'Yeni bir küresel düzen gerek'
"Bölgedeki abluka bir an önce kaldırılsın" diyerek uluslararası topluma çağrıda bulunan Erdoğan, "Yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır" dedi ve yeni düzeni anlattı.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-19 14:57:00
Katılımcıların İstanbul'da, dünyanın 5 kıtasından esintiler hissedeceklerini, faklı kültürlerin, farklı medeniyetlerin tüm dünya tarihinin bu şehirde bir pota içerisinde kaynaşıp, hoşgörü esasına dayalı biçimde, özgürce varlıklarını sürdürdüklerine şahit olacaklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, 'İstanbul dünya barışı için, medeniyetlerin ittifakı için hoşgörü, uzlaşma, birbirini anlama çabası için, ön yargıları gidermek için büyük bir imkandır, büyük bir fırsattır. Konferansta, bu imkanların değerlendirileceğine, buradan tüm dünyaya çok güzel çok anlamlı mesajlar vereceğine tüm kalbimle inanıyorum' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, bugünün dünyasında, ulusal, bölgesel ve küresel sorunlar arasındaki mesafenin her gün biraz daha azaldığını, sorunlar ve çözüm yollarının artık iç içe geçtiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Çağımızın küresel sorunları, küresel ölçekteki çözümleri zorunlu kılıyor. Savaşlardan ekonomik krize, açlık ve fakirlikten teröre, enerji güvenliğinden iklim değişikliğine kadar dünyamızın karşı karşıya bulunduğu sorunlar, büyük ve zorlu sorunlardır. Fakat şurası da son derece önemlidir. Bunlardan hiçbiri, altından kalkamayacağımız sorunlar değildir. Sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir yaklaşıma, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır. Bu küresel düzen, herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir düzen olmalıdır.'
-KÜRESEL KRİZ
Konuşmasında küresel ekonomik krize de değinen Başbakan Erdoğan, İstanbul'da gerçekleştirilen IMF ve Dünya Bankası toplantılarının açılışında da, 'küresel bir finans krizinin içinden geçildiğini, ancak bundan alınması gereken önemli dersler bulunduğuna' değindiğini hatırlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel krizin dünya ülkelerinin neredeyse tamamını az ya da çok etkilediğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
'Öyle zannediyoruz ki şu anda da bir gerileme seyrine girdi. Ancak gerekli dersleri çıkaramazsak, gerekli mesajları alamazsak, mesajı doğru okuyamazsak, bir sonraki aşamanın çok daha tahripkar olması da kaçınılmaz olacaktır. Küreselleşme ekonomik anlamda, siyasi anlamda birçok fırsatı da aslında beraberinde getirmiştir. Ama sermaye küreselleşirken, refahın küreselleşmemesi bu krizde göstermiştir ki, asla sürdürülebilir değil.
Şuna inanıyorum ki, karşılıklı güven ve dayanışma esasına dayalı bir küresel düzene geçiş artık zaruret haline gelmiştir. Yeni küresel düzenin, siyasi anlamda, ekonomik anlamda, kültürel ve hukuki anlamında yeniden imarı ve yeniden inşası üzerinde çok daha fazla düşünmemiz gerekiyor. Bunu geniş bir mutabakatla, birbirimizi anlamaya çalışarak, çözüm odaklı bir şekilde tartışmaya başladığımız andan itibaren bile dünyanın çok daha farklı bir yer olabileceğine inanıyorum.'
-TÜRKİYE'NİN KÜRESEL BARIŞA KATKISI-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin siyasi, ekonomik, kültürel alanlar ve hukuk noktasında bölgesel ve küresel bir barış için son dönemde katkılarını artırdığına dikkati çekerek, Türkiye'nin adil, paylaşımcı ve herkesi kucaklayan siyaset anlayışını kendi bölgesinde başarıyla uyguladığını vurguladı.
'Komşularıyla sıfır problem anlayışıyla' hareket eden Türkiye'nin, bu yaklaşımı sayesinde tüm komşularıyla sorunlarını çözüm yoluna koyduğunu, ilişkilerini son derece iyi bir noktaya getirdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Bölgemizdeki sorunlar aynı zamanda küresel sonuçları olan ve herkesi ilgilendiren sorunlardır. Bu yüzden bölgemizde izlediğimiz, yapıcı ve barışçı politika sadece bölgesel değil, aynı zamanda küresel barışa hizmet ediyor. Türkiye'nin ekonomik etki alanı, GSMH'sının çok ötesinde bir potansiyele sahiptir. Ülkemizin, Balkanlar'dan Orta Doğu'ya, Kafkaslar'a, Orta Asya'ya uzanan ekonomik havzada, dünya ekonomisinde önemli bir yerde duruyor. Bu, Türkiye'yi dünya ekonomisinin önemli aktörlerinden biri haline de getiriyor. Türkiye'nin sahip olduğu, tarihi ve kültürel derinlik de bu sürece önemli katkılar vermesine imkan veriyor.
Doğu ve Batı Avrupa ile İslam dünyası kültür havzalarında yer alan Türkiye, tarihi birikim ve kültürel derinliği ile gerçek manada çoğulcu ve paylaşımcı bir kimliği de elinde bulunduruyor. Bu tecrübe sayesinde Türkiye, BM çatısı altında İspanya ile beraber Medeniyetler İttifakı Giriminin Eş Başkanlığını üstlenmiştir. Bu girişim, farklı kültür ve medeniyetlerin çatışmak zorunda olmadığı, yapıcı bir rekabet içinde yaşamalarının hem mümkün, hem de gerekli olduğun ispat etmiştir.'
Başbakan Erdoğan, İstanbul Forumu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, temel sorunlarını, hukuk ve demokrasi kuralları çerçevesinde çözmeyi amaç edinmiş bir ülke olduğunu söyledi. Yakın dönemde başlatılan demokratik açılımın bunun bir sonucu olduğunu vurgulayan Erdoğan, 'Biz hukuk devletini, demokrasiyi ve insan haklarını bütün sorunlarımızın çözüm zemini olarak görüyoruz' ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, son dönemde gerçekleştirdiği reformlar, demokratikleşme yolunda attığı adımlar ve ekonomisinde kaydettiği iyileşmelerle, dünyanın parlayan bir yıldızı haline geldiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Biz, birikimlerimizi, sadece bölgesel ve küresel barış için sarf etmek arzusundayız. Kıbrıs meselesindeki yapıcı tutumumuz, Ermenistan meselesindeki yaklaşımlarımız, Irak, İran ve Suriye ile sürdürdüğümüz diyalog, bizim barışçı politikalarımızın somut ifadeleridir. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya, özellikle de AB, Türkiye'nin bu birikiminden, bu imkanlarından,konumundan ve küresel barışa katkılarından yararlanmak, Türkiye fırsatını en iyi şekilde değerlendirmek durumundadır.
Özellikle de demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak bunu özümsemiş, bunu artık hazmetmiş bir ülke olarak, Türkiye'nin inanıyorum ki bu havzada yapacağı çok şeyler var. Türkiye'nin AB'ye yük olacağını iddia edenler, ülkemizin bölgesel ve küresel barışa yapacağı katkıları aslında göz ardı ediyorlar. Orta Doğu'yu, Balkanlar'ı, Kafkasya'yı çok iyi tanıyan, aynı zamanda Avrupalı olan Türkiye, AB için bir yük değil, veyahut da AB'ye yük olmaya değil, AB'den yük almaya namzet ülkelerden biridir. Bu bir fırsattır aslında. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan, tartışma konusu yapan kesimler, bölgeler arasında, kültürler arasında, medeniyetler, halklar, inançlar, mezhepler arasında diyalog ve iş birliğine karşı çıkanlar, küresel barışa karşı çıkanlardır.'
-ORTA DOĞU-
Başbakan Erdoğan, konuşmasında Orta Doğu'nun, bugün, hiç hak etmediği halde sorunlarla ve krizlerle anıldığını, felaket senaryolarına konu edildiğini ve basma kalıp nitelemelerle tanındığını söyledi. Orta Doğu'nun kalkınma düzeyinin henüz arzu edilen seviyeye ulaşamadığının doğru olduğunu, fakat son yıllarda bu alanda büyük bir dinamizmin yaşandığının da görüldüğünü kaydeden Erdoğan, söz konusu bölgenin kalkınma fırsatı elinde olan ülkeler silsilesi olduğunu ama önü kesilen ülkelerin de bu bölgede bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, bu ülkelerin kendi hallerine bırakılmaları durumunda sıçrama yapabileceklerini, ancak kendi hallerine bırakılmayıp önlerinin kesildiğini dile getirerek, bu bölgenin genç nüfusu, zengin doğal kaynakları, kültür mozaiği ve engin tecrübesi ile insanlık tarihine çok önemli katkılar yaptığını bildirdi. Erdoğan, bölgenin tarih boyunca, dil, din, kültür ve medeniyet beşiği olduğunu, insanlığın ilerleyişine yön verdiğini, ilk yerleşimin burada kurulduğunu, tarımın burada başladığını, sanat, bilim ve teknolojinin temellerinin yine burada atıldığını anlattı. Üç semavi dininin beşiğinini de Orta Doğu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, bölgenin geçmişinin insanlığın geçmişinde olduğu gibi geleceğinde de belirleyici olacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bölgenin, yeniden bir kültür, bilim, sanat, barış ve huzur havzası haline gelmesini arzuladıklarını da belirterek, 'Bölgemizin istikrarını etkileyen sorunlarla ilelebet yaşamak istemiyoruz. Çatışmaların değil, barışın, korkunun değil, güvenin, terör ve şiddetin değil, huzurun, açlık ve fakirliğin değil, refahın hakim olacağı bir Orta Doğu inşa etmeyi hedefliyoruz' diye konuştu.
Bu alandaki engelleri aşabilmek için birliktelik, dayanışma ve kararlılık içinde olmanın son derece önemli olduğunun altını çizen Erdoğan, dışarıdan, başkalarının müdahale ederek sorunları çözmeye çalışması yerine, bölge ülkelerinin kendi meselelerini kendilerinin çözmeleri ve kendi kaderlerine sahip çıkmalarının önemli olduğunu vurguladı. Erdoğan, dışarıdan müdahalenin destek anlamında olursa elbette takdir edileceğini ama buralarda zafiyete yol açacaksa buna da 'eyvallah' demenin doğru olmayacağını söyledi.
Bölge ülkelerinin sorunlarının çözümünde kapsayıcı, diyaloğu öne çıkaran bir yaklaşımın benimsenmesi ve halkların güvenlik ve istikrar içinde yaşama hakkının gözetilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, 'Bölgemizdeki ülkelerin önemli ortak paydalarından biri de Türkiye'ye duydukları güvendir. Bunların içinde Türkiye'ye güveni olmayan olabilir, normaldir. Bunları da saygıyla karşılarız. Herkesin bize güven duyma mecburiyeti yoktur. Ama, biz güven ortamını oluşturmak için elimizden gelen tüm gayretleri ortaya koyuyoruz' dedi.
Başbakan Erdoğan, son 7 yılda atılan adımların ve atılan mesafelerin bunun ispatı olduğunu, Türkiye'nin bölgede oynadığı kararlı ve yapıcı dış siyasetin ihtiyaç duyulur ve aranır hale geldiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çağımızın küresel sorunlarının, küresel ölçekte çözümleri zorunlu kıldığını belirterek, 'Sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir yaklaşıma, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız vardır. Bu küresel düzen, herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir düzen olmalıdır' dedi.
Haber Ara