Irak'ın bütünlüğü Kerkük'ten önemli
Arap basınında bugün yaklaşan Irak seçimleri, Türkiye ve İran'ın iki komşu ülke olarak bölgede izledikleri çok farklı siyasetlerin karşılaştırması gündeme oturuyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-11-01 14:35:00
Arap gazeteleri bugün Kerkük sorununun bir türlü çözülemediğini ancak Irak'ın bütünlüğünün daha büyük önem arzettiği, bunun için seçimlere kadar bu sorunun herkesi razı edecek şekilde çözülmesinin şart olduğu, bir engel olarak sorunun varlığının devam etmemesi gerektiği gündeme geliyor. Öte yandan İran'ın tüm dünyayı kendisine düşman olarak gören siyasi anlayışı yerine Türkiye'nin bölgeye yönelik izlediği açılım politikası övülerek İran'ın da bölgeyi kendisine düşman olarak görmek yerine ortak sorunlara beraberce karşı koyabilmek için Türkiye gibi yakınlaşmacı bir politika izlemesi gerektiğine değiniliyor. Aynı şekilde İran cumhurbaşkanı Ahmedinejat'ın Haccın islam öğretilerinin yayılması ve İslam'ın savunulması için büyük bir fırsat olduğu yönündeki açıklamaları eleştiriliyor.
BAE'de yayımlanan El-Beyan gazetesi bugünkü "Kerkük önemli ancak Irak daha önemli" başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; "Kerkük'ün durumu üzerine anlaşmazlıklar sonuçları meçhul çağrıların uyarısını yapıyor. Seçim kanunu, bu şehrin düğümünün çözülmesine bağlı. En az üç aylık daha bir süresi olan seçim vaktinin yaklaşması nedeniyle konunun daha fazla ertelenmesi artık mümkün değil. Amerika'nın askerlerini çekmesini tamamlaması için belirlenen vakit de (2011'in sonu) bu süre ile bağlantılıdır. Meselenin, ülkenin egemenliğine ve kurumlarının yapısını tamamlaması ile ilgili çeşitli boyutları ve etkileri bulunuyor.
Bununla beraber kısır döngü devam ediyor. Dosyasının önemine karşın bu şehrin kaderinden daha büyük tehlike altında olan bir konu var ki o da Irak ve vatansal bütünlüğüdür. Kerkük meselesinde tartışma, hiçbir ilerleme kaydedilmeksizin uzadı.
Şehrin hususiyetleri ve doğasında yer alan hassasiyetleri bilinip anlaşılmaktadır. Sorunlarının aşılması için tüm sosyal ve siyasi oluşumlarının razı olacağı bir şekilde bu hususiyet ve hassasiyetlerin dikkate alınması gerekir. Bir taslağa ihtiyaç var. Evet bu vakte ve olgun koşullara ihtiyacı olan bir süreç. Ancak haklar baskı yapmaya başladı. Tehcir politikasının tuzakları var.
Gelecek seçimler bu husustaki temel anahtar. Bu gidişatın güçlendirilmesi için seçimlerin tam ve vaktinde yapılması gerekiyor. Bunun yapılması için de Kerkük düğümünün çözülmesi ve bir engel olarak bırakılmaması gerekiyor. Yakın ya da uzak Iraklılar bunu aşmalıdır. Gerçek bir doğuş ancak kendi ellerinde gerçekleşecektir. Bu dava onlarındır ve aşılmasında fayda yine kendilerine döner. En kısa zamanda çözülmesi ise en hayırlısıdır.
Türkiye ve İran dış politikasının farkı
Suudi Arabistan'da yayımlanan El-Vatan gazetesi bugünkü "Türkiye modeli ve İran modeli" başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; "Türkiye'nin son olarak Kürtlerle tarihsel sorunları aşıp dışişleri bakanının Kürdistan bölgesini ziyaret etmesi, yıkım değil kurma yönünde koşan siyasi irade ve görüş sağlanırsa günlerden bir gün herhangi bir ülkenin "kırmızı hat" olarak nitelendirdiği sınırların aşılabileceğini gösterdi.
Türkiye'nin Kürtlerle sorunları aşıp ilişkilerin iyileştirilmesi yönünde kapı açıp yeni bir sayfadan başlaması tüm ikilemlerin iyi bir yakınlaşma modeliyle çözülebileceğinin delilidir. Bugün bölgedeki Türk modeli bunu açıkça göstermektedir.
Türkiye modelini, hala bazı siyasi sorunları aşıp komşularıyla köprü kuramayan İran'la kıyaslamak mümkün. İran'ın en büyük ikilemi; Tahran birçok dosya ve düzeyde ilerleme kaydederken, konuşmada ve bazı siyasetlerde karışıklık gözükmesidir. İran eğer herkesin kendisine komplo kurduğu, komşularının kendisine olduğu siyasi görüşünü oluşturmak yerine durumların sakinleşmesine çağıran resmi iletişim kapısını açar, diyalog dilini üstün kılarsa bu durumu aşabilir. Öyle ki şu anda benimsediği siyasetlerin büyük şekilde bölgeye yansıması görülmektedir.
Türkiye siyasi görüşün açıklığının ön planda olduğu, sonuçlarından korkulmayan aksine kendisinden siyasi çalışmanın yakıtı yaptığı bir model sunuyor. Öte yandan İran ise şüphe ve karşıdakine güvensizliğe dayalı bir siyasi görüş modeli ortaya koyuyor. Bu iki model arasında bölgeyi daha istikrarlı kılma, ortak sorunlara karşı koyma ve engelleri aşmaya güç yetirebilecek ortak çalışma açısından fark bulunuyor. İran'ın hiçbir halukarda kendisini Arap dünyasının düşmanı olarak görmemesi gerekir. Aynı şekilde Araplar tarafından da İran bir rakip olarak görülmemelidir. Bölge ülkelerinin kaderi birdir. Bu nedenle istenen ülkeler arasında uzlaşmaya ve diyalog diliyle görüşlerin yakınlaştırılmasına çalışılmalıdır.
Ahmedinejat'ın şüpheli açıklamaları
Yine bir Suudi gazetesi olan El Okaz'ın yazarlarından Halid Kimaş bugünkü "İran ve Molla tavsiyesi" başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; "Nejat'ın şüpheli ve garip açıklaması: "Hac ibadeti İslam öğretilerinin yayılması ve İslam'ın savunulması için istisnai bir fırsattır." Nejat, Hac ibadetlerinin yerine getirilmesi esnasında Müslüman aktivistlerin özellikle de İranlıların varlığının düşmanların komplolarını boşa çıkarmaya ve Müslümanların kalplerini birleştirmeye yarayacağını söyledi.
Gerçek İslam öğretileri derken ne demek istediğini bilmiyorum. Acaba İran'ın düşmanlık siyaseti kavramının tanıtılması için bu büyük ibadetin kullanılması Hac farzından bir parça mı sayılıyor? Ya da İbadetin maneviyatına zarar veren, her zaman Allahu Teala'nın Müslümanların kalplerini birleştiren kutsal topraklarında tahribe, korkunun yayılmasına, şiddet kültürünün yayılmasına yol açan protesto ve gösterilere davet mi Hac farzındandır?
İran'ın İslam devrimini komşu ülkelere de yayma girişimlerinin görülmeye başlandığından bu yana İran tarihini okumak isteyen bir kimse, siyasi ve insani düzeylerde birçok değişim ve aksilik olduğunu görür. Bu nedenle bu devlet, basın özgürlüğü ve insani özgürlüklerinin olduğu ülkeler sıralamasında en son sıralarda geldi. Öyleyse bu hangi İslamdır ki insan baskıya uğrar ve onuru Mollaların tavsiyeleri altında ezilir? Bu yeter!
SON VİDEO HABER
Haber Ara