İskender küçük, gladio büyük
Sezon üstüne sezon deviren "Kurtlar Vadisi"ni olsa olsa kutlamak lazım. Bunca yıldır Türkiye topraklarında yaşayanların ilgisini bu derece kaba bir üsluba rağmen diri tutabilmek her babayiğidin harcı değil zira!
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-20 02:48:00
Dizinin başarısını çözmek pek zor değil, Türkiye'de kahvedeki adamdan lisedeki öğrenciye dek derin devlete dair komplo teorilerine düşkünlüğümüz, mafyaya öykünme hevesimiz epey milliyetçi, biraz da mukaddesatçı bir üslupta karılınca kitleleri peşinden koşturan bir ürün ortaya çıkarmak zor olmamış olmalı. Kuşkusuz, bu 'esans'ta kendine özgü bir yan da vardır ama karşımızdakine bakınca meseleye pek de uzun boylu kafa yorulduğu sonucunu çıkarmak mümkün değil. Bilenler hatırlayacaktır, dizi başlarken yola Osman Sınav'la çıkılmış ve derin devlet/polisiye öykülerine meraklı Sınav'ın bağı Şaşmaz kardeşlerle bir noktadan sonra kopmuştu. Ve dizi oradan itibaren öyküsünü Polat Alemdar üzerine kurmaya başlamıştı. Ancak arada diziye pek çok popüler 'tip' girip çıktı. Televizyon başındaki izleyicinin bu 'tip'lere ilgisini gören yapımcılar da bunu fırsat bilip ardı ardına filmler üretmeye başladı.
"Kurtlar Vadisi: Irak" ve "Muro"dan sonra diziden çıkan üçüncü film "Kurtlar Vadisi Gladio". Batı basınında 'spin off' denilen bir kavrama denk düşüyor üçüncü film de. Bir ürünün bir yan öğesinden ikinci bir ürün çıkartmanın karşılığı daha ziyade bu. Örneğin, diziye girdikten kısa süre sonra popüler olan Muro'dan bir film devşirilmesi gibi... "Kurtlar Vadisi Gladio" da ana kahramanlar Polat Alemdar ve adamlarından bağımsız, dizinin son sezonunda popülaritesi tavan yapmış istihbaratçı İskender Büyük'ün (Musa Uzunlar) öyküsünü takip ediyor.
Dizinin tiryakileri, İskender Büyük'ün şu sıralar yargılanan Veli Küçük'e denk düştüğünü biliyor olmalılar. Filmin başında tutuklanıp hakim karşısına çıkarılmış bulduğumuz Büyük, geçmişte işlediği cinayetleri, mahkeme heyetindeki her üyeye sırası gelince ayar da vererek, tek tek anlatmaya başlıyor. Kimi detayları ise kendine saklayıp ancak zamanı gelince itiraf edeceğini de ekleyerek... Onu savunan bütün avukatları bir hışımda reddeden Büyük'ün 'imdadına' genç ve tecrübesiz savunma avukatı Ayşe yetişiyor. Çok geçmeden, mahkeme başkanını 'katakulliye getirip' firar ettikten sonra, bir zamanlar omuz omuza verip fellik fellik Abdullah Öcalan'ı aradıkları, Güneydoğu'ya yaklaşımına kızdıkları Özal'ı beraberce öldürttükleri, ama şimdi kendisinin yargılanmasına göz yuman örgütün '2 numarasını' aramaya koyuluyor.
Dizinin popülaritesi eski oranda olmasa da devam ediyor ve bu film de onun kaymağını yemek üzere tasarlanmış bir çalışma. Sadullah Şentürk'ün yönettiği filmin temel problemi perdede olup bitenleri neden/sonuç ilişkileri üzerine hiç kafa yormadan izleyiciye vermesi. Tıpkı dizideki gibi, filmde de her şey o kadar 'elini kolunu sallaya sallaya' gerçekleşiyor ki, akıl alır şey değil. Yani derin devletin Turgut Özal'ı bir öldürüş biçimi var, görmelere seza! Hele ki Büyük'ün önce hapisten, ardından da bir hastaneden firar edişi var ki, inanılmaz. Yani eğer bu işlerin bir raconu varsa, derin devletin eylemleri bu kadar 'oyuncak gibi' görünmemeli.
Amerikan sinemasının vaktiyle pek sevdiği (aslında bugün de sevilir, lakin eski popülaritesinin kalmadığı da bir gerçek) politik gerilim türündeki filmler 1970'lerde çok ilgi görüyordu. "Akbabanın Üç Günü", "Başkanın Tüm Adamları", "JFK" vs. Bir dönem Amerika'yı kasıp kavuran "X-Files" dizisi bile aslında temelde bir derin devlet öyküsüydü. "Kurtlar Vadisi"nin yaratıcılarının da bu işi daha incelikli yapabilmek için dönüp bu türün başarılı öncüllerini iyi etüt etmeleri gerekiyor. Öyle komplo teorilerini ipe dizer gibi arka arkaya bitiştirmekle bitmiyor iş. Bunu yaparken estetik bir üsluba da kafa yormak gerek...
ZAMAN
Haber Ara