
"Bir taraftan uluslararası şirketler IMF ve Dünya Bankası yoluyla devletimizin bütçesine yön vererek ülkemizi kıskaca almaya çalışmakta, diğer taraftan da özeUeştirmeler, Kirlerin satışı, Uluslararası Tahkim, AB Ye uyum yasaları ve tahdit kanunlan Ue ulusal kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekilmektedir.
Ekonomik bağımsızlık, devletlerin bağımsızlığında gün geçtikçe daha belirleyici hal almaktadır. Ülkeler, borçlandırma yöntemiyle borç veren güçlerin egemenliğine girmekte, ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel tavizler borçlandırma yöntemiyle kolayca koparılmakta, kısaca yeni bir silahsız savaş dönemi yaşanmaktadır.
Ekonomik anlamda sınırların önemini yitirdiği günümüzde; küresel dünyaya hakim olan güçler, "ulus-devlet anlayışının gereksiz olduğu" fikrini empoze etmektedirler. Unutmayalım ki ulus-devlet fikrini yitiren halklar, iç ve dış her türlü tehdide açıktır ve çaresizdir. AB, IMF ve Dünya Bankası'nın baskılanyla çıkartılan kanunlar, çok ağır şartlara bağlanmış borçlar, mali yardım adı altındaki siyasi tavizler ulusal bağımsızlığımızı ortadan kaldırmaktır.
Darbeci ekip Türkiye'nin kalbine Balyoz indirdikten sonra kurduracağı yeni hükümetin programını da yazdı. Ulusalcı ve devletçi bir bakış taşıyan bu programda Cumhuriyetin ilk yıllarına özlem, topluma ve dünyaya tepki vardı
Doğal seleksiyon'un hâkim olduğu, yani güçlünün zayıfı yok ettiği serbest piyasa sisteminde, halk fakirliğe ve yokluğa doğru itilmektedir. Gelinen noktada emperyalist bir sömürü aracına dönen ekonomik sistemde halkın refahı ve ülkenin kalkınması yalnızca sözde kalmaktadır.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra uygulamaya konulan dış yardım ve borçlanmaya dayalı kalkınma politikalan, ülkemizin kalkınma çabalannı boşa çıkartmıştır. Kalkınma hamlelerini dış sermaye yatırımlarına bağlayan siyasi irade, yabancı sermayenin gelmesi için istenilen her şarta boyun eğmiş, yabancı yardımları almak için ulusal haklardan vazgeçerek ülkeyi satma noktasına getiren anlaşmalara evet demiştir.
Günümüzde dışarıdan alman kredilerin hepsi şartlara bağlıdır. Küresel sermayenin, IMF kredileri karşılığındaki istekleri sadece verdikleri paranın geri iadesi olmamaktadır. Dış kredilerin alınmasında uluslararası şirketlere verilen teşvik adı altındaki imtiyazlar, yerli üreticiyi rekabet edemez duruma getirmiştir.
Ekonomimiz, 1999 yılında Cumhuriyet tarihinin en büyük küçülmesini yaşamıştır. 2000 yılında IMF, vereceği borç paranm karşılığında 'Ek Niyet Mektubu' adı altında Türkiye'den SEVR'den daha ağır şartların yerine getirilmesini istemiş, maalesef bu istekler 'Ek Niyet Mektubu' adı altında yerine getirilmiştir. Devletin ekonomi kurumlan, 'yüksek faiz, iç borç, dış borç ve döviz baskısı' altına alınarak etkisiz hale getirilmiş, diğer taraftan uluslararası şirketler kendilerine verilen imtiyazlarla ekonomiyi ele geçirmiş durumdadırlar. Bugün ülkemizde vergi gelirlerinin tamamı, iç ve dış borçlarımızın faizlerini karşılayamaz durumdadır.
Borçların karşılanması için halktan devamlı yeni vergiler alınmasını tavsiye eden IMF yetkilileri, uluslararası şirketlerin önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlamışlardır."
Şirketlere de 'hayır'
"Son dönemde uluslararası şirketler ve onun uzantısı olan büyük sermaye grupları, üretimden ziyade 'parayla para kazanma' metodunu uygulamaktadırlar. Günümüzde kapitalist sömürü yönterninin adı ve adresi uluslararası şirketlerdir. Dünya ticaretinin % 6o'ı 500 büyük şirketin elindedir.
Ülkemizde uluslararası bir şirketin ortak olmadığı holding neredeyse yok gibidir. Bu şirketler, yalınmlar için gerekli sermayenin çok küçük bir bölümünü kendi imkanları ile sağlarken, % 80-90 gibi önemli bir kısmım ülkemiz kaynaklarından temin etmektedirler.
Ülke yönetimini elinde bulunduran hükümetler, maalesef ekonomi yönetimini IMF'ye devretmişlerdir. Seçim vaatleri arasında yer alan 'IMF ile yola devam' sözleri, ülke yönetiminin yabancı güçlere bırakıldığının apaçık delilidir.
IMF ve Dünya Bankası ülkemize ekonomik programlar tavsiye etmektedir. Ancak tavsiye edilen programların amacı, ekonomimizi istikrara kavuşturmak değil, küresel sermaye gruplarının ülkemizin pazar ve kaynaklarını ele geçirmesidir."
Ve özelleştirmeye de 'hayır'
"1999 yılında IMF, Türkiye'ye mali destekli yeni bir anlaşma yapılabilmesi için Bankalar Yasası, Sosyal Güvenlik Yasası, Uluslararası Tahkim, Özelleştirme... gibi sözde reformların yapılması gerektiği bildirilmiştir. Uygulamaya sokulan bu sözde reformlar ile halkımız hızla yoksullaşırken, uluslararası şirketler ile onlann ortaklığı olan holdingler büyük kârlar elde etmişlerdir. Çıkanlan yasalarla devlet zarar eder hale getirilmiş, kâr getiren KİT'ler değerinin çok altında satılmak zorunda bırakılmıştır.
Küresel ekonomi anlayışında özelleştirme konusu, yabancı sermayenin bir ülkeye girmesi için önemle istenilen bir şarttır. Bu uğurda ülkemizde kâr getiren büyük KİT'ler, değerinin çok altında satılmaya başlanmıştır. Özelleştirmeler sonucunda istihdam daralmaya başlamış, yüz binlerce işçi işsiz kalmıştır. Ulusal menfaatleri gözetmeksizin, dışarıdan gelen baskılarla yapılan özelleştirmelerde, kurumlar adeta peşkeş çekilmiştir. Örneğin, Petrol Ofisi (POAŞ), 3 Mart 2000 tarihinde 1 milyar 260 milyon dolara satılmıştır. Ancak aynı tesisin tekrar kurulabilmesi için 8 milyar dolar gerektiği yetkililer tarafından belirtilmiştir.
Parayla para kazanmak amacıyla ülkeden ülkeye dolaşan para miktan, dünya ticaret hacminden neredeyse 20 kat daha büyük bir rakama ulaşmıştır. Bu kadar büyük miktann yıkıcı ve spekülatif etkileri ise herkesin malumudur."
Ekonomik savaş devam ediyor
"Küresel sermaye gruplarının yönetimindeki paralar uluslararası kuruluşların desteğiyle ülke ekonomilerine sokulmakta, daha sonra çıkartılan yapay krizler bahane edilerek ülkeleri terk etmeleri sağlanmakta, bu şekilde hedeflenen ekonomilerin çökmesi sağlanmaktadır. Kısaca günümüzde sıcak savaş yerini ekonomik savaşa bırakmış durumdadır.
Küresel sermaye gruplarının yönetimindeki paraların müdahale esnasında ülkemizden kaçmaması için yapılacak ilk iş, para kaçışım önleyici tedbirlerin alınması, daha somada parayla para kazanmak amacıyla ülkemize para girişinin yasaklanması olmalıdır. Bu amaçla para hareketliliğin merkezi olan banka ve borsaların kontrol altına alınması önem arz etmektedir.
Devletimiz borç yükünü çevirmek için Hazine ihaleleri ile bankalara başvurmak zorunda bırakılmıştır. Devletin para basma yetkisini kullanması, IMF ve Dünya Bankası yoluyla engellenmiş, bu yetki haksız bir şekilde bankalara ve parayla para kazanan küresel sermaye gruplarına aktarılmıştır.
Siyasi irade, piyasanın ihtiyacı olan emisyonu Merkez Bankası kanalıyla sağlayamadığı için, ABD Merkez Bankası para basarak ülkemizdeki bu açığı gidermekte ve böylece yabancı para birimleri milli paramızın yerini almaktadır. Para bulmanın tek yolu olarak IMF ve ABD Merkez Bankası'nı gören hükümet acziyet ve ihanet halindedir.
Kısaca gelinen bu süreçte ülkemizin, iç ve dış borçları 250 milyar doları bulmuş, yer altı ve yerüstü kaynaklan yabancılara satılmış, ülke yönetimi IMF, Dünya Bankası ve AB'ye teslim edilmiş, üretim nerdeyse sıfırlanarak ülke ihtiyaçları karşılanamaz hale gelmiş, Sevr anlaşması maddeleri tek tek uygulanarak Kurtuluş Savaşı öncesi duruma düşülmüştür.
Ekonomik bağımsızlığın sağlanması ve ulus-devlet anlayışının muhafazası, bağımsız bir devlet olmak için zorunluluktur. Ağır tavizler altında ezilip yok olmaya mahkûm edilen ve haklan gasp edilen ulusumuzun haklarını geri almak için müdahâle kaçınılmaz olmuştur.
ELVEDA PİYASA, ELVEDA DÜNYA
Darbeci subaylarla aynı ulusalcı-devletçi ideolojiyi paylaşan bir iktisatçının kaleminden çıktığı izlenimi veren yukandaki tahlillerin ardından, darbe hükümetinin alacağı önlemler sıralanıyor:
»1 Banka genel müdürlüklerine nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askerî personel atanacaktır. Askerî personele yardıma olmak üzere güvenilir üst düzey kamu grörevlfl eri yerleştirilecektir.
»2 Ülke dışına para çıkışının engellenmesi ve spekülatif para harekeüerinin önüne geçümesi amacıyla bankacılık işlemleri ikinci bir emre kadar geçici olarak durdurulacaktır.
»3 İrticai örgütlerin faaliyetlerinde kullandığı yıllık 50 milyar dolar civarındaki İslami sermaye kaynağı tespit edilerek el konulacaktır.
»4 İrticai örgütlere destek veren kişilerin bankalardaki paralanna el konulacaktır.
»5 Terör örgütlerine mensup kişüerin bankalardaki paralanna el konulacaktır.
»6 Yabancı şahıs ve şirketlerin bankalardaki paralarının öncelikle yurt dışına çıkışı engellenecek, aleyhte faaliyet gösteren yabancı uyruklu şahıs ve şirketlerin banka hesaplanna el konulacaktır.
»7 Azınlıklara ait bankalardaki paralann öncelikle yurt dışına çıkısı engellenecek, azmaklara ait şirketlerin banka hesaplanna el konulacaktır.
»8 İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Altın Borsasına nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askerî personel atanacaktır. Askerî personele yardımcı olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerleştirilecektir.
»9 İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve Alan Borsası ikinci bir emre kadar geçici olarak işleme kapatılacaktır.
»10 İrticai örgütlere ve terör örgütlerine üye ve/veya destek veren şirketlerin borsadaki hisselerine el konulacaktır.
»11 Borsada işlem yapan yabancıların yurtdışına para kaçrrmalan önlenecek, borsada işlem gören yabana ortaklı şirketlerin hisse senetlerine el konulacaktır.
»12 Giderek güçlenen irticai sermaye kamu denetimleri yoluyla kontrol altına alınıp gelişimi önlenecektir.
»13 Faizsiz bankacılık adı altında faaliyet gösteren İslami
finans kımımlannın kıımlmasına
izin veren yasalar iptal edilecek, bu kurumların varlıkları hazineye aktarılacaktır.
»14 Banka ve borsalardaki bireysel ve kurumsal hesaplar incelenecek, irticai unsurlara ait hesaplara el konulacaktır.
»15 T.C. Merkez Bankası'na ve Darphaneye nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktır. Askeri personele yardıma olmak üzere güvenilir üst düzey kamu görevlileri yerleştirilecektir.
»16 Türk parasını koruma kanunu gereğince döviz giriş ve çıkışlan kontrol altına alınacaktır.
»17 Merkez Bankası alan rezervleri güvence altına alınacaktır.
»18 İç ve dış borçların faizleri silinecek, anaparalannın geri ödemesi ise milli mutabakat sağlanıncaya kadar ertelenecektir.
»19 Yurtiçi ve yurtdışı borçlann ödenmesi ikinci bir emre kadar durdurulacak, müteakip safhada ödenmesi için para basımı yoluna gidilecektir.
»20 IMF gibi gayrı milli uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşmalar feshedilerek tam ekonomik bağımsızlık elde edilecektir.
»21 özeUeştirme yoluyla değerinin çok alanda fiyatlarla satılan Kirlerin yönetimine el konulacak, en kısa sürede devletieştirilmeleri sağlanacaktır.
»22 Stratejik öneme sahip işletmeler devletleştirilecektir.
»23 Lüzumu halinde, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında olduğu gibi özel teşebbüsün imkanlarına % 4o'a varan oranlarda, bedeli sonradan ödenmek üzere el konulacaktır.
»24 İran, Arap ve Körfez ülkeleri ile ekonomik ilişkiler sonlandınlacak, yapılan anlaşmalar tekrar gözden geçirilecektir.
»25 Uluslararası şirketlere tanınan imtiyazlar kaldırılarak uluslararası şirketlerin mal varlıklarına el konulacaktır.
»26 Uluslararası şirketlerin ortak olduğu holdingler devletleştirilecektir.
»27 Misyonerlik faaliyetlerinde kullanılan AB fonlanna el konulacaktır.
»28 Servet ve lüks tüketim mallanndan alınan vergilerin yeterince artınlmasıyla elde edilecek kaynaklarla bu güne kadar yapılmayan yatinmlara süratle başlanılacaktır.
»29 Lüks tüketim vergisi kapsamında özel lüks kara, hava, deniz araçlarının (yat, tekne, kotra) vergileri arttinlacaktir.
»30 İvedilikle nerden buldun yasası çıkanlarak, yasa kapsamında servetin kaynağına ilişkin yeterli izahatta bulunamayanların servetlerine el konulacaktır.
»31 Tüm büyük şirket ve holdinglerin yönetim ve denetim kurullanna nitelikli, uzman muvazzaf veya emekli askeri personel atanacaktır.
»32 Bütçe açıklanna neden olan sosyal güvenliğin ıslahı için, emeklilik yaşı erkeklerde 70' e, kadınlarda 65'e çıkanlacaktır."
DAR UFUKLU DIŞ POLİTİKAYA DÖNÜŞ
Darbe hükümetinin programının "Dış Politika" başlıklı son bölümünde ise geçmiş hükümetler "teslimiyetçi" olmakla eleştiriliyor:
"Özellikle geçmiş hükümetler döneminde erozyona uğratıldığı görülen bu dış politikanın yürütülmesinde, ülkenin uluslararası alanda gösterdiği teslimiyetçi tavrın etkilerinin silinmesi çok önemli bir hedef olacaktır." Devamını yine ara başlıklar ekleyerek özetliyoruz:
Avrupa Atatürk'ü aşındıramaz
"Avrupa Birliği ile ilişkilerde ulusal egemenliğin ve Atatürk devrimlerinin aşınması anlamına gelecek, özellikle Yunanistan ve Güney Kıbns Rum Kesimi'nin şantajlarına boyun eğen ve Türk milletini etnik azınlık temelli bölme amaçlı politikalar terk edilecektir. Türkiye, Avrupa Birliği ile ilişkilerinde onurlu bir duruş sergileyecektir. Yönetimimiz Yunanistan'la aramızdaki kara sularının 12 müe çıkarılması, adalar ve Kıbns sorunu gibi önemli ve ciddi sorunlarda ulusal çıkarlanmızın korunmasında taviz vermeyecektir."
Saygısız AB'den vazgeçebiliriz
"Avrupa Birliği'nin üyelik için başka ülkelerden talep etmediği koşullann, hiçbir perspektif sunulmadan, boş vaatlerle, Türkiye'nin tek taraflı tavizler vermesi sağlanarak dayatılmasını kabul etmeyecektir. Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin bu onurlu ve kişilikli dış politikasına saygı göstermemesi halinde, AB'ye tam üyelik hevesiyle bugüne kadar yapılan tüm taahhütler ve kurulan ortaklıklar gözden geçirilecektir.
Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği üe ülkemizin milli bir davası olan Kıbrıs konusunu ilişkilendiren tüm dayatmalara karşı çıkacaktır."
K. Irak'a karşı tedbir alınır
"Irak'ın kuzeyindeki güvenlik boşluğundan istifade ile ülkemize yönelen terör odaklarının yok edilmesi için her türlü tedbire başvurulacaktır. Irak'taki Türkmen topluluklarının çıkarlannın gözetilmesi de Irak politikasının en önemli unsurlanndan biri olacaktır."
Ilımlı İslam'a geçit yok
"Türkiye'ye, bölgede radikal dînî oluşumlara karşı desteklenen 'ılımlı İslam' kimliğinin örnek ülkesi rolü biçilmesine ve bu çerçevede Cumhuriyet'in yapısında köklü değişikliklere yol açabilecek politikaların dayatılmasına kesinlikle izin verilmeyecektir."
ABD ve Rusya'yla sıkı işbirliği
"Amerika Birleşik Devletleri ile NATO üyeliği ve müttefiklik seviyesinde sürdürülen savunma ağırlıklı işbMiğinin güçlendirilmesine ve özellikle ticari ve ekonomik konularda da işbirliği seviyesinin yükseltilmesine çalışılacaktır.
Rusya ile enerji, ticaret ve turizm gibi alanlarda var olan ve giderek gelişen yakın ilişkilerin siyasi açıdan da desteklenmesi önem arz etmektedir. Rusya ile bölgesel konularda daha yakın görüş alışverişi içerisinde bulunulması kaçınılmaz ve 'elzemdir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara