Zulüm sürüyor, direniş de...
Ülke çapında yıllardır her hafta yapılan başörtüsüne özgürlük eylemleri bu hafta da devam etti. İşte bu haftadan bazı ayrıntılar...
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-25 19:51:00
Yıllardır süren başörtüsü direnişi bu hafta da devam etti. İşte bu haftadan kesitler:
Kocaeli:
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu 236. hafta basın açıklamasını 24 Ekim 2009 günü saat 12.30′da İzmit Sabri Yalım İnsan Hakları Parkı'nda yapıldı. Basın açıklamasını MAZLUMDER Kocaeli Şubesi yönetim kurulu üyesi Hakkı Akın yaptı. Basın açıklamasının konusu, çocuklara yapılan ayrımcılıktı. Gezi otobüsünden atılan ve birincilik aldığı halde, başörtülü olduğu için madalyası verilmeyerek ayrımcılığa kalan çocukların durumu işlendi. Aynı zamanda demokratik açılımla barış için güzel bir fırsat yakalanmışken, yapılan dönüş şovla barış sürecine sekte vurulduğu bildirilerek durum kınandı. Konu ile ilgili basın metni aşağıdadır.
Basın açıklamasının tam metni:
Saygıdeğer Kocaeli halkı, Mazlumder gönüllüleri, İnanç Özgürlüğü Platformu üyeleri ve Basın mensupları, 236. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
Geçen hafta İzmit Carrefoursa’da yaşanan, özel güvenlik şirketinin sebep olduğu skandalla başlamak istiyoruz. Canla başla görev yapan medya mensuplarına kaba kuvvet uygulayan ve darp eden özel güvenlikçileri kınıyoruz. Bu haber alma özgürlüğümüze vurulmuş bir darbedir.
Akan kanın durması için yapılan demokratik açılımı desteklerken, barış için güzel bir fırsat yakalanmışken bunu terör şova çevirip halkı tahrik edenleri de, burada kınıyoruz. Bunlar barış girişimine vurulmuş bir darbedir ve art niyettir. Bu şovu yapanlar hala kan akmasını mı istiyorlar, neyin mesajını vermeye çalışıyorlar.? Böyle yaparlarsa iyi bilsinler ki barış sürecini sekteye uğratacaklardır ve bunun halktan kazanan tarafı da olmayacaktır. Bu şovlarla barış süreci sekteye uğradı mı, ne Kürt haklı, ne Türk halkı kazanacaktır.
Başörtülü Öğrencileri Otobüsten İndirmek Sıradan Bir Olay Haline Geldi.
Günümüzde hala kesin tanımları olmayan bazı kavramlar insan hakları üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Kişilerin ideolojik bakış açılarına göre değişen bu kavramlarla özgür bireyler ötekileştiriliyor ve rahatlıkla yaşam tarzlarına müdahale ediliyor.
Bugün, kız öğrencilerin üniversitelerde kampuslara dahi alınmaması, işgüzar yöneticilerin çocuklarımızı okul gezilerine giderken otobüslerden indirmeleri sözde kamusal alan içeriği ile izah ediliyor. Zorbaca davranışlarla öğrencilere müdahale eden idarecilerin dayandığı kamusal alan tarifinin, insan haklarının ayaklar altına alındığı, her türlü kanunsuzluğun yapıldığı bir 12 Eylül uygulaması olduğunu özellikle vurgulamamız lazım.
2007 Ekim’inde ilimizde yaşanan başörtülü öğrencilerin otobüslerden indirilmesi olayının benzerleri Giresun ve Muğla’da yaşandı. Giresun’dan Kurtuluş Savaşının geçtiği coğrafi mekânların tanıtılması amacıyla düzenlenen geziye katılan Giresun İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi Demet Özdemir’e başörtülü olduğu gerekçesiyle kafilede görevli (Şehit İsa Yüksel İlköğretim Okulu) Müdür Yardımcısı tarafından “Otobüs kamusal alandır, ya başını açarsın, ya otobüsten inersin…”dendi ve otobüsten indirildi.
Birkaç gün önce de Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce düzenlenen Çanakkale gezisine katılan Fethiye İmam Hatip Lisesi öğrencisi Büşra Pirci, başörtülü olduğu gerekçesiyle hareketten 15 dakika sonra otobüsten indirildi.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesine göre ‘’Çocuk”olarak nitelenen kız kardeşlerimiz Demet ve Büşra’nın, arkadaşlarının önünde gördüğü muamele sonucu yaşadıkları travmayı izah etmek imkânsızdır. Kızlarımızı otobüslerden indirerek aşağılayan idarecilerin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın gezilerde uygulanacak kılık kıyafet genelgesinden, kendilerince kurguladıkları bir kamusal alan tanımlamaları, yaşanan olayın vahametini artırıyor. Bu adaletsiz ve saygısız davranışlara dur denmezse sivillerin özgürce yaşadıkları alanlar kolayca sınırlanabilecek.
Devletin gücünü kişisel emellerine alet edenler, kanunsuz uygulamalarla oluşturulan korku imparatorluğunun artık bizi korkutmadığını bilmeliler. Dün Kocaeli’de, bugün Giresun ve Muğla’da meydana gelen hak ihlalleri bu meydanların önemini bir kat daha artırıyor. Mazlum Der olarak bu gibi hak ihlallerini yılmadan ifşa edeceğiz ve sonuçlarının takipçisi olacağız.
Sakarya:
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 215. kez Adapazarı AKM önünde toplandı . Okunan basın açıklaması hafta içi yaşanan hak ihlallerinin hatırlatılması ile başladı. Açıklamada Kütahya da eylemlere başlayan Kütahya İnanç Özgürlüğü Platformu üyesi iki bayanın emniyet güvenlik amirliği ekiplerince kanunsuz bir şekilde gözaltına alınması protesto edildi. Direnişin 5. yılında zillet bizden uzaktır, “Direniş bir mekteptir bizde Sakaryalıyız,”Başörtüsü İslamın emri müslüman kadının kimliğidir” pankartları taşınan eylemde “Zalimler Halka Hesap Verecek “sloganları atıldı.Açıklamayı SAGİR Başörtüsü Platformu adına İlim Ve Hikmet Vakfı'ndan Av. Haluk Can okudu.
Açıklamanın tam metni :
Geçtiğimiz günlerde 16 yaşındaki lise öğrencisi Büşra Pirci’nin, okulu tarafından tertip edilen Çanakkale şehitliğine yapılacak ziyaret gezisine giderken otobüste rehber öğretmen tarafından Pirci’ye, başörtülü olarak şehitlik ziyaretinde bulunamayacağını ancak otobüste başörtüsünü çıkarmayabileceğini söylenmiştir.
Rehber öğretmenin, bir öğrencinin “din ve vicdan hürriyeti”, “ifade özgürlüğü” ve “seyahat hakkı”nın ihlaline yönelik bu cüretkâr tavrı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “kılık kıyafet yönetmeliği” ve “Ticaret ve Turizm Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün emrine” dayandırılmıştır. Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce de bu emir yönünde öğrencileri bilgilendirmeyen eğitimciler hakkında yasal işlem yapılacağını açıklanmıştır. Bu açıklama; Pirci’nin geziye katılmasını engelleyen kişi veya kişiler hakkında soruşturma başlatması gerekirken “şehitlik
gezisine başörtülü katılamayacağını” bildirmeyen kişilere yönelik yasal işlem başlatacaklarını ifade etmeleri başörtüsü yasağının boyutlarını ve hukuksuzluğun vahametini göstermesi bakımından önemlidir.
