Arzın merkezine yolculuk
Kurban Bayramı yaklaşırken hacılar Kutsal beldelerde olmanın heyecanını yaşıyor. Timetürk domuz gribi dedikodularının yaşandığı beldeye gitti ve yaşananları yerinde izledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-25 10:23:00
Ani bir kararla başladı arzın merkezine yolculuk. Hayatımın hem en önemli hem de en etkileyici yolculuğuydu. Kıtalar arası ve okyanus aşırı birçok yolculuklarım oldu. Bu yolculukta duyduğum heyecan ve hazzı hiçbirinde duymadım.
ÜÇ ŞEHİR VE ÜÇ MESCİD
Üç şehir: Mekke, Medine ve Kudüs. Üç kutsal İslam beldesi. Üçü de esir. Biri Siyonizm’in elinde tutsak, diğerleri Müslümanların elinde. Müslümanların elinde nasıl tutsak olunur? Bunu izlenimlerimiz içinde yer yer anlatmaya çalışacağız.
Mescid-i Haramlar: İçinde Kâbe’yi barından Mescid-i Haram, İçinde Peygamber s.a.v.’in metfun bulunduğu Mescid-i Haram, yani Mescidi-i Nebi ve Miraç hâdisinin vuku bulduğu ve içerisinde Mescid-i Aksa’yı barındıran Mescid-i Haram.
MEKKE
Allah c.c. Al’-i İmran 96’da “Şüphesiz insanların ibadet ve ziyareti için kurulan çok mübarek ve âlemlere hidayet kaynağı olan ilk ev (ilk mâbed), Mekke’deki (Kâbe’)dir” buyurur.
İnsanlığın ilk yerleşim yeri... Yeryüzünün merkez noktası... Allah’ın Beyti’nin yer aldığı kutlu belde Mekke. Kâbe, Hz Adem a.s.’dan Hz İbrahim a.s.’a. Hz İbrahim a.s.’dan Hz Muhammed s.a.v.’e. O s.a.v.’den de Müslümanlara büyük ve kutlu emanet.
Efendimiz s.a.v. Ebu Zer r.a.'in sorularına cevap olarak yeryüzünde ilk inşa edilen mescidin "Kâbe", ikinci inşa edilen mescidin ise "Mescid-i Aksa" olduğunu ve bu ikisi arasında kırk yıl süre bulunduğunu beyan buyururlar. (Buhari)
KUTSAL BELDEDEN FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ
Güney Kutbu’ndan Kuzey Kutbu’na bir ip çekin. Bir ipin tam orta noktası Kâbe’ye isabet ederken, enlem ve boylamların orta noktasıdır. Dünyanın en batı noktası ile en doğu noktasının tam orta noktası yine Kâbe’ye isabet etmekte. Matematikçiler bu durumu “altın oran noktası” olarak tanımlamaktalar. Bu altın oran noktası Allah c.c. tarafından yaratılmış tüm varlıklarda da yer aldığını ifade etmekteler. Matematiğin kritik rakamı, insan ve Büyük hazine olarak tanımlanan altın oran noktası için kritik rakamı ise 1,618 olarak ifade ediliyor.
KÂBE NEDEN MEKKE’DE
Acaba neden? Mesela neden Erzurum ya da Urfa veya Kahire yahut da Tahran’da değil de Mekke’de? Elbette Allah dileseydi başka bir şehre inşa ettirebilirdi. Fakat seçimi kazanan belde Mekke oldu. Bu seçimde coğrafyanın çok büyük bir önemi var. Ay takvimine göre mevsimi sürekli değişen bir ibadetin Erzurum’un kışında sürekli olarak kapılması mümkün olabilir miydi? Elbette hayır. Şayet hac ibadeti, şartları ne olursa olsun yol emniyeti varsa yapılması gerektiğine göre Mekke’nin sıcağına alışmış bir kişinin Erzurum’un soğuğunda hac yapması nasıl mümkün olabilirdi ki?
Kuşkusuz ilahi tercihin meteorolojik şartların yanı sıra başka birçok bilinen ya da bilinmeyen hikmeti vardır. Ancak dar bir zaviyeden bakınca sadece sıcaklık bile Mekke tercihi hakkında ipuçları vermekte.
EY KÂBE SANA TAPMIYORUM
Mescid-i Haram’a girdiğinizde tüm gözleriniz Kâbe’ye odaklanıyor. İlk kez karşılaşıyorsanız ilk manzara etkileyici gelmiyor. Kara kuru bir küp bina. Sürekli kapalı elinizle zor eriştiğiniz tek bir kapısı, İslam öncesi Kureyşliler tarafından eklenen sonradan altın kaplanan ve bu yüzden ‘altınoluk’ diye bir oluğu ve herkesin öpmek için birbirini ezdiği Hacer’ul Esved’ten başka hiçbir işaret ve emaresi yok.
Kâbe’yi görünce Allah’a ulaşacağınızı ve hayatınızda müthiş değişiklikler olacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. O sadece bir taş yığını. İnsanların inşa ettiği bir büyük oda!
Kim bilir inşa edildiği tarihten bu yana en çok ziyaretçiyi son çeyrek asırda gördü. Yaşayan Müslümanların ezici bir bölümü onu dünya gözüyle gördüler. Etrafından tavaf ettiler. Ama halleri ortada! Yine o ziyaretçilerin ezici çoğunluğu hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler. Hatta Kâbe’yi haccetmek kiminin kibrini artırdı kiminin de küfrünü.
Bir daha görmek üzere döndüler. Haksız kazançlar elde ettiler ve yine gidip gördüler. Onlara göre ilk doğdukları gün gibi arındılar ama gerçek bunu tam tersi. Döndüler zulümlerine devam ettiler bir daha arınmak(!) için beklide şimdi hazırlık yapıyorlar. Değişen bir şey yok.
Kimileri için çok büyüleyici gelebilir. Görünce gözyaşlarınız sular seller gibi akabilir. Ama benim için öyle olmadı. Etkilenmedim. Beni etkilemedi.
Hatta düşündüm ve dedim ki; Ey Kâbe! Vallahi ben senden daha mükemmelini, daha görkemlisini daha modernini inşa ederim. Fakat gel görkü tümünü altından da kaplasam gelenlere üç beş kuruşluk dünyalık vermediğim müddetçe benim yaptığıma gelip kimse sana yaptığı tazimde bulunmaz. Gelenlerde tamah ettikleri ve taptıkları üç beş kuruşluk dünyalık için gelir, benim yaptığım yapı için değil.
Her gün sana yönelmemi ve sana gelip umre yapmamı, haccetmemi bana emreden güçle aramdan çekil. Ben sana tapmıyorum. Asla tapacak da değilim. Kim bilir beklide etrafında dönenleri bir kısmı sana tapmaktadır. Kim bilir askerden fırsat bulsa sana çaput bile bağlarlar. Tıpkı Arafat’ta Peygamber s.a.v’in evinin duvarında, Sevr’de, Hira’da yaptığı gibi.
Gördüm ki saçını açıp sana süren kadınlar var. Gördüm ki seni öpmeyi marifet sayanlar var. Gördüm ki imamların sürdüğü gül kokusunu, cennet kokusu sananlar var etrafında. Hz İbrahim’in makamının camını, hicrin mermerini öperek cennete erişmek isteyenler dolu etrafında.
Sen Rabbimle aramdan çekil ey Kâbe! Ben sana O c.c. yönelmemi emrettiği için yöneldim. Yoksa sen gücü olmayan bir yapısın ve senin Rabbin olan her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah benimde Rabbim’dir. Ben sana değil O’na yöneldim sana değil.
Evet sen Allah’ın evisin. Seni görünce duygulanmamak mümkün değil. Ama duygu sana değil Hz Adem s.a.’dan Hz Muhammed s.a.v.’e kadar ki yaşananlaradır. Bu duygu bir kapa parçası bile olsan sana yönelmeyi emreden Rabbe yöneliktir sana değil!
Biliyorsun hiçbir göz Allah’ı göremez. O ise bütün gözleri görür. Ey Kâbe! Sen insanın kendini Allah’a en yakın hissettiği yersin! Adeta gönül gözünün Allah’ı gördüğü yer... Bu yüzdendir sana saygım!
KÂBE’DE YOK OLMAK!
Mekke’desiniz. Peygamber s.a.v.’in doğdu yerde. Yani doğum yerinizde... Öz vatanınızda... Ana yurdunda. Seferi değilsiniz. Neden seferi olasınız ki? Yolcu musunuz ki de seferi olacaksınız? Ana yurdunda seferi olunur mu?
Allah’ın evindesiniz! Mahşere geldiniz! Siyah ve beyazsınız. Kendinizi arıyorsunuz. İsmail olmak için Safa ve Merve’desiniz! Zemzem’e kavuşuyorsunuz Hacer gibi sevinmek için.
Ya duygu okyanusundasınız ya da dünyanın haz kölelinden kurtulmamak için ve hac ve umrenizin size tesir etmemesi için Şeytan’ın içeceği kolanızı yudumluyorsunuz, Allah’ın evinde. Hatta otelde neden kola yok diye otel görevlisi ya da kafile başkanı ile kavga bile ederek ruhunuzu köle pazarlarında şeytanın açık artırmasında bırakmış avare kasnak gibi kalabalıklaştırıyorsunuz Mekke’yi. Birde etrafa bıraktığınız bin bir türlü çöplükle süpürüyor yarısını içer yarısını dışarı Bangladeşli yarı temizlikçi, yarı dilenciler.
KÂBE’YLE DERTLEŞME!
Hani çekil aradan desek de Kâbe’ye, hatta kara kuru diye küçümsediğimizi düşünseniz de şayet hazırsanız yüreğinizi açmaya, dertleşmeye, halleşmeye O, dünden hazır.
Konuşabilecekseniz o ana kadar olduğu sandığımız ümmetin halini, O sizden daha dertli çıkacak. O’na rağmen nasihatte bulunacak. Hatta Rabbi adına hesap soracak. Ama bunun için hazır olmak gerekiyor. Kendi dertlerinizden sıyrılmak ve ‘Ümmeti, ümmeti’ diye dertlenene Nebi’nin derdiyle dertlenmek kaydıyla. O, buna kendini yıkmaya gelen Ebrehe’den bu yana hazır. O bunu Haccac-ı Zalim’den bu yana bekliyor.
Unutmadan haber vereyim. Sana da selamı var. Sendenden de şikâyetçi benden olduğu kadar. Seni de çağırıyor. Ama her Türk gibi ya da birçok başka ümmetten olduğunu sananlar gibi gelmemen koşuluyla. Hazırlık istiyor. Davetinin kuru bir davet olmadığını, arınmaya, yanmayan, kurtulmaya var olup olmadığını bilmek istiyor. O’na gidip O’nunla Rabbi’ne ermeni bekliyor. Zemzem için değil Zemzem Towers’lerde kuşbakışı bakmanı, saraylara rahmet okutan otel odalarından kartal pençelerinde uyar gibi yapmanı, ticaret merkezlerinde dükkân dükkân gezmek için gelmeni ise asla istemiyor.
O arınarak gelmeni, gelip daha da arınmanı bekliyor!
*www.timeturk.com editörü
İkinci bölüm için tıklayınız
SON VİDEO HABER
Haber Ara