Türkçe ezana Kürtler niye karşıydı?
Türkçe ezana Kürtler niçin karşı çıktılar? Kürtçe ezan okutmak için mi? İşte cevabı...
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-28 16:02:00
Ulus devlet, katılımcı ve dayanışmacı bir "üst kültürel kimlik" yerine, egemen bir Türklük vurgusuna dayandırılmıştır. Türklüğün siyasallaştırılması, Kürt kimliğinin de siyasallaşmasına yol açmıştır.
Türkiye’de bir çok ilde uygulanan merkezi ezan sistemi tartışılıyor; İsviçre’de yeni minarelerin inşa edilmesi referandumla yasaklanırken, Fransa'nın Marsilya kentinde yapılacak olan "Marsilya Büyük Camii’den" ezan sesi duyulmayacak. İddiya göre alternatif çağrı ise mor ışık...
Cami minaresinden ezan sesi yerine, günde beş kere mor ışık yanacak. Işık renginin İslam’ın rengi olan yeşil renginde olması beklenirken, Marsilya’nın bir liman şehri olması ve deniz fenerlerinde yakılan sinyal ışığının da yeşil olması sebebiyle, minare ışıklarının mor olmasına karar verildi.
Minare ve ezan İslam’ın görünen yüzü.. Avrupa, İslam’ın görünür olmasını istemiyor. Görünecekse, kendi belirlediği plastik yüzle görünmesini, dolayısıyla iktidarını Müslümanların tasdik ve ikrar etmesini, baskı altında oldukları hissini taşımalarını istiyor.
Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşı’nda “Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli / Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli / Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.” diye boşa söylememiş. Namahrem eli, tarih boyunca hep mabedimizin üzerinde dolaştı çünkü. İspanya’da dokunuldu mabetlere, Yunanistan’da, Bulgaristan’da, Sırbistan’da, kısaca Balkanlar’da, Rusya’da, Çin’de ve İsrail’de dokunulmadı mı? Daha nice yerlerde.. Her dokunuşta minareleri yerinden söküp attılar.. Sökemedikleri minareleri de dilsiz hale getirdiler, ezan okutmadılar.
Ezanın yerine başka bir şeyi koyma da yeni değil. Türkiye’de de mabedimize dokunuldu ve minarelerden ezanın yerine Türkçe ezan okunması sağlandı. İsviçre’deki minare yasağı ve Fransa’daki ezanın yerine mor ışık konması önerisi, bana Türkiye’deki 1937’den 1950’ye kadar tam 17 yıl minarelerden Türkçe ezan okutulması uygulamasını hatırlattı.
Camiye gece kulübü renklerini anımsatan mor rengin uygun görülmesi, Marsilya Büyük Cami Derneği Başkanı Nureddin Şeyh tarafından “asimilasyon” olarak değerlendirildi. Fransa’nın topraklarında yaşayan Müslümanlar üzerinde baskı uygulamasını anlamak zor değil.. Türkiye’de kim adına, niçin Türkçe ezan uygulaması yapıldı? Türkiye’de Müslümanlar niçin hala baskı altında tutuluyor? Bu soruların cevabını vermek de zor değil aslında..
Türkiye’nin modernleşme tarihi, 1920'li yılların uluslararası konjonktürü ile örtüşen bir resmi ideoloji tasarımına dayanmaktadır. Resmi ideolojiye, modernleşme paradigmalarına aykırı kabul edilen ve siyasal tehdit olarak algılanan sosyo-kültürel dinamikleri devre dışı tutmak gibi bir misyon yüklenmiştir. Türkiye yukardan aşağıya modernleşirken, Birinci Dünya Savaşı sonrası uluslararası koşullarında şekillenen yeni devlet ile millet farklılaşıp çatışır hale gelmiştir.
Toplumsal bütünlüğün referansı olan üst kültürün işlevsel düzeyden sembolik düzeye itilmesi, süreç içinde toplumun değişik kesimlerinde kimlik referanslarını da değiştirmiştir. Modernleşme hareketlerinin, en temel ortak kimlik alanı olan dine karşı yıkıcı bir hüviyet kazanması, etnik kesimler arasındaki manevi bağları da koparmıştır. Üst kimliğin bağından kopan Türk ve Kürt kesiminde ortak bir gelecek için sürdürülebilir bir dayanışma tutumunu ayakta tutacak ortak siyasi birlik ilişkisi de büyük yara almıştır. Ulus devlet, katılımcı ve dayanışmacı bir "üst kültürel kimlik" yerine, egemen bir Türklük vurgusuna dayandırılmıştır. Türklüğün siyasallaştırılması, Kürt kimliğinin de siyasallaşmasına yol açmıştır. Böylece, hakimiyet, mahkumiyet ve itaat ilişkisine yol açan bir üst siyasal sistem ortaya çıkmıştır.
Devlet, çatışma halindeki milli iradeyi ezmek için yarattığı kriz dönemlerinde toplumdaki farklılıkları çatışmaya sürüklenmiştir: Alevi / Sünni, Türk / Kürt gerginlikleri, darbe ortamları oluşturmada özellikle kaşına gelmiştir. Devletle Kürtler arasındaki çatışma, Türklerle Kürtlerin kardeşlik mayasını bozmadan kavga bitirilmelidir.
Devletin milli iradeyi bir bütün olarak karşısına alması, çatışmaya girmekten çekinmemesi ve demokratik bir ülke olmamıza rağmen 10 yılda bir askeri darbelerle milli iradenin çiğnenmesi toplumun bütün kesimleri tarafından kabul edilmemektedir. Kürtlerin, millet unsurlarından biri olduğunu, devletin milli iradeyi hiçe saydığını, baskı uyguladığını ve devletle girdiği kavganın milletin diğer unsurları arasında da mevcut olduğunu bile bile, öne çıkıp diğer millet unsurlarına fark atmaya çalışması kurtuluş yolu olarak da görünmemektedir..
Şimdi soruyorum: Türkçe ezana Kürtler niçin karşı çıktılar? Kürtçe ezan okutmak için mi? Milli iradeyi yok sayan ve ezen iktidar, Türk Kürt ayırımı yapmadı. Mehmet Akif Ersoy Mısır’a giderken, Bediüzzaman Said Nursi Batı’ya sürgün edilmedi mi? İskilipli Atıf hoca’yı idam eden iradeyle Şeyh Said’i idam eden irade aynı değil mi? 1923 � 1950 arasındaki 27 yıllık tek parti yönetimi, ülkenin bütününde yeni düzenlemeler yapıp baskı uygulamadı mı? CHP zulmü, milli iradeyi bir bütün halinde ezmedi mi? Askeri müdahaleler, bir bütün halinde milli iradeyi ezmiyor mu?
Sivil toplumda başlayıp siyasi sürece akseden dindar demokrat bir açılım süreci, ta 1950'li yıllardan itibaren başlamıştır. Bu süreçte, milli iradeyi temsil eden dindar demokrat bir zihniyet ile resmi ideolojiyi temsil eden elit ve ulusalcı zihniyet arasında hür seçimlerin ve darbelerin belirleyici olduğu dönemsel gel-gitler yaşanmıştır. Devlete egemen olan ayrıcalıklı ulusalcı azınlık, demokrasi tarihimiz boyunca, etnik hiyerarşi, tahakküm ve itaat ilişkisine dayalı üst sisteme karşı olan milli iradeyi çözmek istemiştir.
Kökü 1950'lere kadar uzanan bu demokratik değişim talebinin herkes bilincinde olmalıdır. Milletimiz 1950 seçimlerinde, 1983 seçimlerinde, 2002 seçimlerinde iradesini ortaya koyup vaziyet ve istikameti değiştirmek için oluşturduğu TBMM’nin iradesiyle kaderine el koymuştur. Katılıma dayalı ortak bir geleceği inşa etmeye, herkesin saadeti, özgürlüğü ve güvenliğini gerçekleştirmeye; bu çerçevede yeniden yapılanmaya; devleti herkesin devleti, ülkeyi herkesin ülkesi yapmaya yönelmiş samimi bir milli iradeyle ile muhatap olunduğunu artık devlet de görmelidir. Milletin yeni anayasa talebini ciddiye almalıdır.
Bugün milli iradeye saygılı bir hükümet, çok katı direnç odaklarını karşısına alarak, yepyeni bir ortak geleceği inşa etmenin temellerini atmak için çırpınırken, bu kardeşlik projesine sadece Türk dindar ve demokrat tabanın destek vermesi yeterli olmamaktadır. Açılımın geleceği, Kürt dindar ve demokrat tabanın da desteğine ve sorumluluğunu yerine getirmesine bağlıdır. Elbette PKK ve kurduğu partiler, bütün Kürtleri temsil etmemektedir. Dün milli irade Türkçe ezana nasıl karşı çıktıysa, bugün de 12 Eylül Anayasasına karşı çıkmaktadır. Devletle mücadeleyi mevzileştirmek, milli iradeyi Türk / Kürt ayırımıyla zayıflatmak, açıkçası oyuna gelmektir.
Kaynak: Haber 7
SON VİDEO HABER
Haber Ara