Goldstone raporu imtihanda
Arap basınında bugün BM tarafından dün onaylanan Goldstone raporu gündeme oturuyor. Öte yandan İslam düşmanlığıyla bilinen Hollandalı siyasetçiyi topraklarına sokan İngiltere şiddetle kınanıyor.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-17 12:15:00
Defne Bayrak / Timetürk
Arap basınında bugünün en önemli gündem konusu dün BM İnsan Hakları Konseyi'nde toplam 42 üye devletten 25'inin evet oyuyla onaylanan Goldstone raporu oldu. Bu raporun onaylanmasının direk İsrail'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanması anlamı taşımayacağı ancak yine de dünya genelinde imajının büyük ölçüde sarsılmasına yol açacağı ifade edildi. Ayrıca ABD'nin raporu reddeden ülkelerin başını çektiğine dikkat çekildi. Öte yandan sınırlarından daha önce İslam dünyasının tanınmış alimlerinden Dr.Yusuf El-Karadavi'yi radikal olduğu gerekçesiyle sokmayan İngiltere'nin Hollandalı İslam ve Müslüman düşmanı politikacının konferanslar vermesi ve tutucu İngiltere sağının düzenlediği seminerlere katılmak üzere topraklarına girmesine izin vermesi ülkede yaşayan Müslüman azınlık tarafından büyük tepki ve öfkeyle karşılandı.
BAE'den yayımlanan Daru'l Haliç gazetesi bugünkü ''Goldstone raporu imtihanda'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''işler normal haline döndürüldükten, işlenen yanlış düzeltildikten sonra Birleşmiş Milletler'e bağlı İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in geçen yılın sonu-bu yılın başında Gazze'ye düzenlediği saldırıda işlediği savaş suçlarını ortaya koyan Goldstone raporunu onayladı. Şu anda Uluslararası Toplum'dan istenen, İsrailli suçluları adil cezalarını bulmaları için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne göndererek kurbanlara insaf etmesi aracılığıyla güvenilirliğini kanıtlayıp adaletini vurgulamasıdır.
25 ülke rapordan yana oy verdi, 11'i çekimser kaldı ve aralarında ABD de olmak üzere 6'sı itiraz etti. Bu durum iki önemli şeyi ortaya koymaktadır. Birincisi; dünyanın büyük kısmı İsrail'in suç nitelikli uygulamalarından daraldı ve artık suç kafesine konmasının vaktinin geldiğine inanıyor. İkincisi Amerika hala Siyonist saldırganlığı ve Filistinlilere, Araplara karşı işlediği suçları destekleyen ülkelerin başında geliyor ve Siyonist varlığı koruyarak hesaba çekilmeden yasaların haricinde kalmasını sağlıyor. Rapor Güvenlik Konseyi'ne ulaştığında Amerika'nın konumu; Barack Obama Amerika'nın çirkin siyaset yüzünü temizleyecek mi yoksa daha da mı çirkinleştirecek ortaya çıkacak.
İsrail'in imajı çok sarsılacak
Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü ''Goldstone raporu... uzun bir yolda atılan bir adım'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''BM'ye bağlı İnsan Hakları Konseyi'nin dün Goldstone raporunu onaylaması Filistin davası adına büyük bir başarı sayılır. Filistin Sultası, konseyden raporun onaylanması için istisnai bir celse yapılmasını talep etmişti. Fiilen bu gerçekleşti. Raporu (konseyi oluşturan toplan 42 ülkeden) 25 ülke onayladı. 6 ülke ret oyu verdi. 11'i ise çekimser kaldı. Mısır, Arap grubu içinde rapora en hevesli ülke idi. Zira konsey üyesi ülkelerin çoğunluğunun rapora onay vermesi için son ana kadar çalıştı. Sonunda da böyle oldu.
Bu raporun önemi İsrail'i kınamasından ve geçen yılın sonunda Gazze'ye açtığı savaşta savaş suçları işlemekle suçlamasından geliyor. Dahası raporda insanlık karşıtı muhtemel suçlar da yer alıyor. Doğal olarak bu onay, İsrail'in savaş suçları işlemesi suçundan yargılanmak üzere ceza mahkemesine sevkedilmesi anlamı taşımıyor. Bu, büyük çaba harcanması gereken uzun bir yoldur. İsrail'in bu mahkemeye sevkedilmesi için öncelikle BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un raporun Güvenlik Konseyi'ne sevkini onaylaması gerekir. Raporu mahkemeye sevkedecek olan daGüvenlik Konseyi'dir. Ancak okyanusların suları donsa dahi ABD buna asla izin vermeyecektir. Buna karşın raporun manevi ve basın değeri zirvesinde kalmaktadır. Zira dünyada yakın uzak herkes İsrail'in insanlık suçları, savaş suçları işlediğini duydu. Bu durum İsrail'in dünyadaji imajını büyük ölçüde sarsacak, liderleri üzerinde barış yönünde gerçek adımlar atmaya başlamaları için baskı oluşturacaktır. Tüm dünyanın kendisinden beklediği şu anda budur.
İngiltere'nin ayrımcılığı Müslümanları kızdırdı
Londra'dan yayımlanan El-Kudsu'l Arabi gazetesi bugünkü ''İfade özgürlüğü kisvesi altında ırkçılık'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''İngiltere'de çoğunluğu bilim ve iş adamı olan ve sayıları 2 milyonu bulan Müslümanlar İngiltere hükümetinin Hollandalı ırkçı Geert Wilders'in topraklarına girmesine, İslam ve Müslümanlara karşı nefret ve zehirini saçmak için konferanslar vermesine ve radikal İngiliz sağının düzenlediği seminerlere katılmasına izin verdiği için öfke hali yaşıyor.
Bu siyasi, İslam ve rumuzlarına saldıran bir video kaseti üretmiş olmakla övünmekte, Kur'an-ı Kerim'in ülkelere girmesinin yasaklanmasını talep etmektedir. Bu hakaret ve saygısızlıklarını aynen peygamberimizi (sav) kötüleyen karikatürleri yayan Danimarkalı meslektaşı gibi ''ifade özgürlüğü'' kisvesi altında İngiltere'ye de taşıyacak.
Biz ifade özgürlüğüne karşı değiliz. Ancak karşı olduğumuz, halklar ve dinler arasında yaşamayı önemsemeyen ırkçı, fırsatçı ve yaygaracı politikacılar tarafından diğer semavi dinlere tabi olanların kötülenmesi özgürlüğüne, ucuz seçim çıkarlarının gerçekleşmesine karşıyız.
İngiltere alim Dr. Yusuf El-Karadavi'nin kendisi ılımlı bir insan olmasına karşın radikal suçlamasında bulunarak ve güvenliğin, dinler arasında beraberce yaşamın korunması bahanesi altında topraklarına girmesine izin vermedi. O vakit hiçbir kimse de onun ülkeye girmesinin engellenmesi ifade özgürlüğü ile bağdaşmaz, demedi.
Batı dünyası, İslamifobya olgusunun yayılmasından bu yana hoşgörü, faşizm ve ırkçılığa karşı mücadele gibi en kayda değer başarılarını terketmeye başladı. Bu da toplumda radikal sağcı grupların kademeli olarak yayılmasına imkan vermektedir. Sonuçta ise bunun emniyet ve istikrar adına vahim sonuçlar doğurması muhtemeldir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara