Duvarlar hiçbir zaman işe yaramaz
Kolonizm sadece mezarlıkların sayısını arttırır. Duvarlar işe yaramaz. Ne de etnik temizlik. Sahte ümitler var olduğu sürece var olacak olan tarih, büyük bir cezalandırıcıdır.
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-11 00:23:00
Robert Fisk*
İsrail’in Batı Şeria üzerindeki yasal olmayan hak iddiası, bir kralın emirlerine değil kutsal metinlere dayanıyor. Ben ve David McKittrick –Belfast’taki adamımız ve en eski arkadaşlarımdan biri- geçen hafta Milltown Mezarlığı yakınlarında dolaşıyorduk ve Cave tepesinden aşağı ısıran bir rüzgar esmeye başladı.
Bir sonraki gün Dublin’e gitmek için trene bindiğimde, Belfast Telegraph kuzey İrlanda’yı “Buz ve karın içinde gizlenmiş” olarak tanımlıyordu, ama bence Ardoyne’nin, Şelaler’in, Shankill’in, eski Pazarlar’ın durumu abartılıyordu. “Barış” çizgileri olabilirlerdi, ama Andersonstown’un doğusu, o demir, taş ve tellerden oluşan donmuş, acımasız duvari bana 3,000 kilometreden daha uzak, çok daha kalıcı bir başka “güvenlik çiti”ni hatırlattı.
Milltown Mezarlığında, Cumhuriyet “arazisi”nde, -ah, evet Bobby Sands orada yatıyor, tabi Tahran’daki İngiliz elçiliğinin yan sokağında da anısı kutlanmıştı- Sinn Fein’den Maire ve Jimmy Drumm’ın paylaştıkları mezarları var. Maire’nin benim hatırladığımdan daha genç bir fotoğrafını koymuşlar, dalgalı saçları vardı ve öfke ya da kötümserlik yerine daima gülümserdi (hatta 34 yıl önce ona veda etmek için yanına gittiğimde masasında bir şişe viski ve etrafındaki kanepelerde Beyrut’a gidecek genç “ahbap”larına hoşça kal demek için gelmiş olan IRA’nın Andersonstown ekibini komutanları olduğu halde beni neşeli bir şekilde selamlamıştı.)
Mezar taşında “İngiliz yanlısı unsurlarca öldürüldü” yazıyordu –bu, bir İrlanda Katolik Cumhuriyeti hareketinin kullanabileceği “Protestan” kelimesine en yakın şeydir– ve ben Maire’yi 1976 yılında Mater Hastanesinde yatağında nasıl vurduklarını, kanlı çarşaflarının arasından nasıl sıyrılıp düştüğünü ve yerde emeklemeye çalışırken nasıl tekrar vurduklarını hatırladım.
Bugün Belfast’ın Katolik çoğunluklu bir şehir olacağını bilemezlerdi. Ya da 16. ve 17. yüzyılın Protestan yerleşimcileri -Jakoben çiftçiler ve Cromwellci emektarlar– 400 yıl sonra topraklarının neredeyse tamamen Katolik haline geleceğini düşünemezlerdi. Protestan yerleşimcilerin hikâyesi, bugün İsrail’in dünyanın son sömürgeci savaşını Birleşik Devletler olarak bilinen o muhteşem anti-sömürgeci devletin yardımıyla sürdürdüğü Batı Şeria’daki modern-zaman “yerleşimcileri”nin hikâyesinin, hayaletlerin rol aldığı bir versiyonunu anlatıyor sanki.
Elbette, bir çok farklılık söz konusu. Protestanlık, çeşitli İrlandalı versiyonları, Katolik Galleri, dinlerinden döndürmeyi ya da etnik olarak temizlemeyi amaç edinmişlerdi. Yahudilik dinden döndürmeye çalışmıyor –aslında tam tersi bir durum söz konusu– ve İsrail’in Batı Şeria’daki yasadışı hak iddiası bir kralın emrine değil kutsal metinlere dayalı.
Hala 16.-17. yüzyıl İrlanda tarihinin son popüler yorumcularından biri olan Robert Kee, kısaca şöyle söylüyor: “Donegal, Tyrone, Derry ve Armagh eyaletleri, Cavan ve Fermanagh eyaletleriyle birlikte İngiltere ve İskoçya’dan gelen yabancıları İrlanda topraklarına konuşlandırmak ya da yerleştirmek için yapılmış tarihteki en sistematik girişimin hedefi olmuştur. Bu, hükümetin bir çizim masasında gerçekleştirilen güya Ulster İskan Programıydı.”
Daha önce de barbar İrlanda’yı kolonize etme çabaları olmuştu, Katolik imparatorlar ailelerini Leix ve Offaly’ye yerleştirmişlerdi (braların asıl sahipleri birden Kral ve Kraliçe’nin eyaletlerinde yaşadıklarını fark etmişlerdi, tıpkı Batı Şeria Filistinlilerinin 1967den beri Judea ve Samaria’da yaşadıklarına inanmaları gerektiği gibi). Kee, “Ama daha önceki tüm iskan çabaları başarısızlıkla sonuçlanmıştı” diye yazıyor. “İnsan desteği ya da bir başkentleri olmadığı için, ya da onlara yer açmak için tahliye edilen isyancılar tarafından fiziksel olarak yok edildikleri için, yıkıldılar.”
İşte bu İsrail’in korktuğu şey: 1948de tahliye edilen Filistinlilerin şu an İsrail Devleti olarak geçen eski topraklarını geri almak için dönmesi, ya da en azından 1967den sonra Batı Şeria’da toprakları çalınanların. Protestanların 1641deki Katolik katliamı, şu an Dublin, Trinity Üniversitesindeki arşivimde bulunan 20 bin sayfalık tanık ifadesiyle kesinleştirilmiş bir sivil savaş dönemi, Yahudilerin 1929’daki Arap isyanı sırasında yaptıkları Hebron (el-Halil) katliamının kasvetli bir habercisiydi; gerçi 1641de 1,300 Protestan asılmış ve kılıçtan geçirilmişti, Hebron’da yalnızca 64 Yahudi…
Ama Elizabethçi yerleşimciler askerlerdi. Daha sonra İskoç Protestanlar geldi, Batı Şeria’daki asker olmaya hazır yerleşimciler gibi. “Nüfus yoğunluğu olmayan topraklara yerleşmek iki ülkenin de hayallerini süslemişti” – Perceval-Maxvell’in İskoç katliamı üzerine yaptığı çalışmadan alıntı yapıyorum, ama “çölü kan gölüne çevirmek” ve “toprağı olmayan insanlar için insansız topraklar” gelecekte bir yerde yankılanıyor.
Cromwell, son kurbanları hala Milltown Mezarlığında ve Falls Road’ın aşağısındaki Belfast’ın genel olarak Protestanlardan oluşan Şehir Mezarlığında bulunabilecek olan yeni bir vahşet türünü İrlanda’ya getirendi. Drogheda ve Wexford’daki kıyımlar da kitlesel korkunun katalizörü olma görevi gördü, 1948deki Deir Yasin ve diğer Arap köylerinde yapılan, daha sonra İsrail toprağı haline gelen diğer Arap toprakların terkine ya da devrine neden olan katliamlar gibi. İrlanda’nın en güzel toprakların çoğuna, en azından dörtte üçüne, Katoliklerce el konulmuş, asıl sahipleri Connaught’un soğuk topraklarına atılmıştı. 1688den sonra, Katolikler Gal İrlanda’sının yüzde yirmi ikisini ellerinde tuttular, Yasir Arafat’ın umutsuz Oslo “anlaşması”nda, sömürülen Filistin toprakları için önerdiği yüzdenin –yirmi iki– aynısı. Şu an “Filistin”de Arapların sahip olduğu yüzde hala daha küçük, amansız bir şekilde 1703te Katoliklerin yüzde on dört içinde sıkışıp kaldığı yüzdeye doğru ilerliyor.
Tekrarlıyorum, bunlar paralel seyreden hikayeler; ama henüz doğmamış hayaletler var. 17. yüzyılda İngiliz yöneticiler –haklı olarak– İspanyanın İrlandalı isyancılara maddi manevi destek gönderdiğini düşünüyorlardı, tıpkı İsrail’in bugün –doğru bir tespit– İran’ın Hamas’a ve dışarıdaki “Filistinlilerin” Hizbullah’a maddi manevi destek gönderdiğini düşünmesi gibi. Roma’daki Papa yerine, Tahran’daki Papa Khamenei geçiyor. Birçok kez, Protestanlara karşı yapılan “terörist” eylemler, mülklerini ele geçirenler tarafından çalışmalarına izin verilen yersiz kiracı Katolikler tarafından yapılmıştır. Dolayısıyla, daha sonraki Protestan “yerleşimciler”, geniş savunma duvarlarıyla çevrilmiş, izleme kuleleriyle, sur ve silah mevzileriyle çevrelenmiş bir şekilde yaşadılar. Derry şehrinin Katolik Bogside’tan daha yüksek duvarları şimdi Arap topraklarını kesen İsrail duvarları kadar vahşi.
Ve tabi ki, İrlandalı Katolikler yurtdışına kaçtı, tıpkı İsrail dışişleri bakanının Filistinlileri doğuya “transfer” etmekten mutluluk duyacağı gibi. Ve İrlandalı Katolikler nereye gitti? 100 bin kıtaya kaçan insanın çoğu İspanya’nın Hapsburg bölgesine, birçok kişi de Katolik Hıristiyan derebeyleri tarafından Moriscoslardan –İspanya Müslümanları ve Yahudilerin geri kalanı– temizlenen topraklara gittiler. İspanya Müslümanlarının (din değiştirmeyi reddedenler) yok edilişlerinin finali, 1609’da İspanya kralı Philip 300 bin kişiyi Osmanlı egemenliğindeki Kuzey Afrika-İber yarımadasına gitmeye zorladığında gerçekleşmişti. Moriscosları “etnik olarak temizleyen” İspanyol “temizleyiciler” –Garcia Sarmiento de Sotomayor ve Kont Caracena aralarındaydı– şimdi Galicia’ya yerleşen İrlandalılar için kaynak talep ediyorlar.
Zamanın İrlandalı Katolik yayınları, -İgor Perez Tostado tarafından yürütülen araştırmalara göre- İrlandalı Katolikleri İspanyalı Müslümanlara benzetiyorlardı: “iki topluluk da politik kesimin varlığını devam ettirebilmesi için sadece sadakatsizliğe değil aynı zamanda yaşamlarımızın tehdidine de maruz kaldık.” Gerçekte, ikisi de denize sürülmüştü.
Ama İngiliz ve İskoç “yerleşimciler” İrlanda’da başarısızlığa uğradılar. Protestanların Londra’dan geleceğini umdukları sonsuz destek bir fiyasko çıktı. Peki, İsraillilerin Washington’dan bekledikleri sonsuz destek? Ben hala tek-devlet çözümünün işe yarayacağını düşünmüyorum –İrlanda’daki Protestan azınlık bir gün bunu kabul etmek zorunda kalacak, tabi şu an resmen kabul etmemiş durumdalarsa da, bilinçaltında kabul etmişleridir– ama kolonizm sadece mezarlıkların sayısını arttırır. Duvarlar işe yaramaz. Ne de “üstün” dinler. Ne de etnik temizlik. Sahte ümitler var olduğu sürece var olacak olan tarih, büyük bir cezalandırıcıdır.
*Independent Gazetesi’nin ünlü Ortadoğu muhabiri.
Bu makale Murat Hazine tarafından timeturk.com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara