Suriye’deki 20 bin kayıp insan bulunsun…
Suriye'de birçok alanda iyileşmeler olurken insan hakları alanında bir değişikliğin olmaması ve polis devleti imajından hâlâ kurtulmaması herkesi kuşkulandırıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-19 10:16:00
Türkiye -Suriye arasındaki ekonomik ve diplomatik ilişkiler son iki yıldır, gayet sıcak ve samimi bir şekilde devam ediyor. Hükümetin siyasi ve ekonomik alandaki üst düzeyde sürdürdüğü ilişki sadece Suriye Baas yöneticileri, işadamları ve bölgeye sık sık gidip gelen köşe yazarı arkadaşları çok sevindirmektedir..
Suriye-Türkiye ilişkilerinin hiç değinilmeyen fakat insanın yüreğini vicdanını yaralayan bir diğer yanı var; bu yanını ne hikmetse dindar, muhafazakâr ve İslamcı arkadaşlarımız maalesef görmeye yanaşmıyor. Bir Suriye sevdasıdır gidiyor… Arabesk bir Suriye sevgisi bizi orta vade de Suriye halkından soğutmayacak mı?
Suriye gerçeklerini görmek, yazmak Suriye’deki totaliter, diktatör Baas yönetimine demokrasi tavsiyesinde bulunmamız vicdani ve ahlâkî görevimizdir. Suriye asla demokrasi ile imtihan olmak istemiyor. Sadece denize düştüğü için Türkiye’ye sarılmış vaziyette, yıllardır güçlü ülkelerin eteğine sarılarak Filistin eksenli jeopolitik avantajını sinsice kullanarak iktidarını sürdürmektedir. %8 Nusayri elit Baas yönetimi, 30 yıldır Suriye’de baskıcı kanunları ile ülkeyi yönetmeye devam ediyor.
Ortadoğu’nun en totaliter ülkesi konumunda olmasına rağmen maalesef ülkemizde sanal bir Suriye tablosu çiziliyor. Tamamen sahte, yalan ve gerçeklerle alakası olmayan bir Suriye fotoğrafı ile karşı karşıyayız.
AK Parti Ortadoğu’da demokratik ve muhafazakâr bir rüzgâr estiriyor. Irak, Suriye, Ürdün ve Mısır gibi baskıcı totaliter ülke halkları bugünkü Türkiye’yi özlüyor. AK Parti Türkiye’de Ergenekon ile mücadele ederken kelle koltukta demokrasi mücadelesi veriyor. Bu mücadele Ortadoğu Müslümanları tarafından heyecan ile izlenmekte. İçerde AK Parti açılımına koşulsuz destek veren yazar arkadaşlar, söz konusu Suriye olunca % 80 Müslüman çoğunluğun 30 yıldır gördüğü işkence, sürgün, insan hakları ihlalleri ve 20 bin Hamalı insanın mezarlarının yerini öğrenemeyen, Müslüman kardeşlerinin sesini duymamaya ve onların yaşadığı işkenceyi adeta görmemeye çalışmaktadır.
Bosna’da 8 bin toplu mezarlarda hâlâ aranan, Boşnak kardeşlerimiz için her yıl ağıt yazılırken. 100 bin Suriyeli Müslüman kardeşimizin 30 yıldır dünyanın farklı ülkelerinde mülteci olarak hayatlarını idame etmeleri ve ülkedeki işkencelerin dile getirilmesine tahammül edilmemesinin sebebini bir türlü anlayamıyorum. Şimdi sırası mı? sözünü birçok aklı evvel yazar sıkça kullanıyor. Suriye PKK’ya ev sahipliği yaparken zaten ses çıkaramıyor idik muhatap sorunumuz vardı. O zaman kaale bile alınmıyorduk, ne devlet ne millet olarak. Türkiye ile Suriye arasında ilişkilerin zirvede olduğu bir dönemde Suriye Müslümanlarının demokrasi istemleri de nerden çıktı sorusu insanın kanını donduruyor.
Suriyeli Müslümanların kendi özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin takvimi ve iznini neden biz tayin edelim. Halepçe’ye, Kürdistan’a, Srebrenitsa’ya, Raunda’ya, Gazze’ye ağıt yakacaksınız ancak söz Suriye’ye gelince zamanı değil diyeceksiniz. Hükümetlerin görev alanları ile yazar, akademisyen ve STK’ların görevi alanları farklıdır. İslamcı gazete patronları ve köşe yazarları, kendilerini hariciye memuru yerine koymaları çok düşündürücü, resmi seyahatler ile Suriye değerlendirildiğinde vicdan ve mantık yer değiştiriveriyor.
Unutmayalım, Saddam’ın Baas’ı halkı hiçe sayarak yıllarca zulüm baskı ve işkence ile Irak halkını ezdi ve susturdu. Sonucunu gördük, bugün Beşşar Esad, babası Hafız Esad’ın ölümün 10. yılında maalesef Suriye halkının üzerinden baskı ve zulmü kaldırmak için en ufak bir girişimde dahi bulunmamıştır. Halkına verdiği demokratik açılım sözlerini 10 yıldır ertelemektedir. Suriye insan hakları çizelgelerinde Ortadoğu’nun en karanlık ve baskıcı ülkelerin başında gelmektedir, tek sermayesi yıllardır Filistin davasının arkasına sığınarak Müslümanlara baskı ve işkence yapmaya devam etmektedir.
Ülkede bulunan 300 bin Kürt, İslamcı, Sol ve demokrasi yanlılarına karşı acımasızca baskı uygulamaya devam etmektedir. 1982 Şubat ayında Hama şehrinin bombalanması sonucunda 50 bin insan hayatını kaybetmiş. Ve 20 bin insanın nerede olduğu halen bilinmemektedir. Bugün 100 bin insan, mülteci olarak hayatını ülke dışında sürdürmekte, aileleri ve akrabaları ile hiçbir iletişim kuramamaktadır. Baas yönetimi demokratik hiçbir açılıma müsaade etmemektedir. Türkiye bu yaklaşımı ile orta ve uzun vadede Suriyeli Müslüman halkın sevgisini zedelemiş olacaktır. Kendi ekonomik ve bölgesel siyasi çıkarı için totaliter bir ülke ile çıkar ilişkisi imajını güçlendirecektir.
Suriye’de demokrasi’nin yeşermesi için elimizi vicdanımıza koyarak STK’lar, aktivistler, aydınlar, yazarlar ve çizerler olarak ülkede Müslümanlara uygulanan baskı ve zulmün gerçek yüzünü ortaya koymalıyız. Türkiye’de demokrasi mücahitliği yapan liberal, demokrat ve muhafazakâr İslamcı arkadaşlar Suriye’de nasıl oluyor da Saddam Baas’ının kardeşi, Suriye Baas’ının totaliter anti-demokratik yönetimini görmezden geliyor… Bu ne yaman çelişki. Suriye devleti sabıkalı bir devlet olduğunu çabuk unutuyoruz.
Şam’ın dostu yoktur, korkuları ve çıkarları vardır. Demokrasi asla amaç olamaz diyen bir Beşşar Esad’a demokrasiye geçmeyi ya da gerçekten demokrasi Suriye için neyi ifade eder sorusunu sormamız gerekmiyor mu? HAMA kayıplarının hesabını Beşşar Esad sormak zorundadır. Suriye demokrasi ve halkı ile barışma inancında samimi olduğunu ispat etmeli ve iyi niyetini gösterecek adımlar atmalıdır. Aksi takdirde, Suriye insanlık için güvensiz ve karanlık bir ülke olmaya devam edecektir…
*Yazar-Aktivist.
SON VİDEO HABER
Haber Ara