Yemen, Sudan, Suriye ve Irak’a sessiz kalmak...
Yemen'de neler oluyor? İran ve Suud yönetimleri Yemen üzerinde neyin savaşını veriyorlar ölen öldüren ve sessiz kalanlar kimler?
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-25 19:42:00
23 milyon nüfuslu bir İslam ülkesi olan yemen de 2004 yılından beri ülkenin güneybatısında yaşayan Zeydi Husiler ile Yemen devleti arasındaki çatışmalar, Kasım ayı başlarında Suudi Arabistan’ın da katılımı ile 200 bin göç ve yüzlerce Müslüman Şii nüfusun ölmesi ile vahim bir noktaya geldi. Suudi Arabistan sınırında yaşayan Saada bölgesi bu gün çatışmaların yoğun yaşanan bölgesidir.
Suud Hükümeti’nin operasyonları sonucunda fosfor bombası kullandığı iddiaları gerçekten çok acı ve üzücüdür. Fakat bu iddiaların araştırılması gerekmektedir, Suudi Arabistan’ın Yemen’e müdahil olması ne kadar düşündürücü ise İran’ın da Yemen olaylarına yaklaşımı bir o kadar düşündürücüdür. Bizler adaletle davranmak zorundayız. Suud ve İran ise olaya daha siyasi ve mezhebi yaklaşabilir. Sorunu derinleştirmek yada çözümsüzleştirmek kimseye fayda sağlamaz. Allah yardımcımız olsun.
Yapılan demeçlerde Suud ve İranın siyasi bir yaklaşım içinde olmaları meseleyi daha da zorlaştırmaktadır. Uzun zamandır dile getirdiğim İKÖ’nün siyasi ve mezhebi kavgalar karşısındaki pasif ve çözümsüz yaklaşımı burada da karşımıza çıkmıştır. İran ve Suud Yemen’deki kavgayı çözebilecek yaklaşım ve güce maalesef sahip değil.
Mazlum-Der ve bazı Sivil Toplum örgütleri Ankara ve İstanbul Elçilikleri önünde gösteri yaparak Yemen’in Şii azınlığa karşı giriştiği bu kabul edilmez saldırıyı kınadılar. Maalesef üzücü olan, bu durum karşısında İslam dünyasında genel anlamda sağlıklı bir açıklama yapılabilmiş değildir. Çok zayıf bir ses olayı protesto etti. Protestocu arkadaşları tebrik ediyorum. Fakat bir şeyi gözden kaçırıyoruz. Yemen de, Suudi ve Yemen hükümeti tarafından öldürülen Zeydi kardeşlerimizin başına gelen katliamların daha büyüğü yıllardır Sudan Darfur da hala devem etmektedir. Keşke Mazlum-Der.ve tüm STK’lar Sudanın Darfur bölgesinde yaşanan katliamlar karşısında Darfur lu kardeşlerimizin neden ve niçin öldüğünü sorabilsek…
Suriye de 40 yıldır devam eden sıkıyönetim ve Suriye de yüzde 80 çoğunluğa sahip Sünni kardeşlerimizin 1982 yılından beri 17 000 kayıp olan mezar yerlerini artık öğrenebilsek. Suriye de hapishanelerde yıllardır kayıp olan kardeşlerimizin durumunu öğrenmek için bir ara ya gelebilsek.
Amerikan işgalinden bu yana 1 milyon Iraklı kardeşimizin Irak güvenlik güçleri ve ABD güçleri ile beraberce öldürülmesini. 50 bin cezaevlerinde haber alınamayan kız ve erkek kardeşlerimizin akıbetini Irak devlet adamlarından sorabilsek…
Yemen, Suriye, Irak ve Sudan’a sessiz kalmaması gereken bir medeniyet ve inancın çocuklarıyız. Türkiye şuan bulunduğu konjonktürün gereği olarak İslam dünyasında her geçen gün ağırlığı ve güveni artmaktadır. Hükümetin İslam dünyası ile olan siyasi, kültürel ve ticari ilişkileri umut vermekte. Gücü nispetinde elinden geleni yapmakta. Fakat Sivil toplum örgütlerimiz ve yazarlarımız için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz maalesef, kanaat önderleri ve ülkemizin ilahiyatçıları, akademisyenleri, politikacılarımız gibi hareket etmektedir.
Diplomatik hariciye memurları gibi olaylara yaklaşarak okuyucularını hayal kırıklığına uğratmakta olduklarını üzülerek görüyoruz. İslam inancı bize adalet ile hükmetmeyi emrediyor, İslam toprakları üzerinde cereyan eden zulüm ve katliamlar karşısında bizde sürekli eleştirdiğimiz batı gibi, çifte standart ve önyargı ile hareket ediyoruz.
İslam ülkelerinde yaşanan olaylara karşı siyasi tavırla hareket etmemiz, gelecek nesillere karşı inandırıcılığımıza gölge düşürmektedir. Siyasi konjonktür ya da pragmatist bir bakış açısı ile batı dünyasına karşı matematiksel bir hesap içersinde olarak. İslam dünyası liderlerinin Müslüman halklarına karşı işledikleri suçları görmezden gelme yada sorunu erteleme ve öteleme gibi bir adaletsizce yaklaşım içinde olduğumuz u inkar etmeyelim.
Afganistan’da, Pakistan’da, Çeçenistan’da, Mısır’da, Suriye’de Irak’ta İran’da Yemen’de Suudi Arabistan’da Müslümanların kendi arasındaki sıkıntı ve acılara karşı bizim söyleyecek sözümüzü adalet ten yana söylememiz gerekiyor. Her ne mezhep ve siyasi görüşten olursa olsun akan, dökülen kan ve göz yaşı Müslümanların ise bizim adaleti öncelikli sorgulamamız gerekiyor.
Meşrep ve reel siyasete göre acılara yaklaşırsak. Suriye de susar. Yemende konuşup ya da Irak’ta susup, Suudi Arabistan’ı görür, Darfur u görmeyip ,Gazze daha önemli dersek, tarihe nasıl not düşeceğiz! Suriye’ye Mısır’a Sudan’a susarsak, Yemen’e Afganistan’a Irak’a konuşacak mecalimiz ve çıkacak sesimiz kalmaz. Zulmün ve Mazlumun dinine milliyetine göre tavır ve pozisyon alamayız...
İslam Medeniyeti’nin bize yüklediği sorumluluk çerçevesinde “Adalet”le hükmetmek zorundayız. Burada en büyük tarihi sorumluluk, köşe yazarları, kanaat önderleri, ilahiyatçılar,akademisyenler ve STK’lara düşmektedir.
*Mazlumder Üyesi
SON VİDEO HABER
Haber Ara