İlahiyat Bilimi Dilinde Reform tartışması
Dinin entellektüel dilinin yenilenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. İlhami Güler, ılımlı İslam dili oluşturulmak istendiği yönünde kaygılar taşıdığını öne sürdü.
16 Yıl Önce Güncellendi
2009-10-16 11:30:00
"Dil değil, aidiyet sorunu"
Türkiye'de insanların büyük bir kesiminin kendisini "dine ve dini havaya ait hissedemediğini" ifade eden Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün ise, sorunun dil değil aidiyet sorunu olduğunu belirtti. Düzgün, "(Bizden olanlar cami cemaati, bizden olmayanlar onun dışında kalanlar) şeklindeki bir algı, dışlayıcı ve tehlikelidir. Kur'an'ın mesajı evrenseldir ve tüm bireylere yöneliktir" şeklinde konuştu.
Ankara Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler, 'Dinin entelektüel dilinin, İslam'ın kendine has dünya görüşünden, metafiziğinden ve imanından kaynaklanan politik ve ahlaki sınırlar gözetilerek yenilenmesi gerekiyor' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 4. Din Şurası'nın açılışında dile getirdiği 'ilahiyat biliminin dilinde reform' önerisini ilahiyatçılar değerlendirdi.
"Akıl ve Kur'an'ın yeterli"
AÜ İlahiyat Fakültesi Kelam Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Atay da Başbakan Erdoğan'ın 'ilahiyat biliminin dilinde reform' olarak nitelediği kavramı, kendisinin 'dinde reform' olarak dillendirdiğini belirtti. Reformun, tekrar şekillendirmek anlamına geldiğini hatırlatan Atay, eski bilgilerin, zamana ve topluma göre akıl ve Kur'an'dan yola çıkılarak şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.
Allah'ın anlattığı dinin Müslümanlara ulaştırılması gerektiğine işaret eden Atay, İslam'ın anlaşılması için akıl ve Kur'an'ın yeterli olduğunu belirtti.
"Dil üzerinden bir değişim de kolay bir mesele değil"
AÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Taştan, bu tür öneriler dile getirilirken İslam'ın dinamiklerinin, iç yapısının ve sistematiğinin iyi bilinmesi gerektiğini vurguladı. Dilin bir anlama ve ifade vasıtası olarak siyasetçilerin dikkatini her zaman çektiğini belirten Taştan, 'Ancak, dil bir iletişim aracı olarak çok önemli olsa da kendisi bizzat sistemin değerler açısından esası değildir, belki taşıyıcısı olarak düşünülebilir. Dil üzerinden yapılacak bir değişim, sistemin tarzı ve akışı ile ilgili bir değişim olacaktır' dedi.
İdarecilerin söylemlerinin genellikle global olduğunu dile getiren Taştan, 'Dil üzerinden bir değişim de kolay bir mesele değil. Ancak her şeye rağmen değişim arzusu, sistematik hassasiyetler gözetildiği takdirde teorik olarak müspet bir şey' değerlendirmesinde bulundu.
"Kur'an'ın mesajı evrenseldir ve tüm bireylere yöneliktir"
AÜ İlahiyat Fakültesi Kelam Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün de gerek ilahiyat fakültelerinin gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı'nın dilinin, cami cemaatine göre ayarlandığını söyledi.
Türkiye'de insanların büyük bir kesiminin kendisini 'dine ve dini havaya ait hissedemediğini' ifade eden Düzgün, sorunun dil değil aidiyet sorunu olduğunu belirtti. Dilin aktif olabilmesi için öncelikle o dile ilgi duyulması gerektiğini vurgulayan Düzgün, 'Oysa Türkiye'de din, 'ait olunması ve gerçekleştirilmesi gereken kuralları çok ağır bir kurum' olarak lanse ediliyor' diye konuştu.
Dinin, gönüllü bir bağlılık olması gerektiğine dikkati çeken Düzgün, ancak tarihsel süreçte dinin kurumsallaştırılarak otoriter bir söyleme dönüştüğünü dile getirdi.
Din dilinin değişmesinin, hedef kitle olarak görülen kişilerle ilgili algının düzeltilmesine bağlı olduğuna işaret eden Düzgün, '(Bizden olanlar cami cemaati, bizden olmayanlar onun dışında kalanlar) şeklindeki bir algı, dışlayıcı ve tehlikelidir. Önce o algının değiştirilmesi gerekir. Kur'an'ın mesajı evrenseldir ve tüm bireylere yöneliktir' şeklinde konuştu.
Bu hedef kitleye uygun bir dil geliştirmek için İslam'ın 'ortak değerlerde birleşme' çağrısına uymak gerektiğini vurgulayan Düzgün, insani değerler, insani endişeler, adalet, hak, eşitlik, doğruluk, dürüstlük, temel hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılmama gibi dini söylemlerin öne çıkarılmasının doğru olacağını kaydetti.
Ilımlı İslam kuşkusu
Prof. Dr. İlhami Güler, dinin entelektüel dilinin, Orta Çağ epistemolojisi ve tarım toplumunun yaşam koşullarına göre oluşturulduğunu belirtti. Sanayi devrimiyle dünyanın kabuk değiştirdiğine ve yeni ihtiyaçların gündeme geldiğine işaret eden Güler, sosyal bilimler alanında da önemli gelişmelerin yaşandığını söyledi. İslam dünyasında ise ciddi bir tarihsel boşluk ve atalet olduğunu dile getiren Güler, son 200 yıldır da bunu aşmak için ciddi çaba gösterildiğini kaydetti. Din dilinin yenilenmesinin bir ihtiyaç olduğunu vurgulayan Güler, 'Ancak, 'din dili dünyadaki egemen sistemle uyumlu hale getirilmek, ılımlı İslam dili oluşturulmak mı isteniyor' yönünde bir kaygı da taşıyorum. Umarım dilin yenilenmesiyle kast edilen böyle bir şey değildir' değerlendirmesinde bulundu. İslam'ın sadece bir inanç sistemi olmadığını belirten Güler, İslam'ı, 'ahlaki bir toplum oluşturmayı amaçlayan bir insanlık davası' olarak niteledi. Güler, 'Dinin entelektüel dili, İslam'ın kendine has dünya görüşünden, metafiziğinden, imanından kaynaklanan politik ve ahlaki sınırlar gözetilerek yenilenmeli' dedi.
Kaynak: Milli Gazete
SON VİDEO HABER
Haber Ara