Dolar

34,9458

Euro

36,6810

Altın

2.989,66

Bist

10.118,93

Gazetecilerden 'Balyoz' yorumu

Balyoz Darbe Planı'nın içinde yer alan ve demokratik kimliğiyle öne çıkan 36 gazeteci bu plan dahilinde tutuklanacaktı. Birçok darbe geçirmiş olan Türkiye'de gazteciler bu sürece nasıl yaklaşıyor?

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-22 09:30:00

Gazetecilerden 'Balyoz' yorumu
1. Ordu Komutanı Çetin Doğan tarafından hazırlanan Balyoz darbe planında basına da rol biçilmiş. Gazetecileri iki gruba ayıran cuntacılar, demokrat kimliğiyle öne çıkan 36 gazeteciyi tutuklamayı hedeflemiş. Aralarında ünlü isimlerin bulunduğu 137 gazeteci ise "Harekât Planına Kamuoyu Desteği Sağlanmasında Faydalanılacak Medya Mensupları" arasında sayılıyor.

Darbe planlarında medya her zaman önemli bir yer işgal etti. Bu yüzden cuntacıların ele geçirmeyi düşündüğü merkezlerin başında basın yayın organları gelir. Çünkü gerek darbe öncesinde şartların olgunlaştırılması, gerekse darbeden sonra cuntacı yönetime meşruiyet kazandırılması noktasında gazeteciler darbecilerin vazgeçemediği dost unsurlar arasında yer aldı. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'de yapılan haberler, olayların yorumlanış şekli darbecilerin işini kolaylaştırdı. Ancak medyanın darbelerdeki rolü, 28 Şubat sürecinde çok daha belirgin bir şekilde kendini ortaya koydu. Medya üzerinden yapılan psikolojik harekâtla, sivil Refahyol hükümeti, iktidar alaşağı edildi. İşte 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan tarafından hazırlanan Balyoz darbe planında da gazetecilere rol biçilmiş. Gazetecileri iki gruba ayıran cunta, tutuklanacak 36 gazetecinin ismini sayarken, 137 gazeteciden faydalanmayı umuyor.

Demokrat kalemler tutuklanacaktı

Cuntanın tutuklamayı düşündüğü 36 gazeteci demokrat kişiliğiyle öne çıkıyor. Söz konusu isimler şöyle: Abdullah Aymaz, Abdullah Yıldız, Abdurrahman Dilipak, Ahmet Altan, Ahmet Taşgetiren, Akif Emre, Ali Bayramoğlu, Ali İhsan Karahasanoğlu, Cengiz Çandar, Ekrem Dumanlı, Emre Aköz, Etyen Mahçupyan, Fehmi Koru, Gülay Göktürk, Haluk Örgün, Hasan Celal Güzel, Hasan Karakaya, Hidayet Karaca, Hrant Dink, Hüseyin Gülerce, Kazım Güleçyüz, Mehmet Altan, Mehmet Ocaktan, Murat Belge, Mustafa Erdoğan, Mustafa Kaplan, Mustafa Karaalioğlu, Nazlı Ilıcak, Nuh Gönültaş, Perihan Mağden, Sadık Albayrak, Serdar Arseven, Sibel Eraslan, Umur Talu ve Yavuz Bahadıroğlu.

Fayda umulan medya mensupları listesinde 137 isim var

Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın başında bulunduğu cuntanın hazırladığı darbe planında yararlanılması düşünülen 137 gazetecinin ismi "Harekât Planına Kamuoyu Desteği Sağlanmasında Faydalanılacak Medya Mensupları" başlıklı belgede geçiyor. Adı geçen gazetecilerin darbe planından haberdar ya da herhangi bir şekilde TSK ile ilişkili olduğu yönünde bir ifade yok. Destekçi olarak görülen isimler şunlar:

Abbas Güçlü, Adnan Bulut, Ali Baransel, Ali Can Değer, Ali Kırca, Ali Sirmen, Alper Turgut, Altemur Kılıç, Arslan Bulut, Ayşe Nur Bulut, Ayşe Nur Arslan, Ayşe Özgün, Baki Şehirlioğlu, Behiç Kılıç, Bekir Coşkun, Bülent Özdemir, Can Ataklı, Cem Aydın, Cüneyt Arcayürek, Coşkun Kırca, Emin Çölaşan, Enis Berberoğlu, Erdal Güven, Erdal Şafak, Erdem Arif Sürek, Ergün Ayaz, Erol Manisalı, Erol Mütercimler, Ertuğrul Özkök, Esin Dalay, Faruk Kırtay, Fatih Altaylı, Fatih Çekirge, Fikret Bila, Filiz Güler, Gül Sülün, Güler Kömürcü, Gündüz Aktan, Güneri Civaoğlu, Güngör Mengi, H. İbrahim Büyükfuran, Hakan Aygün, Haluk Şahin, Hasan Pulur, Hasan Ünal, Hayati Arıgan, Hayrullah Mahmud, Hikmet Bila, Hulki Cevizoğlu, İbrahim Yıldız, İclal Aydın, İlhan Selçuk, İlker Sarıer, İsmail Küçükkaya, İsmail Polat, İsrafil K. Kumbasar, Kadri Gürsel, Kemal Yavuz, Kemal Yurteri, Kerim Can Kamal, Levent Gençelli, Leyla Umar, Mehmet Ali Kışlalı, Mehmet Faraç, Mehmet Güler, Mehmet Soysal, Mehmet Şehirli, Mehmet Tezkan, Mehmet Yakup Yılmaz, Melih Aşık, Metehan Demir, Metin Uca, Mine Kırıkkanat, Mine Şenocaklı, Muharrem Sarıkaya, Murat Çelik, Murat Demirel, Murat Yetkin, Mustafa Bağdiken, Mustafa Balbay, Mustafa Mutlu, Mümtaz Soysal, N. Oktay Apaydın, Nail Güreli, Namık Kemal Zeybek, Necati Doğru, Necdet Sevinç, Nejdet Çokan, Nuray Başaran, Nuri Çolakoğlu, Nuri Elibol, Nuri Sefa Erdem, Oktay Ekşi, Olga Onaydın, Orhan Birgit, Orhan Saat, Özdemir İnce, Rahmi Turan, Rıza Zelyut, Ruhat Mengi, Ruşen Çakır, Sabahattin Önkibar, Saygı Öztürk, Sedat Ergin, Sefer Dana, Serdar Akinan, Serha++t Alaattinoğlu, Soner Yalçın, Sultan Uçar, Süheyl Batum, Süleyman Arat, Şenol Demirci, Şükran Pakkan, Şükrü Küçükşahin, Taki Doğan, Taşkın Şenol, Tayfun Devecioğlu, Taylan Sorgun, Tufan Türenç, Tuncay Özkan, Ufuk Büyükçelebi, Uğur Cebeci, Uğur Dündar, Uğur Şefkat, Ümit Özdağ, Ümit Zileli, Ünal İnanç, Yalçın Bayer, Yalçın Bel, Yaşar Nuri Öztürk, Yavuz Gökalp Yıldız, Yazgülü Aldoğan, Yılmaz Özdü, Yücel Yener, Zafer Mutlu, Zafer Tokuş, Zekeriya Beyaz ve Zübeyir Kandıra.

TUTUKLANMA LİSTESİ ŞAŞIRTMADI

Siyasete müdahalede ana silah basın oldu

Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Silahlı Kuvvetler'in 1990'lar sonrası siyasete müdahalelerinde kullandığı ana silah basın olmuştur. 1990'ların ortalarından itibaren bazı gazeteciler Türkiye'deki değişime destek verdiler. Bu değişime müdahale eden askeri anlayışla -bu askeri anlayış sadece Silahlı Kuvvetler değildir, onun muhiti olan basındır, kalemlerdir- ciddi bir bilek güreşine giriştiler. Dolayısıyla Türkiye'deki değişimin içinde sadece gazeteci olarak değil, aktör olarak da görev aldılar.



İsmimin o listede yer alması şereftir

Hüseyin Gülerce (Zaman): İsmimizin o listeden yayınlanması bizim için bir şereftir. Demek ki demokrasiyi insan haklarını savunuyoruz ki o listeye girmişiz. Yedi yıl önce olduğu için o listeye giremeyenler de var. Öte yandan diğer listede yer alan isimlerin yüzde 90'ında isabet olmuş. Ergenekon davası sürecinde görüyoruz ki bu isimler süreci saptırmak, başka tarafa çekmek ve kafaları karıştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

Demokrasinin yanında olmanın bedeli var

Mustafa Karaalioğlu (Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni): Bundan önce de böyle listeler çıkmıştı. Bundan sonra da duyabiliriz. Demokrasi mücahidi havasında değilim. Türkiye'deki değişimin, demokrasinin yanında olmanın bedeli var. Bu bedel cuntacıların listesinde olmaktan daha ağır. Bu listede olmak pek de önemli değil.

Darbecilik virüsünden bir türlü kurtulamadık

Mehmet Altan (Star): 30 yıldır demokrasiye yönelik yazılar yazıyorum. Bu yüzden ismimin listede olması beni şaşırtmadı. İttihat ve Terakki'den beri Türkiye'de bir virüs var. Böyle bir ülke olur mu? Askerler kendi istedikleri, yönetime gelmeyince hemen bir darbe yapalım diyorlar. Ama artık eski Türkiye yok. Darbe yapmak kolay değil. Dünya değişti.

Darbeciler, önce demokratları siler

Etyen Mahçupyan (Agos): Bu şaşırtıcı bir şey değil. Darbe yapıyorsunuz bunun hedeflerinden biri de darbeye karşı olan yazarların uzaklaştırılmasıdır. Bizleri demokratik olarak nitelemişler, teşekkür ediyoruz. Burada önemli olan darbe yanlısı olarak kullanılabilecek veya öyle görünen insanların ne kadar fazla olduğu. Ordu bu insanları kendilerine yandaş olarak gördüğü için bu listeye isimlerini koymuştur.

DESTEK UMULAN İSİMLER TEPKİLİ

Kimse medyayı böyle sınıflandıramaz

Can Ataklı (Vatan): Bunlar beni şiddetle rahatsız ediyor. Ben gazeteciyim. Gerçek ortaya çıksın, Türkiye normalleşsin istiyorum. Genelkurmay bir basın açıklaması yapmalı. Bu süreç sürdürülmesin. Hep iddia ediliyor. Ortaya somut bir delil koysunlar. Medya böyle sınıflandırılamaz. Kimse bana sen demokrat değilsin diyemez.

Böyle bir plana kimse destek vermez

İsmail Küçükkaya (Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni): Siyasal pozisyonumuz ne olursa olsun bu olayı siyasi zeminden çıkarmak, insani, vicdani boyutta incelemek gerekir. Ben bir insanın böyle bir plana inanacağını veya destek vereceğini düşünemiyorum. Bir umudum var. Çetin Doğan'ın bunları reddetmesi.

Askerliğimi yaptım, nasıl faydalanacaklar?

Muharrem Sarıkaya (Sabah): Yararlanılması gerekenleri görünce değil de tutuklanacakların listesini görünce hayrete düştüm. Gözaltına alınacak gazetecilerin ismine baktığınızda hepsi bu işe yıllarını, emeğini vermiş gazetecilik mesleğini hakkıyla yapmış kişiler. Ordunun benden nasıl faydalanacağı konusunda herhangi bir fikrim yok. Her Türk vatandaşı gibi askerlik görevimi yaptım. Yarın ihtiyaç duyulduğunda herkes gibi göreve hazırım.

Planı yayımlamak suç

Mustafa Mutlu (Vatan): Diyelim ki var böyle bir dosya. Mahkemeye bile yansımamış bir olayın yayımlanması suçtur, bunu kınıyorum. Bu bir itibar cellâtlığıdır, onur cellatlığıdır. Ne iktidara, ne muhalefete ne de askere hiçbir yere yakın bir gazeteci değilim. Hiç kimsenin yandaşı değilim. Benim iki tane anayasam var. Bir Türkiye Cumhuriyeti anayasası, ikincisi ise Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi.

Böyle bir harp senaryosu olur mu?

Hasan Celal Güzel (Eski bakan): Beni susturacak, kalemimi kıracak adam daha anasının karnından doğmadı. Bunlar alçakça tertiplerdir, halk düşmanlığıdır. Fatih Camii'ni bombalayacak, binlerce insanı öldürüp tutuklayacak bir harp planı mı olurmuş? Bu yapıların mutlaka üzerine gidilmelidir. Yapanlardan hesap sorulmalıdır.

Bu bir zemin yoklaması

Nazlı Ilacak (Ssabah yazarı): Bunu meşru zemine oturtmak için, harp oyunu diyorlar. İktidarı hedef göstererek harp oyunu oynanmaz. Sadece gazeteciler değil ki bürokratlar da listelenmiş. Hangileri görevlerinden uzaklaştırılacak, bunların fişlemesi yapılmış. Bu kadar isimlendirerek harp oyunu oynanmayacağı muhakkak. Bir zemin yoklamasıdır. Bir hazırlıktır.

Açıklama beni tatmin etmedi

Reşat Petek (Eski başSavcı): Açıklama halkı tatmin etmekten uzak. Ben de tatmin olmadım. Çünkü Genelkurmay dış tehditlere yönelik hazırlanan bir tatbikattan bahsediyor. Yeni bakanlar kurulunun hangi isimlerden oluşacağı, hangi valilerin görevden alınacağı bilgilerinin yer aldığı belgelerin nasıl dış tehditlerle ilgisini anlayamadığım için inandırıcı değil.


Allah bu milleti korumuş

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı: Bu konuda söylenilecek çok şey var. Bu yazılanlar söylenenler doğruysa, Allah bu milleti korumuş. Böyle bir şey olabilir mi? Canice ve haince bir şey. İnsanın böyle bir şey düşünmesi mümkün olabilir mi? Şunu yapacaktık, bunu yapacaktık diyorsanız, bir olayı tarif ediyorsanız, anlattıklarınız ceza normları içinde suç olarak niteleniyorsa, bunu araştırmak savcıların görevidir.

İddialar ürkütücü

SP Genel Başkan Numan Kurtulmuş: Ülkemiz adına, milletimiz adına, demokrasimiz adına acı vericidir. Eğer böyle bir girişim, böyle bir niyet söz konusu olmuşsa bunun da bütün yönleriyle aydınlatılması şarttır. Ucu nereye kadar gidiyorsa oraya kadar gidilmelidir. Ordu içinde bu vahim niyet ve heves içine giren cuntacı zihniyetler varsa bunların deşifre edilmesi hepimizin görevidir. Bu iddiaların aydınlatılması, bütün yönleriyle milletimizin önüne konulması en başta Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ibrası açısından önemlidir.

Plan dehşet verici

BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır: Birtakım kurumlar içinde bazı kimseler var. Bu kafalar, kendilerince kutsadıkları laiklik gibi, devlet gibi bazı kavramlar için diğer her şeyi ve insanı teferruat olarak görüyorlar. Kendi insanını, kendi topraklarını heder etmeyi kendi amaçları için reva görebiliyor bu insanlar. 12 Eylül de bu şekilde gelmişti. Bu devletin herhangi bir yerinde görevli insanlar gayri meşru emellerine ulaşmak için kendi insanını hedef alamaz. Bu durum gözü dönmüşlüğün, kendini ülkenin sahibi, diğerlerini ırgat saymanın bir göstergesidir. Bunların her yerden temizlenmesi gerekir.

Yer yerinden oynamalı

USAK Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner: AK Parti'yi Bitirme Eylem Planı ve Kafes Planı'nda da çok vahim iddialar vardı, ancak bu iddialarla ilgili idarî ve yargı kurumları gerekenleri yapmadı. Benim korkum, iddialar doğru ise bile soruşturma yapılıp gerçekler gün yüzüne çıkarılmadığı için toplumun bunu kanıksaması. Toplum darbe planlarını normalmiş gibi algılamaya başlayacak. Oysa bu tür iddialar bırakın Türkiye, Fransa ve Almanya'yı, Haiti gibi ülkelerde bile yeri yerinden oynatır.

Huzurumuzu kimse bozamaz

Gaziantep Baro Başkanı Aziz Canatar: Ülkenin huzurunu bozan sağcı mı, solcu mu, gerici mi ilerici mi kim olursa olsun, cezasını çekmeli. Kimsenin ülkenin huzur ve asayişini bozmaya hakkı yok. Ülkeyi içeride ve dışarıda itibar kaybına uğratacak kim olursa olsun herkes hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmalı, cezaları verilmeli.

Böyle bir ülkede yaşamak büyük talihsizlik

Kayseri Baro Başkanı Ali Aydın: Kaçıncı darbe ve provokasyon planı bu. Böyle bir ülkede yaşamak büyük bir talihsizlik. En büyük güvencemiz olan ordumuzun bu işlere alet edilmesi, ordunun içinden böyle şeylerin çıkması ayrıca üzücü. Bu planı yapanlar, darbe hazırlığı içinde olanlar, 300 çocuğu bir denizaltıyla batırmaya çalışan bu kişilerin makamı mevkisi ne olursa olsun, ucu kime dokunursa dokunsun, bürokrasiden, silahlı kuvvetlerden kim bu yapılanma içindeyse ülkenin bunlardan temizlenmesi lazım.

Masum insanları Allah'ın evinde katletmek vahşetin en büyüğü

Cami ve Kur'an Kursu Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Recep Kıyak : Çok korkunç ve vahim bir olay. Utanç verici. Keşke böyle bir şey olmaz diyebilseydik. Ama kazan kaynıyor. Olmaz diyemiyoruz. Masum insanları Allah'ın evinde katletmeyi düşünmek sözün bittiği yerdir. Camiler herkesin yan yana durduğu, yaratıcıya ibadet ettiği, sınıf, rütbe ayrımı olmayan Allah'ın evleridir. Kim olursa olsun bu planları yapanları kınıyorum. Bu, ağır bir insanlık suçudur. Sorumlular hakkında gereği yapılmalıdır.

Ordudaki çürükler temizlenmezse ülke muz cumhuriyetine döner

İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Aydoğan: Ordu bizim ordumuz ama içindeki çürükler temizlenmeli. Çürükler ve pislikler temizlenmezse Türkiye'nin muz cumhuriyetlerinden farkı olmaz. Bu suçları işleyenler mutlaka cezalandırılmalı. Bu ülke demokrasi ülkesiyse, kimsenin kendini bu demokrasinin üstünde görmemesi lazım. Hükümete burada çok büyük görev düşüyor. Ne yapıp edip bu işi bitirmeli.

Genelkurmay kabul etti: Plan semineri, eğitim amaçlı senaryoydu

Genelkurmay, darbeye zemin hazırlamak için Fatih Camii ile Beyazıt Camii'nin bombalanması gibi eylemlerin yer aldığı 'Balyoz Güvenlik Harekâtı Planı'nı kabul etti. Ancak Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamada, ilginç bir savunma yapıldı. Söz konusu plan seminerinin Genelkurmay Başkanlığı'nın 2003-2006 yılı Tatbikatlar Programı'nda bulunduğu belirtilirken, gayenin dış tehdide ilişkin olarak hazırlanan harekât planlarını geliştirmek ve ilgili personelin eğitimlerini sağlamak olduğu iddia edildi. Açıklamada şöyle denildi: "Plan Semineri, giderek tırmanan bir gerginlik dönemini kapsayan bir senaryo içerisinde uygulanmıştır. 1'inci Ordu Komutanlığı sorumluluk bölgesinde icra edilen bu Plan Semineri'nde, Ordu Geri Bölge Emniyeti ve savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi halinde de uygulanan sıkıyönetim konuları üzerinde de durulmuştur. Bu plan seminerine ilişkin olarak ortaya atılan iddiaları, aklı ve vicdanı olan hiçbir kimsenin kabul etmesi mümkün değildir. Söz konusu iddiaları ciddiye alarak üzerinde yorumlar yapılmasının ve bilgi kirliliği yaratılmasının; özellikle toplumumuzda tedirginlik yaratmak isteyenlerin amacına hizmet edeceği değerlendirilmektedir.' ANKARA AA

Haber Ara