Başta insan onuruna, uluslararası sözleşmeler ile korunan temel hak ve özgürlüklere rağmen yönetmelik hükümlerine dayanılarak yapılan hak ihlalleri kabul edilemez, geçiştirilemez. Üstelik yasağa mesnet gösterilen yönetmeliğin öğrencilerin dış görünüşlerine, kılık ve kıyafetlerine ilişkin “okul içinde makyaj
yapılmaz, kaşlar alınmaz, tırnak uzatılmaz ve cilalanmaz. Yüzük, küpe, kolye, iğne ve bilezik gibi süs ve ziynet eşyası takılmaz, baş açık, saçlar temiz ve düzgün taranmış olup, saçların uzun olması halinde
örülür veya arkaya toplanarak bağlanır” hükmü okul içinde bile uygulanmazken, başörtülü olmanın gezi otobüsünden indirilmeye neden olması kaygı verici olduğu gibi, utanç vericidir de.
Eğitim ve çalışma alanında alışık olduğumuz hukuka aykırı başörtüsü yasağının, “seyahat hürriyeti”ni kısıtlar boyutlara ulaşması, sorunun acilen çözülmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Temel insan hak ve hürriyetlerinin dokunulmazlığına inananlar olarak, kanunsuz ve hukuka aykırı fiili uygulamalara son verilmesini, sorumluları hakkında işlem başlatılması bekliyoruz. Hak ve özgürlüklerin tesisinden yana herkesi söz konusu uygulamaya tepki göstermeye davet ediyoruz.
Ayrıca bilindiği gibi, haksız ve hukuksuz başörtüsü yasağına tepki göstermek için Türkiye’nin birçok yerinde bir araya gelerek eylemler gerçekleştiren İnanç Özgürlüğü Platformu üyelerine Kütahya’da müdahale edilmiştir. Kütahya’da ilk defa düzenlenen başörtüsü eyleminden sonra polis tarafından, eyleme katılarak haksız hukuksuz yasağa tepki gösteren Mazlumder’li yöneticiler gözaltına alınmıştır. Gerçekleştirilen ilk eylem sonrası Mazlumder Şube Başkanı Lütfiye Özkul ile bir akrabası yolda yürürken polis ekipleri tarafından alınarak İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüşler, iki bayana saatlerce uyarılar yapan Güvenlik Şube görevlileri “Kütahya ne Ankara’ya benzer, ne de Kocaeli’ne” diyerek gözdağı vermişlerdir.
Görüldüğü üzere başörtüsü yasağına devam edilmekle kalınmıyor, bu yasağın ve yasakçıların teşhir edilmesi engellenmek suretiyle bir sindirme politikası da sürdürülmek isteniyor. Toplumsal muhalefetin temel dinamiğini teşkil etmesi gereken kesimlerin bu yasak karşısındaki itirazları da maalesef gittikçe azalıyor, sesler kısılıyor. Başa çıkamadığımız bu zulüm zamanla kabulleniliyor, bıkkınlığa yol açıyor.
Bunca yıldır sağdan veya soldan zulmün unutulmasını, üzerine ölü toprağı serilmesini isteyenlere karşı, direnişi ayakta tutan inancımızla başörtüsüne özgürlük talebini her zaman haykıracağız.
Haksızlık karşısında susmanın şeytani bir davranış olduğunu inancıyla zulmü yapanları ve destek olanları unutmayacağız, unutturmayacağız.
Kimseden bir lütuf, bir ayrıcalık değil yalnızca hakkımızı istiyoruz.
Yapılan bütün vaatlere rağmen hala inanç özgürlüğü ihlalleri bir kâbus gibi ülkemizin ve insanımızın üzerindedir.Hiçbir gerekçeyle örtülemeyecek kadar büyük ve acı bir gerçekliktir. Yine biliyoruz ki hiç bir durum sonsuza kadar varlığını sürdüremez, elbette son bulur ve kara bir leke olarak tarihte ve zalimlerin alınlarında yer alır. Yürütülmekte olan demokratik açılım sürecinde yaşanan bu çifte standart uygulamalar görmezden gelinemez, geçiştirilemez. Tüm alanlarda her türlü hak ihlallerine karşı sesimizi çıkarmaya, “Kim olursa olsun mazlumdan yana, kim olursa olsun zalime karşı” tavrımızı koymaya devam edeceğiz.
Akyazı:
Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu, ilçe merkezinde yürüttükleri adalet ve özgürlük mücadelesinde 142. haftayı geride bırakırken, bu haftaki basın açıklamasını platform adına İrfan Alemdar okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
‘Küfür devam eder, zulüm devam etmez’ sözünü biz, küfrün de zulmün de devam etmemesini, insanların inançlarını özgürce yaşamalarını savunanlardanız.
Bugüne kadar mazlumların ahını alarak gözyaşlarını akıtarak, mağdur ederek iflah olanın, zulüm ile abad olanın görülmediğini hatırlatmak istiyoruz.
M.E.B. ‘cumhuriyet eğitim gezileri projesi’ kapsamında Çanakkale’deki şehitliklere düzenlenen turda Fethiye imam hatip lisesi öğrencisi Cemile Büşra PİRCİ’yi başörtülü olduğu gerekçesiyle otobüsten indirerek evine gönderenleri ve sessiz kalanları şiddetle kınıyoruz.
Yurdumuzun terörden kurtarılması için dağdakilerin evlerine dönüşlerini cezasız olarak sağlayan yetkililerin, başörtülü insanların haklı taleplerini de çok kısa zamanda yerine getireceklerine inanmak istiyoruz.
İsrail’in Konya’da yapılan askeri tatbikata alınmayış sebebini, ‘halkımızın hissiyatine kulak verdik’ diye açıklayanlardan yıllardır sürdürülen başörtüsü yasağına tepki verenlerinde hissiyatına aynı duyarlılıkla kulak vermelerini bekliyoruz.
Kütahya’dan başörtüsüne özgürlük mücadelesine destek vererek onurlu bir mücadele başlatan Kütahyalı kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. Görevleri halkın güvenliğini sağlamak olan emniyet güçleri keyfi uygulamasını kınıyoruz. İçişleri bakanını gerekli hassasiyeti göstermeye davet ediyoruz.
Müslüman coğrafyada ‘habis bir ur’ gibi duran askerlerine taş atan Filistinli çocuklar için ‘kafasına sıkmadan gevşeme’ emrini veren, kız çocukları ise ‘bakire kalmayacak’ diyecek kadar alçaklaşan Siyonistler bugünlerde yayınlanan ‘Ayrılık’ dizisinin kaldırılması veya sansürlemesini istemektedirler. Biz bu dizinin devam ettirilmesini gerekirse haftada iki defa izletilmesini istiyoruz.
Yeryüzünün her noktasında zulmün, işkencenin, baskıların tamamen kaldırılması için mevcut nemrutlarla, tiranlarla, monarklarla, firavunlarla mücadelemiz amansız bir şekilde sürecektir.
Konya:
Konya İnanç Özgürlükleri Platformu üyeleri aradan geçen günler, haftalar, aylar ve mevsimlere rağmen direnişin kalbi Kayalıpark’ta yılmadan gerçekleştirdikleri 111. eylemini gerçekleştirdi. Basın açıklamalasını platform adına Bayram VANLI yaptı.Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Vanlı şunları dedi.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 111. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla
Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, cilbâblarını üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”(Ahzab Suresi 59. Ayet)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları
Türkiye, demokratik açılımın getirdiği sancılı bir süreci yaşıyor. Açılım, içinde taşıdığı sancılı konuları ülke gündemine yeniden soktu. Bu tabi bir durum. Her yeni süreç, sancılı olur. Çünkü ezberleri bozmaktadır. Ancak Türkiye, yeni bir açılımı haketmektedir. ‘’Başörtüsü açılımı.”
Evet. Bu çok tabi bir beklentidir. Anlamsız başörtüsü yasağından dolayı, pek çok Müslüman genç kız ve buna bağlı olarak, onların aileleri acı çekmektedir. Başörtülü kadının varlığı, Müslüman Anadolu toplumu içinde, hatırı sayılır bir yekûn tutmaktadır. Başörtülü Müslüman kadın, bu topraklara rengini veren, İslam dininin müntesiplerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Onların acısı, Müslüman toplumun acısıdır. Öyleyse Müslüman toplumun acısına son verilmeli ve kızlarımızın gözyaşının dinmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Bahsettiğimiz zulüm, kamu kurumlarıyla sınırlı kalmamaktadır. Azgın laikçi zihniyet sosyal hayatın içinde de başörtüsüne ve dini değerlerin varlığına tahammül edememektedir. Bunun son örneği anaları ve eşleri çarşaflı olan, Çanakkale yiğitlerinin meftun olduğu şehitliğe yapılan ziyaret esnasında başörtülü bir kızın varlığı hazmedilemeyip otobüsten indirilmesi ile yaşanmıştır. Bu olay, ızdırabımızı en açık şekliyle ifade etmektedir.
Başörtüsüne ve onun üzerinden İslami değerlere uygulanan yasaklar ne kadar anlamsız ve tutarsızsa, şuana kadar başörtüsü probleminin çözümüne yönelik getirilen öneriler de bir o kadar anlamsız ve tutarsız olmuştur. A.Y.M. tarafından reddedilen başörtüsüyle ilgili yasa tasarısının adaletin yerine gelmesi anlamındaki yetersizliği ile bu tasarının tartışıldığı dönemlerde bir partinin başörtüsüne getirmeye çalıştığı standart, önerilerin tutarsızlığının en açık örnekleridir. Her ikisi de meseleyi çözmediği gibi gözyaşını da dindirmemektedir.
Özellikle başörtüsüne getirilmeye çalışılan standart, oldukça anlamsız ve bir o kadar tepeden inmecidir. Her şeye nizam getirmeye alışmış merkeziyetçi devlet anlayışı, kendini bu hususta da tutamamış ve bir ‘’türban” modeli oluşturmaya çalışmıştır. Bir defa şunun bilinmesi gerekir. Başörtüsü resmi bir elbise değildir. Devletin bu meselede ne tasarruf hakkı vardır ne de tanımlama. Başörtüsü ilahi bir emirdir ve Müslüman kadının olmazsa olmazlarındandır. Onun standartlarını ancak Allah belirler. Bu böyledir, çünkü başörtüsü dini bir rükündür ve dinin sahibi Allah’tır. Bu hususta asla pazarlık edilemez ve pazarlık teklifi dahi yapılamaz.
Bu yasağın sonlandırılması için Müslüman toplumun üzerine düşen görev direniştir. Nasıl ki başörtüsü Müslüman kadının bir yükümlülüğüyse, direniş de Müslüman toplumun bir yükümlülüğüdür. Kaldı ki direniş zafere giden tek yoldur. Bu anlamın içerisinde Kütahya’da filizlenen direnişi selamlıyor, bu onurlu mücadelelerinde hakkın nusretinin onlarla olmasını temenni ediyoruz.
Direniş ki asadır, yılanları yutandır. Firavun saltanatı, yılandır direnişe…
Zulmün olmadığı, Allah’ın emirlerinin bir bir uygulandığı, kızlarımızın inançları ve iffetleriyle rahatça yaşadığı bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 112. Haftada, kutlu direnişimizin kalbi Kayalıpark Meydanı’nda, saat 12:30′da buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
Kütahya:
MAZLUMDER Kütahya Şubesi tarafından 25 Ekim 2009 tarihinde Kütahya Küçük Park önünde, Başörtüsüne özgürlük için basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasını Lütfiye Özkul okudu.
Basın açıklamasına destek vermek için MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL MAZLUMDER GYK Üyeleri İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat GÖKDEMİR, MAZLUMDER Bursa Şubesi, avukat ve aktivistler katıldı.
Basın açıklamasının tam metni:
Devlet bütün vatandaşlarına karşı din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın hizmet vermekte eşit olmalıdır. Eğitim alma da bu hizmetlerin arasındadır. 21. yy yaşadığımız bu çağda başörtüsünün hala üniversitelerde olmaması ülkemiz adına utanç vericidir. Üniversiteler insanların nasıl giyineceğinin belirleneceği yerler değildir. Tersine genç zihinlerin geleceği şekillendirmeleri için her türlü düşünceyi özgürce konuşabileceği yerler olmalıdır.
Üniversiteler özgür bilimin konuşulacağı yerler iken hala şekilciliğin sürdürüldüğü yerler olmaya devam etmektedir. Üstelik sadece yüksek öğrenim öğrencilerine kılık kıyafette sınırlandırma getirilmemektedir. Üniversite bünyesinde halka yönelik kurslarında da aynı engel devam etmektedir. Yasağın sınırı genişletilmektedir. Örneğin, bu ekim ayında İnternet üzerinden Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve bir internet sitesi işbirliğinde gerçekleştirilecek Bilgi Teknolojileri Sertifika Programı'na başvuran Esma Evkaya, kursun yapılacağı Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne başörtülü olduğu gerekçesiyle alınmamıştır.
İnternet üzerinden kayıt yaptırdığı kurs yetkililerinin kendisine sorunla ilgili başörtülü olarak üniversiteye giremeyeceğini belirtilmesi unutulduğu söylenmiştir. Hâlbuki Esma Evkaya'dan kayıt öncesinde fotoğraf istenmiş ve Başörtülü fotoğrafı olduğu halde başvurusu kabul edilmiştir. Kurs sözleşmesinde de böyle bir şartın olmadığını belirten, Evkaya'ya başörtüyle ilgili şartı sözleşmeye eklenmesinin unutulduğu söylenmiş ve kursun başladığı gün görevlilerce bilgisayar işletmenliği kursunun verildiği kampüse alınmamıştır. Biz sadece bu olayı değil 21. Asırda yüksek öğrenimde öğrencilere kılık kıyafetle ilgili sınırlamaların varlığını kınıyoruz. Üniversitelerden başörtüsünün girememesi kabul edilir bir şey değildir. Bu bir zulümdür.
Ancak bu tür zulümler olağan hale getirilince keyfiliklerde toplumun içinde artış göstermektedir. İddialara göre, Muğla'nın Fethiye ilçesinde lise 3. Sınıf öğrencisi Cemile Büşra PİRCİ "cumhuriyet eğitim gezileri" projesi kapsamında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu "Çanakkale gezisine" katılmıştır. Gezi otobüsünün hareket etmesinde 15 dakika sonra Muğla şehir merkezi çıkışında Fethiye İmam-hatip Lisesi Öğrencisi Cemile Büşra PİRCİ başörtülü olduğu gerekçesiyle gezi otobüsünden indirilmiş Milli Eğitime ait bir araçla evine gönderilmiştir.
AA haber ajansının bildirdiği bu haber, öğrencilerin kılık kıyafetlerinin serbest olduğu gezilerde bile başörtüsü taşımanın ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebilecek keyfilikleri beraberinde getirdiğini göstermektedir. Görüldüğü üzere bu zulüm kamusal alanlar dışında da gençlerimizi ayrımcılığa itmektedir. Gençlerimiz öğrenim kurumlarında ve diğer kamusal alanlarda kendi kimliklerini rahatça yaşayabilmelidirler.
Basına ve kamuoyuna duyurulur. Hakiki anlamda adil bir hayat için başörtüsünü yaşamın her alanında özgür oluncaya dek mücadelemiz devam edecektir. Meselemiz adalet meselesidir. Meselemiz Türkiye'nin Demokrasi zevali bir ülke olması, hukukunun kişi ve mercilere göre değişmemesi meselesidir. Biz bu durumu karşı çıktığımız gibi, her türlü inancın, etnik kültürün sembolleri ve her türlü siyasi düşüncenin seslendirilmesinin engellenmesi karşısında da aynı duruşu göstermek gerekliliğinin farkındayız. Buradan son olarak şunları haykırıyoruz. Özgürlüğe geçit vermeyenler bu ülkemize gerçek kötülüğü yapanlardır. Nerede bir zulüm varsa biz orada olacağız.
Haber Ara