NEFES filmine ağır eleştiri
Yazar Mehmet Ali Kışlalı, Radikal'deki köşesinde 'Nefes' filmini eleştiren bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı...
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-21 12:23:00
1990'lı yılların başında Doğu'da görevli karakola yapılan saldırının filmi 'Nefes' çok ilgi çekti. PKK'ya karşı mücadelenin maddi-manevi etkisi; milyonu aşan seyirci topladı. Filmi komutanlar da izledi. Ama o mücadelenin gazileriyle şehitleri anısına olmalı, konuşmadılar. Fakat o dönemde aynı yerlerde görev yapmış bir meslektaş ise konuyu farklı açıdan yorumladı.
***
"Filmde yer yer ortaya çıkan mantık hataları sanki özgün hikâyenin 'Türk ordusunun başarısızlığa mahkûm olduğu' mesajına yarayacak şekilde değiştirildiği etkisi yapıyor.
İşte bu konuda kimi noktalar;
1) Askerler kantinde bile ellerinde silahlılar. Oysa silahla kantine girilmez, silah çatılır, ne kadar tehlikeli bir bölge olursa olsun, kaza çıkmaması için.
2) Yedek subaylar komutanın önünde G3 piyade tüfekleriyle hazırolda, esas duruşta beklemezler. Onlar da subaydır ve komutanlar tarafından, hak edenlerine ilişkin istisnai durumlar hariç, tamamen muvazzaf subaylara davranıldığı gibi davranılırlar.
3) Geceleri ve baskında ışıkların açık kalması düşünülemez. Mevzide uykunun bile önüne geçilemeyebilir, ama ışık konusunda orduda tam disiplin vardır. Karanlıkta ışık gözükeceği ve hedef olunacağı için ışıkla görüntü vermeme kuralı, mevzide uykudan bile daha hassas, daha sıkı uyulan bir kuraldır.
4) Filmdeki 'Ordunun direncinin yersiz olduğu' mesajını vurgulayan ve keskinleştiren karakol baskını ise başlı başına değinilmesi gereken bir konu. PKK ile mücadele sürecinde çok şey öğrenildi. Ama bize 1995'te öğretilenler, filmde komutanın o karakolu koruması için aldığı ya da almadığı önlemlerin çok ilerisindeydi. Filmin 1993'te geçmesi, belki o dönemde bu önlemlerin henüz tam öğrenilmediğini gösterebilir ama yine de biraz iç güvenlik dersi görmüş bir jandarma komando komutanının bu konuları çok daha iyi bilmesi beklenirdi.
5) Karakol görüldüğü gibi zor savunulur yerdeyse, yakın koruma çıkarılmalıydı.
6) Karakol binasının kapısındaki nöbetçi bir komedi, oraya gelene kadar çok daha güvenlikli bir çevre oluşturulmalıydı. Bu karakolun korunması için filmde gördüğümüz bir-iki mevziden çok daha fazlası, en az 7-8 mevzi olmalıydı. O konumdaki karakolda, gündüz nöbetini tutacak 8-10 asker dışında kimse uyuyamazdı. Hatta büyük ihtimalle gece toptan karakol binası terkedilerek bölüğün dışarıda mevzilenmesi, pusu kurması gerekirdi.
7) Teröristlerin baskında içeri girecek kadar karakola yaklaşmış olması, mevzidekilerin yine uyuduklarını veya mevzilerin karakola çok yakın kurulduğunu gösterir. Kaldı ki bu durumda da içeri daha fazla el bombası atmaları beklenirdi. Bu da komutanın bir başka yaşamsal hatası olurdu.
Tüm bu aksaklıklarda komutanın gerekli önlemleri almamış olması, yine komutanı kötü göstermek yoluyla 'Ordu bu mücadelede hatalıydı, 'savaş'ı hiçbir zaman kazanamazdı' mesajını iyice vurgulamakta kullanılıyor.
Bu amaç için kullanıldığını düşündüren çok şey var.
Bir defa filmde komutan kısır, çocukları olmuyor.
Bu komutanın karakterine örgülenmiş ve hayatta başarısız olduğunu (dolayısıyla onun görüntüsünde Türk ordusunun başarısızlığını) bir kez daha, kalın kafalı ulusalcıların
bile anlayacağı şekilde, vurguluyor.
Komutanın bankacı yedek subayla yaptığı "Bu dağlardaki bizlerden beş kat daha fazla maaş kazanırsınız, ev kredisine başvursam bana vermezsiniz" suçlaması gerçekçi değil.
O dönemde jandarma komando olan kardeşim 5-10 yıllık bir bankacı kadar maaş alırken, ben de o zaman bir borsa çalışanı kökenli piyade komando olarak aldığım maaşı şimdi kazanabilmiş değilim. Enflasyonun yüzde 100'leri geçtiği o dönemde ev kredileri de henüz Türkiye'ye gelmemişti.
Komutanın, PKK'lı kadın teröristi insanlık dışı yöntemlerle sıkıştırırken bulduğu subay doktoru hırpalaması ne olacak, ne de kabul edilecek şey değil. Üstlerine haber vermeden, emir dışında görevlere çıkması da yadırganıyor.
Hastalıklı komutan özelinde sanki amaç; Türk ordusunun bu 'savaşta' haksız olduğu ve bunun düzeltilmesi için mücadeleden vazgeçerek masa başı şartları beklemesi gerektiği mesajını ulusal bilince kabul ettirmek."
SON VİDEO HABER
Haber Ara