Türkler ve Kürtler’in ortak meclisi TBMM
Açılıma karşı çıkan zihniyet Atatürk’ün ‘TBMM Kürtlerle Türkler’in ortak Meclisi’dir. İki halkın kaderleri de ortaktır’ sözlerini uzun yıllar sansürledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-10 03:25:00
KÜÇÜK BÜROKRAT KAFASI SANSÜRLEDİ
Tarihçi Ayşe Hür, Mustafa Kemal’in Kürtleri Kurtuluş Savaşı’na katabilmek için bu tür konuşmalar yaptığını söyledi. Hür, bu konuşmanın da Lozan sırasında Avrupa’ya bir demokrasi mesajı olduğunu kaydetti.
Atatürk’ün Kürt meselesine ilişkin sözlerinin sansüre uğramasına akıllı bir neden bulamadığını söyleyen İnkılap Tarihi uzmanı Turgut Özakman ise şöyle konuştu: “Küçük bürokrat kafasıyla yapılan bu işleri anlamak güç. Atatürk’ün o konuşması şimdi tüm tarih kitaplarında var” diye konuştu.
Buraya kaçmaya değil dövüşerek ölmeye geldik
1921 yılı, aylardan Temmuz. Ordu Kütahya Eskişehir hattında Yunan ordusuna yenilerek geri çekilmeye başlar. Yunan ordusu Polatlı’yakadar ilerler. Bu şartlar altında Meclis’te gizli celseler düzenlenir. Mareşal Fevzi Çakmaklı Ankara’nın 1 hafta içinde boşaltılmasını önerince Dersim Mebusu Diyap Ağa ayağas kalkar ve şu tarihi sözleri söyler: “Efendiler, biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa döğüşerek ölmeye mi geldik?..”
4 katibin tuttuğu notlar 80 yıl sonra ortaya çıkabildi
Mustafa Kemal sansürlenen bu konuşmasını 16-17 Ocak arasında İzmit Kasrı’nda dönemin ünlü gazetecilerine söylemişti. Toplantıya A. Emin Yalman, Suphi N. İleri, İsmail Müştak Mayakon, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan ve Halide Edip Adıvar katılmıştı. TBMM’nin yeminli 4 katibi tarafından zabıt altına alınan toplantının yayınlanmaması kararlaştırılmıştı. İşte o tarihi görüşmedeki en önemli bölüm:
“Kürt sorunu bizim yani Türklerin çıkarına olarak da kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bildiğiniz gibi bizim milli sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar o şekilde yerleşmişlerdir ki pek az yerlerde yoğundur. Fakat yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türk unsurunun içine gire gire öyle bir sınır doğmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Sözgelimi, Erzurum’a kadar giden Erzincan’a, Sivas’a kadar giden Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir. Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür yerel özerklikle oluşacaktır. O halde hangi livanın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. İfade olunmadıkları zaman bundan kendilerine ait sorun yaratmaları daima mümkündür. Şimdi TBMM, hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve kaderlerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”
(STAR)
SON VİDEO HABER
Haber Ara