Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Cezaevi onlar için cennet gibi mi?

Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak, Türkiye'nin yakın tarihindeki siyasi ve sosyal içerikli 8 şiddet olayının sanıklarıyla konuştu. Çalışması "Şiddeti Anlamak-Cezaevi Görüşmeleri" adıyla kitap oldu.

16 Yıl Önce Güncellendi

2009-10-28 09:26:00

Cezaevi onlar için cennet gibi mi?
Onlar Türkiye'yi sarsan cinayetlerle gündeme geldiler. Polisten ve avukatlarından sonra ilk kez "Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği" Başkanı Adem Solak'a konuştular. Bilge köyü katliamının sanığı Şıh Mehmet ölen çocuklar ve imam için göz yaşı dökerken, Hrant Dink'in katili Ogün Samast futbol takımından atılmasaydı bugün cezaevinde olmayacağını, annesini öldüren üniversiteli Başak ise ilk kez kendisini cezaevinde özgür hissettiğini Solak'a anlattı.

GÖRÜŞÜP KİTAPLAŞTIRDI

Türkiye'yi sarsan ve gündeme oturan cinayetlerin failleriyle tutuklu bulundukları cezaevlerinde yüzyüze görüşen Hayatboyu Eğitim Gelişim Derneği Başkanı Adem Solak, yaptığı çalışmayı "Şiddeti Anlamak- Cezaevi Görüşmeleri" isimli bir kitapta topladı. Cezaevlerini "Doğal bir insan laboratuvarı" diye nitelendiren Solak, kitabı için Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan siyasi ya da sosyal içerikli 8 şiddet olayının sanıklarıyla görüştü. Solak'ın görüştüğü sanıklar arasında Bilge köyü katliamının sanıklarından Şıh Mehmet lakaplı Mehmet Çelebi, Ankara'da annesi Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki'yi boğazını keserek öldüren hukuk fakültesi öğrencisi Başak Aydıntuğ, Hrant Dink suikastinin faili Ogun Samast, Trabzon'da Rahip Santoro'yu öldüren O.A. ve PKK'nın eski liderlerinden Şemdin Sakık yer alıyor.

ADALET DUYGULARI RENCİDE EDİLMİŞ

Uzun yıllar cezaevlerinin iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar yapan Solak, cezaevlerindeki suçla mücadele ve suçluların ıslahı çalışmalarının aslında çok da sonuç vermediğini ileri sürerek şöyle konuştu: "Şıh Mehmet, Ogün Samast, O.A., Başak ve Şemdin Sakık ile görüşmelerimde de gördüm ki, uygulanan şiddet tesadüfen ya da kazara olmamış. Hepsinin ortak noktası, adalet duygularının rencide edilmiş olması. Bu yüzden mantık dengeleri bozulmuş, intikam alma hırsı, öc alma duygusu çok öne çıkmış ve bu noktaya gelmişler. Cinayet ve şiddet faillerinin ortak özelliklerinden birisi de, hepsinin geçmişinde yani çocukluğunda şiddet olması. Aile, okul, çevre ve hatta devletle ilişkilerinde şiddetle kuşatılmışlar. Kendilerini çaresiz bulup şiddete yöneldiklerini gördüm. Gelecek için de risk faktörü hala var. Çünkü onlara benzer onbinlerce çocuk ve genç için çözüm üretecek, şiddete yönelişten alıkoyacak birimler yok." Solak kitabında, yaptığı görüşmeleri tüm izlenimleriyle anlatıp, faillerin iç dünyalarına girerek, neyi niçin yaptıklarını sorguladı.

"MARDİN'İN Bilge köyünde 7'si çocuk 44 kişinin öldüğü katliam sanığı ile koğuşunda 2,5 saatlik görüşme yaptığımızda, 'Bu işin kara kutusu' benim' dedi. Şıh Mehmet, 'Eğer yeterince güçlü kin ve öfkeyle parmağınız bir kere tetiğe gittiyse, artık o eliniz durmaz' dedi. En çok konuşan Şıh Mehmet'ti. Konuşurken 2 kez gözyaşı döktü. Çocuklarla, genç imam içindi gözyaşları... Onların orada olduklarını bilmediğini, suçsuz yere ölmelerinden büyük üzüntü duyduğunu söyledi. Dört ay bu olayın taraflarıyla defalarca görüştüm ve ilk ağlayan erkeğin Şıh Mehmet (Çelebi) olması ilginçti."

PKK'NIN " önemli isimlerinden ve DTP Milletvekili Sırrı Sakık'ın üvey kardeşi Şemdin Sakık: "Ben de sevda yaşadım... Mübarek ismi Ladeş'ti. İçimdeki Frankenştaynımı öldürdü... Öcalan beni Şam'a çağırdı. Ladeş ile olan ilişkimi kesmem için ikna etme çabasına girdi. (...) 'Kadınlar şeytandır, onlara güven olmaz, arkadan hançerlerler, sana musallat olan Ladeş onlardan biri, kişiliğine değil, komutanlığına aşık olmuş, sakın bu tuzağa düşme' dedi. Benden sonuç alamayınca Ladeş'i Şam'a çağırarak, onu benden uzaklaştırmaya çalıştı. 'Hiçbir erkek sevilecek kadar olgunlaşmamıştır. Hele hele o Şemdin var ya, o tam bir feodaldir. Hem kadın düşkünü, hem de kadın düşmanı. Diğer birçok kızımız gibi seni de kullanmak istemiştir. Kutsal savaş, büyük dava varken bu erkeklerin peşine düşme' dedi. Her ikimizden de istediği cevabı alamayınca Ladeş'i çatışmalarda öldürtüp beni de Ladeş'in intikamını almaya mecbur kılmak istedi... Onu her seferinde gözden çıkarttığı militanları sürdüğü Bitlis'e gönderdi.."

ADEM Solak 1954'te Trabzon'da doğdu. Trabzon Öğretmen Okulu mezunu. Erzurum Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yüksek lisans yaptı. Çeşitli yerlerde rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında öğretmenlik yaptı. Adalet Bakanlığı'nın 'cezaevleriyle ilgili iyileştirme' programları kapsamında 1984'te Trabzon E Tipi Cezaevi'nde geçici görevli terapist sıfatıyla çalışmaya başladı. 2007'de TBMM Şiddet Araştırma Komisyonu Koordinatörlüğü'nde, Cezaevi Saha Çalışma Koordinatörü olarak çalışmalarını sürdürdü. Solak'ın 25 bilimsel eseri bulunuyor. Türkiye genelinde 25 yılda 6 bine yakın şiddet suçlusuyla cezaevlerinde tek tek yüz yüze görüştü.

ANKARA'DA annesi Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki'yi öldüren üniversiteli Başak Aydıntuğ, ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Başak iyi hali nedeniyle müebbet hapse mahkûm oldu: "Babam boşandıktan 2 yıl sonra, babam yeniden evlendi. Bu annemi daha da asabileştirdi. Artık tüm öfkesini bana kusuyor, nefes almam bile sorun oluyordu. Kullandığı kötü ifadelerin dozunun artması, çirkin sözlerinin artması beni boğuyordu. Ruhum acıyor, gözüm kararıyordu. Benim ağzıma alamayacağım olaydan sonra, kısmen basında yer alan alçaltıcı sözleri, kişiliğimi yerle bir ediyordu, dayanamıyordum. Sonra o kötü olay oldu. Ne tuhaftır ki, ilk günler cezaevi bana cennet gibi geldi. Kendimi hiç olmadığım kadar özgür hissettim. Rahatladığım, zincirlerimden kurtulduğum duygusunu yaşadım.... Geri dönüp baktığımda, annem ve babam bana ihtiyacım olan sevgiyi hiçbir zaman vermediler. Ben de onları sevmedim. Onların beni sevdiklerine de hiçbir zaman inanmadım."

"HRANT Dink cinayetinden 3 hafta sonra, 27 Şubat 2007'de Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde 2.5 saat yüz yüze görüşmemizde, 140 sorudan oluşan anketin 115'ine yanıt verdi. 'Gençlerin- çocukların cezaevine düşmemesi için kimlerin neler yapması gerekir?' sorusuna sinirlendi. Ogün Samast öfkeyle yumruğunu masaya vurarak ayağa kalktı ve 'Bu soruya yanıt vermek istemiyorum. Bu soru ben buraya girmeden önce sorulmalıydı. Şimdi ne anlamı olur ki?' diyerek tepki gösterdi. Sohbet sırasında da 'Okuyor olsaydın, sanırım burada olmazdın?' dediğimde, 'Olmazdım, hatta top oynadığım takımdan atılmamış olsaydım belki de yine burada olmazdım' diye konuştu."

"BEN inançları uğruna, ama özellikle o gün tahrik edilmem adına papazı vurdum. Onun istediği Hıristiyan olmamdı. İtiraz ettik, tartıştık ve bana hakaret etti. Bunun üzerine gidip silah aldım, yanımda kardeşim ve arkadaşım ile tekrar kiliseye gittim. 'Ben papazı vurmaya gidiyorum' dedim, onları dışarıda bırakıp içeri girdim. Onlar şaka sanmıştı. Papaz ve yardımcısı da şaka sandı. Silahı gösterdim; 'o oyuncaktır' dediler. Ama değildi, papaz öldü.... Evdekilere 'papazı ben vurdum' dedimse de inandıramadım. Çünkü herkes beni sessiz ve sakin biri olarak bilir. İkinci günün gecesi sabah olmadan saat üçte polisler evi bastı ve içeri girdiler. 'Papazı ben vurdum' dedim, götürdüler."

Sabah
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara