Dolar

34,9524

Euro

36,6030

Altın

3.020,06

Bist

10.058,63

Diyarbakır'de herkesin dilindeki cümle

Başbakan Erdoğan'ın 13 Kasım'da Meclis'te sorduğu soru Diyarbakır'da herkesin dilinde; açılıma ilişkin hem umutları, hem beklentileri artırmış.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-11-23 12:17:00

Diyarbakır'de herkesin dilindeki cümle
Diyarbakır'a giden Murat Yetkin, Erdoğan'ın sorduğu bir soru için, "Sarf edilen bir cümlenin, sorulan bir sorunun Diyarbakır’ın hem toplantı salonlarında, hem sokaklarında bu denli etkili olabileceğine görmesem inanmazdım." diyor...

Radikal Gazetesi Ankara Temslicisi Murat YETKİN'in izlenimleri

Ankara’da, Meclis’te, Türk Başbakanı tarafından yapılan bir konuşmada sarf edilen bir cümlenin, sorulan bir sorunun Diyarbakır’ın hem toplantı salonlarında, hem sokaklarında bu denli etkili olabileceğine görmesem inanmazdım.

Buna ilk dikkatimi çeken, sis nedeniyle gecikmiş uçaktan inip doğrudan katıldığım öğle yemeğinde oturduğum ağır sofrada kalkınmacı Nurcan Baysal oldu.

Baysal, “O gün kulaklarıma inanamadım” diye başladı söze, “Havaalanında bekliyordum. Televizyonda fark ettim. Bunu söyleyen kim diye dikkat ettim. Başbakan’mış. İşte Türkiye’nin değişmeye başladığına o zaman inandım.”
Aslında Baysal, Türkiye’nin yaralarını sarıp ileriye bakması için çalışanlardan birisi. Şu anda Bitlis’in Tatvan ilçesi civarında 1990’larda PKK ile mücadelenin sıcak yıllarında boşaltılmış köylerden birinde yeniden hayatın başlaması için Hüsnü Özyeğin Vakfı’nın projelerinden birinde çalışıyor. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) düzenlediği Demokratik Açılımın Sosyal, Siyasal ve Olası Ekonomik Etkileri dizi toplantılarında bu konuda bir sunum da yaptı.

Televizyondaki o cümleye bu kadar önem atfetmesinin bir nedeni de belki bizzat boşaltılan köyler işiyle ilgili olması.

Ama Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’da Meclis’teki Genel Görüşmede sarf ettiği o cümleden etkilenen yalnızca Diyarbakır’ın siyaset ve ekonomiyle ilgili seçkinleri değil. Örneğin, başına bir iş gelmemesi için adını vermek istemeyen DTP’li (daha önceki yıllarda başka partilerden de seçilmiş) bir ilçe belediye başkanı da aynı cümleye dikkatimi çekti sohbet ederken. “Bu mesele artık Meclis’te konuşuldu ya, üzerimize serpilen ölü toprağı değilmiş diye düşündüm” dedi; “Sıra faili meçhullere de gelecek inşallah.”

SİZİN HİÇ EVLADINIZ ÖLDÜ MÜ, KÖYÜNÜZ YAKILDI MI?

Diyarbakır şehir merkezinde Balıkçılarbaşı Çarşısı’nda ‘Gazeteci ağabey, merhaba’ diye bir vatandaş yoluma çıktı. “Benim” dedi, “Köyüm yakıldı.”

Ben daha bir şey sormadan devamını getirdi: “Hani Başbakan sordu ya Meclis’te, ‘Sizin hiç köyünüz yakıldı mı?’ diye. Evet, ağabey, bizim köyümüz yakıldı.”

O soru, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 13 Kasım’daki Kürt açılımı Genel Görüşmesi’nde sorduğu şu soruydu: “Bırakın analar ağlasın diyenlere sesleniyorum: Sizin hiç evladınız öldü mü, köyünüz yakıldı mı? ”

Diyarbakır’da Vali Hüseyin Avni Mutlu ve Belediye Başkanı Osman Baydemir’in oturduğu sofralardan, sokaktaki esnafın kaldırım sohbetine dek yankılanan cümle buydu.

“Benim köyüm yakıldı” diyen esnafın dükkânından ve etraftaki başka dükkânlardan kürsüler çıkarıldı, kaldırıma oturuldu, çaylar söyledi .

Şirin Gültekin anlatmaya başladı: “Mardin’in, Ömerli ilçesinin Kayabalı köyünü askerler, korucular 20 Mayıs 1995 günü bastı. Bir gün önce PKK’lilerle çatışma çıkmış, bir korucu ölmüş. (Yanındakini gösteriyor) Bu benim akrabamdır. Bunun 80 yaşındaki köy muhtarı babasını, 13-14 yaşlarındaki çocuğu öldürdüler. (İsmini vermeyen akraba sessizce başını öne eğip onaylıyor.) Biz kalktık buraya geldik. Ben bu dükkânı açtım, bu Mehmet (işaret ettiği) işsiz. (Mehmet yılda bir ay Adana’ya karpuz toplamaya gidiyor. Evin tek düzenli geliri, kasap çıraklığı yapan oğlunun 30 liralık haftalığı) Sadece biz değil. İşte şu karşı dükkânlarda duranlar Muş’tan geldi, şu karşıdakiler Bitlis’ten.
Keyfimizden göç etmedik, boşaltıldık geldik.”

Toplanan kalabalıktan belediye otobüs şoförü olduğu için isminin yazılmasını istemeyen bir başka vatandaş “Batıda bizi yanlış anlamayın” diye başladı; “Habur’dan girişlere sevinildiyse, bu defa cenazeleri değil, kendileri geldi diye sevinildi. Artık millet bıktı bu savaştan. Bu çarşıda bir akrabası, çocuğu dağda olan çok esnaf var. Diyarbakır’da DTP’li Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın 17 yaşındaki oğlu Baran’ın haziran başında dağa çıkması, annesinin babasını suçlayarak hastalanması hâlâ konuşuluyor) İstiyor ki, savaş bitsin, çocukları sağ salim gelsin”.

Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan’ın (tıpkı Dersim konusunda söyledikleri gibi) yakılan, boşaltılan köyler konusunda söylediği de Diyarbakır’da ciddi yankı bulmuş. İnsanları umutlandırmış ve beklentilerini alevlendirmiş, yükseltmiş. Zaten Erdoğan’ın bu sözünü takdir ettiğini söyleyen herkes, devamında ‘şimdi söylediğini yerine getirme sırası’ diye ekliyor.

Bu noktada iki soru:

1- Şimdiye dek atılan adımların bir etkisi oldu mu? Örneğin, TRT Şeş izleniyor mu? Balıkçıbaşı esnafı hep bir ağızdan cevaplıyor: Programları, şarkı türküyü TRT Şeş’ten izliyorlar, ama haberler hâlâ Roj TV’den. Neden? Bir kişi sessizce cevaplıyor: Çatışma olmuşsa kimin öldüğünü bir saat içinde veriyor. Yorum yapılabilir, ama gerek yok.

2- Bu açılım süreci devam ederse, AK Parti bölgeden oy alabilir mi? Bu soruya net yanıt yok. Ancak bu açılım sürdürülmezse o da Fırat’ın doğusundan fazla oy alamayacak. MHP zaten yok gibi, son tartışmaların ardından CHP’nin de bir kendini affettirme açılımı gerekecek bölgeden oy almak için. Yani, AK Parti’nin bölgeden oy almayı sürdürmesi, bölgenin tek partiye, DTP’ye bırakılmaması için açılımın sürdürülmesi gerekli görünüyor.

Bir sabotaj girişimi: 27 Kasım’a dikkat

Diyarbakır Valisi Mutlu’nun özellikle açılım sürecinden bu yana DTP’li Belediye Başkanı Baydemir’e dışlayıcı
değil yakın durması halk üzerinde olumlu etki doğurmuş. Yazıda söz edilen ve ev sahipliğini DTSO Başkanı Galip Ensarioğlu’nun yaptığı o ağır sofrada yan yanaydılar, toplantılardaki konuşmaları da yan yana izleyip notlar aldılar.

Ancak bu süreci sabote etmek isteyenler her taraftan geliyor. Örneğin, geçenlerde DTP Diyarbakır örgütünden Vali Mutlu’ya gidenler şöyle bir talepte bulunmuş: 28 Kasım’da Fis köyünde şenlik düzenlemek istiyoruz.

Vali de yüzlerine vurmuş: Siz bu şenliği 27 Kasım’daki PKK’nın kuruluş yıldönümü (1978) için, kurulduğu yer
(Fis) için istiyorsunuz. 27 Bayramın ilk günü olduğu için de halkın tepkisini almamak için 28’ine istiyorsunuz. Siz
yasal bir partisiniz. Yasadışı örgütün kuruluşunu kutlamak için benden nasıl izin istersiniz?
Vali bu konuyu 21 Kasım’da, o öğle yemeği sırasında, o masada Baydemir’e açıp, rahatsızlık verici, süreci
sabote edici bu işe engel olmasını istiyor. Baydemir ne yapacak? Şimdi bu bekleniyor.

Kaynak: Radikal
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara