Dolar

34,8730

Euro

36,6388

Altın

3.048,63

Bist

10.058,47

Heybeliada Ruhban Okulu açılacak mı?

Devlet Bakanı Egemen Bağış, Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmak için tüm Anayasal, yasal değişiklikler ve yönetmeliklerin yeterli olup olmadığını incelediklerini açıkladı.

16 Yıl Önce Güncellendi

2010-01-08 00:15:00

Heybeliada Ruhban Okulu açılacak mı?
Bağış, Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Konferans Salonu'nda düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, TRT ile Euronews'in bir anlaşma imzaladığını, TRT'nin Euronews'in hissedarları arasına girdiğini belirtti.

Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde 29 Ocak'ta bir tören düzenleneceğini ve o gün itibariyle Euronews'in Türkçe kanalının hizmete gireceğini, Türkçe'nin Avrupa'nın dillerinden biri olacağını ifade eden Bağış, bu hisseyle birlikte TRT'nin iki temsilcisinin Euronews'in asli üyesi olacağını kaydetti.

Bağış, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne geçen yıl 500 milyon Avro'nun üzerinde fon aktarıldığını ve o bölgedeki az kalkınmışlığın seviyesinin yükseltilerek, Türkiye'nin diğer bölgeleriyle eşitlenmesi için bir kararlılığın ortaya konulduğunu anlattı.

İlk defa AB sürecinde 600'ün üzerinde sivil toplum kuruluşunun katıldığı bir toplantı düzenlendiğini ifade eden Bağış, çok farklı kesimlerden insanların AB'yi tartıştığını, AB ile ilgili farklı fikirlerini dile getirdiğini söyledi.

AB Genel Sekreterliği'nin teşkilat yasasının değiştiğini dile getiren Bağış, sekreterliğin kadrosunun 60'tan 340'a çıkartıldığını, AB uzman yardımcısı sınavını açmaya hazırlandıklarını, AB konusunda çalışmak isteyen herkese bu sınavın açık olduğunu aktardı.

-'YENİ BİR İLETİŞİM STRATEJİSİ HAZIRLADIK'-

Bağış, 'Hem AB'yi Türkiye'de daha iyi anlatabilmek hem de Türkiye'yi AB üyesi ülkelerde daha iyi anlatabilmek için yeni bir iletişim stratejisi hazırladık' dedi.

Şu anda bu stratejiyi uygulamaya başladıklarını, AB üyesi ülkelerin büyükelçilerini Konya'ya götürdüklerini, onlara semazenlerin sabrını gösterdiklerini, daha sonra Ankara'da Troya gösterisini izleterek Anadolu kültürünün ne kadar dinamik olduğunu gösterdiklerini belirten Bağış, şunları söyledi:

'Türkiye'de ilk defa yargı reformuyla ilgili olarak bir strateji belgesi hazırlandı. Yargı kurumlarımız oturdular, ortak bir stratejide anlaştılar. Yolsuzlukla mücadele belgesi bu ay içinde yayınlanacak. Türkiye'de 'Reform İzleme Grubu' adı altında 4 bakandan oluşan bir toplantı formatımız var. Kurulduğu 2003'ten 2009'a kadar 13 kere toplandı. Son bir yıl içinde 5 kere toplandı. İçişleri, Dışişleri, Adalet ve AB'den sorumlu Devlet Bakanlarından oluşan bu grup, sadece Ankara'da değil birçok ilde toplanarak, Türkiye'nin AB sürecindeki reform yasalarının yerelde nasıl uygulandığını gözlemleme imkanı buldu.'

İlk defa bu yıl ceza yasasında yapılan değişikliklerle Türk Silahlı Kuvvetler mensuplarının da sivil mahkemelerde yargılanabilmesinin önünün açıldığını anlatan Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'de ilk defa kendi sorunlarımızı kendi irademizle tartışmaya başladık. 'Sorunları çözdük' demiyorum, ama eskiden yok saydığımız sorunları Türkiye'de artık tartışabiliyoruz. Bu ülkede Alevi, Kürt, Ermeni, Süryani vatandaşlarımızın sorunlarını tartışabiliyoruz. Eskiden tabu olarak gördüğümüz konuları rahatlıkla tartışabiliyoruz, halının altına sorun süpürme dönemine son verdik. Bu çerçevede Türkiye bir yandan Avrupalılaşıyor. Bu milli birlik ve kardeşlik projesi kapsamında önemli adımlar atıyoruz. Terör belasına son vermek için çok ciddi bir çaba içindeyiz. Teröre bulaşmamış, ama bu ülkede kendi dilini konuşmak isteyen vatandaşlarımız ile insan hayatını katletmiş insanlar arasında mutlaka bir ayrım yapılması lazım.'

-2010 YILI STRATEJİSİ-

Bağış, AB konusunda 2010 yılı için geliştirdikleri strateji konusuna da değinerek, şunları kaydetti:

'AB'yi 4 platformlu bir stratejiyle yönetmeye karar verdik. Birinci platformda, üzerinde engel olmayan 4-5 fasıl var. Bunların yerine getirilmesi gereken açılış kriterleri var. Bir yandan da açmış olduğumuz 12 fasıl var, bunların da yerine getirilmesi gereken kapanış kriterleri var. Bu fasıllarla ilgili çalışmaları bir platformda ele alıyoruz. İkinci platformda, reformlarımızı kendi önceliklerimize göre, Türkiye'nin çıkarları gerektirdiği ölçüde yerine getireceğiz. Üçüncü platform; siyasal reformlar. İdam cezasının kalkmasından tutun, TRT-Şeş'in yayınlarına kadar günlük hayatımızı etkileyen, belki de müzakere sürecinin amiral gemisi diyebileceğimiz çalışmaları sürdüreceğiz. Dördüncü platform ise iletişim. Gerek AB'nin ne olduğunu, bu ülkeye ne getirip ne götüreceğini kendi insanımıza daha iyi anlatmak, gerekse Türkiye'nin potansiyelini AB üyesi ülkelerin vatandaşlarına daha iyi anlatmak için bir iletişim stratejisi.'

-'HEDEF, AB'YE TAM ÜYELİK'-

'Türkiye'nin ufku 360 derecedir, merkezi Ankara'dır, ama hedef AB'ye tam üyeliktir' diyen Bağış, hedefe doğru ilerlerken Türkiye'nin hem içeride, hem dışarıda güçlendiğini söyledi.

Türkiye'nin bir noktaya doğru gittiğini ve yarınlardan umutlu olduğunu ifade eden Bağış, 'Çünkü AB üyesi ülkelerin ortalama yaşı 42 iken, bizim ortalama yaşımız 28. Türkiye'nin yüzde 65'i 35 yaşın altında. Bu genç nüfusla eğitime önem verebilirsek, kendi alanlarında yetişmiş insanlardan oluşan bu gençliğe sahip olabilirsek, Türkiye'yi hiçbir güç tutamaz' diye konuştu.

-SORULAR-

Bağış, konferansın ardından öğrencilerin ve öğretim üyelerinin sorularını yanıtladı.

Bir soru üzerine, 'Müzakere tarihi alması bile 45 yıl sürmüş olan bir ülkenin, üyelik müzakereleri için bir tarih diretmesinin bu aşamada faydası yok. Nasıl 18 milyon Doğu Alman bir gecede AB'nin eşit hak ve hukukuna, özgürlüklerine sahip bireyler olabildilerse, siyasi konjonktür onu gerektirdiği anda Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşları da AB haklarına sahip insanlar olacaktır' diyen Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

'5 yıl evvel, AB ülkelerinin bize uyguladığı vizeyi niye tartışmıyorduk? Türkiye, bugün vize konusunu tartışabilir hale geldi. Niye bugün tartışıyoruz? Çünkü öz güvenimiz var. Biz de diyoruz ki; 'Sırbistan'a vize kaldırıldıysa bize de kaldırılsın'. 2010'da bir gelişmenin olması bize bağlı. Bizim atmamız gereken adımlar var. Öncelikle AB'nin bu konuda çifte standardını yüzüne vurabilmemiz için kozunu elinden almamız lazım. Biometrik pasaporta geçmemiz lazım. Sınır güvenliğini artırmamız, ayrı bir birim oluşturmamız lazım. Yılda yaklaşık 70 bin kişi sınırlardan kaçak girip gözaltına alınıyor. Eğer Türkiye bu konuda çabalarını daha da yoğunlaştırırsa bu rakam iki katına çıkacak.'

Bağış, Türkiye'nin belli bir güce ulaştığı zaman AB'nin Türkiye'siz yapamayacağını ifade etti.

-HEYBELİADA'DAKİ RUHBAN OKULU-

Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nun bundan 30-40 yıl önce mahkeme kararıyla kapatıldığını hatırlatan Bağış, 'Şu anda o okulu açmak için aradan geçen zaman içinde tüm Anayasal, yasal değişiklikler ve yönetmelikler yeterli mi değil mi, onu inceliyoruz. Ama biz bu incelemeleri yaparken Yunanistan'ın da kendi ülkesindeki Türk azınlığa nasıl davrandığına bakmak durumundayız. Ben buna 'mütekabiliyet' demiyorum. İnsan hakları meselesi mütekabiliyet meselesi değildir. Bizim Rum vatandaşlarımız bu ülkenin vergi mükellefleridir, bu ülkede askerlik yaparlar. Bin yıllardır aynı toprağı paylaşıyoruz. Onların sorunlarını çözmek bizim meselemiz. Ama aynı şekilde Yunanistan'ın da orada yaşayan Türk azınlığın sorunlarını çözmesi kendi meselesi. Bu konuda iki ülkenin eş zamanlı iyi niyet adımları atmasının, iki ülkenin siyasi iradelerini rahatlatacağına inanıyoruz' diye konuştu.

Ruhban Okulu'nun bir ilahiyat fakültesi olarak açılmasıyla ilgili faklı fikirlerin tartışıldığını belirten Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Türkiye'de lise diplomalarını milli eğitim müdürleri, üniversite diplomalarını milli eğitim bakanları imzalar. Ruhban Okulu'nun tarihinde diplomaları her zaman milli eğitim müdürleri imzalamış. Lise mezunları askerlik görevini er olarak, üniversite mezunları ise yedek subay olarak yaparlar. Ruhban Okulu mezunları askerliği er olarak yapmıştır. Tarihte de Ruhban Okulu'nun fakülte gibi bir konumu olmamış. Bu konunun en ateşli savunucusu Patrik Bartholomeos ile de görüştüğümde, onların da bir üniversite beklentisi olmadığını belirtti. Kendi toplumlarının dini vecibelerini yerine getirmesine öncülük yapacak din adamlarına ihtiyaç duyduklarını söylüyorlar. O kapsamda, geçmişte olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, bir meslek lisesi olarak açılması gerektiğini düşünüyorum.'

-SENDİKALARIN DURUMU-

Egemen Bağış, Türkiye'deki sendikaların Uluslararası Çalışma Örgütü ve AB standartlarında olması için her türlü adımı atmaya hazır olduklarını söyledi.

Sendikaların da işçilerin haklarının korunması konusunda şeffaflaşmaya hazır olmaları gerektiğini ifade eden Bağış, 'Bugün Türkiye'de aylık maaşı 50 bin liranın üzerinde olan işçi sendikası önderleri var. Cumhurbaşkanı maaşının 5 katı maaş alan işçi önderleri varken, bana kimse işçilerin haklarını savundukları konusunda bir şeyde bulunmasın. Türkiye, AB üyesi olacaksa sadece devlet kurumlarıyla değil, her kesimle üye olacak' dedi.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara