Irak’ta siyasi süreç başarılı olamadı
Arap basınında bugün Irak’ta siyasi sürecin başarısız kalışı, ülkeyi siyasilerin zayıflattığı ve İran rejiminin ancak birkaç yıl daha yaşayabileceği gündeme geliyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-12-10 13:38:00
Arap gazeteleri bugün Irak başbakanı Nuri El-Maliki’nin Irak’ta meydana gelen son patlamaların ardından daha resmi soruşturmalar başlamadan dış güçleri suçlamasının ardında zayıflığının yattığı ancak bu şekilde sorumluluktan kaçamayacağı ifade ediliyor. Ayrıca Irak’ı zayıflatanın da yolsuzlukları ve kötü yönetimleri ile yine siyasilerin olduğu vurgulanıyor. Öte yandan bugünkü İran rejimi şah rejimi ile kıyaslanıyor. İran’da mevcut rejimin, şah rejiminin izinden gittiği, tavizsiz davrandığı ancak sonunun da şah rejimi gibi olacağı, halkın başkaldırmakta ısrarlı olduğu belirtiliyor.
Londra’dan yayımlanan El-Kudsü’l Arabi gazetesi bugünkü “El-Maliki duvara çarpıyor ve hükümeti prestij kaybetti” başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; “Irak’ın başkenti Bağdat’ta meydana gelen ve 150’nin üzerinde insanın ölümüyle sonuçlanan patlamaların ardından ABD başkanı Barack Obama’nın ne hissettiğini bilmiyoruz. Ancak şu kesin ki hayal kırıklığına uğrayacak. Zira o, Amerikan güçlerinin sayısının artırılması sayesinde Irak’ın başkentinde emniyetin doğal haline dönmeye başladığına inanıyordu. Başkan Obama, 2011 yılında Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesi kararından geri dönmeyecek. Aynı şekilde hasarı azaltmak için şehrin etrafına çektiği kuvvetlerini eskisi gibi yoğun bir şekilde Irak’ın başkentine döndürmeyebilir de. Çünkü güçlü bir şekilde ülkesinin Afganistan ve Irak’ta girdiği savaşlarda kazanmasının mümkün olmadığına inanıyor. Bu nedenle en kısa yoldan kaçıp imajını kurtarmak en uygun strateji. Bu gibi patlamaların hedefi Irak başbakanı Nuri Maliki’dir. Bu patlamaların ardında duranlar hem Maliki’yi hem de “kanun devleti ve emniyet” şeklindeki seçim kampanyasını başarısız kılmak, bu yılın başında bölge meclisleri seçimlerinde kazanmasını sağlayan güvenlik kozundan kendisini mahrum bırakmak istiyor.
Patlamaların suçunu Suriye ve Suudi Arabistan gibi dış güçlere atmak, sorumluluktan kaçma girişimidir. Nitekim bu suçlamaların, eylemleri oldukça kolay bir şekilde gerçekleştirenlerin kimliklerinin ortaya çıkması için resmi soruşturmalar başlamadan yapılmıştır.
Hükümetinden ve siyasi etnik tayfasından ötürü sıkıntı yaşayan Irak halkı şu anda seçim de demokrasi de istemiyor. Onun istediği doğal hayatın kendisine sağladığı en alt seviyedeki güven. Eğer siyasi kitleler arasında önümüzdeki Mart ayının yedisinde yapılması kararlaştırılan seçimlerde iktidar koltuğunu ve parlamentoda koltukları kapma yarışı ülkenin kan denizinde boğulmasına yol açacaksa bu seçimlerin ülkenin önceliklerinin zirvesinde yer alması mümkün olamaz.
Irak’taki siyasi süreç başarısız kaldı. Çünkü ulusal menfaati reddeden intikamcı mezhep aklı üzerine hareket etti. Bu akıl ki Irak sosyal ve ulusal dokusundaki temel yanları atmak istiyor. Yani başarısızlığını gizlemek için iktidar ehlinin daima yaptığı üzere demokrasi ve özgürlüklere dönmekten bahsediyor. Ancak başarılı olamayacak.”
İran rejiminin birkaç yıllık ömrü kaldı
Londra’dan yayımlanan Eş-Şarku’l Ewsat gazetesi yazarlarından Huda El-Hüseyni bugünkü "İran’da öğrenci gösterileri : Bugün 1979 yılına ne kadar da benziyor” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; “Bugün İran’da olanlar kesinlikle Şah Muhammed Rıza Pehlevi rejiminin son iki senesini hatırlatıyor. Önce Tahran’da parçalanma görüldü. Sonra buna diğer şehirler de katıldı. Bu gösterilerin öncüsü öğrenciler tüm Tahran ve diğer şehirlerin sokaklarına akın etti. Yurtdışındaki muhalefet kendileriyle cevaplaşıyordu. Hatırlıyorum ben de İran muhalefetinin 1979 yılında Paris kiliselerinden birinde kalkıştığı direnişe ben de katılmıştım. Hepsi de farklı grup ve partilerdendi. Hepsini bir araya getiren ise Humeyni’nin sözüydü. Aynen şimdi olduğu gibi diktatör başlangıçta geri adım atmıyor. Çünkü bir taviz verdiği taktirde sonunun gelmesinden korkuyor. Ancak şahlık sona erdi ve hepimiz de nasıl sona erdiğini biliyoruz.
Musaddık darbesinden sonra 1953 yılında gelen rejimi 1979 yılına kadar yaşadı. Orta Doğu’da en güçlü rejimlerden biriydi ve “polis rejimi” ismiyle bilinmekteydi. Bugünkü rejim de aynı hat üzere yürümektedir. Belki Şah rejiminden 4 sene daha fazla belki de en çok bir iki sene yaşar. Ancak işaretler aynı sona doğru gitmekte olduğunu gösteriyor.
Geçen Pazartesi olanlara geçmeden önce İran’da öğrencilerden, gençlerden ve annelerden oluşan İranlı muhalefetin, bu ayın 18’ine denk gelen Muharrem ayının ilk gününde başlayacak gösteri dalgasına hazırlık olarak söz yazdıklarını hatırlatmak gerekir. Büyük gün olan “Aşure günü” de bu ayın yirmi yedisi. Öyleyse 1953 yılında Şahın istihbaratı elinde ölen üç gencin ölüm yıldönümü münasebetiyle muhalefeti tekrar iktidarın karşısında göreceğiz. Bugünkü İran rejimi Basij’in adamlarını İran üniversitelerinde okuyan öğrencilerin üzerine saldı. Bu şahıslar öğrencilere sopayla vuruyor, üzerlerine göz yaşartıcı bomba atıyor, onları kurşun yağmuruna tutuyor. Ancak ilk defa geçtiğimiz Pazartesi günü gerçekleşen gösterilerde öğrenciler Basij militanlarına “biz, bizi bastırmak için para alan bu insanlar gibi değiliz” sloganlarıyla saldırdı.
Gösteriler Tahran üniversiteleriyle sınırlı kalmadı. Aralarında Meşhed, Şiraz, Tebriz, Harmeşher ve Harac olmak üzere İran’ın çeşitli üniversitelerine ulaştı. Öğrenciler de yalnız değildi. Sokaktan birçokları kendilerine katıldı. Bu, Mahmud Ahmedinejat’ın başkan seçildiği seçimleri reddetmeye devam ettiğini ispatlayan muhalefet için bir zafer sayılmaktadır.
Muhakkak ki İran, belki de etrafından ve karşısından daha çok içinde neler olduğu takip edilmesi gereken bir ülke."
Irak’ı zayıflatan siyasilerdir
Suudi Arabistan’dan yayımlanan Er-Riyad gazetesi yazarlarından Yusuf Kuveylit bugünkü “Arap olarak Irak’ın yanında varlık gösterilmesi gerekir” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer veriyor; “ Irak’ta çok büyük potansiyelin yolunu siyaset bozdu. Devleti, yarı-demokrasiyi monarşi günlerinde tarım ve petrol fazlasının Arapların ilk borsası içinde dünya pazarlarına gitmesi öldürdü. Darbe oldu ve yönetim Baasçılarla komünistler arasında deveran etmeye başladı. Ancak şu anki durum daha da kötü; zira işgalci ve onun yanında yer alan ülkeler tarafından yağmalanıyor. İç güvenlik ise yok.
İşgalci ve işgalcinin bir evin içinde dahi savaş açılmasına neden olan komplikasyonları nedeniyle en temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun kalan kuzey kesimi hariç başkent ve diğer şehirlerdeki harabe manzaraları, kimlik kavgası olgusunun ortaya çıkışı, yolsuzluğun artmasından meydana gelen trajik görüntülerin sadece erdem çağrılarıyla onarılması mümkün değildir. Yüksek dereceli ulusal görevlilerin varlığı, patlamaların meydana gelmesinin bahanesi olamaz. Bu patlamaların suçunun birden çok tarafa atıldığı sırada yetkililerin bu gelişmelerden hesaba çekilmemesi gerçeği ortaya çıkarmaz. Sonra İran ve Türkiye’ye karşı hakkı olan suyu vermelerini engelleyen sebeplerle alınan konum, maddi ve beşeri olarak sonuna kadar kullanılması ve su silahıyla savaş levhasına dahil etti. Bu da trajedinin başka bir görüntüsü. Bunun sebebi Irak’ın zayıf olması değil. Irak’ın yönetimi, kaynak ülkelerden su akışına bağlı hiçbir ülkenin vazgeçemeyeceği stratejik kaynaklar üzerine siyaset yapmayı ve bilinen kanunsal bölüşmeyi kabul etmemeyi tercih etti.
Irak’ın kaybedilip sarsılması tüm Arapların gücünün zayıflaması demektir. Bu noktada felaketler, siyasi ve ekonomik felaketler öldürmeden önce Irak’ın yanında durmak gerekir.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara