Domuz aşısı geç mi ithal edildi?
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin Avrupa'daki ülkeler arasında aşıya en erken ulaşan ve uygulamaya başlayan ülkelerden biri olduğunu, dolayısıyla ''aşının geç ithal edildiği'' iddiasının doğru olmadığını bildirdi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-23 14:58:00
Akdağ, MHP Hatay Milletvekili Turan Çirkin ve CHP Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız'ın, domuz gribi ile ilgili yazılı soru önergelerini ayrı ayrı yanıtladı.
Recep Akdağ, domuz gribi nedeniyle toplam 43 milyon doz pandemik A (H1N1) gribi aşısının teminine yönelik alım bağlantısının yapıldığını bildirdi.
Aşılanması gereken gruplar belirlenirken, pandemik gribe daha sık yakalanan kişiler ile hastalığı ağır şekilde geçirme ve ölümle sonuçlanma ihtimali yüksek olan grupların ön plana alındığını belirten Akdağ, getirilmesi düşünülen aşı miktarının, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ABD Hastalık Koruma ve Kontrol Merkezi (CDC) ve Avrupa Hastalık Korunma ve Kontrol Merkezi (ECDC) gibi salgın ve hastalıklar konusunda deneyimli kurumların önerileri doğrultusunda, Pandemi Bilim Kurulu tarafından belirlendiğini kaydetti.
Domuz gribinde tüm toplumun risk altında olmakla birlikte; 50 yaş altındaki nüfusun hastalığa yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu belirten Akdağ, ''50 yaş altındaki nüfusumuz yaklaşık 58,6 milyondur. 50 yaş üzerinde olup kronik hastalığı bulunanlarla bu sayı yaklaşık 64 milyona ulaşmaktadır'' dedi.
Aşı ile ilgili yapılan bağlantının, bir sigorta işlemi olduğunu ifade eden Akdağ, 43 milyon dozun tamamının alınmak zorunda olmadığından, toplam maliyetin temin edilecek aşı miktarına bağlı olacağını bildirdi.
Elde aşı kalmasının söz konusu olmayacağını belirten Akdağ, ''Risk grubunda olan kişilerin aşılamaları gönüllülük esasına göre yürütülmektedir. Bakanlığım risk grubunda bulunan vatandaşlarımızı bilgilendirme çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir'' dedi.
EN ETKİLİ KORUNMA YÖNTEMİ AŞILANMA
Akdağ, salgının yaygın olduğu dönemde bulunulması nedeniyle dünyadaki genel yaklaşım doğrultusunda, her grip benzeri hastalığı olandan numune alınmadığını belirtti.
Akdağ, hastalığın yayılmasını önlemek için hangi tedbirlerin alındığına ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:
''17 Aralık tarihi itibariyle, ülkemizdeki laboratuvar teyitli 12 bin 316 pandemik gripli vakası tespit edilmiştir. Grip benzeri hastalık ve poliklinik başvurularına ait istatistikler değerlendirildiğinde; gerçek vaka sayısının çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Halen bütün illerimizde bu hastalık görülmüş durumdadır. Aynı tarih itibariyle 458 vatandaşımız hayatını kaybetmiş bulunmaktadır.
Pandemik A (H1N1) gribine karşı en etkili korunma yöntemi aşılanmadır. Aşılamanın yaygınlığı salgın hızını azaltan en önemli tedbirdir.
El yıkama diğer birçok bulaşıcı hastalıkta olduğu gibi grip hastalığının da kendimize, çocuklarımıza ve yakınlarımıza bulaşmasını engelleyebilir. Ancak bu tedbirin nihai bir tedbir olmadığını, geçici bir korunma aracı olduğunu unutmamak gerekir.
Hasta kişilerle korunmasız temastan kaçınmak, hastayken gerekli olmadıkça ev dışına çıkmamak, gerekirse tıbbi maske kullanmak, öksürük ve hapşırma esnasında tek kullanımlık mendil kullanmak ve mendile ulaşılamayan hallerde kol içine hapşırmak, hastalığın toplumda yayılmasını geciktiren diğer önemli tedbirlerdir.
Bu tür kişisel korunma önlemleri, hastalığın yayılma hızını azaltarak aşılama için zaman kazandırmaktadır.
Ülkemizde 2006 yılından bu yana Ulusal Pandemi Planı çerçevesinde tüm sağlık kurumlarımız gerekli hazırlıklarını yapmış durumdadır.''
SEYAHAT KISITLAMASINA GEREK YOK
Akdağ, 43 milyon doz pandemik A(HINI) gribi aşısının, hastalıktan en çok etkilenen risk grupları, hastalığın topluma yayılmasında önemli rolü olan öğrenciler ile toplumsal hizmetlerin aksamadan sürdürülmesi için görev yapan kamu personelini aşılayacak miktar olduğunu belirterek, Türkiye'nin Avrupa'daki ülkeler arasında aşıya en erken ulaşan ve uygulamaya başlayan ülkelerden biri olduğunu, dolayısıyla ''aşının geç ithal edildiği'' iddiasının doğru olmadığını kaydetti.
Salgın tehdidinin ortaya çıktığı Nisan ayından itibaren, hastalığın Türkiye'ye sirayetini engellemek ve yayılımını önlemek için alınan tedbirleri anlatan Akdağ, kamu kurumlarından yurt dışına görevli olarak çıkanlara yönelik bir kısıtlamanın söz konusu olmadığını vurguladı.
Akdağ, DSÖ tarafından da herhangi bir seyahat kısıtlamasına gerek olmadığının bildirildiğini kaydetti.
(AA)
Haber Ara