Erdoğan'dan aydınlara çağrı
Başbakan Erdoğan İstanbul'da Milli Kültür Vakfı'nın 40. yıl dönümünde konuştu. Aydınların yaşadığı topraklara karşı sorumlulukları olduğunu belirten Erdoğan, aydınlardan beklentisini 2 başlıkta özetledi.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-07 11:57:00
Demokratik açılım sürecine ilişkin umutların yeşerip güçlendiğini belirten Erdoğan, "Biz siyasetçi olarak ne kadar zor ve meşakkatli olduğunu, ağır bedelleri olduğunu bile bile bu yola çıktık. Türkiye'nin en önemli meseleleri için ortaya koyduğumuz samimi irade, anlamsız fikri temelden, hatta hissi temelden yoksun bir muhalefetle karşılaşıyor" diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye Milli Kültür Vakfı'nın 40. yılında 40 vakıf insana vefa programına katıldı. Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen programda konuşan Erdoğan, "Suyun mermere meydan okumasından yola çıkarak, her fırsatta dile getiriyorum. Bizim devlet anlayışımız, devlet felsefemiz, devlet teorimiz 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' anlayışıdır. Millet olarak tarih boyunca nice badireler atlattık. Her birine direndik, birbirimize kenetlenerek her türlü felaketi aşmasını bildik. Bütün bunları millet-devlet kaynaşmasıyla, tarihimizden tevarüs ettiğimiz yücelikle başardık" dedi.
Erdoğan, bütün bu gelişmelerin, ülkenin ve milletin benliğinde derin izler bıraktığını belirterek, "Bu süreçte aydınlarımız, bilim ve sanat erbabımız gerçekten üzülerek söylüyorum ciddi savrulmalar yaşadı. Aydınlarımızla millet arasındaki makasın bu süreçte açıldığını görüyoruz. Geçmişte yaşadığımız ve bugün yaşamakta olduğumuz birçok meselenin temelinde aydınlarımızın ve onlarla birlikte yönetici kitlenin kendi öz değerlerinden ve milletin hassasiyetlerinden kopuşunun etkili olduğunu da belirtmek
isterim. Bugün minnetle yad ettiğimiz, aramızdan ayrılanları rahmetle andığımız, hayatta olanlara sıhhatli ömürler dilediğimiz ve hayırseverleri aynı şekilde yad ettiğimiz bir avuç insan, bu kopuş sürecinde bu milletin öz değerlerine, bu toprakların sesine, nefesine kulak verdiler. Onların hayatları adanmış bir hayattır. Onlar kendi hayatlarını bu ülke için, bu millet için vakfetmiş şahsiyetlerdir. Onlar bu ülkenin ruh kökleridir. Onlar bu ülkenin irfanıdırlar, bu ülkenin aklıdırlar. Her türlü fedakarlığı
yaptılar, her türlü cefaya göğüs gerdiler. Yazdıkları kitaplar, ortaya koydukları eserler, yetiştirdikleri nesiller dünü bugüne taşımış, geçmişten aldığı mirasla geleceği şekillendirmiştir. Necip Fazıl'ın muhalif duruşu olmasaydı, kendi ifadesiyle kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, estetiğine sahip bir gençlik çağrısı olmasaydı bugün bir şeyler eksik kalırdı" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son 200 yıl içinde yaşanan değişik buhranların, ülkenin fikir iklimi üzerinden adeta bir silindir gibi geçtiğini, bununla birlikte bir yandan kamplaşmalar yaşanırken, bir yandan da kutuplaşmalar meydana geldiğini söyledi. Hakikat ışığının fikirlerin çarpışmasından doğduğunun altını çizen Erdoğan, "Ancak bizde fikirler çarpışmadı, ne yazık ki ayrı kutuplara savrulduk. Bu zor süreçte Türkiye'nin kimi meselelerinin ihmal edildiğini, üzerinde yeterince durulmadığını gördük.
Mirasımız ve medeniyetimiz üzerine bina edilmiş bir ekonomi, bir iktisat teorisi oluşmuş değil. Dış politikada bugün bile Türkiye'nin ekseni, yönü tartışma konusu yapılıyorsa, doğu ile Ortadoğu ile münasebetlerimiz soru işaretleri doğruyorsa, burada da bir tefekkür zemini noksanlığı olduğu aşikar. Biz ne batıya, ne doğuya, ne kuzeye, ne güneye bir tercih yapamayız, biz hepsine yönelmek suretiyle normalleşmeyi yakalamış bir milletiz. Vakıf gibi dünyaya örnek teşkil etmiş emsalsiz bir dayanışma medeniyetine sahipken, sosyal politikaların sorgulanması manidar. Bir taraftan 'demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletiyiz' diyeceksin ama sosyal etkinliklere gelince 'hayırdır ne oluyor, bunun altında bir şeyler mi var?', bunu aramaya çalışacaksın" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bin yıllık bir ortak yaşama rağmen millet meselesi, millet kavramı, millet tasavvuru üzerine 4 başı mamur, kuşatıcı analizlerin oluşmamasının, bugün de önemli bir noksan olduğunu belirtirken, azınlıklar meselesine dikkat çekti. Azınlıklar meselesinin gündemde olduğunu belirten Erdoğan, "Konu gündeme geliyor, hemen feryat, figan. Aydınlarımız kendi kutuplarına çekiliyor. Alevi vatandaşlarımızın meseleleri gündeme geliyor, taraflar hemen gardlarını alıyor. Sosyal ve ekonomik meseleler gündeme geliyor, ideolojiler fikirlerin önüne geçiyor. Adına her ne derseniz deyin ister Kürt, ister Güneydoğu Anadolu meselesi, aydınlarımız uç noktalara doğru savruluyor. Siyaset ve siyasetçi ister istemez bu iklimden etkileniyor, çünkü o da rant peşinde. Rant deyince para akla gelmesin, siyasetin y'fdnlarımızla millet arasındaki makasın bu sürede rantı var. Türkiye'nin en önemli meseleleri için ortaya koyduğumuz samimi irade, anlamsız fikri temelden, hatta hissi temelden yoksun bir muhalefetle
karşılaşıyor. Milliyetçiyim diye muhalefet edenler, millet ve milliyet tasavvurundan yoksun, sosyal demokrat olduğunu ifade edenler sosyal demokrasinin fikri temelinden yoksun. Değeri, ideali, aşkı, düşünceyi ihmal eden kim olursa olsun yüzeyselliğe, çapsızlığa, ilkesizliğe mahkum olmaktan kurtulamaz. Biz siyasetçi olarak ne kadar zor ve meşakkatli olduğunu, ağır bedelleri olduğunu bile bile bu yola çıktık" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bugün kendilerini yad ettiğimiz değerli fikir insanlarından aldığımız ilhamla bu yola çıktık. Memnuniyetle görüyorum ki toplumda bu noktada bu meselelerde çok geniş bir mutabakat zemini oluştu. Geleceğe ilişkin umutlar yeşerdi, güçlendi. Bu sürecin üzerinde daha fazla durulması gerektiğine inanıyorum. Sürecin ilmi ve fikri temellerinin güçlendirilmesi, bin yıllık kardeşliğimizi pekiştirecek kapsayıcı bir aydın bakışının ortaya konulması gerektiğine inanıyorum. Merhum Özal'ın o zaman gördüğü, üzerine gittiği, cesaretle savunduğu fikirlerin uzun bir kesintinin ardından bugün yeniden cesaretle savunuluyor olmasının sahiplenilmesi gerektiğine inanıyorum. Siyasetçi olarak bizim üzerimizdeki mesuliyet, aynı şekilde ilim ve fikir adamlarının üzerindedir".
Haber Ara