Dünya Basınında bügün
Dünyada meydana gelen olaylarla ilgili gazete ve dergilerde yer alan haber yorum ve analizler...
16 Yıl Önce Güncellendi
2010-01-11 11:22:00
Gazetenin haberinde, Almanya Milli İstatistik Dairesi’nin açıkladığı son verilerin ardından Çin’in, Almanya’yı geçerek dünyanın en büyük ihracatçısı konumuna ulaştığı belirtiliyor.
Haber şöyle devam ediyor:
Geçen yılın ilk 11 ayında, Çin’in ihracat değeri 1 trilyon 70 milyon doları bulurken; Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip ülkesi olan Almanya’nın ihracatı, 1 trilyon 50 milyon dolarda kaldı.
Çin’in ihracat şampiyonluğu, Almanya’nın 9 Şubat’ta, 2009’un tamamı için ticaret rakamlarını açıklamasıyla kesinleşecek.
Ancak uzmanlar, Aralık ayı rakamlarının, bu sıralamayı değiştirecek kadar farklı olmasını beklemiyorlar.
Bu gelişmenin, başka kurumlarca da doğrulanması halinde, Çin’in küresel konumunu daha da güçlendirmesi bekleniyor.
Zira Çin’in bu yıl, dünyanın en büyük ikinci ekonomisi konumundaki Japonya’nın yerini alacağı tahmin ediliyor.
Ekonomi uzmanları, hükümetin Çin ekonomisine aktardığı büyük ölçekteki kaynakların, Çin’in küresel ekonomik durgunluktan çıkmasına yardımcı olduğu görüşünde.
Gerek Almanya gerekse Çin’de ekonomik büyüme ihracata dayanıyor.
Bazı çevreler bu durumun küresel bazda yaşanan dengesizliklere de katkısı olduğunu savunarak Almanları daha fazla tüketmeye, Çinli yetkilileri de para birimi Yuan’ın dolar karşısında serbestçe hareket etmesine izin vermeye çağırıyor.
Çin yurtdışına elektronik araçlar ve tekstil ürünleri; Almanya ise otomobil, kimyasal ürünler ve özel makine parçaları ihraç ediyor.
Avrupa’nın en büyük ekonomisi konumunda olan Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı en büyük ekonomik durgunluktan çıkmaya başlarken, ekonomisinin 2009 yılında yüzde 5 oranında küçüldüğü tahmin ediliyor.
Almanya Merkez Bankası, 2010 yılı için büyüme rakamlarını yüzde 1 virgül 6 olarak öngörüyor.
Geçen yıl yüzde 8’in üzerinde büyüme kaydettiği düşünülen Çin ise, 2010 için yüzde 9 buçuk büyüme bekliyor.
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, Mısır’da Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki gerilimi anlatıyor
Gazetenin haberi şöyle:
Mısır’ın Naga Hamadi kentinde meydana gelen olaylarda, Müslüman ve Hıristiyanlar birbirlerinin ev ve işyerlerini yaktı.
Ülkenin güneyindeki Naga Hamadi’de Hristiyan köyü Tiraks’ta 4 ev ile bir işyeri Müslümanlar tarafından yakıldı, Müslüman köyü Bahgorah’da da 4 dükkân Hıristiyanlarca ateşe verildi.
Yetkililer ayrıca, yangınlarda 6 kişinin yaralandığını belirterek, polisin olaylar sırasında taraflardan saldırılarla ilgili 46 ihbar aldığını ifade etti.
Naga Hamadi’de geçen çarşamba 6’sı Kıpti, 7 kişi öldürülmüş, daha sonra düzenlenen protesto gösterilerinde 25 kişi gözaltına alınmıştı.
Yetkililer, 2 Hıristiyanı ateş edip öldürerek olayları başlattığı söylenen 3 Müslümanın polise teslim olduğunu kaydetti. 78 milyonluk Mısır’ın yüzde 10’unu Hıristiyanlar oluşturuyor.
Tehran Times gazetesinde öne çıkan haber İran Savunma Bakanı’nın açıklamaları
Haberde İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi’nin ülkesinin füze savunma kapasitesinin ’’düşmanın tahmininden çok daha güçlü’’ olduğunu söylediği belirtiliyor.
İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi, Devrim Muhafızları Füze Komutanlığı’nı denetiminde yaptığı konuşmada, ’’Füze savunma kapasitemiz, düşmanın tahmininden çok daha güçlü’’ dedi.
Vahidi, ’’düşmanların propaganda ve iddialarının aksine İran’ın caydırıcı gücünün, ülke ve bölge güvenliğini sağlamaya yönelik olduğunu’’ savundu.
İran, en son 16 Aralık 2009’da katı yakıtla çalışan karadan karaya uzun menzilli ’’Siccil-2’’ füzesinin yeni versiyonunu denemişti.
Son denenen füzenin menzilinin, 2 bin kilometre menzilli Şahap-3 füzelerinden fazla ve nokta isabet yeteneğinin daha güçlü olduğu açıklanmıştı.
Amerikan basınında ise, İran’ın bu meydan okuyuşuna karşı sert bir açıklama dikkat çekiyor.
Washington Post gazetesi, Amerikan ordusunun İran’ı bombalayabileceğini yazıyor
Gazetenin haberi şöyle:
Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral David Petraeus, İran’ın nükleer tesisleriyle ilgili aralarında bombardıman da dahil olmak üzere askeri planlar üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak ve Afganistan’daki güçlerinin komutanı Petraeus, bölgeden sorumlu komutanlık Centcom’un büyük çeşitlilik gösteren durumlara yanıt vermek için çok sayıda senaryo ve plan hazırlamamasının sorumsuzluk olacağını belirtti.
Amerikalı general, İran’ın nükleer tesisleri ve bunların bir saldırıya karşı korunaklı hale getirilmesi olasılığıyla ilgili bir soruya, bu tesislerin hepsinin bombalanabileceği yanıtını verdi.
Amerikan planlarıyla ilgili hiçbir ayrıntıya değinmeyen Orgeneral Petraeus, her eylemin etkisinin dikkatle değerlendirildiğinin altını çizdi.
Petraeus, İran nükleer krizinin hala diplomatik yollardan çözülebileceği ümidini taşıdığını belirterek, "Kritik noktaya henüz gelmedik" dedi.
Petraeus, Yemen ile ilgili olarak da Amerikan ordusunun, El Kaide’nin üssü durumuna gelen bu ülkeye kara birlikleri konuşlandırmaya niyetli olmadığını söyledi.
Amerikalı general, bununla birlikte ülkesinin Yemen’e güvenlikle ilgili yardım fonlarını 70 milyon dolardan 150 milyon dolara yükseltmeyi planladığını belirtti.
Petraeus, bununla birlikte Suudi Arabistan’da bertaraf edilen, Irak, Pakistan ve Afganistan’da da baskı altında olan El Kaide’nin, Yemen’deki yükselişinin kendisini kaygılandırdığını vurguladı.
Guardian gazetesi, Avrupa’da elverişsiz havanın etkilerini yazmış
Almanya’nın en büyük havaalanı olan Frankfurt Havaalanı’nda şu ana kadar 33 iniş ile 28 kalkışın iptal edildiği bildirildi.
Hava alanındaki tüm pistlerin açık olmasına rağmen, seferlerde en az yarımşar saatlik gecikmeler meydana geldiği kaydedildi.
Seferleri iptal edilen çoğu yolcu çeşitli otellere yerleştirilirken, havaalanına konulan yaklaşık 400 portatif yataktan 100’ünün de kullanıldığı ifade edildi.
Almanya’yı etkisi altına alan "Daisy" adlı soğuk hava dalgası, ülkenin kuzeyindeki Mecklenburg-Vorpommern eyaletinde tren seferlerini de etkiledi.
Stralsund ve Anklam kentleri arasında 2 trende 44 yolcu mahsur kaldı. Bu kişiler daha sonra kurtarıldı.
Fransa’da da havaalanları, biriken kar ve tipi nedeniyle zorda.
Paris’teki ana havalimanı Chales De Gaulle’den havalanması planlanan her 4 uçuştan biri iptal edildi.
İsviçre’nin Cenevre kentindeki uluslararası havaalanının aşırı kar yağışı nedeniyle kapandığı, binlerce yolcunun mahsur kaldığı bildirildi.
Havaalanı sözcüsü, ekiplerin bütün gece pistleri temizlemek için çalıştığını, seferlerin normale dönmesi için gereken bütün çabanın sarf edildiğini söyledi.
Sözcü, 1985’ten beri bu kadar şiddetli yağışın görülmediğini, karın kamyonlarla havaalanı dışına taşındığını, yağışın meteorolojik tahminlerin çok üzerinde kaydedildiğini ifade etti. İsviçre’nin bir diğer büyük havaalanı Zurih-Kloten’de ise seferlerin gecikmeli olarak yapıldığı belirtiliyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’e partisinden gelen baskı giderek artıyor. Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi’nden bazı politikacılar hafta sonunda yaptıkları açıklamalarda Merkel’in liderliğini eleştirerek, ikna edici bir strateji izlememekle suçladılar. Partinin, Hessen, Saksonya, Thüringen ve Brandenburg Eyalet Parlamentoları Grup Başkanvekilleri yaptıkları açıklamada, Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi'nin Eylül ayındaki seçimleri Merkel başarılı bir lider olduğu için değil, tamamen şanslı olduğu için kazandığını ileri sürdüler. Ekonomi gazetesi Financial Times Deutschland, Merkel’in eleştirilere vereceği tepkiyi yorum sütunlarına taşıyor:
„Angela Merkel aldığı bu eleştirilerin ardından büyük olasılıkla yapabildiği en iyi şeyi yapacak: Değişmeden öylece oturup bekleyecek. Şimdiye kadar hep böyle yaptı. Kendisini ‚Bütün Almanlar’ın Başbakanı’ diye nitelendiren Merkel ülkeyi yönetmiyor, sadece başkanlık ediyor. Uzaktan durup, başkalarının kendisini nasıl paramparça ettiğini seyrediyor.“
Bulvar gazetesi Bild ise Hrıstiyan Demokrat Birlik Partisi içinde Merkel’ın yönetim tarzıyla ilgili tartışmaları, şu günlerde Almanya ve Avrupa’da hayatı felç eden kötü hava dalgası Daisy'e benzetiyor.
„Daisy ile Hrıstiyan Demokrat Birlik arasındaki fark ne? Daisy ülkeyi felç ediyor, Hrıstiyan Demokrat Birlik ise kendisini. Kardeş Hrıstiyan Sosyal Birlik (CSU) şoke olmuş,olup bitenleri izliyor. (…) Angela Merkel partisindeki politikacılar tarafından ağır eleştirilere maruz bırakılıyor. Bundan daha da kötüsü, Hrıstiyan Birlik Parti'nin etkili eyalet Başbakanlardan hiçbiri, ne Rüttgers, ne Wulff ne de Koch ona destek çıkıyor. Partililer haklı olarak, kendilerine başkanlık eden kişiden onları yönetmesini istiyor. Eğer Merkel bunu yapmazsa, o zaman parti içinde başka biri yönetimi eline alacaktır.“
Aynı konuyla ilgili olarak Mannheimer Morgan gazetesinde şu satırlar göze çarpıyor:
„Hem halk, hem de onu temsil eden politikacılar liderlik bekler. Burada ön plana çıkan soru, Başbakanın bunu yapıp yapamayacağı? Bu konuda bir fikri var mı? Peki bunu kamuoyuna açıklayabilir mi? Angela Merkel’in masaya yumruğunu vurup, ‚yeter artık’ diye bağıracağını tahayyül etmek bile aşırı bir beklenti gibi görünüyor.“
Bugünkü Alman gazetelerinin yer verdiği bir başka önemli konu ise Angola’daki Afrika Uluslar Kupası’na katılmak üzere karayoluyla Angola'ya giden Togo Milli Takımı’nın gerillaların saldırısına uğraması. Üç kişinin öldüğü saldırıyla ilgili olarak Dresdner Neuste Nachrichten’in yorumu şöyle:
„Cabinda’da ölümlere neden olan kurşunlar sadece Togolu millileri taşıyan otobüsü değil, Afrika Kıtası'nın kalbini hedef aldı. Şimdiye kadar herkesin sevinçle beklediği, yılın en önemli spor etkinliği, Güney Afrika’nın ev sahipliği yapacağı Dünya Futbol Şampiyonası, kolay kolay etkisini yitirmeyecek bu saldırı ile ile birden bire gölgelendi. Şimdi Güney Afrika’ya gidecek en iyi futbol takımları, kalacakları yerleri güvenlik açısından incelemeye alacaktır. Bu, dünyaya Afrika Kıtası’nın güçlü ve kaliteli yüzünü gösterecek, sportif ve barışcıl bir turnuva için düşünülebilecek en kötü koşul.“
Ulm’de yayımlanan Südwest Presse’nin aynı konuyla ilgili yorumu ise şöyle:
„Angola’daki Afrika Uluslar Kupası, Dünya Futbol Şampiyonası’na altı ay kala, Afrika’nın sadece kriz, savaş ve felaketler kıtası olmadığını göstermeliydi. Ancak şimdi turnuva bir futbol şenliği yerine kâbusa döndü, özellikle de 2010 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olan Güney Afrika için. Güney Afrika’daki siyasiler ve spor otoriteleri, Dünya Kupası’nın fiyaskoya dönüşmesi, futbolseverler ya da futbolcuların şiddet olaylarına kurban gitmeleri halinde bunun bütün Kıta’nın imajını olumsuz etkileyeceğini çok iyi biliyor. Bu nedenle Dünya Kupası’nın sorunsuz biçimde geçmesi için ellerinden gelen herşeyi yapıyorlar; Polis sayısını artırdılar ve polis daha iyi donatıldı, uluslararası alanda onaylanan bir güvenlik planı oluşturdular ve milyonlarca dolar tutarında bir reklam kampanyası yürüttüler. Ancak bütün bunlara rağmen bugünden yarına Afrika, Avrupa ya da dünyanın herhangi bir yerinde herşeyin yolunda gideceğinin garantisi yok.“
'Göçmen sayısı sınırlandırılsın'
Daily Telegraph, İngiliz hükümetinin geçen yıl göçmen kabulünde puan sistemine geçmesinden sonra çok sayıda kişinin, sahte okullara kayıt yaptırarak vize aldığını yazıyor.
Times gazetesi, anamuhalefetteki Muhafazakar Parti'nin lideri David Cameron'un İngiltere'nin nüfusunun 70 milyonun altında tutulması için ülkeye kabul edilecek göçmen sayısının yılda 40 bin kişiyle sınırlandırılmasını istiyor. İngiltere'nin halihazırda nüfusu 62 milyon. İstatistik Dairesi, nüfusun 2029'da 70 milyona çıkacağını tahmin ediyor.
Gazete yaklaşan seçimler öncesinde hem İşçi Partisi hem de Muhafazakar Parti'nin aşırı sağ partilere oy kaptırmamak için göç konusunu daha fazla gündeme getirmeye başladıklarına dikkat çekiyor. İngiltere'de seçimlerin en geç Haziran başında yapılması gerekiyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara