Dolar

34,8700

Euro

36,6756

Altın

3.021,04

Bist

10.053,97

Dünya basınında bugün

Dünya basınında bugün öne çıkan başlıklar

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-21 10:36:00

Dünya basınında bugün
Dünya basınına Amerika Birleşik Devletleri ile başlıyoruz.

International Herald Tribune Gazetesi’nde Haiti’de bir hafta önce meydana gelen depremin ardından öksüz ve yetim kalan çocukların durumuyla ilgili bir yazı göze çarpıyor.

Habere göre, depremde onbinlerce çocuk anne ve babasını kaybetti. Haiti hükümeti, şimdiye kadar 900 kadar çocuğun, evlatlık verilme şartlarına uygun olduğunu açıkladı.

Çocuklar, Amerikalı aileler tarafından evlatlık alınıyor. İlk olarak 53 çocuk, bu amaçla Amerika Birleşik Devletleri’ne götürüldü.

Amerikan yönetimi daha önce Haiti için vize şartlarını gevşetmişti. Miami’deki katolik din adamları, önceliği çocukların akrabaları ile buluşmalarına vereceklerini belirtti.

Birleşmiş Milletler yetkilileri de, Haiti’de yasadışı olarak yetimhane adında kurulan 200 kadar kuruluş olduğunu, bu kuruluşların çocukları ailelerinden satın alarak yabancı ülkelere pazarladığına dikkat çekerek, Amerikalı yetkilileri çocukların gerçekten öksüz ve yetim olup olmadığını araştırmaya çağırdı.

Herald Tribune Gazetesi, Afganistan’ın başkenti Kabil’in göbeğinde hafta başında düzenlenen bombalı saldırının ardından, halkın hükümete güveninin iyice zayıfladığını belirtiyor.

Pazartesi sabahı alışveriş merkezine giren tepeden tırnağa silahlı iki intihar eylemcisi, dördüncü ve beşinci kata çıkarak, çevreye ateş açtı, bir çocuğu öldürdü.

Güvenlik kuvvetleriyle çıkan çatışmada iki sivil ile üç güvenlik görevlisi öldü. Alışveriş merkezindekiler, intihar eylemcilerinin isteseler çok daha fazla kişiyi öldürebileceklerini, çarşının tam ortasında üzerlerindeki bombaların pimini çekebileceklerini, ama bunu yapmadıklarını belirtiyor.

Afganlara göre, militanların amacı sivilleri öldürmek değil, hükümete "sizi istediğimiz yerde vurabiliriz" mesajı vermekti. Afganlar intihar eylemcilerinin nasıl olup da üzerlerinde bombalarla Kabil’e kadar gelebildiklerinin sorgulanması gerektiğini belirtiyor, hükümetin zayıf kaldığını düşünüyor.

Herald Tribune’den alacağımız son haber, Almanya’da kadınların yükselişi ile ilgili. Habere göre, Hitler zamanında kadınların görevi ev işleri, yemek pişirmek ve çocuk bakmakla sınırlıydı.

Bu bakış açısı çok uzun yıllar devam etti. 2000’li yıllarda bile çocuk sahibi olan ve işine geri dönmek isteyen kadın ayıplanıyordu. Ancak bu bakış açısı nüfusun yaşlanması, kadının işgücü açığını kapatmak için çalışma hayatına daha fazla girmesi ve Doğu Almanya ile birleşmenin ardından köklü biçimde değişmeye başladı.

250 yıldır yarım gün eğitim yapan okullar, çalışan kadına ayak uydurmak için tam gün eğitime geçmeye başladı. 2003 yılından buyana ülkedeki 40 bin okuldan beşte biri tam gün eğitime geçti.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, siyasi açıdan dünyanın en güçlü kadınlarından biri. Çocuğu olmamasının, Merkel’in siyasette önünü açtığı söyleniyor. Bununla birlikte Almanya Çalışma Bakanı Ursula von der Leyen, yedi çocuk annesi bir doktor. Leyen, kadınların çalışma hayatına girmelerini hararetle destekliyor.

Los Angeles Times Gazetesi’ne geçiyoruz. Gazete Haiti depreminde yaşanan yardım karmaşasını ön sayfalarına taşıyor.

Gazetenin haberine göre, ülkeye yardım yağıyor, ancak bu yardımların indirileceği havaalanı yetersiz, ulaşılan yardımlar da akaryakıt sıkıntısından havaalanında bekliyor.

Haiti hükümeti, hükümet binaları yıkıldığından, Port Au Prince yakınlarındaki bir karakoldan ülkeyi yönetiyor.

Havaalanı Amerikan askerlerinin kontrolünde. Hem yetersiz, hem de uçuş kontrol kulesi yıkıldığından, uçuşlar yerde kurulan barakadan idare ediliyor. Amerikan askerleri Haiti’de yeni havaalanları kurmak için kolları sıvadı.

Port Au Prince limanı da, bir bölümü çöktüğünden yardım yüklü gemilerin yanaşmasına uygun değil. Acil olmayan yardımların deniz yoluyla önce komşu Dominik Cumhuriyeti’ndeki limana ve havaalanlarına, ardından karayoluyla Haiti’ye ulaştırılması planlanıyor.

Port Au Prince havaalanına ulaşan yardımlar ise küçük bir tepecik oluşturmuş durumda. Yardımlar sağlıklı dağıtılamıyor, çünkü ülkede sadece iki haftalık akaryakıt stoğu kaldı. Bu akaryakıtı dağıtacak tankerlerin çoğu da depremde hasar gördü. Akaryakıt sadece ulaşım açısından değil, hastanelerde kullanılan jeneratörler için de önem taşıyor.

Yardım kuruluşları, havaalanının idare ediliş şeklinden de rahatsız. Görevlilerin bildirdiğine göre, yardım malzemesi ve kurtarma ekipleriyle dolu beş uçak, sıkışıklık nedeniyle geri gönderilirken, diplomatları taşıyan uçaklarla askeri uçakların inmelerine izin veriliyor.

Los Angeles Times Gazetesi bir başka haberinde de, eşlerinden fazla kazanan ve daha yüksek eğitim alan kadınların oranının giderek arttığına dikkat çekiyor.

Gazetede yeralan araştırmaya göre, 1970 yılında eşinden daha fazla kazanan kadınların oranı yüzde 4 iken, bu oran 2007 yılında yüzde 22’ye çıktı. 1970 yılında eşinden daha eğitimli kadınların oranı yüzde 20 iken, bu oran 2007’de yüzde 28’e çıktı. Araştırmaya göre, kadınların ekonomik statülerinin daha iyi olması, ev işlerine yansımıyor. Ev işlerinin çoğu hala kadınların üzerinde...

İsrail’e geçiyoruz. Haaretz Gazetesi’nde İsrail’in eski Washington Büyükelçisi, Ortadoğu uzmanı İtamar Rabinovich imzası ile yayımlanan makalede, Başbakan Netanyahu’ya Türkiye’yi gündeminin ilk sıralarına yerleştirmesi tavsiyesinde bulunuldu.

Makalede Netanyahu için "Başbakan daha önce devreye girse geçen hafta verilen zararın önemli bir kısmı önlenecekti" eleştirisine yer verildi.

Makalesine "Büyükelçi krizine" gönderme yaparak ve Netanyahu’ya yönelik bir çağrı ile başlayan Rabinovich şunları yazdı: "Şimdi hakaretler ve özür dileme melodramı sona erdiğine göre, İsrail hükümeti, bizim ulusal güvenliğinin en önemli unsularından biri olan Türkiye ile ilişkilerdeki meydan okumaları ciddi olarak ele almalıdır."

"Ankara ile Kudüs arasındaki gergin ilişkilerin tüm bölgedeki güç dengesini etkilediğini de vurgulayan Rabinovich, on yıl önce Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri müttefiki olduğunu ve İsrail ile geniş ilişkilerinin bulunduğunu belirtti.

Bu sonuç Demokrat Partili Başkan Barack Obama için büyük bir darbe olarak görülüyor.

Guardian'da yazan Michael Tomasky, nedenini şöyle açıklıyor:

"Karmaşık bir prosedür gereği, bir yasanın Senato'dan geçmesi için 100 senatörden 60'ının onayını alması gerekiyor. Demokratlar şu anda 60 sandalyeye sahip. Ancak Cumhuriyetçi senatör Scott Brown'un yemin ettiği gün 60'ın bir altına düşecekler."

"Cumhuriyetçiler şimdiye kadar Senato'ya gelen önemli hiçbir konuda Obama'ya bir oy bile vermedi. Brown'un Massachusetts zaferi sonrasında Beyaz Saray ile uzlaşma konusunda daha da soğuk olacakları kesin."

"Bu nedenle Demokratların gündemi, Senato'da sıkışmış durumda."

Financial Times şu yorumu yapmış başyazısında:

"Bu Barack Obama yönetimini ve partisini sakat bırakacak bir darbe. Demokratlar Senato'daki mutlak çoğunluklarından mahrum kaldı."

"Ancak aldıkları yara bununla sınırlı değil. Bu seçim, ulusal düzeyde de sonuçlar doğuracak. Amerika Birleşik Devletleri siyasetinin görüntüsü değişmiş durumda."

Peki bu noktaya nasıl gelindi? Demokratlar nerede hata yaptı? Independent başyazısında şu yanıtı veriyor:

"Bu Demokratların kazanması gereken, kazanabilecekleri ve kaybetmeye tahammülleri olmayan bir seçimdi."

"Ancak parti her zaman olduğu gibi galibiyeti garanti saydı, zayıf bir aday çıkardı ve sönük bir kampanya düzenledi. Cumhuriyetçi Scott Brown'a desteğin yükselmekte olduğunu fark ettiklerinde ise harekete geçmekte geç kaldılar."

"Obama'nın taraftarları seçimin zor bir dönemde yapıldığını, resesyonun, yüksek işsizliğin ve Beyaz Saray'ın sağlık reformu konusundaki ateşli tartışmaların sonucu etkilediğini savunuyor. Ancak bunların hiçbiri, 40 yıldır Demokratlarda olan bir sandalyenin kaybedilmesini açıklamaya yetmediği gibi, yeterli mazereti de oluşturmuyor."

Haiti'nin depremzede yetimleri

İngiltere basınında öne çıkan bir başka konu da Haiti'deki deprem.

Independent başsayfasını depremin ardından yedinci günde enkazdan 10 yaşındaki kız kardeşi ile birlikte canlı çıkartılan 8 yaşındaki Kiki'nin fotoğrafına ayırmış.

Hayatta kalmanın yanı sıra, Kiki'nin bir şansı da annesinin de hayatta olması. Ancak Haiti'deki depremin Kiki kadar şanslı olmayan yüzlerce çocuğu yetim bıraktığı tahmin ediliyor.

Guardian da bu konuyu gündeme getirmiş ve bu çocukların evlat edinilmesi için acele edilmemesi yönündeki çağrılara yer vermiş.

İngiltere merkezli yardım örgütleri ile Unicef, bu çocukların hayatta kalan akrabaları olabileceği, dolayısıyla önceliğin çocukları onlarla buluşturmaya verilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Yardım örgütleri evlat edinme yoluyla ülke dışına çıkarılmalarının zaten kırılgan bir ruh haline sahip bu çocukları daha da zor duruma sokabileceğini vurguluyor.

İsrail'den yardım kuruluşlarına darbe

Times'ın "Yardım görevlileri Filistin topraklarından çıkarılıyor" başlıklı haberinde şu satırlara yer veriliyor:

"İsrail Batı Şeria'da ve Doğu Kudüs'te görev yapan yabancı yardım görevlilerine vize vermeyi durdurdu. Bu durum Filistin topraklarındaki yardım faaliyetlerinin geleceği konusunda kaygı doğurdu."

"İsrail İçişleri Bakanlığı Noel öncesinden bu yana, aralarında Oxfam, Sınır Tanımayan Doktorlar ve Save The Children'ın da bulunduğu örgütlere sadece turist vizesi veriyor. Yardım örgütleri yasal durumlarının muğlak olduğunu ve bazı görevlilerin Batı Şeria'ya sokulmadığını aktardı."

"Bazı aşırı sağcı gruplar bir süredir hükümet üzerinde baskı oluşturarak, sık sık İsrail karşıtı olmakla suçlanan yardım kuruluşlarına karşı daha sert olunmasını talep ediyordu. Solda yer alan bazı İsrailli gruplar ise hükümeti, Gazze'ye yönelik ablukayı eleştiren İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Oxfam gibi kuruluşlara savaş açmakla suçluyor."

bbc - trtnet

Haber Ara