Ümmet-Kavim ve Açılım
İslam'la ırkçılık birbirine zıttır, İslam'ın hüküm sürdüğü yerde ırkçılık olamaz, ırkçılığın hüküm sürdüğü yerde İslam söz söyleme takatini yitirmiş demektir.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-11 00:29:00
Son zamanlarda, bazı insanların ve çevrelerin Kürt açılımı ile ilgili çokça şeyler söylediklerine şahit olduk. Müslümanların bu hususta tavır takınmadıklarını ve görüşlerini beyan etmediklerini yaygınlaştırıyorlar ve zımnen bu meselede devletle eş düşündüklerini söylemeye çalışıyorlar.
Irkçılık meselesi bugünün meselesi değildir. İslam’la ırkçılık birbirine zıttır, İslam’ın hüküm sürdüğü yerde ırkçılık olamaz, ırkçılığın hüküm sürdüğü yerde İslam söz söyleme takatini yitirmiş demektir.
Olayı fazla dağıtmadan ve tarihi derinliğine dalmadan kısaca bir genelleme yapmakta fayda mülahaza ediyoruz.
Osmanlı’nın dağılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti dünya hâkim gücüyle anlaşarak, İslamî özellik taşıyan tüm unsurlardan arındırarak kuruldu. Alfabe değiştirildi, kanun değiştirildi, anlayış değiştirildi; ümmetçilikten çıkarılıp uluslaştırıldı.
Temel belirleyici, dile dayalı etnik milliyetçilik oldu, bu sadece Türkiye için değil Osmanlı bakiyeleri tüm kavimler için de böyle oldu.
T.C. Türk ulusuna dayandığı için din yerine ortak payda olarak ırk belirlendi, üst kimlik ulus kabul gördü bu da tabii olarak Türk olacaktı, bunun için Türk dili, Türk tarihi ve Türk kültürü yeniden ele alındı ve milliyetçilik de batılı anlamda yorumlandı ırk esasına dayandırıldı.
Kürtler de buna uymaya mecbur edildi, Kürt diye bir kavim yok sayıldı ve Türk olarak takdim edildi. İki kavim arasındaki bağlayıcı bağ olan İslam devre dışı bırakıldı. Bu hal ister istemez, Kürt dilini ve Kürt kimliğini inkâr ve asimilasyona tabi tutuldu. Bu durumu Müslümanlar fark edemediler, çünkü kendi dertleriyle meşgul idiler, kendi kimliklerini korumaya ve var olmaya gayret ediyorlardı. Zulüm üzerlerinden silindir gibi geçti ve kendilerine yeni yeni geliyorlar. Bunda bir kasıt aramak doğru değildir, en fazla ihmal edilmiş olabilir.
Kürtçü hareketler de Türkiye Cumhuriyetinin yolunu takip ederek ümmetten, İslam’dan ulusçuluğa geçme gayretindedirler. T.C.‘nin70 yıldır diğer Anadolu’da yaptıklarını şimdi kendi bölgelerine Kürtçüler yapıyor, bu hususta batıcı Türkçülerle Kürtçüler ikiz kardeştirler.
PKK ve onun izinden giden diğer Kürtçü hareketlerin, iki ana düşmanları var; biri T.C. diğeri de İslam.
Hangi mesele olursa olsun, biz Müslümanların tavrı açık ve sarihtir, tevhid inancını bozmayan her türlü iş, düşünüş, yaşayış ve idare ediş bize uyar, kabulümüzdür, tevhidi bozan her türlü düşünüş, yaşayış ve işleyişi de reddederiz kabul edemeyiz.
Türkiye’yi bu raddeye getiren birinci sorumlu; Kemalist, ulusçu, seküler, batıcı devlettir. Kürtleri de dinden ve İslam ümmetinden uzaklaştırmaya çalışan da PKK ve benzeri Kürtçülerdir.
Kürtlerin fıtrî ve insanî tüm isteklerini savunuruz, dillerini konuşmaları, İslam’a ters olmayan örf adet ve geleneklerini yaşamaları… Bunlar tabii haklardır ve asla engellenmemelidir. Devlet güvencesine alınmalıdır.
Devlet de bu ülkenin geleceğini düşünüyorsa, Türkiye’nin dünyada hatırı sayılır bir yeri olsun istiyorsa İslam’la barışmalı ve İslam’ı tüm yurt sathına yaymalıdır. Yani tüm yurttaşları İslam’ın tevhid bayrağı altında toplamalıdır. Bunun dışındaki bütün çabalar geçicidir ve sonuç vermez.
Din sadece doğulular için gerekli değildir, tüm Türkiye için gerekli ve lüzumludur. Doğuda medrese batıda birahane açmakla bu iş bitmez, topyekûn Allah’ın ipine sarılmadıkça problemler bitmez, biri biter öbürü başlar.
*Yayıncı-Yazar. Buruç Yayınları Sahibi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara